Ünlü yönetmen Sinan Çetin Yeni Yüzyıl gazetesinde Esra Elönü'ye çarpıcı açıklamalar yaptı.

İşte Esra Elönü'nün sıradışı soruları ve Çetin'in verdiği cevaplar;

İlk başta kısa mesafe ısınma turları, sonrasında sertleşiyoruz. Sonra bir romantikleşiyoruz, en son olayı bağlayıp çekip gidiyoruz anlaştık mı? Anlaştık… Sinan Çetin’in her hali Sezen Aksu’nun sesine benziyor...  Atlıyor ve paraşütün açılacağından emin, yere çakılmak yok. Güzel adam, soruları hafif sıyrıklarla atlattı...

Sosyalist tripler atan bir kapitalist olduğunu kabul ediyor musun?

Ben bu -ist ile -izm ile biten konuşmalardan çoğu zaman hiçbir sonuç çıkmayacağına karar verdim. Bugün ne bir sosyalistin ne de bir kapitalistin söyleyeceği sözün dünyayı değiştirip dönüştürebileceğini düşünmüyorum. Artık yeni bir şey bulmamız, yeni sözler söylememiz hatta en önemlisi de dünyayı değiştirip dönüştürme iddiasından vazgeçmemiz lazım. Dünyanın kendi değişimine, kendi dönüşümüne saygı duymalı ve onu sadece anlama çabası içinde olmalıyız. Aslına bakarsan en değerli entelektüel faaliyetin de bu olduğunu düşünüyorum.

Bu yoğun kutuplaşma ortamında bizi ne birleştirir? Kutuplaşıyoruz diyenlerin hepsi kutup başı…

Birleşmemiz şart mı? Bence herkes kendi evinde oturup huzur içinde birleşmeyerek yaşarsa zaten birleşmiş oluruz. Çünkü insanların fikirlerinin, düşüncelerinin ayrı olması kadar güzel bir şey yok. İnsanların birbirleriyle aynı fikirde olması kadar da sıkıcı bir şey yok.O yüzden birleşmenin çok gerekli olduğunu da düşünmüyorum. Biz birbirimizden farklı fikirler taşıyıp yan yana yaşayabiliyorsak mesele yok… ki yaşıyoruz zaten… ki yaşadık zaten.

Yandaş değilim, olmadım

 ‘Kutuplaştık.’ ‘Nereye gidiyoruz?’ diyenler var…

Kutuplaştık diyenler düşünsün, ben hiçbir kutuplaşma içinde olmadım. Hayatım boyunca da herhangi bir kutbun içinde yer almadım. İnsanların, bir kalabalığın içinde olma refleksine hiç bir zaman sahip olmadım. Bütün mesele tahammül etmek. Erdoğan'a tahammül edemeyenler kutuplaşma olarak ele alıyorlar meseleyi. Ama buna tahammül edecekler, çünkü demokrasi diye bir vakıa var ortada. Demokrasi nedir? Herkesin birbirinin iğrenç fikirlerine tahammül etmesidir. 

Yandaş mısın?

Değilim. Ben hayatım boyunca bir topluluğun ne yanında oldum ne yandaşı oldum. Hiçbir grubun içinde kendime yer bulamadım. Zaten almazlar beni. Yani eğer yandaşsam AK Partililerin arasında yerimin olmadığını düşünüyorum. Eğer AK Partililerin karşısındaysam onların arasında da yerimin olmadığını düşünüyorum. 

Araftasın yani...

Araftakilerin de beni aralarına alacaklarını sanmıyorum. Almasınlar da zaten. Ortada bir grup kavramı varsa ben içinde değilim. Hiçbir kalabalığa dahil olmam. Allah kimseyi bir kalabalığın içinde yaşamak zorunda bırakmasın.

