TBMM Başkanı Cemil Çiçek, TBMM'deki 2014 Vizyon Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'de barış ve kardeşlik diline ihtiyaç bulunduğunu belirterek, "Bu dil çok önemli. Maalesef siyaset adına dilimiz çok dikenli, birçok şeyi bu dilimizle tahrip ediyoruz" dedi. Çiçek, "Anayasa'nın 138. maddesi bu memlekette ölmüştür. Hukuk, adaletin enstrümanıdır. Siyasetin enstrümanı değildir" dedi.
2014 yılının başında herkesin özeleştiri yapması durumunda önceki yıllarda yaşanan sıkıntıların bir kısmının bu dönemde yaşanmayacağını belirtirken, "Özeleştiri için sağduyuya, sükunete, normalleşmeye, gerginliklerden uzak birbirimizi anlamaya ihtiyacımız var" dedi. 1 Ocak'tan itibaren Türkiye'nin yeni bir seçim dönemine girdiğini, seçim sürecinin resmen başladığını ifade ederek, tüm siyasi partilere ve adaylara başarılar dileyen Çiçek, huzur ve sağlıklı bir seçim dönemi temennisinde bulundu. Mart ayı sonunda mahalli idare seçimleri, ardından Cumhurbaşkanlığı seçiminin gerçekleştirileceğini anımsatan Çiçek, Türkiye'nin bugüne kadar 16 tane büyük seçim, bir o kadar mahalli idare seçimleri yaptığını belirtti.
CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ
Türkiye'nin 1950'den itibaren devlet, millet olarak en başarılı yapılan işlerin başında seçimler geldiğini hatırlatan Cemil Çiçek, Cumhurbaşkanını da ilk defa halkın seçeceğinin altını çizedi. Daha önceki Cumhurbaşkanını, millet ve halk adına TBMM'nin seçtiğini söyleyen Çiçek, Cumhurbaşkanı seçimlerinin Türkiye'de genel ve mahalli idare seçimlerine nazaran her zaman sancılı seçimler olduğunun altını çizdi. Cumhurbaşkanlığı sürecine giderken bir kısım hareketler, demokratik ülkede olmaması gereken çaba ve gayretlerle seçim sürecine müdahaleler olduğunu belirten Çiçek, şunları söyledi:
"Bir demokratik ülkede olmaması gereken bir kısım çabalar, gayretler ve seçim sürecine müdahaleler olmuştur. En azından geriye dönük Cumhuriyetimiz kurulduğu günden bu tarafa, 11. Cumhurbaşkanımız, şu anki Cumhurbaşkanımız en azından 7'sinde, 8'inde Türkiye bu sıkıntıları, bu sancıları hep yaşamıştır. Bunların bir kısmına sizler, bizler şahidiz. tBMM daha evvel cumhurbaşkanlarını seçerken bir önceki seçimde yaşadığımız antidemokratik gelişmeler ve sürece müdahaleler sebebiyle bu süreçte müdahaleyi gerektirecek hiçbir durum da yoktu. Seçimler anayasanın öngördüğü usullere göre ve orada belirtilen niteliklere uygun adaylar arasında seçimi yapma imkanı varken, maalesef anayasa değişikliği yapmak suretiyle 12. cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi gibi bir sonuca bizi götürdü. Onun için ilk defadır ki vatandaşlarımız bu yıl cumhurbaşkanlarını doğrudan kendileri seçmiş olacak. Bunu not olarak bir tarafa yazmak gerekir. Sancısız, sıkıntısız bir seçim olmasını diliyorum" dedi.
Seçimlerin, demokrasinin vazgeçemeyeceği, halkın iradesinin doğrudan siyasete yansımasına vesile olan en demokratik imkan olduğunu vurgulayan Çiçek, Türkiye'nin son yüzyıl içerisinde kendisine göre üç tane önemli kazanımı olduğunu ifade etti. bunları 'bağımsızlık, cumhuriyet ve demokrasi' olarak sıralayan Çiçek, her üç kazanımın ülkeye, Türk insanına kazandırılmasında TBMM'nin çok önemli bir rolünün bulunduğunu dile getiren Çiçek, "Bunları bize kazandıran başta aziz Atatürk olmak üzere bütün silah arkadaşlarına, devlet ve siyaset adamlarımıza, ülkemize hizmet eden herkese bu bir vesilesiyle şehitlerimize, gazilerimize şükranlarımızı, rahmet dileklerimizi bir defa daha sunmak istiyorum."
