ÖNEMLİ NOT: SÖYLEŞİLER, FİLMİN VİZYON TARİHİNDEN UZUN ZAMAN ÖNCE YAPILDI. EKİBİN FİLM ÇIKANA KADAR FİLMİN KONUSU, HİKÂYE ÖRGÜSÜ HAKKINDA KONUŞMASI KESİNLİKLE YASAKTI. FİLMİ HENÜZ İZLEYEMEYENLER, SÖYLEŞİLERİ GÖNÜL RAHATLIĞIYLA OKUYABİLİR!

“Her neslin bir efsanesi var. Her yolculuğun bir ilk adımı. Her Saga’nın başlangıcı...” Star Wars serisinin kült repliklerinden bu dizeler, galaksinin yeni gücüyle, ‘Rey’ rolündeki Daisy Ridley ile Londra’daki Corinthia Hotel’de karşılaştığınız ilk saniye, sanki asıl anlamını buluyor. Yeni neslin ilk efsanesi o. Yeni yolculuğun ilk adımı, yeni saga’nın başlangıcı işte karşınızda. Röportajın yapılacağı odaya girdiği an, “yeni bir şey” ile karşılaştığınızı hissediyorsunuz. Daha önce duymadığınız bir ses, görmediğiniz bir renk. Uzun zaman önce çok uzak bir galaksiden dönmesine rağmen yıpranmamış, özünü kaybetmemiş. Üzerine henüz şöhret tozu konmamış, menajer azarı işitmemiş, hür ve parlak, saf ve neşeli. Son sürat konuşuyor, eli kolu durmuyor. Daisy Ridley, pekâlâ sinema dünyasında, Adele’in müzik dünyasında yarattığı etkinin benzerini yapabilir; ‘şöhret’ kalıbını reddedip, kendi kurallarını belirleyerek Hollywood’un en güçlü kadınına dönüşebilir. Ridley’den sonra Finn rolündeki John Boyega ile Kaptan Phasma’yı canlandıran Gwendoline Christie ile konuştukça şunu daha iyi kavrıyorsunuz: Star Wars destanı asıl şimdi başlıyor!

DAISY RIDLEY (REY)

GÜÇ, ARTIK SADECE ERKEKLE SINIRLI DEĞİL

Hayatında 3-5 dizide ufak tefek rollerde oynamış henüz 23’ünde bir kız oyuncu, Star Wars’a nasıl hazırlanır? 
- Merak etmeyin, onlar tüm bunları baştan düşünmüşler! Her şey 3 aylık bir eğitim süreciyle başlıyor bir kere. Sadece buna odaklanman lazım. Her gün 1 saat yoğun ağırlık -gerçekten ağır- antrenmanı ve 4 saat kardiyo! Eyvah, “Her gün 4 saat çalıştık, çok zordu” diyen aktörlerden oldum. 



Nesi garip? 
- E, çünkü anlatıldığı gibi olmuyor pek. “Dün neler oldu inanamazsın...” diye bir başlıyorsun anlatmaya, eğitmenleri çeneye tutmaktan işlerini yapmasına izin vermiyorsun. Eğitim süreci dışında herkes gibi ben de serinin tamamını izledim. Fakat öyle bildiğiniz gerçek Star Wars hayranı olmadım. “Kızlar Star Wars sevmez” kanısıyla da alakalı değil bu durum. Daha çok yapımla, huyumla ilgili. Hayatta hiçbir şeyin hastası, hayranı olmadım.

Carrie Fisher, kendine has, çok akıllı, çok komik bir kadın. Annemin sete uğradığı gün, yanına gidip “Hiç aklın kalmasın. O bana emanet. Gözüm onda” dediğini hiç unutmam. 

Tanışmak için öldüğünüz kimse olmadı yani şu hayatta... 
- Hayır, olmadı. Gençliğimde odamın duvarlarını süsleyen biri de olmadı. Ne bir müzisyen ne bir Hollywood yıldızı ne de bir film... Bir ‘idol’ ihtiyacı hissetmedim. Biriyle ya da bir şeyle öyle bir bağ kuramadım.


