İşte o konuşmadan satır başları

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanı İsmail Kahraman ve Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Bilkent Otel'de, "15 Temmuz Darbe Girişimi ve Din İstismarına Karşı Birlik, Dayanışma ve Gelecek Perspektifi" gündemi ile toplanacak Olağanüstü Din Şurası'nın açılışına katıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan burada yaptığı konuşmada 15 Temmuz darbe girişimi ile ilgili çok sert açıklamalarda bulundu.Erdoğan, "Şayet, 17-25 Aralık sonrasında aldığımız önlemler olmasaydı, özellikle yargıda aldığımız önlemler olmasaydı bu darbe girişimi muhtemelen sadece Silahlı Kuvveler içindeki bir grup silahlı teröristin değil, polisiyle, yargısıyla, bürokrasinin diğer unsurlarının katılımıyla çok daha büyük bir tehdit olarak karşımıza çıkacaktı." dedi.



Cumhurbaşkanı Erdoğan hala terör örgütü FETÖ'yü destekleyenleri uyararak "Bu salondan ilan ediyorum, şu saatten sonra Pensilvanya'daki şarlatanın, terörist başının hezeyanlarına kulak veren herkes başına gelecekleri kabul etmiş demektir. " dedi.
İşte o konuşmadan satır başları
Sayın Meclis Başkanı, saygıdeğer hocalarım, kıymetli misafirler sizleri en kalbi duygularımla selamlıyorum. Diyanet İşleri Başkanlığımız tarafından düzenlenen Din Şuramızın hayırlara vesile olmasını diliyorum. Şuraya fikirleri ile katkıda bulunacak tüm alimlerimize şahsım ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum.
40 YILDIR VİRÜS GİBİ YAŞADILAR
Bilindiği gibi ülkemiz son 3 yıldır çok önemli gelişmelere sahne oluyor. 15 Temmuz gecesi yaşadığımız silahlı darbe girişimi bu sürecin en kanlı kısmıdır. Bu gelişmelerin odağında yer alan FETÖ kendisini bir dini kuruluş olarak gösteriyor. Esasen bu hain yapının 40 yıldır toplumumuz içinde bir virüs olarak yaşayabilmesi işte bu dini değerleri öne çıkaran kimlik sayesinde olmuştur. Zaman zaman duyardık bunlar silahlı bir örgüt değildir diyenler vardı. İnanmıyorlardı. Tabi bunları açık açık söyleyebilecek noktada değildik. Yaptığımız özel toplantılarda örgütün gerçek yüzünü anlatıyorduk, 15 Temmuz'dan sonra bu kişiler bize gelip haklı olduğumuzu söylediler. 
AÇIK KONUŞAYIM, BEN DE YARDIM ETTİM
Milletimiz meşrebi ne olursa olsun, Allah diyen, peygamber diyen, hayır için çalışan herkesi, her grubu bu yapıya hüsniyye ile yaklaşmıştır. Tek parti döneminden itibaren irtica paranoyasıyla dini cemaatlerin üzerine gidildiği dönemde, bu yapı da milletimizin kolları, kanatları altında varlığını sürdürmüştür. Bizlerde bu yapıya tüm siyasiler gibi iyi niyetle destek oldu. Açık konuşuyorum ben de şahsen pek çok görüşüne katılmasam da bunlara yardımcı oldum. Yapının başında yer alan kişiye karşı tereddütlerimize rağmen bunlara müsamaha gösterdik. Hatta Allah dedikleri için müsamaha gösterdik. Dedik ki bir ortak yanımız var.
GERÇEK AMAÇLARINI YILLARCA GÖREMEDİK
Aynı menzile giden farklı yollardan giden biri olarak gördüğümüz bu yapının çok başka amaçları olduğunu uzun süre göremedik. Asılına bakılırsa 2010 yılından itibaren bu tespiti paylaştığım üst kademe yöneticisi arkadaşlarım oldu. Tavrımız değişti. 2012 yılından sonra rezervlerimizi çok açık koymuştuk.Bu dönemde hızlanan TSK'ya yönelik operasyonlar ve davalarla ilgili ciddi şüphelerim oluştu. Uzun yıllar birlikte çalıştığım komutanlara yönelik suçlamalar beni ikna etmiyordu. Meseleyi kendi arkadaşlarımıza dahi anlatmakta güçlük çekiyorduk.17-25 Aralık darbe girişimi bu örgütün yüzünü ortaya koyan hamle oldu. 