AK Parti ve HDP düzeni değiştirebilirdi

1 Kasım seçim sonuçlarına baktığında sence kim kazandı?

Bir kere, kendi bilincinin kibriyle, Türkiye halkının bilincini küçümseyen, onlara cahil muamelesi yapan, her lafının başında eğitim şart diye konuşan yarı aydınlık tipler kaybetti. Çünkü maalesef demokrasi diye bir şey var. Seçmenler şöyle bir baktı ve ortada istikrar olmayınca eve ekmek götüremeyeceklerini, çorbalarını kaynatamayacaklarını gördüler. İktidar olması en muhtemel parti AK Parti olduğu için de gidip AK Parti’ye oy verdiler. Aslında kazanan halkın sağduyusu oldu. Çünkü AK Parti’nin sahip olduğu iktidar şansına hangi parti sahip olsaydı ona oy vereceklerdi. Bu CHP olsaydı CHP’ye, MHP olsaydı MHP’ye, HDP olsaydı HDP’ye verilecek bir destekti. Tabii bu ülkenin en büyük ihtiyacı olan muhalefetin de ağır bir yenilgi aldığını söyleyebiliriz. AK Parti’nin ciddi ve vizyoner bir muhalefete ihtiyacı var. Bu tip bir muhalefet AK Parti ile kol kola girerek Türkiye'yi adeta jet gibi havaya kaldırır. Mesela havaalanına, köprüye, yola karşı çıkan bir muhalefetin nasıl bir vizyonu olabilir? Havaalanında yer olmadığı için uçaklar havada dolanıp duruyorlar, biz bunun sonucunda adeta karbondioksit yağmuruna tutuluyoruz ama hala ‘3. havaalanı istemiyoruz’ diyorlar. Bu mu yani muhalefet? Halbuki 3. değil 5. havaalanını niye yapmıyorsunuz diye sormanız lazım… Bu ülkenin aydınları, Emek Sineması’nın kapanmasına gösterdikleri tepkinin binde birini bu ülkenin demokrasisinin gelişmesi için gösterebilselerdi çok büyük mesafeler katedebilirdik. Madem muhalefet yapacaklar, ‘Ey AK Parti neden gizli kapaklı görüşüyorsun? Getir Apo’yu Meclis’e, orada görüş ne görüşeceksen’ demeliler. CHP neden şu sloganı savunmuyor mesela; ‘Apo parlamentoya…’ Böylece AK Parti bu konuyu sömürüyor tezlerini de alaşağı edebilir… CHP böyle bir hamlede bulunsa inan bana çözüm sürecine yaptığı katkıdan dolayı çok daha fazla oy alır.

HDP, AK Parti’nin yapamadığı neyi yapabilirdi?

HDP ve AK Parti Türkiye'deki mevcut müesses nizamı değiştirip dönüştürecek yegâne iki partiydi. Birbirleriyle kol kola girip yeni bir anayasa yapmak, yeni bir Türkiye tasavvur etmek yerine kavga etmeyi seçtiler. Şimdi de buralara kadar geldik. 

Erdoğan karşıtı olmak moda



Hangi partiye oy verdin?

2002'de AK Parti’ye oy verdim. Daha sonra ise hiçbir seçimde sandığa gitmedim ve demokrasi oyunundan dışarı attım kendimi. Çünkü Ak Parti’ye oy verdiğim için ve bunu da anons ettiğim için büyük bir saldırı ile karşı karşıya kaldım. Mesela gecenin ikisinde sarhoş Cihangirli entellerin ‘Sinan Çetin seni burada istemiyoruz’ gibi abuk sabuk laflarından tut da yandaş etiketine kadar çeşitli saldırılar yaşadım. 

Kendine sanatçıyım diyenlerin HDP için oy propagandası yapmasına bir çift sözün var mı?

Mesele şu Esra, moda diye bir şey var. Moda sadece elbisede ya da saç şeklinde olmaz, fikirlerde de olur. Tayyip Erdoğan'dan nefret etmek onlara ucuz bir kariyer sağlıyor. Bu o kadar kolay elde edilebilen bir kariyer ki. Bu kafaya göre Tayyip Erdoğan bir köylü ve biz ondan nefret ettiğimiz için yüksek bilince sahip entelleriz. Yani Tayyip Erdoğan'dan nefret etmek kolay yoldan aydın olmak aslında. Bu durumun arkasında ne bir entelektüel çaba, ne bir sosyolojik analiz ne de hakkaniyet var, burada sadece duygusal bir aidiyet hissi var.  Mesela, Sovyetler yıkılmadan önce Türkiye'deki bütün sinemacılar ve reklamcılar solcuydu. Yani kapitalizmin borazanı reklam ajansları solcularla doluydu ve ben komünizmin insanlığın en büyük cehennemi olduğunu gördüm. Bunu da açık yüreklilikle söyledim. ‘Komünizm büyük bir diktatörlüktür, başarı kazanmak yasaktır, mülkiyet edinmek yasaktır, ülkeden dışarı çıkmak yasaktır ve böyle bir yer de  cehennemdir’ dedim. O andan itibaren bütün sinemacılar bana sırtlarını döndüler çünkü o dönem solcu olmak, komünist olmak modaydı. Şimdi de Erdoğan karşıtı olmak moda. Aslında aynı toplumsal bilincin birer tezahürü bu durum. 