Ki Star Wars dünyası tam da bu ‘bağ’ üzerine kurulu. 
- Başta empati kurabildiğim bir his değildi. “Neden bu kadar büyütüyorlar” diye düşünüyordum. Başıma geldikçe daha iyi anladım. İnsanlar bir Star Wars oyuncusuyla tanıştığında etkilenmek istiyor. İnsanları etkilemek, kendimi hayran bıraktırmak gibi meraklarım yok. Kendime ilişkin söyleyeceğim pek bir şey yok çünkü. Oyuncu olmak isteyen bir İngiliz kızın sıradan hayatı işte. Ne diyebilirim ki? Ancak kendim olabilirim.

Kadın gözüyle ‘Star Wars’ nasıl okunur? Kadınlar ne buluyor sizce?
Fantezi dünyasında, mistik kahramanlık hikâyelerinde artık başkaldıran, savaşçı kadınlara da yer var. ‘Açlık Oyunları’ (The Hunger Games) ile başlayan ve şimdi Star Wars ile katlanacak bir akım, hatta bir devrim bu. Bu tarz hikâyelerin aslında hep ‘kadın’ alıcısı da vardı, belki arka sıralarda ya da göz ucuyla takip ediyor fakat kendisini tam olarak içinde göremiyordu. Hikâyede artan kadın varlığının, bu derin felsefeyi daha da insanlaştıracağına, duygusal bir ruh katacağına inanıyorum. Güç, artık ‘erkek’ ile sınırlı değil. Gücün aslında cinsiyeti yok. Sadece erkek karakterlerin birbirine kılıç çektiği aksiyon sahnelerinden bahsetmiyoruz. ‘Rey’ karakterinin varlığı bu yüzden kadınların gözünde sembolik bir harekete dönüşebilir.

Şimdi bir kuşak, ‘Rey’ ile büyüyecek, onu örnek alacak, hatta belki ondan umut, ilham alacak... 
- ‘Rey’, seride şu ana kadar işlenmiş diğer kadın karakterlerin aksine bir prenses değil, ayrıcalıklar içinde doğmamış, soylu bir geçmişi yok. Hayatta tek başına ve tek derdi karnını doyurmak. Yalnız. Kendisine inanyor ve bir ‘yolculuğa’ çıkıyor. Kalabalık bir ailenin en küçük kızıyım. Abla olsaydım, kardeşimi kesinlikle filme götürür, dünyaya bir ayrıcalığı olmadan gelen bir kızın, dişiliğini kullanmadan nasıl hayata kafa tutabildiğini göstermek isterdim. 

Hazır mısınız sokakta yürüyememe, insan içine çıkamama durumlarına? 
- Çok garip aslında, tipim çok sıradan, tanıdık, bildik. Hayatım, “Filancaya çok benziyorsun” lafını duymakla geçti... 



Keira Knightley! 
- Sadece Keira Knightley benzetmesiyle kalsa iyi. Çoğu gelir “Hayır, hayır, onu demiyorum. Arkadaşım Sarah’ya acayip benziyorsn” der. Biri gelir, “Ah, Megan’a bu kadar benziyor olamazsın” der. “Ne tatlı” diye gülümsemek zorunda kalırım. Şimdi o Megan, o Sarah düşünsün! Yıllardır üzerinde çalıştığınız bir şeyi nihayetinde milyonlarla paylaşacağınız için heyecanlısınız tabii. Orası da var!

Şu an milyonlarca oyuncak figürünüz dünyanın dört bir yanına dağılmış durumda. Tuhaf gelmiyor mu böyle bir çarkın, ekonominin bir yüzü/parçası olmak? 
- Tanıdığım herkes birkaç tane satın alıyor, hemen fotoğrafını çekip atıyor. “Ah, sen de mi!” diye mesaj attığım, beni hayalkırıklığına uğratan arkadaşların sayısını unuttum. Çok da ciddiye alınacak bir durum değil. En fazla eş dost arasında espri konusu oluyor işte. 