ÖZELEŞTİRİYE İHTİYAÇ VAR
Demokrasinin uzlaşı rejimi olduğunu, ancak uzlaşmanın bir zaafiyet , bir ideolojik sapma olarak görüldüğünü belirten Cemil Çiçek, "Özeleştiriye ihtiyacımız var. Eğer kardeşlik hukukuna uygun bir dil kullanamadığımız taktirde birbirimizi anlamamız da mümkün olmaz. Birbirimizi anlayamazsak, konuşamazsak anlaşamayız. Demokrasi özgür tartışma ortamlarıdır. Tartışmayı yaparken evvala kuralları ortaya koymamız lazım. Demokrasi uzlaşı refimi ise, uzlaşabilmek için kurallaraı da dikate alıp tartışma yaparsak birbirimizi anlamamız kolay olur" dedi.
YASAMA, YÜRÜTME, YARGI KENDİ İŞİNİ YAPACAK
Üzerinde durmaları gereken bir başka konunun ise, çok sayıda etnik çatışmaların yaşandığı ülkelerin başında Türkiye'nin geldiğini belirten Çiçek, "Türkiye'nin anayasası, yasaları var. Ama en çok yetki çatışmasının yaşandığı ülkelerden bir tanesi Türkiye'dir. Herkes kendi işine bakmalıdır. Yasama ve yürütme görevini yapacak. Yargı da kendi görevini yapacak. Herkes kendi işini yapacka ve kendi işine odaklanacak. Ve herkes kendi işini en iyi şekilde yapacak. Birbirinin alanına müdahale etmeyecek. 63 yıllık çok partili hapata baktığımızda, bu yetki çatışmaları ile ilgili çok sayıda örnekler görürsünüz. Yetki çatışmaları sebebiyledir ki bir çok konuyu ve sorunu karara bağlasak bile, kalıcı ve sürekli çözümü de üretemeyiz" dedi.
KUVVETLER AYRILIĞI
Demokrasilerde en belirgin kuralın kuvvetler ayrılığı olduğunu belirten Çiçek, "Kuvvetler ayrılığıı denildiğinde birbirine hasım olması, husumet olması anlamına gelmiyor. Tam tersine birbiriyle dayanışma içinde, ülkemizin huzuruna refahına katkı sağlamasıdır, bir görev dağılımıdır. Yasama, yürütme, yargı da kendi görevini yapacak. Bu bir rol, görev dağılımıdır. Biri diğerinin alternatifi, hasmı hiç değildir. Kuvvetler ayrılığının bir çok nedeni var. Kimi başkanlık, kimi yarı başkanlık, kimisi parlamanter sistem. Her ülke kendi şartlarına birikimlerine tecrübesine göre bu modellerden birini seçer. Maalesef birlikte bir Anayasa yapamadık, sadece 60 madde üzerinde uzlaşabildik. Hiçbir kimse, hiçbir kurum, kaynağını Anayasa'dan almayan bir yetkiyi kullanamaz. Ancak bu ülkede kuralını anayasadan almayan, bazen yönetmelikle yetkiler kullanılmıştır. Siyasete alanına müdahaleler olmuştur. siyaset alanı daraltılmıştır" diye konuştu.
YARGININ GÖREVİ SADECE HUKUKİ DENETİM YAPMAK
En fazla yetki gaspuna uğrayan kurumun Türkiye Büyük Millet Meclisi olduğuna dikkat çeken Çiçek, "Zaman olmuştur yürütme organı yasamaya müdahale etmiştir. Demokrasilerde herkes kendi işini yapacak, kendi alanında kalacak. Türkiye'de netleşmeyen bir konu, yargının nerede duracağı konusudur. Yargının görevi, sadece hukuki denetim yapmaktır. Yargı, yerindelik denetimi yapmalıdır. Yasama organı neye karar veriyorsa, onu herkesin kabul etmesi gerekir" dedi.
Yeni bir Anayasa yapılıncaya kadar ona uymanın demokrasinin gereği olduğunu belirten Çiçek, şöyle devam etti:
"Kuvvetler ayrılığı sözkonusu olduğunda, hiç kimse ve hiç bir kurum, kaynağını Anayasa'dan almayan bir yetki kullanamaz. Bu ülkede kaynağını Anayasa'dan almayan, bazen tüzükten, bazen yönetmeliklerden, bazen kanun maddesinden alarak yetkiler kullanılmıştır, siyaset alanına müdahaleler olmuştur, siyaset alanı daraltılmış, adeta merdiven boşluğunda, merdiven altında siyaset yapar hale geldiği dönemler olmuştur. 1982 Anayasası'nın üzerinden geçen 31 yılda bir çok olumsuz örnekleri yaşadık, yetki gasplarına şahit olduk, en fazla yetkisi gasp edilen kurum ise TBMM'dir. Zaman olmuştur, yürütme organı yasama alanına müdahale etmiştir. Bu Anayasa sebebiyledir ki Meclis'in gündemi yürütme organı tarafından belirlenir. Hangi kanunun ne zaman çıkacağına yürütme organı karar verir."