AK Parti, Armin Block’a benziyor

Bütün yönetmenler Tayyip Erdoğan’ın filmini çekmek istiyor ama kimse cesaret edemiyor niye?

2002 ile 2007 arasında Tayyip Erdoğan'ın yaptığı devrimleri film yapmak için müthiş istekliydim ve bu konuda Tayyip beyin kalpten desteğine de mazhar oldum. Sonra araya reklamlar girdi, filmler girdi ve ben bir türlü bu projeyi hayata geçirmeye fırsat bulamadım. Bu arada ben Tayyip Erdoğan nefreti ile dolup taşan arkadaşlarla yan yana yaşıyorum. Benim çevremde benim gibi düşünen en fazla bir-iki kişi bulabilirsiniz ama sonuçta Cihangir’de yaşıyorum. Bu çevreden korktum mu hayır asla korkmadım… Fakat bu insanlarla uğraşmaya da değer bulmadım. 62 yaşında değil de 28 yaşında olsaydım sessiz bir devrimin yaşandığı o dönemin filmini çeker ve o kavgaya girerdim.

Tayyip Erdoğan filminin senaryosunu yazdın yani?

Yazdık tabi… 360 sayfalık, çok değerli insanların elinin değdiği harika bir senaryomuz var.  Filmi bir şekilde çekmediğim için Tayyip Bey'e de ayıp oldu açıkçası. Çünkü filmi benden başkasının çekmesini istemezdi. Zaten bana da söyledi ‘Sen çek’ diye ama olmadı işte… Bazen her şeyi yapamıyoruz.

AK Parti, Çiçek Abbas filminin hangi karakterine benziyor?

Ben AK Parti'yi, Berlin in Berlin'de eve sığınan Armin Block’a benzetiyorum.Çünkü Türkiye'ye gelmiş bir yabancı AK Parti. Rasyonel bir akıl. 

‘Cemaat beni şaşırttı’

En son Ülke Tv’de sunduğum Arafta Sorular programımda ‘Türkiye’nin adı Osmanlı olmalı’ çıkışın niye yanlış anlaşıldı ben anlamadım.

Bak tane tane anlatıyorum… Osmanlı'da inanç özgürlüğü serbestti. Cumhuriyet sonrası ise toplum mühendisliği yapılarak inanç özgürlüğü kısıtlandı. Yine etnik olarak Türkiye Cumhuriyeti yerine Anadolu Cumhuriyeti denseydi 25 milyon Kürt kendini öteki hissetmezdi. Sadece Kürtler de değil Ermeniler, Rumlar, Yahudiler de yine onlarca sıkıntıyı yaşamazdı. Ne olur yani Türkiye Cumhuriyeti'nin adını koyanlar bir yanlışlık yaptıklarını 10 saniyeliğine düşünse? Hakikaten Anadolu Cumhuriyeti fena olmaz mıydı?

Cemaat ile ilgili hayal kırıklığı yaşadın mı?

Evet, şaşırdım…

O zamanlarda Türkçe Olimpiyatlarında ne görüyordun?

Benim gördüğüm şey şuydu; İslam’ın modern halinin, dünyayla bütünleşmiş pozitif milliyetçiliğin, Türkçe şarkı söyleyen yüzlerce farklı etnik kültüre mensup insanın olduğu barışçıl bir platform. O yüzden de kolektivist bir duyguyla onları alkışladım ama sonra bu ülkenin seçilmiş başbakanının kollarına kelepçe vurmak, hükümeti ele geçirmek gibi bir durum ortaya çıktı, bunu şiddetle reddetmelerini bekledim, hala da bekliyorum.

