KURAKLIK tehlikesinin yaşandığı Burdur Gölü ve havzasında, 150 dekar alanda yüzde 75 su tasarrufu sağlayan organik gül bahçesi oluşturuldu. Gül fidanların arasına da, su istemeyen 39 bin lavanta dikildi. İki yıllık çalışma, ilk ürünlerini bu yıl verecek.
Çevresindeki göl kumu varlığına göre eski çağlarda su seviyesinin 170 metrelere kadar yükseldiği, bugünse 17- 21 metre dolaylarına indiği, 20 yıl sonra tamamen kuruma tehlikesi altındaki Burdur Gölü ile su havzasının korunması amacıyla bölgede, su tüketimine çok az veya hiç gerek duymayan ekonomik tarımsal üretimlerin yaygılaştırılması amaçlanıyor. Bu kapsamda bölgede kurulan Lisinia Doğal Yaşam Alanı'nda, yaklaşık 2 yıldır devam eden çalışmayla 150 dekar alanda organik gül ve bu güller arasına da 39 bin lavanta dikimi yapıldı. Bölgedeki kuraklık tehlikesine karşı uygulanan projede ilk gül ve lavanta hasadı bu yıl yapılacak.
MISIR VE YONCA ÜRETİMİ GÖLÜ KURUTUYOR
Projenin sahibi Öztürk Sarıca Burdur Gölü ve havzasında, faizsiz hayvancılık kredileri alan çiftçilerin geleneksel üretimlerinden vazgeçip büyükbaş hayvancılık yapmaya başladıklarına dikkati çekti. Sarıca, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Tabii ki hayvan almak da yetmiyordu. Hayvanın yiyeceği kaba yemi satın almak, saman kıtlığıyla birlikte üreticilerin belini büktü. Burdur Gölü havzasındaki çiftçiler de gül bahçelerini bozup, yerine çok fazla su tüketen mısır ve yonca tarımı yaparak, kaba yem ihtiyacını karşılama yoluna gitti. Şimdilerde artık göl daha hızlı çekiliyor. Çünkü gölü besleyen kaynakların suları, göle ulaşmadan sondajlarla mısır ve yonca tarımında kullanılıyor."
BÜYÜKBAŞ YERİNE KÜÇÜKBAŞ HAYVANCILIK
Büyükbaş hayvancılığın Burdur'un kaçınılmaz gerçeği olduğunu, pek çok ailenin geçimini bu yolla sağladığını anlatan Öztürk Sarıca, ancak büyükbaş hayvancılığın merası bol, taban su seviyesi yüksek tarlaları olan yerlerde yapılması gerektiğine işaret etti. Dolayısıyla Burdur halkı için koşulların zor olduğunu belirten Sarıca, "Halbuki büyükbaş yerine küçükbaş hayvancılık ve gül üretimi de aynı oranda desteklenseydi, Burdur köylüsü daha iyi kazanır, bu kadar büyük borç yüklerinin altına girmezdi. En önemlisi de Burdur Gölü'ne akan sular mısır ve yonca için kullanılmayıp, gölün ömrü uzardı" diye konuştu.
150 DÖNÜME GÜL VE LAVANTA
Öztürk Sarıca bu gerçekten yola çıkarak, çevre köylerdeki kurumuş, sadece bir kısım kökleri canlı kalmış gülleri toplayarak proje alanında yeniden can verdiklerini anlattı. Hem insanlara para kazanmayı öğrettiklerini hem de 60- 70 yıllık gül kültürünü kurtarmak için mücadele ettiklerini dile getiren Sarıca, "Tabi ki en çok kazanan Burdur Gölü olacak. Projeye yaklaşık 2 yıl önce başladık ve bugün 150 dekara yakın alanda organik gül dikimi yapıldı. Bu güllerin arasına 39 bin adet de lavanta dikildi. Lavanta kök sayısını 1 ay içinde 100 bine tamamlayacağız" dedi.
Gül üretiminin mısır ve yoncaya oranla su kullanımında yüzde 75 tasarruf sağladığını belirten Sarıca, lavantanın ise ekstra hiç su ihtiyacı olmadığını vurguladı. Gül ve lavantanın ilk ürünlerinin bu yıl alınacağını kaydeden Öztürk Sarıca, 70 ton kuru lavanta, 80 ton gül çiçeği rekoltesi hedeflediklerini açıkladı.
BÖYLE GİDERSE GÖLÜN ÖMRÜ 20 YIL
Burdur Gölü'nün içinde olduğu tehlikeye de dikkat çeken Öztürk Sarıca, gölün su seviyesinin 170 metreden 17 ila 21 metre dolaylarına kadar düştüğünü açıkladı. Burdur Gölü'nün 4.3 milyar ton su kapasitesi olduğunu ve yıllık ortalama 200 milyon ton suyun buharlaşma, 130 milyon ton suyun da mısır ve yonca üretimiyle diğer tarımsal faaliyetler için açılan sondajlar ve vahşi sulamanın yanı sıra gölü besleyen akarsu kaynakları üzerine yapılan göletler gibi nedenlerle yok olduğunu belirtti.
Sarıca, böylece toplam su kaybının yılda 330 milyon tona ulaştığını anlattı. Gölü yalnızca yağışların beslediğini vurgulayan Sarıca, "Böyle devam ederse Burdur Gölü 20 yıl sonra tamamen yok olacak" dedi.