ŞÜPHE BİTTİ, MÜCADELE BAŞLADI
Her şey ortadayken, en başına şahsımı, altıma Binali Bey, aynı şekilde Enerji Bakanımız, aynı şekilde oğlum, birkaç tane işadamı bu örgütün çatısında görülen isimler oldu. Bunu dahi anlatırken, birçok arkadaşlarımız yine inanmıyordu. 'Bunlar böyle şey içinde girmez. Etmeyin.' Hala inanmayanların da olduğunu biliyorum. Hala maalesef bakıyor ama görmüyor olanları da görüyorum. Bu noktadan sonra artık şüphe dönemi bitti, mücadele dönemi başladı. 
NE KADAR KARA BAŞLADIYSA O KADAR AYDINLIK SONUÇLANDI
Şayet 17-25 Aralık sonrası aldığımız önlemler olmasaydı, özellikle yargıdaki önlemlerimiz olmasaydı, bu darbe girişimi TSK içindeki bir grup silahlı teröristin değil, polisin, yargının katılımıyla çok daha büyük bir tehdit olarak karşımıza çıkacaktı.
Bu hain örgütün yüzünü ortaya dökememenin üzüntüsü içindeyim. Hem Rabbime, hem milletimize verecek hesabımız olduğunu biliyorum. Rabbim de, milletim de bizi affetsin.15 Temmuz milletçe maruz kaldığımız yakın tarihimizin en büyük sıkıntılarından biriydi. 79 milyon hep birlikte cesaretle, metanetle, dirayetle yürüttüğümüz mücadele ile bu sıkıntıyı defettik. 15 Temmuz gecesi ne kadar kara başladıysa, sabahı da o derece aydınlık sonuçlanmıştır. Artık bir yandan ülkemize ve milletimize yönelen bunların müsebbiblerinde hesap sorma zamanıdır.
BİR PROFESÖR MÜSVEDDESİ..
Bir tane sözde profesör müsveddesi diyor ya, çıkmaz bu insanlar sokağa diye. Onlar bu milleti tanımıyor. Ben milletime inanmıştım. Bu yüzden hepsini meydanlara davet ettim. Rodos adasına giderek demedim bunu. Sizin içinizde olacağım, ben de geliyorum dedim. Atatürk Havalimanı'na geldiğimde 3 milyon insanın nasıl oaraya yığıldığını gördüm. Bu millet büyük bir millet. 
PKK İLE NE ALAKASI VAR
Örneğini gördük. Darbeler tarihi bu milleti farklı anlatacak. Silahlar, F-16'lar, F-4'ler yürüyecek, buna karşı elinde bayrağıyla duran bir millet. Bazıları bölücü PKK ile özdeş hale getiriyor. Ne alakası var? PKK'nın elinde doğru dürüst silah bile yok. Ama FETÖ, milletin vergileriyle alınmış olan F-16'larla, F-4'lerle, helikopterlerle milletine kurşun, bomba yağdırıyor. Yeri gelince zaten beraberler. Onların seçim karargahlarında nasıl beraber olduklarını giyimleriyle, kuşamlarıyla biliyoruz. Onların seçim karargahlarında beraber olduğunu görüyorduk, biliyorduk, tanıyoruz. Nerede, kimle, nasıl hareket edecekleri belliydi.
PENSİLVANYA'DAKİ O ŞARLATANA KULAK VEREN HERKES...
Bu salondan ilan ediyorum, şu saatten sonra Pensilvanya'daki şarlatanın, terörist başının hezeyanlarına kulak veren herkes başına gelecekleri kabul etmiş demektir. Tabi bu yapının en önemli özelliği tedbir ve takiye adı altında ikiyüzlülüğü, yalanı, riyayı, ruhsuzluğu karakter haline dönüştürmesidir. Yüzlerine tükürseniz yağmur yağdı diyen, kendi aile mahremiyetlerine dahi saygısı olmayan sapkınların davası haline dönmüştür.

