Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Muhammet Güven Tıp Bayramı nedeniyle yaptığı konuşmada, “Hiç normal günümüz yoktur. Ya yanlış yaparız, ya da mucizelere imza atarız. Hatalarımızın üzerini örttüğü söyleyen toprak, sıklıkla bizim üzerimizi örtmeye başlamıştır. Çoğu zaman hakaretler döşenir, nadiren ise bir teşekkür ilanı. Bize yazılar şiirler bile nefret, tehdit içerir. Överken bile serzeniş vardır" dedi.
Sabancı Kültür Sitesi’nde 14 Mart Tıp Bayramı nedeniyle düzenlenen etkinlikte konuşan Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Suat Öktem, en ağır eğitimi alan doktorların, maddi ve manevi sorunlarının aşılamadığını söyledi. Fakülte sayısının ve öğrenci sayısının artmasının, öğretim üyesi ve altyapıya aynı oranda yansıtılamadığını belirten Öktem, “10 yıllık eğitimi 2 yıla indiremezsin. Günümüzde yetişmiş doktorlar, yaptığı hizmetin karşılığını alamadığı için özel hastaneleri seçiyor. Bu da Tıp Fakültelerindeki eğitim kalitesini düşürüyor” diye konuştu.
Erciyes Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fahrettin Keleştemur ise, sorunların bulunduğunu, ancak bu sorunların aşılabileceğini belirterek, geçmişle kıyaslandığında Tıp fakültelerinin bugün çok daha iyi koşullarda olduğunu vurguladı. Kayseri Valisi Orhan Düzgün ise, Kayseri’nin sağlık konusunda bilgenin merkezi olduğunu, kaza ve olay yerine ambulansın ulaşması ve müdahalenin ilk 10 dakikada yapılma başarısının yüzde 90’ın üzerinde olduğunu vurguladı.
Doktorların toplumda giderek değersizleştiğini öne süren Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Muhammet Güven ise, 14 Mart Tıp Bayramı’nın Türkiye’de tıp alanında çalışanların hizmet sorunlarının tartışıldığı, bilime katkılarının ödüllendirildiği anma günü olduğunu, Hindistan’da ise 1 Temmuz’da kutlanan hekim gününün, ‘Bugün doktorlara hayatımızda ne kadar önemli olduklarını tebrik kartları ve çiçeklerle gösterebiliriz’ dendiğini söyledi. Doktorların, insan bedeni üzerinde tasarrufta bulunma yetkisi olduğu için, tarih boyunca hekimlere hem saygı gösterildiğini, hem de en mahrem sırlarını bildikleri için içten içe kızdıklarını belirten Prof. Dr. Güven, “Saygının ön planda olduğu dönemlerde baş tacı olan hekimler, saygı azalıp, kızgınlık nefrete dönüştüğünde ise, katledilecek kadar ileri gidilmiştir. Günümüzde hekimin kolay ulaşılabilir hale gelmesi, sosyo-kültürel değişim, giderek çoğalan fakültelerden yetişen yetersiz hekimler gibi faktörler, hekime duyulan saygıyı azaltmıştır. Bunun yerine sanki kişi bedeni üzerinde zorla tasarrufta bulunuyormuş gibi nefret edilmeye başlamıştır. Hastasının hayatını kurtaran hekim, ‘Tırnağımı kaybettirdin’ diye dava edilir olmuştur. Bunun sonucu olarak tüm dünyada hekimliğin felsefesi olan ‘Primum non nocere’ (Önce zarar verme) karinesinin yerini ‘Önce zarar görme’ almaya başlamıştır.“ diye konuştu.
DOKTORLAR DEFANSİF TIBBA YÖNELMEKTE
Prof. Dr. Muhammet Güven, doktor adaylarının, artık hasta ile az muhatap olabileceği bölümleri tercih etmeye başladığını da belirterek, “Artık hekimler defansif tıbba yönelmektedir. Bugün, hasta ile az muhatap olan, dava edilme, şiddet görme ihtimali en az olan bölümler daha fazla tercih edilmektedir. Birçok ülkede vatandaşları hekim olmak istemediklerinden sağlık hizmetleri yabancılar tarafından verilmeye başlandı. Ülkemizde de giderek hekimlik mesleği değersizleşmektedir. Sağlığına hizmet veren hekime, arabasına bakan servise, televizyonunu tamir eden ustaya veya parasıyla alışveriş yaptığı mağaza görevlisine verdiği kadar değer vermektedir. En ufak bir iş için insanlara teşekkür edenler, hekime bir teşekkürü çok görmekte” diye konuştu.
GAZETELERE MANŞET OLMAYI BİLE BECEREMİYORUZ
Doktorluk mesleğinin giderek değersizleşmesinde kendilerinin de payı olduğunu öne süren Prof. Dr. Güven, şöyle dedi: “Gazetelere, internet sayfalarına manşet olmayı bile beceremiyoruz. Bir gün affedilmez büyük hatalarla manşet oluyoruz. ‘Doktor hastasını öldürdü’, Evet tüm ölen hastaları önceden tanıyoruz, aramızda kan davası var. Bunların elimize düşmesini bekleyip öldürmüşüzdür. Çünkü biz vicdansız insanlarız. Ertesi gün büyük başarılarımız manşeti süsler. 5 bininci kez kansere çare bulan Türk doktor olmuşuzdur. Hiç normal günümüz yoktur. Ya yanlış yaparız, ya da mucizelere imza atarız. Hatalarımızın üzerini örttüğü söyleyen toprak, sıklıkla bizim üzerimizi örtmeye başlamıştır. Çoğu zaman hakaretler döşenir, nadiren ise bir teşekkür ilanı. Teşekkür ilanı dediğiniz bayram namazı gibidir. Nadiren yapıldığı için nasıl olacağını kimse bilemez. O yüzden gazetelerde ‘Doktora teşekkür ilanı örnekleri’ yer alır. 14 Mart’larda sıklıkla içi boş müjdeler alırız. Hemen ertesi günü kötü haber. Habersiz kalanların bitmeyen kaynağı oluruz. Bize yazılar şiirler bile nefret, tehdit içerir. Överken bile serzeniş vardır. Bugün herkesten rica ediyoruz. Şiir yazmasın kimse bize. Lütfen bu bayram müjde de vermesin. Manşete de almasınlar bizi. Hatta mümkünse hiç hatırlanmayalım.”
Konuşmaların ardından, çeşitli alanlarda ödüller verildi.

DÖ(OE/AAA)(FOTOĞRAFLI)