Siz kaç tane satın aldınız?
- Geçenlerde bir dükkâna girdim, sordum. “Yok” dediler. Hayal kırıklığı yaşayınca fark ettim aslında heyecanlandığım bir şey olduğunu “Anında tükendi, kalmadı” cevabını duyunca mutlu oldum tabii! 

Evin altını üstüne getirsek kaç tane çıkar mesela? 
- Ablama kalsa evde her şeyin altından figürüm çıkacak. Buzdolabını açıyorum, yastığı kaldırıyorum, kitaplığa bakıyorum... Elimi nereye atsam bir adet minicik ben! Komik olduğunu zannediyor. Neyse, sanırım hevesini aldı. Hepsinden birer set alıp garaja kaldırdım, o kadar. 

Star Wars dünyasından, galaksiden çıkardığınız en mühim hayat dersini paylaşmanızı istesem...
- Birkaç yıl önceki Daisy değilim, orası kesin. Daha inançlı biriyim. Çok şey öğendim: Şu hayatta herkesin bir fark yaratabileceğine, sesini duyurmak için doğru yeri ve zamanı bulduğunda insanlara bir faydan dokunabileceğine...


Sırada ne var: İkinci filmin çekimleri ocak ayında başlayacak Film, 2017 sonunda çıkacak. Çok komik: Tam film gösterime giriyor, havalara uçuyorsun, iki hafta sonra hop sete dönüyorsun, dünyadan kopuyorsun. ‘Tamamen tesadüf’ olmaz. Değil mi?


Oyuncu seçim sürecine dair değişik rivayetler dönüyor. Nasıl işliyor tam olarak?
- Üç farklı aşamadan oluşan, 7 aylık bir süreç bu. 7 ay boyunca tam zamanlı bir işin var, o da Star Wars seçmelerine hazırlanmak, görüşmelere katılmak. Belirsizlikten dolayı arada tedirgin hissedebiliyorsun. Anca son seçmelerden çıkarken “Sanırım fena bir iş çıkarmadım” diyebildim. 

Sonra? 
- Eve döndüm, kocaman bir paket cipsi kucağıma alıp koltuğa gömüldüm. Birkaç gün içinde Jay Jay (Abrams) aradı, rolü kaptığımı söyledi. 

Nasıl geçti o birkaç gün?
- Kımıldamadan cips yiyerek


Kylon Ren rolündeki Adam Driver, canlandıracağı karakteri aylarca eşinden bile saklamış. Siz? 
- Anneme, babama ve ablama haber verdim. O kadar. Avustralya’da yaşayan diğer ablam bile haber çıkınca öğrendi. Böyle de ‘şahane’ bir kız kardeşimdir! 

Babanız ve büyük amcanız da aktör; oyunculuk belki genlerinizde. Bir gün oyuncu olacağınız gizli bir bilgi gibi bir şey miydi? 
- Babam 2-3 filmde rol aldı, hâlâ oturup izleyemedim, orası ayrı. Ama, evet, büyük amcamın filmografisi muazzam. Ailede hemen hemen herkesin kreatif bir işi var. Peformansı seviyorum -Herkes drama kraliçesi olduğumu söyler!- ama oyuncu olacağımı hiç düşünmedim. 

Ailenin bilinçli/bilinçsiz bir yönlendirmesi olmadı yani...
- Annem- babam esnek yetiştirdi beni. Hep veteriner olmayı ya da hayvan terbiyecisi olacağımı düşünmüştüm oysa ki... Çünkü maymunların hastasıyım!

