Genel

Tuncay Özkan: Tasfiye Sürecinde Onurlu Mücadele Veren Tek Meslek Gazetecilik


Bu süreçte meslek örgütleri şanımız oldu. Askerler, siyasetçiler sahipsiz kalırken meslek örgütlerimiz bize sahip çıktı. Karanlıkta onur bayrağını, erdem bayrağını hiç durmadan ayakta tuttular. Dünyada bu kadar saldırıya maruz kalan başka medya yok. Gazetecilik, buna rağmen direniyor. Gurur duyuyorum. SUSURLUK RAPORUNA 7 YIL Bizim meslekte gerçeklikten önce doğruluk gelir. Bilgi saklanıyor, gazeteci yazınca suç oluyor. Ben gazetecilik faaliyetlerimden 16 yıl, Cumhuriyet mitinglerinden müebbet hapse mahkum edildim. Susurluk raporunu yayınladım diye 7 yıl verdiler. Bende belge çıkmasından daha doğal ne olabilir? Ama ceberut ve despot anlayış, gerçeğin açığa çıkarılmasına tahammül edemiyor, direnen gazeteciyi yok etmeye çalışıyor. PATRONLAR ÇALIŞANLARLA SAF TUTSUN Şimdi yapılması gereken, siyasetin medyaya müdahalesine karşı patronuyla, fikir işçileriyle tüm gazetecilerin kol kola girmesidir. Patronlar, çalışanlarıyla birlikte saf tutmalıdır. Büyük bir miting ve yürüyüş düzenleyerek “Kalemimizi satmıyoruz” demeli. “Haberime dokunma” “Demokrasimizi kirletme” kampanyaları düzenlemeli. Bu çağrıyı tüm yayın gruplarına buradan ben yapıyorum. GERÇEK KARARTILIYOR Medya, toplumların akciğeridir. Gazetecileri durduran, toplumun temizlenmesini durdurur. Türkiye’de şu an halka iyi anlatılması gereken iki önemli konu var. Birincisi, gerçeğin karartılması, ikincisi ekonomik kalkınmadaki sıkıntılardır. Benim 85 metrekarelik evimi 120 polis basmıştı. 85 metrekare, İçişleri Bakanı’nın oğlunun evindeki, kasaya dönüştürülmüş odanın büyüklüğüdür. Bunlar iyi anlatılırsa Türk halkının vicdanı bu kirliliği kaldırmaz. Ve çare, halkın içinden çıkar. Burada muhalefete büyük görev düşüyor. İDAM CEZASI KALKMADI Cezaevlerinde insanlar göz göre göre ölüme terk ediliyor. Çünkü burada insana saygı yok. “Hasta mahkum” sorunu, saygısızlık sonucu çıkıyor. Yaratılan korku iklimi herkesi etkiledi. Doktorlar, hasta mahkumları üniversite hastanesine sevk edemiyor. Kuddusi Okkır böyle öldü. Altı temizlenen, vücudunda yaralar çıkan adamı 6 yıl ölüme terk ettiler. Şimdi Muzaffer Tekin ölüyor. Pankreas kanseri. Sebep ihmal. Zamanında doğru dürüst bakılmadı. Fatih Hilmioğlu duvarlarla konuşuyor. Sadece Silivri’de değil, diğer cezaevlerinden de feryat figan yükseliyor. Şimdi konjonktüre bağlı olarak doktorların da tavrı olumlu yönde değişti. 6 yıl önce ölüme göz yuman sistem, şimdi “size bakılsın, ölmeyin” diyor.
Türkiye’de ölüm cezası kalktı diyorlar. Yalan! Devam ediyor. Sadece şekli değişti. Kin ve intikamlarını, insanları ölüme terk ederek çıkarıyorlar. Ben tek başıma hücrede kalırken hastalarla ilgilenebilmek için koğuşa geçtim. Şimdi Yalçın Küçük, Fatih Hilmioğlu, Levent Göktaş ve Aykut Metin Şükre ile kalıyorum. SİYASAL İSLAM BİTTİ Türkiye’de siyaset, hukuk, bilim çöktü. Sağlık programlarında profesörler hurafeleri savunuyor. Cumhuriyet’in tüm kurumları alaşağı edildi. Büyük çınarın bazı dalları çürüse de yaşıyor. Geldiğimiz noktada Türkiye’de ve dünyada siyasal İslam bitmiştir. İktidar çökmüştür. Ancak enkazın tasfiyesi en az 3 yıl sürer. Parayı paylaşamayan AKP ve cemaat, siyasi bezikte yüzünden kendi kendini yok etti. GEZİ, İKİNCİ KURTULUŞ SAVAŞI Türkiye için umutlarımı hiç kaybetmedim. Biz ne zengin, ne soylu, ne seyidiz. Biz halkız. Halkın üstüne binerek istediğiniz yere gidemezsiniz. Gezi direnişi, Türkiye’nin ikinci kurtuluş savaşıdır. Siyasetimiz Gezi’deki yeryüzü sofrası gibi olacak. Herkes o sofrada yer alacak ve nasibini bulacak. Türkiye oraya gidiyor. 14 ŞUBAT MESAJI: EN BÜYÜK AŞKIM GAZETECİLİK Benim en büyük aşkım gazetecilik. Çocukluktan seçtim ben bu mesleği. Gazetecilik Yüksek Okulu’na çok yüksek puanla, Türkiye 76’ncısı olarak girdim. Aşkla bağlıyım mesleğime. İnsan aşkından usanır mı, vazgeçer mi? Aşık ölür, aşkı kalır. Benim aşkım da bu dünyada kalacak. Ben ölümü göze almışım, hiç korkum yok! Hiçbir zalim beni bu sevdadan vazgeçiremez.