Elektro-Manyetik Takip & Beyin Kontrolü
Takip edildiğinizi, gözetlendiğinizi hissettiğiniz oldu mu hiç?
Kimsenin duymadıklarını duyup, görmediklerini mi görüyorsunuz?
Hareketlerinizi kontrol edemeyip istemediğiniz şeyleri mi
yapıyorsunuz?
Hafızanızı kaybettiğiniz oldu mu? Çok mu unutkansınız?

Ya da insanların özellikle üzerinize üzerinize gelip sizi şiddet,
gürültü, kaba muamele vs. gibi yöntemlerle taciz ettiklerini mi
düşünüyorsunuz?
Belki de kasıtlı olarak tecrit edildiğinizi ve mali açıdan
yoksullaştırıldığınıza inanıyorsunuz...
Zihinlere Hükmetmek Mümkün mü
• Bu araştırmalar; hipnoz tekniği, narkotik-hipnoz, elektronik
olarak beyinin uyarılması, ultrasonik, mikrodalgalar, alçak ses
frekanslarıyla davranışların etkilenmesi ve davranış değişiklikleri
terapisidir. CIA psikolojik silah stoklarını, psişik silahların
değişik tiplerini geliştirmeyi başararak artırmıştır.


Muhakkak ki bu ve bunun gibi pek çok soruya farklı cevaplar
verilebilir ve bunlar çok çeşitli şekillerde yorumlanabilir. Fakat
en sivri yorumlar "delisin" veya "beynin kontrol ediliyor" olurdu
herhalde. İki yüzü keskin bıçak yani. Bir bakıma ikisi de
paranoyaklık... Zaten ikinci şık eninde sonunda insanı paronayak
eder gibi geliyor bana. Belki bu sebepten "zihin kontrol
operasyonları" son birkaç aydır iyiden iyiye girdi gündemimize. Ardı
ardına bu konuyla ilgili kitaplar basılıyor, televizyon ve radyo
programları yapılıyor. Duyuyoruz ama duyduklarımıza inanamıyoruz.
İddialar oldukça ciddi. Hal böyle olunca insan sormadan
duramıyor "gerçekten de beyin kontrolü mümkün mü?" diye.

Birilerinin bizim bilgimiz ve istemimiz dışında beynimizi kontrol
edip bilgi yüklediğini, hatta bu yöntemle cinayet bile
işletilebileceğini düşünmek bile korkunç. Hatta bir insanlık suçu.
Bu suçun baş failleri ise ABD ve Rusya... ABD'nin baş yardakçıları
ise İngiltere ve Kanada. Çin ve Kuzey Kore'nin de masum olduğunu
söyleyemeyiz.

Aslında beyin kontrol çalışmalarının kökleri Hitler Almanyasına
kadar uzanıyor. Öyle anlaşılıyor ki 2. Dünya savaşını müteakip
Almanya'dan kaçan bilim adamlarına kucak açan ABD ve Rusya cereyan
eden soğuk savaş esnasında boş durmamış ve birer fantaziden öteye
gitmemesi gereken düşüncelerini hayata geçirmişler. Zihin kontrolü
alanındaki gelişmelerin ilk ipuçlarını, 1969 yılında Dr. Delgado'nun
kaleme aldığı "Beynin fiziksel kontrolü-Psiko-medeni bir topluma
doğru" adlı kitapta buluyoruz. Delgado beynin içine soktuğu tellerle
(elektrot) beynin muayyen bölgelerini uyarıyordu. Örneğin beyninin
bir noktasını uyararak parmaklarının büzülmesini sağladığı hastasına
parmaklarını aç dediğinde hastasından "Doktor, sanırım sizin
elektriğiniz benim irademden daha güçlü" cevabını alıyordu.