***

JOHN BOYEGA (FIN): 

HARRISON FORD’A SÖYLEMEYİN AMA KENDİSİ KANKAM OLUR

Önce çok kısa bir fragman, sonra setten birkaç kare, üstüne bir fragman daha... Her gün bir detay daha paylaşılırken, hayatınızda neler oluyordu? Nasıl etkileniyordunuz?
- Jay Jay (Abrams) paylaşacakları ilk fragmanı izlettiğinde titremeye başladım. Sadece 4-5 sahne vardı. Birkaç tanesi hariç hepsi benim karakterimle alakalıydı. Star Wars’un değil ‘Fin’in fragmanı gibi... “Gerçekten bu versiyonu mu servis edeceksiniz?” dediğimi, hazır olmadığımı hissettiğim için “Araya bir Harrison Ford mu koysanız” diye dâhiyane fikirler sunduğumu hatırlıyorum. O an dank etti işin büyüklüğü. 

Kaç kişi arasından seçildiniz? 
- Fin rolü için görüştükleri aktör sayısını öğrenmek istemedim. Hâlâ da bilmiyorum. Ancak kendimle mücadele içinde olursam alabilirdim rolü. Öyle de oldu. Zaten izleyici olarak merakla beklediğiniz, heyecandan öldüğünüz bir filmin başrolüne çağrılıyorsunuz. Başa çıkması kolay bir psikoloji değil.

Filmin yoğun coşkuyla karşılanmasının sebeplerinden biri de Han Solo, Chewbacca, R2D2 gibi eski dostları tekrar hayranlarıyla buluşturması oldu.

Harrison Ford, Carrie Fisher, Mark Hamill... Orijinal kadronun setteki varlığı ne kadar etkin, baskındı? 
- Ford’un hayatımdaki yeri ayrı. Han Solo, benim için tüm zamanların favori karakteridir. Ford ile tanıştığımda yıllardır beklediğim en iyi arkadaşımı bulmuş gibi oldum. Başlarda dibinden ayrılmama işini abartmış olabilirim. Elimde değildi. Şuursuzca “Biz şimdi ‘kanka’ dolduk değil mi?” dediğimi hatırlıyorum!

'Bu hissettiğim şey gerçek mi diye kendimi tokatladığım, hatta yumrukladığım çok oldu. Şükür, delirmeden çekimler bitti.'

Ne cevap verdi? 
- Beklediğim yanıtı alamadığımı söyleyebilirim!

Aralarına sızma çabanız hüsranla sonlanmış sanki... 
- Hepsinde bilge sessizliği var. Konuşmadan anlaşıyorlar. Hayranlık uyandırıcı. 

Sette “Ya beğenmezlerse” endişelerini hissettiğiniz, duyduğunuz oldu mu? 
- Yeni filmin orijinal seriye daha yakın düşeceği fragmanda gözüktüğü kadarıyla müzikten, kıyafetten, hatta yeni android BB8’in gerçekliğinden belliydi.


Işın kılıcını kullanma şerefine de nail olmuşsunuz! 
- Kullanması gözüktüğünden daha zor. Epey ağır, yerinden kaldıramıyorsun. Antrenmanlı olman, çevik davranman lazım. 

‘Gücü’ hissettiniz mi? 
- O ışın kılıcını ilk kez elinize aldığınızda gerçekten tuhaf bir enerjiyle sarsılıyorsunuz. Açıklaması zor. Tuhaf bir şeyler hissettiğim kesin ama güç müydü yoksa “Düzgün kullanmazsam rezil olacağım” korkusu muydu emin değilim! Elimdeyken çok eğlendiğimi söyleyebilirim. 

“Bende kalabilir mi” diye tutturduğunuzu görür gibiyim!
- Hah! Her seferinde...

Annemden mutlusu yok: Erkek annelerini bilirsiniz. Oğluyla ne kadar vakit geçirse asla yetmez. Oyuncak figürler ilk çıktığında hemen aldım, götürdüm bir tane. “Al, anneciğim, bu senin. Bak, bu sen. İşte, şimdi istediğin kadar avcunun içinde tutabilirsin beni” dedim. 

Kalabilir miymiş? 
- Sözü aldım, sıramı bekliyorum!