HDP’ye umut besliyorum

Kürt meselesi çözülürse ne olur?

Türkiye eğer Kürt meselesini çözüme kavuşturursa beş sene içerisinde Avrupa'nın en zengin en demokratik ülkesi olur. 

Kürtler mutlu mu peki?

Değil.

HDP, 7 Haziran’da ne yaptı?

Bir kere her şeyden önce Selahattin Demirtaş gibi -ki benim de arkadaşım- çok tatlı bir yüze sahip, güzel şeyler söyleyen bir insan var HDP'nin başında. O gün verilen oylar barışa verilmişti. Hatta HDP yüzde 13 aldığında ben ve arkadaşlarım toplanıp bu ülkede artık Kürt sorunu çözülmüştür diye kutlama yaptık.

Terör niye patlak verdi o zaman?

Ben de bunu merak ediyorum, eğer biliyorsan sen cevap ver. 

Yani HDP’nin samimiyetine inanıyorsun?

Tabii ki inanıyorum. Sırrı Süreyya ve Selahattin Demirtaş'ın içinde olduğu bir HDP'ye hala umut besliyorum ve bu umudun barış ile taçlanmasını bekliyorum. 

Cihangir’in yarısı benim değil

En sevdiğiniz Kemal Sunal filmi?

Kimse kusura bakmasın ama Propaganda...  

Tahammül edemediğin hitap biçimi?

Hocam...

Kabul etmesen de yapmak zorunda olduğun şey...

Genellikle hiçbir şey...

Annenin hangi hali film gibi?

Kucağında yatmak.

Çok zekice bulduğun reklam sloganı...

En güzel çay Doğuş çay…

En son ne zaman parasız kaldın?

Şu aralar parasızım.

En zeki düşmanın?

Şu aralar düşmansızım.

Yanında yenmesine tahammül edemediğin?

Yenmesi değil de içilmesi olabilir o da kesinlikle sigara...

Defalarca dinlerim dediğin şarkı?

Kücelere su serpmişem...

En sık ettiğin dua?

 Şükür...

Hakkındaki en efsanevi yalan?

AKP'den yarar sağladığım. Bir diğeri de zengin olmam.

Cihangir in yarısı senin mi gerçekten?

İsterdim ama benim değil.

AK Parti’den bir kuruş almadım aksine milyarlarca ceza ödedim

Ayda kaç kez proje çalmakla suçlanıyorsun? Yönetmenlerin ortak kaderi senaryo çalmakla suçlanmak, niye?

 Film yapamayanların  en iyi yaptıkları şey çaldırmaktır.

İranlı yönetmen Mecid Mecidi Hz. Muhammed (SAV) filmini çekebildi. Sen buna cesaret eder miydin?

 Cesaret edemezdim.

En büyük zaferin?

Dört çocuğum.

Haksızlık yaptığını düşündüğün, kendini affettiremediğin, olsa da yeniden başlasak dediğin eski dost.

Bütün eski dostlar

Çok güzel bir senaryo okuduğunda ilk tepkin?

Öyle bir şey başıma gelmedi.

Oğullarına izlemeyi önerdiğin ilk film?

 Kâğıt.

Senden sonra kiminle röportaj yapsam da okusan.

Ali Önder, Sırrı Süreyya Önder’in abisi.

En sevdiğin dindar dostların kim?

Engin Noyan, Hasan Kaçan, Mücahit Arslan… Şu anda bu kadar hatırlayabildiklerim.

Bende kalmasın sizde kalsın diyeceğin son söz.

AK Parti’ye neredeyse her saniye sövüp AK Parti’nin yönettiği devletten trilyonlarca para alıp film çekenler yandaş olmuyor da AK Parti’den bırak bir kuruş almayı, AK Parti tarafından stüdyosu kapatılmış, milyarlarca vergi cezası kesilmiş, sırf AK Parti ye oy verdim deyince neredeyse bütün reklam ajanslarının iş yapmayı kestiği ben yandaş oluyorum... Peki, pişman mıyım, kesinlikle değilim.