Türkiye’nin terörle mücadele ettiği dönemde barış havariliğine soyunan Demirtaş şehit edilen asker ve polis cenazelerine sessiz kaldı. Kamuoyunun baskısı ile yaptığı açıklamalarda, PKK’ya arasına mesafe koyamayan Demirtaş, dağda silahla gezenlerin zulme maruz kaldığını iddia etti.

Türkiye’nin onlarca şedinin acısı tazeyken kendilerinin linç edildiği iddiasında bulunan Demirtaş, Türkiye uzanan eli tutmazsa kendilerinden sonra gelecek genç nesilde elini tutacak kimse bulamayacağı tehdidinde bulundu. 

İşte Türkiye'de 7 Haziran seçimleri sonrasında yapılanlar, Selahattin Demirtaş'ın barış havariliği ve gerçekte neler olduğu... 

TERÖR OLAYLARI SEÇİMLE YENİ DÖNEME GİRDİ

Türkiye 7 Haziran’da gerçekleştirilen 2015 Genel Seçimleri sonrası yaşanan terör ve şiddet olayları ile yeni bir döneme girdi. 

Çözüm Süreci ile başlayan barış ve çatışmasızlık ortamı yüzde 13’ten fazla oy alan HDP ile Türkiye’nin terörle mücadelede yeni bir kapının aralandığı; taleplerin silahla değil dialog ile çözüleceğine dair beklentileri artırmıştı. 

HDP’nin Eş Başkanı Selahattin Demirtaş seçim sonuçlarını değerlendirirken  “Emanet oyların farkındayız “Bize inanarak hangi gerekçeyle bize oy vermiş olursa olsunlar, hiç kimseyi mahcup etmeyeceğiz. Bize emaneten oy vererek HDP’nin demokratik siyasetin önünü açmak isteyenleri de mahcup etmeyeceğiz. Ve bu saat itibarıyla Türkiye’de artık başkanlık tartışması, diktatörlük tartışması son bulmuştur. Türkiye uçurumun kenarından dönmeyi başarmıştır” ifadelerini kullanmıştı. 

Toplumda Çözüm Süreci ile gelen çatışmasızlık ortamı ve barış sürecinin devam etmesi beklenirken, PKK’nın siyasi kolu olarak görülen HDP’nin seçimde aldığı oylar Kandil’in cüretini artırmıştı. 

Seçim sonuçlarına göre birinci parti olan Ak Parti Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’na Cumhurbaşkanı Erdoğan hükümet kurma görevini verdi. Koalisyon görüşmeleri bir bir gerçekleşiyor ve bir türlü sonuç alınamıyordu. 

MHP koalisyona yanaşmıyor, tek alternatif CHP koalisyona istekli olsa da sürdüğü şartlarla bir türlü uzlaşma sağlanamıyordu. HDP’nin hükümette yer alma ihtimali kamuoyunu rahatsız ediyordu. Seçimlerin sürpriz ismi HDP Eş Başkanları sonucu barış ve halkların kardeşliği bağlamında söylemlerle değerlendiriyordu. 

KOBANİ İŞGALİ İLE BAŞLADI

Diğer taraftan Suriye’de de Türkiye’nin sınır güvenliğini tehdit eden yeni gelişmeler yaşanıyordu. 

Ortadoğu’nun bir süredir başına bela olan ve kontrolünün dış güçlerde olduğuna inanılan terör örgütü IŞİD, bölgedeki Kürtlerin yerleşim bölgesi Kobani’yi 2014 yılının Eylül ayında işgal etmişti. 

Ayn-El Arab olarak da bilinen Kobani yerle bir edilmiş ve çatışmalar hızlanmıştı.

Türkiye’ye, Kobani konusunda içeriden ve dışarıdan baskılar geliyor, müdahale etmesi bekleniyordu. 

O dönemde BBC’ye mülakat veren Başbakan Davutoğlu, Kobani’ye bir operasyon için Türkiye Hükümetine içeriden ve dışarıdan yapılan baskılara rağmen, Suriye konusunda bütünlüklü bir stratejiden yana olduklarını, "Sınırımızda Suriye rejimini, IŞİD'i ve PKK'yı görmek istemiyoruz" diyerek açıklamıştı. 

HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş o dönemde partisiyle kamuoyunun dikkatini Kobani’deki çatışmalara çekmeye çalışıyor, Türkiye hükümetinden yardım istiyor; Türkiye’yi o bataklığa girmesi için adeta zorluyordu.   