Hangisiyle başa çıkmak daha zordu? Stormtroopers kıyafetlerini taşımak mı ışın kılıcını kullanmak mı? 
- O sahneleri Abu Dabi’de, çöl sıcağında çektiğimizi her defasında tekrar tekrar hatırlatmak isterim! Çölde, hele de üzerinizde bir ton ağırlığında kıyafet varsa, bastığınız her yer sanki sizi yere gömüyor. Bırakın koşmayı, sadece adım atmak için bile ciddi bir kondisyona ihtiyacınız var. 



“Hadi, hadi, biraz ucundan bilgi versene...” diyen eş dostla nasıl başa çıktınız? 
- Şu an fark ettim: Kimse “Anlat, anlat...” diye tutturmadı. Genelde fragmanı izleyince filme dair aşağı yukarı bir fikriniz olur. Hikâyeyi az buçuk kestirirsiniz. 
Star Wars hariç. Binlerce senaryo, akıl yürütmesi okudum. Ve inanın biri bile doğru değildi. 

*** 

GWENDOLINE CHRISTIE (KAPTAN PHASMA)

GALAKSİNİN SIRRINI GÖRDÜM: UMUT!

 ‘Kaptan Phasma’ galaksinin ilk kötü kadın karakteri. 

Önce Game of Thrones, sonra The Hunger Games ve şimdi Star Wars... Bu yıl, üç efsane seride aynı anda yer alıyorsunuz. 
- Dünyanın en şanslı oyuncusu olabilirim, bu doğru. Bu ancak şansla açıklanabilir bence.

Üçü de tüm zamanların en korunaklı, gizli seti olarak biliniyor... 
- O kadar çok gizlilik sözleşmesi imzaladım ki bir ara ağzımı açmaya çekinir oldum. Sürekli, karakterin ve hikâye hakkında konuşman yasak. O kadar sık “Konuşamam, yasak” demeye başladım ki çevremdeki insanlar ne iş yaptığımı unuttu. 

Bu üç farklı dünyanın kesiştiği oldu mu? 
- Bu yılki ‘Comic-Con’da (Çizgi roman, bilimkurgu ve fantezi edebiyatseverlerinin buluştuğu dev festival) çakıştı; aynı gün, üç ayrı farklı panelde yer almam gerekti. Sabahtan ilk ikisini hallettim, sonra Star Wars’unkini beklemeye başladım. 4 gün boyunca kapıda sadece o paneli bekleyen insanlar vardı. Jay Jay’e döndüm, “İnsanları bu kadar ayakta tutan enerji nedir?” diye sordum.

Ne cevap verdi? 
- Umut. Milyonlarca insanın Star Wars’a bu kadar derinden bağlanma sebebi, hayatlarında ihtiyaç olan umudu bulmalarıydı.

Star Wars’a dahil olacağını öğrenen bir oyuncu ne hisseder, nasıl bir tepki verir? 
- Önüne dünyanın en lezzetli kemiği atılmış bir köpek gibi kuyruğumu sallayarak dolaştım günlerce. Hiç kolay bir süreç değildi çünkü. 

Neden? 
- Game of Thrones 4’üncü sezon galası için New York’taydım, uçağa atlayıp görüşmeye gitmem gerekti. Nereye gideceğinizi bile kimseye söylemeyeceğinize dair sözleşmeler imzalıyorsunuz. Galadan erken kaçıp Londra uçağına yetiştim. Kimse ne yaptığıma anlam veremedi. Buluştuk. Sonra tekrar buluştuk. Sonra tekrar buluştuk.

Aksiyon sahnelerine aşina olmalısınız...
- Eh, GoT setinde 5 yıl geçirdikten sonra ‘biraz’ deneyim kazanıyorsun...

Gündelik hayatınızda işe yarıyor mu hiç?
- Küçük bir dirsek hareketiyle bir erkeğin burnunu nasıl kırabileceğini bilmek güzel tabii!

Yeni seriyle ilgili sizden çok küçük bir sır vermenizi istesem... 
- Okuduklarınıza, hatta izlediklerinize bile inanmayın. Galakside yüzde yüz iyi ya da kötü diye bir şey yok.

Röportaj: Ali Tufan Koç - Hürriyet