Konuşmasında, soruşturmaların gizliliğine uyması gerekenlerin uymadığını, buna da isyan ettiğini belirten Çiçek, "Soruşturma yapanlar, başkaları hukuka uymadı diye soruşturma yapıyorlar, yaparken kendilerinin de hukuka uyması lazım. Uymayanlar varsa bunlar için de gereğinin yapılması lazım. Soruşturmayı yaparken kimse kendini kanunların, hukukun üstünde kabul edemez" dedi. Soruşturmanın gizliliğinin, evrensel hukuk kuralı olduğunu kaydeden Çiçek, hakimler, dosyadaki delillere, hukuka ve kendi vicdani kanaatlerine göre karar versinler diye ama şimdi bu ortamda mı bu kararlar veriliyor?" diye konuştu.
YOLSUZLUKLA MÜCADELE
Yolsuzluklar konusunun müzmin bir illet, toplumsal değerleri tahrip eden, devleti çürüten, kuralları aşındıran, hak ve adalet duygusunu derinden yaralayan bir hastalık olduğunu kaydeden Çiçek, "Bunun üç ayağı var. Bir köşesinde siyaset, bir köşesinde bürokrasi ve öbür köşesinde iş dünyası. Bir şeytan üçgeni. Ne dönüyorsa bu üçünün arasında dönüyor. Yolsuzlukla mücadele bir toplumsal mücadeledir, hepimize düşen görevler var. Bu bir mevsimlik mücadele değil. Sadece yargının görevi değil. Yargının görevi suç işlendikten sonraki kısmı ortaya çıkarmak. 2023'e gelirken dürüstlük açısından, yolsuzlukla mücadele açısından ilk ona girecek bir ülke olalım. Bize yakışan budur. İnsanımıza yakışan budur, Gelin bu noktada toplumsal mücadeleyi başlatalım" dedi.
KAYIT DIŞI EKONOMİ
Türkiye'nin üç alanda ciddi kayıt dışılık yaşadığını, bunlardan birinin kayıt dışı ekonomi olduğunu ifade eden Çiçek, "Bunca çabaya, gayrete rağmen, yasalara, kurumlara rağmen ekonomimizin halen önemli bir kısmı kayıt dışıdır. Bu haksızlığa ve hukuksuzluğa sebep veriyor. Adaleti de ortadan kaldırıyor, haksız rekabete yol açıyor. Kayıt dışı ekonomi halen ülkemizin en önde gelen sorunlarından birisi. Türkiye'nin ikinci kayıt dışılığı siyasettir. Seçime girecek 25 siyasi parti kayıt içinde faaliyet gösteriyor.Yanlış yapan varsa, denetleniyor, hesabı kitabı denetleniyor, kamuoyuna açık, karar organları belli. Türkiye'de siyaset alanının önemli bir kısmında kayıt dışı unsurlar siyaset yaptı bugüne kadar. Zaman zaman görevi siyaset yapmak olmadığı halde bir kısım yasal, anayasal kuruşlar siyaset yapmıştır. Cumhurbaşkanlarını onun için kendi irademizle seçemedik" dedi.
Siyaset hukukunun yeni başkan düzenlenmesi gerektiğini belirten Çiçek, "Partiler kanunu, seçim kanunu, toplantı gösteri yürüyüşleri kanununun, anayasayla ilgili hükümlerinin yeni baştan ele alınması lazım. Yanlış kurallar orada duruyor. Biz bu yanlış kuralların uygulanması olarak ortaya çıkan olumsuzlukları, kuralı değiştirmek yerine demeç vererek vicdanımızı rahatlatıyoruz, üzerimize düşen görevi yapmış oluyoruz" diye konuştu.
Çiçek, Türkiye'de bir tek devletin var olduğunu, başka devletin olmadığını belirten Çiçek, "Devlet bir tanedir, onun da kuralları vardır" dedi. Meclis'i, 1973 tarihli, iki kameralı Meclis'e göre yapılan İçtüzüğe göre yönetmeye çalıştıklarını belirten Çiçek, seçim Kanunu'ndan herkesin şikayetçi olduğuna işaret etti. Sdece baraj ve bir iki konu üzerinden seçim mevzuatı değerlendirdiklerini, ancak tümüyle yeni bir seçim mevzuatı yapamadıklarını anlatan Çiçek, çağrının yapılmasının yetmediğini, ortak irade gerektiğini vurguladı. Haziran 2011'den itibaren tutuklu milletvekili konusunun gündemde olduğunu anımsatan Çiçek, "Dönem bitiyor halen çözemedik. Alt alta yazdığımızda kocaman kitapçık haline gelecek bu konuda verilen demeçler var. Çağrının yapılması yetmiyor. Benim de kusurum, eksiğim olmuştur" dedi.