GÜN HESAP SORMA GÜNÜDÜR
Din tektir. Bir ihanet şebekesinin dini motifleri kullanması onu masum göstermeye yeterli olabilir mi? FETÖ mensuplarının bu yapıya bağlılıklarında samimi olmaları onların haklılığı değil, itikadi olarak yanlış yolda olduklarını gösterir. Kuran-ı Kerim'de onlarca aklımızı kullanmamızı emrediyor. Aklını Allah'a değil, ABD'de yaşayan bir faniye ipotek ediyorsa, artık onun için yapacak bir şey kalmamıştır. Herkes kendi yolunda gitmekte serbesttir. Biz ikazımızı yerine getirdik. Bundan sonra artık tabanı ibadette bile çekinmeye başlıyoruz. O görevi yerine getirmekte bile endişe edenler var. Aklını, vicdanını, her şeyini böyle bir şarlatana ipotek eden birisine ben şüpheyle bakıyorum. Bundan sonra her anlamda mücadele, hesap sorma günüdür. 
PİŞMANIZ DİYENLERE ŞÜPHE İLE YAKLAŞIYORUZ
Bu yapının mayasında ikiyüzlülük olduğu için pişman olduğunu söyleyenler konusunda ciddi tereddütlerimiz var. İntikamcı bir düşünce ile söylemiyorum. Gerçekten pişmanlar mı yoksa riyakarlık içindeler mi anlamakta güçlük çekiyoruz. Bu kişilere karşı gardımızı sonuna kadar indirmeyeceğiz.Hırsızlık kötüdür. Ama en büyük hırsızlık insanların umudunu çalmaktadır. FETÖ 10 binlerce insanın geleceğini çalmıştır.
238 ŞEHİT BASİT BİR OLAY DEĞİL
Bunların faili meçhul infazları var. Hepsi çıkıyor. Vatandaşında F-16'larla bomba yağdıranların bir insanın ölümünden tüm insanlığın ölümü murat edildiğine göre başka bir şey beklenebilir mi? İşte TBMM bombalandı, Külliye bombalandı, bir hanım kardeşimizin başı vücudundan ayrıldı ve kongre merkezimizin çatısından aldık. Bunun dinimizde yeri var mı? Kime karşı yapıyor bunu? Rastgele oradaki toplum üzerine bomba yağdırıyorsun. Fakat buna rağmen aileleriyle görüştüğünüz zaman hiçbirisi ne oldu demiyor. Hala canımız bu yola feda olsun. Bu bir dava için, bir inanç için yapılır. Bu çok basit bir olay değil. 238 şehit basit bir olay değil
HEPSİNE EL KOYDUK
Bu yapının kan kona, kin kokan, vahşey kokan yüzünü görmezden gelip hala eğitim, öğretim, hizmet, yardım diyenin ya gözü görmüyordu, ya kalbi kapalıydı. O yüzden okullarına el koyduk. Hepsini de onlara referans olan üniversitelere devrettik.
TSK'da da askeri liseleri kapattık. Bundan sonra tüm liselerden artık harp okullarına girme şansı doğmuştur. Harp okullarının çatısında Milli Savunma Üniversitesini kurduk, artık harp akademilerini de kaldırıp onun yerine lisans eğitimi veren lisansüstü bir üniversite haline gelmek suretiyle sistemi bu şekilde reforme edip adım atmış oluyoruz.
HEDEFTE SADECE FETÖ YOK
Jandarmayı İçişleri Bakanlığı'na bağladık. Jandarmanın sistematiğini de polisinki gibi dönüştürdük. Dün akşam son altyapı ile ilgili adımları attık 48 saat içinde yeni görevlendirmelerle jandarma camiasındaki arkadaşlarımız çalışmalarına başlayacak. Silahlı kuvvetlerimizdeki çalışma süreci başlayacak.17-25 Aralık'tan beri birilerinin dilinde, 'Aman Başbakan'ım', şimdi de 'Aman Cumhurbaşkanım'. 15 Temmuz'da 238 masumu katleden bu katillere hala masumiyet atfetmek gayrettullaha dokunur. Asıl bunca insanın zihnini ve kalbini karartmak, mankurtlaştırmak gayrettulaha dokunur.Her alanda olduğu gibi dini hayat, dini müesseseler konusunda kendine çeki düzen vermeye ihtiyaç vardır. Ben Diyanet İşleri Başkanımızın konuşması sebebiyle kendilerine çok çok teşekkür ediyorum. Özellikle de yüzbin gibi bir kadroya sahip olan diyanet camiamız bu işi üstü örtülü götürmemelidir. Hedefte sadece FETÖ yoktur, bölücü terör örgütü de hedefimizdedir.