Çalışmalar dört bir koldan devam ediyordu. Tarihler 16 Temmuz
1977'yi gösterdiğinde ise New York Times gazetesinde akıllara
durgunluk veren bir haber yayınlanıyordu: "ABD insanlığın esir
edilebileceği görünmez silahlar geliştiriyor."
Bu haberden sadece bir yıl sonra yayınlanan Walter Boward imzalı
Beyin Kontrol Harekatı kitabı ise gelinen noktayı bir nebze olsun
aydınlatıyordu. Boward aynen şunları yazıyordu: "Bu araştırmalar;
hipnoz tekniği, narkotik-hipnoz, elektronik olarak beyinin
uyarılması, ultrasonik, mikrodalgalar, alçak ses frekanslarıyla
davranışların etkilenmesi ve davranış değişiklikleri terapisidir.
CIA psikolojik silah stoklarını, psişik silahların değişik tiplerini
geliştirmeyi başararak artırmıştır. Şimdi bu kabiliyetleriyle yeni
tip bir harbe girişmesi mümkündür. Bu harp görünmez, muharebe sahası
ise insan zihinleridir." Diğer bir deyişle kan dökmeden zafer
kazandıracak görünmez silahlar. İz yok, delil yok, dolayısıyla suç
yok... Kirli emelleri için ne kadar da uygun bir yöntem.

Elektromanyetik dalgalar

Artık teknolojinin, çip veya beyne sokulmuş elektrotlara ihtiyaç
duymadan beyne müdahale edebilecek noktaya geldiği iddia ediliyor.
Belli merkezlerden gönderilen elektromanyetik dalgaların beyne
yöneltilmesi sayesinde kurbanın beyin fonksiyonlarına müdahale
edilebiliyor. 'Sinyal istihbaratı' denilen teknik içinde elektrik
akımı bulunan her şey çevresine elektromanyetik dalga yayar
prensibine dayanıyor. Tekniğin ilk ayağı da insanın EEG'sinin
(elektroencephologram) yani beynin işleyişi sırasında yaydığı e.m.
dalgalarının manyetometreler vasıtası ile ölçülmesi. 3-50 herz
arasında değişen beyin dalgaları aynı parmak izleri gibi her insanda
farklılık gösteriyor. Beyin dalgaları ölçülüp bilgisayara kaydedilen
herkes uydular ve yerleşik aygıtlar sayesinde dünyanın her yerinde
24 saat takip edilebiliyor. İddialar bununla da bitmiyor.

Çok gelişmiş bilgisayarlar yardımıyla kişinin öfke, acı, endişe,
küçümseme, ümitsizlik, dehşet, sıkıntı, kıskançlık, korku, uyku,
terör... hallerinde beynin yaydığı radyasyon frekansları
kaydediliyor ve daha sonra istenilen psikolojiye uygun frekanstaki
elektromanyetik dalga dışarıdan beyne gönderilerek
oluşturulabiliyor. Yani bu elektromanyetik dalgalar sayesinde
kişinin düşünceleri ve davranışları kontrol altına alınabiliyor.
Teknolojinin aynı yöntemle kişinin sözlerini ve gördüklerini de
saptayabilecek duruma geldiği öne sürülüyor. Bu elektromanyetik
silahların beyin kontrolünden başka depremlere neden olabileceği,
uçakları düşürebileceği... de ifade ediliyor.
"Beyaz ses"

İnsan beynini kontrol altına almayı kafalarına koyan mihraklar
elektromanyetik dalgaların yanı sıra birçok masum(!) yöntemi de
kullanıyor. Bunlardan en çok bilineni göz ve kulağın algı alt ve üst
sınırlarına göre yapılan yayınlar. Bilindiği gibi duyabildiğimiz tüm
ses, en düşük bastan en yüksek tize kadar 16 ilâ 20000 hz arasında.
Yani bütün ses dalgaları arasında iğne ucu kadar bir aralık. Bu
değerlerin altındaki ve üstündeki sesler insan kulağı tarafından pas
geçiliyor fakat beyin tarafından algılanıyor. Taa 1974 yılında
Amerikalı bilim adamı Joseph Sharp bir askerî hastanede bir kişinin
beynine başkaları duymadan ses göndermeyi başardı. Bu yöntemde hasta
mesajı gönderene karşı koyamıyor çünkü beyninin algıladığı sesleri
kulakları duymuyor. Bu yöntem gizli telkinlerde çok kullanılıyor.
Şuuraltı telkin için en iyi yöntem ise müziğin gerisine psiko-
akustik denilen özel metodlarla telkin mesajları kaydedilmesi.
Velhasıl sesler gaibden değil özel cihazlardan geliyor.