6-7 EKİM OLAYLARI VE YASİN BÖRÜ’NÜN KATLEDİLMESİ

Demirtaş o dönemde Kobani’de yaşananları protesto etmek için Türkiye Hükümetini yardım etmemekle suçlayarak ’sokağa çıkın’ çağrısı yaptı.

Tehlikeli çağrı büyük bir facia ile sonuçlandı. HDP’nin çağrısı ile sokağa inen Kobani protestocuları 6-7 Ekim tarihlerinde Diyarbakır’da patlak veren ve Türkiye’nin pek çok iline yayılan toplumsal olaylarda ölenlerin sayısı 52 oldu. 6-7 Ekim olayları kurban payı dağıtan Yasin Börü’nün hunharca öldürülmesi ile gündemden düşmedi. 

Demirtaş Börü’nün ölmesi ve annesinin gösterdiği tepki sorulduğunda “Keşke bizim yaptığımız kadar özeleştiriyi başka bir parti de yapmış olsaydı. Kimse kusura bakmasın ama 52 insan öldü orada tamamının sourumluluğu bana yıkılmaya çalışıldı. Evet daha dikkatli olunmalıydı. Fakat başbakan hala bizi suçluyor. Başbakan özeleştiri vermeyecek de Demirtaş mı verecek. Hiçbir acılı annenin bana dönük eleştirisine cevap vermeyi de kendimde görmedim. Öyle bir hadsizliğe düşmem” diyerek işin içinden sıyrıldı.  

DEMİRTAŞ HEM RİCA EDİYOR HEM ELEŞTİRİYORDU

Seçimlerin hemen öncesinde 3 Haziran tarihinde Demirtaş Başbakana açtığı telefonda “Şu anda insanlar sokağa çıktı, her tarafta sokağa çıkıyor insanlar, durum çok kritik ve lütfen bu gece müdahale edelim, ne olur bu gece ne yapılacaksa bir birimize yardım edelim ve sınır kapısı IŞİD'in eline geçmeden gerekli desteği sunalım” diye ricada bulunuyordu! 

Bir taraftan ricalarla yardım isteyen Demirtaş, diğer taraftan hükümet üzerinden baskı oluşturmak için “Sayın Başbakan bunu inkar edemez her halde bütün ricalarıma ısrarlarıma rağmen durumu anlamaktan uzak, oyalamacı, ciddiyetsiz bir tavır durum sergiledi" diyerek eleştiriyordu. 

Tarihler 5 Haziran’ı gösteriyordu Diyarbakır’da Demirtaş, HDP’nin İstasyon Meydanı’nda mikrofonu eline almak üzereydi ki bir patlama meydana geldi. Miting’de 2 kişi öldü çok sayıda kişi yaralandı. 

Meydanda Diyarbakırlı’lara seslenen Demirtaş "Bütün Türkiye halkına, Diyarbakır'a geçmiş olsun diyorum. Bir kez daha sağduyuyu, serin kanlılığı elden bırakmamak dışında her hangi bir seçeneğimiz yok. Ne olursa olsun, barış kazanacak bu ülkede. Herkesin içi rahat olsun" diyerek barış söylemlerinde bulunuyordu. 

Diğer taraftan uzmanlar patlamanın HDP’nin oylarına olumlu katkıda bulunacağını aktarıyordu. HDP saldırıyı, siyasi yükselişlerine yönelik bir saldırı olarak değerlendirildi.  

MİT TIRLARI İLE PARALEL YAPI DA DAHİL OLUYOR

Sadece bununla sınırlı değildi yapılanlar. 19 Ocak 2014 tarihinde durdurulan MİT TIR’ları ile ilgili, “Türkiye’nin bölgede IŞİD’e silah yardımı yapıyor” konusu sık sık ulusal ve uluslararası medyada işleniyor, sistematik bir propaganda yapılıyordu. 

TIR’larla ilgili baskın ve arama görüntüleri farklı zaman aralıkları ile ulusal basına servis ediliyordu. Paralel devlet yapılanması olarak nitelendirilen yapının savcılarının operasyonun içinde olması, ulusal ve uluslararası medyada baskılar ve bir taraftan da HDP’nin Avrupa temasları Türkiye’nin bu dönemde ciddi sorunlarından biri olmuştu. 

Amacın uluslarası yargı önünde Türkiye’yi teröre destek veren ülkeler kategorisine sokarak, Türkiye’yi mahkum etmek olduğu ortadaydı. 