Aynı şekilde gizli görüntülerle telkiner de yapılabiliyor. Bunun
sırrı ise 25. karede yatıyor. Televizyon veya sinema seyrettiğimiz
bir görüntü 24 kareden oluşuyor. Gözlerimiz 25. kareyi göremiyor ama
beynimiz algılıyor. İşte bu 25. kareye çeşitli telkin mesajları,
ideolojik fikirler yerleştirilebiliyor.

MKULTRA
Bu gün ortaya çıkan belgeler de gösteriyor ki zihin kontrol
operasyonları tanımaz, etikten yoksun ve işkence boyutlarına
ulaşan bir denme sürecinden geçmiş halende deneylerin sürdüğü ifade
ediliyor. Bu öyle bir deney ki kobayları bütün insanlık.

Tanıkların ifadeleri ve belgeler ışığında CIA'nın yüzlerce insan
üzerinde 1950'lerden bu yana denemeler yaptığı bugün artık bir sır
değil. Zihin kontrol deneylerinde insanların kobay olarak
kullanıldığı söz konusu programların kod isimleri "MKULTRA,
MKSEARCHE, ARTICHOKE VE BLUEBIRD" idi. Deneyler esnasında birçok
deneğin dengesini kaybettiği, birçoğunun öldüğü ve büyük bir
kısmının da intihara teşebbüs ettiği iddia ediliyor. Dr. Armen
Victorian Beyin kontrolü-İnsan davranışlarının manipülasyonu adlı
kitabında MKULTRA'yı şöyle tarif ediyor: "MKULTRA programı kimyasal,
biyolojik ve radyolojik maddelerin insan davranışlarını kontrol etme
hedefli gizli operasyonlarda kullanılmasına yönelik bir seri
araştırma ve geliştirme projesinin adıydı. Vurguyla ifade edilirse,
CIA belgelerinden biri, bariz bir şekilde insan davranışlarını
kontrol etme deneylerinde, radyasyon, elektrik şoku, psikolojinin
çok sayıda dalı, toplumbilimi, antropoloji gibi ek yöntemlerin
yanısıra askeri araç gereçlerin kullanıldığını göstermektedir."
ABD'de zihin kontrol deneyleri sadece CIA tarafından değil ABD Ordu
Haber Alma Dairesi ve Ordu Kimyasal silahlar ofisi tarafından da
yürütüldü. Askerlere bir kağıt imzalatarak gönüllü olarak kobay
olmaları sağlandı. Ordu daha çok halüsinasyon etkisi yapan
uyuşturucu maddelerin kullanıldığı özellikle de LSD'nin kullanıldığı
deneyler yaptı. LSD aldıklarından haberi olmayan askerler zihin
kontrol operasyonları ile ilgili bilgiler açıklandıkça nasıl bir
deneye kurban verildiklerini anladılar. Aynı deneyde görevli
arkadaşlarının ani ölümleri olayları aydınlatıyordu.
İş rayından çıkınca NSA aleyhine davalar ardı sıra açılmaya
başlandı. Bunlardan biri istihbarat ajanları tarafından uzaktan
beyin kontrolü deneylerinde kullanıldığını iddia eden George
Farguhar. 1984 yılından bu yana uzaktan monitörlerle takip
edildiğini 1997 yılından beri de mikrodalga radyasyon saldırılarına
ve beyin kontrol deneylerine maruz kaldığını öne süren Farguar beyin
kontrol polisleri adını verdiği ajanlarla Project Freedom/ özgürlük
projesi adını verdiği web sitesinde mücadele etmeye çalışıyor.