Zor dönemden geçen Türkiye’nin; duyarlılığı ve katkısı ile Kobani IŞİD unsurlarından temizlenmişti. 

SURUÇ'TAKİ PATLAMA VE SONRASI

Tarihler 20 Temmuz’u gösteriyordu. Şanlıurfa’nın Suruç İlçesi’ndeki Amara Kültür Merkezi önünde Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu mensupları ’Kobani’nin yeniden inşası’ için toplanmış, basın açıklaması yapıyorlardı. Açıklama sırasın büyük bir patlama meydana geldi. Patlamada 31 kişi hayatını kaybetti 40’tan fazla kişi yaralandı. 

Uzun süredir toplu ölümlerin olduğu terör olaylarını yaşamayan Türkiye, bombalı saldırının büyük şokunu yaşıyordu. Suruç saldırısı ile eşzamanlı Kobani’de de bombalı saldırı gerçekleşti. IŞİD’in haber ajansı AMAK 21 Temmuz’da iki saldırıyı da IŞİD’in yaptığını duyurdu. 

HİÇBİR ŞEY ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK?

Türkiye’de bu tarihten sonra terör olayları başka bir boyut kazandı. PKK da oyuna dahil oldu.   

22 Temmuz’da ajanslara düşen haber deyim yerinde ise bombanın fitilini ateşledi. 

Şanlıurfa'nın Ceylanpınar İlçesi'nde görevli 2 polis birlikte kaldıkları evde başlarından kurşunlanarak öldürüldü. 

Çözüm Süreci’nin çatışmasızlık ortamına ve barışa inanan Türkiye halkı olayı başta terör bağlamında değerlendirmek istemiyordu. 

Adli bir olay olduğunu ve terörist örgüt işi olsa bile arkasında IŞİD’in olabileceğini konuşuyordu. 

Aradan 5 gün geçmemişti ki Türkiye ikinci bir şok yaşıyordu. Jandarma komutanı Binbaşı Arslan Kulaksız, Muş’un Malazgirt ilçesinde eşi ile birlikte aracının içerisinde kurşunlanarak öldürüldü. 

Türkiye için Temmuz şok üzerine şok yaşanan bir ay oldu. 28 Temmuz’da Şırnak’ta bir ATM’den para çekmeye çalışan Astsubay Ziya Sarpkaya maskeli iki kişi tarafından vurularak şehit edilmişti. 

7 Temmuz ve 7 Ağustos arasında gerçekleştirdiği saldırılarda 24 güvenlik görevlisi şehit oldu; 11 sivil ve 12 PKK’lı öldü, 103 kişi yaralandı.

Artan terör olayları nedeniyle bölgede polis ve asker operasyon başlattı. Gayrinimazi harp ile hareket eden PKK bu kez alışılmışın dışında farklı bir yöntem belirlemiş mayınlarla güvenlik güçlerini şehit etmeye başlamıştı. 

10 Ağustos’ta 6 polis, 19 Ağustos’ta 8 asker daha şehit oldu. Bir taraftan operasyonlar sürüyor, diğer taraftan şehit haberleri gelmeye devam ediyordu. 

Tarihler 21 Ağustos’u gösterdiğinde; 45 günde terör örgütlerince kurulan tuzaklar ve yapılan saldırılar sonucu 55 güvenlik görevlisi şehit olmuştu. Şehit güvenlik görevlilerinin 3'ü subay, 5'i astsubay, 17'si uzman erbaş, 14'ü er ve 16'sı da polis memuruydu. 34 kentte şehit acısı yaşanırken Ağustos ayı sonuna kadar 10 asker ve polis şehit oldu. 

Türkiye sonbahara şehit acısı ile giriyordu. Sadece Eylül ayının ilk haftası 9 şehit vardı. 

Türkiye’de toplumsal terör protestolarının fitilini ateşleyen Dağlıca’da 16 askerin şehit olduğu patlama oldu. Bir gün sonrasında Iğdır’da polis servisine düzenlenen bombalı saldırıda 14 polis şehit oldu. 

Türkiye Eylül ayının ilk 10 gününde sadece 3 günde 32 şehit verdi. 

Türkiye halkı şehit cenazelerine tepkisini haftalardır meydanlara inerek gösteriyor. Toplumda teröre karşı öfke kin ve nefret büyüyor. Siyasi manevralarını sürdüren HDP, PKK’ya göstermelik çağrılarla durumu idare etmeye çalışıyor. 

BARIŞ HAVARİSİ OLDU    

Şüphesiz HDP’nin siyasetinde önemli bir aktör olan Selahattin Demirtaş, ülkede yaşanan terör olaylarında sessiz ya da anlamsız çağrılarla seçime gidiyor. 

Terör örgütü PKK’ye sırtını dayayan ve partisiyle PKK arasına mesafe koyamayan Demirtaş, kamuoyunun gözünün içine baka baka barış havariliğine soyunuyor. 

Seçim sathına girilmesi ile söylemlerinin yumuşaması dikkat çeken HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, bugünlerde "Demokrasi ve özgürlük mücadelesinde görev bizimdir, görev seçilmişlerindir" diyor.

Şırnak ve Cizre’de PKK dağ kadrosundan 30 kişilik bir grubun şehirdeki 200’e yakın genci örgütlemesi ile bölgeyi ikinci Kobani peşindeki terör örgütünün eylemlerine tepki göstermeyen Demirtaş,  Şırnak'ın Cizre ilçesindeki incelemelerin ardından partisince Nusaybin ilçesindeki Mitanni Kültür Merkezi'nde düzenlenen mitingde ilginç sözler sarf etti. 

Son günlerde yaşanan saldırı ve eylemlerden Türkiye’nin ders çıkarması nasihatinde bulunan Demirtaş, "Korkuyla eşitliğin, baskıyla kardeşliğin gelişmeyeceğini görürler. Her gün yaşanan saldırılar sadece halklar arası duygu kırılmalarını derinleştiriyor. Bunun kimseye faydası yok" diyerek saldırıların mücadele anlayışı değişmezse süreceğini söylüyor. 

Barış havariliğine soyunan Demirtaş Nusaybin, Cizre, Diyarbakır, Van, Batman, Muş, Erzurum ve Hakkari'deki vatandaşların barışa gönlünü açtığını, Türkiye'nin batısına kardeşlik elini uzattığını söyledi. 

Demirtaş, PKK terör örgütünün mağdur ettiği onlarca şehit ve gazi aileleri ile bölge halkının baskı ve zorla öldürttükleri çocukları görmezken kendilerine mazlum rolü biçti. 

Demirtaş bir yandan mağdur edebiyatı yapıyor bir taraftan da tehdit ediyordu. Demirtaş son açıklamasında "Bu zor günlerde, bu katliam ve linç günlerinde, duygusu barıştan, kardeşlikten yana eli tutmazsanız yarın bir gün bizim arkamızdan gelecek olan genç nesilde tutacak el bulamayacaksınız. Bu neslin öfkesini büyütmek Türkiye'ye, kinini büyütmek Türkiye'ye hiçbir fayda getirmez. Aklı başında bir devlet yönetimi, aklı başında bir devlet siyaseti bugün Kürt'ün elini tutmak dışında hiçbir seçeneğe sahip değildir. Kürtlerin elini tutmak Türkiye'ye sadece kazandırır, kaybettirmez" dedi. 

Demirtaş, dağlarda yüzlerce teröristin gezdiğini ve saldırılar düzenlediğini görmezden gelip mücadele alanının siyaset ve mücadele edeceklerin kendileri olduğunu söylüyordu.  

Gençlere “Gereğinden fazla öldünüz” diyerek görevlerini tamamladıkları imasında bulunan Demirtaş  "Tek bir gencimizin silah tutmasına, canını ortaya koymasına gerek yok. Siz gereğinden fazla öldünüz. Gereğinden fazla acı, zulüm çektiniz” diyordu. 

Demokrasi ve özgürlük mücadelesinde görevin kendilerinde yani seçilmişleride olduğunu söyleyen Demirtaş, hak ve hukuklarını koruma sözü verdi. 

“Silahlar sussun, ateşkes olsun” çağrılarının bir teslimiyet olmayacağını söyleyen Demirtaş  'Silahlar sussun' derken 'ateşkes olsun' derken 'halk teslim olsun' demiyoruz. Özgürlük arayışı, demokrasi mücadelesi bitsin demiyoruz. Bizler burada sizlerle özgürlük mücadelesini siyasette yürüteceğiz” diyerek yine silaha ihtiyaç duyulduğunda bunu çekinmeden kullanacaklarını ima ediyordu.  

Demirtaş’a göre karşısındaki şehit vermiş ya da evlatlarını dağa kaptırmış aileler için mücadele edne güvenlik güçleri zalim, hukuk tanımaz, vicdansız ve 
kendileri de mazlum. Üstelik Demirtaş bu durumu “onurlu duruş ve direniş” olarak niteliyor.