Çiçek, Balyoz, Ergenekon davalarına ilişkin araştırma komisyonu kurulması taleplerine ilişkin bir soru üzerine ise bazı davaların devam ettiğini anımsattı. Anayasa Uzlaşma Komisyonu'na ilişkin bir soruyu yanıtlayan Çiçek, şunları söyledi:
2.5 yıla yakın çaba gösterdiklerini belirtirken, "İnsan ister ki bu kadar çabadan sonra ortaya pozitif ürün, olumlu sonuç koyalım. Bu süreç tümüyle heba edilmiş süreç değil. Dışarıda birbiriyle kavga eden 4 parti, 25 aya yakın birlikte, gayretli çabası var. Tutanaklar şahit. Bu yöntemle ancak 60 maddede anlaşabildik. Görüş birliği içinde anlaşılabilecek madde sayısı neredeyse tükenmişti. Belli süreden sonra masadan kalkıp kalkmamak öne çıktı. Masa, anayasanın önüne geçti. Biz anayasa yapmak üzere komisyon kurduk, polemik yapmak üzere değil. Bundan sonra bu işe devam edilecekse, bu önemli bir külliyat, tecrübe oluşturdu. Önemli birikim var. Siyasette en çok üzüldüğüm konulardan biri bu anayasanın yapılmamış olmasıdır."
OPERASYONLAR
Çiçek bir soru üzerine maç nakleder gibi operasyonların yapıldığını, sanki bir derbi maçı nakledildiğini belirtirken, "Hazırlık soruşturması gizli, kim, nereden, nasıl, kimin alındığını bilecek oraya gidecek, saltanat arabasıyla gidiliyor gibi, operasyon mahalline yargı makamları gidemez. Bunun usulü, nezaketi bellidir. Adli yılların açılış konuşmalarına, yargı organlarının kuruluş yıldönümlerine bakın; mesajların bir kısmı yargıyla ilgili ama bir kısmını yargıyla bağdaştırmanız zaman zaman zor olmuştur. Hatta bir süre sonra önüne gelecek davalarla ilgili konuşmalar başlamıştır" dedi.
Çiçek, bir soru üzerine tutuklamanın tedbir olduğunu, mahkumiyete dönüşmemesi gerektiğini söyledi. Çiçek, 2012 yılı içinde ceza mahkemelerinde 4 milyon 442 bin 282 karar verildiğini, bunun 1 milyon 514 bin 825'i olan yüzde 34'ünün mahkumiyet, yüzde 21'inde berat olduğunu bildirdi. Çiçek, her 5 kişiden 1'inin berat ettiğini hatırlatırken, "O halde tutuklanmaması esastır. Çok mecbur kalmadıkça, CMK 100'deki şartlar iyice olgunlaşmadan insanların özgürlüklerinden mahrum kalması doğru değil" diye konuştu.
PARALEL DEVLET
Cemil Çiçek, paralel devlet olup olmadığına yönelik bir soru üzerine ise "Bir tek devlet var, başka devlet olmaz. Devlet bir tanedir, onun da kuralları vardır. Devlette görev yapanlar, kamu görevlileri bir fikre, farklı görüşe mensup, bir sivil toplum örgütüyle irtibatı olabilir. Bunlar demokraside olabilecek şeylerdir. Bu kısmın yadırganacak bir yanı yoktur. Kim devlette görev yapıyorsa, devlet ile sözleşme yapıyor demektir, o sözleşmeye aykırı davranmaması lazım. Ben senin koyduğun kurallara göre, verdiğin ücret çerçevesinde görevimi yapacağım, millete hizmet edeceğim. Bu Devlet Memurları Kanunu'dur, hakim ve savcı ise onların uyacağı 2802 sayılı kanundur, silahlı kuvvetleri mensupsa orada uyması kurallar bellidir. Türkiye, kural yokluğu değil, kural çokluğu olan bir ülkedir. Kural bolluğundan başka birşey yok. Kim devlette görev yapıyorsa, en önce o kurallara uymak mecburiyetindedir. Kuralların dışına çıkıyorsa yadırganacak husus budur, kim olursa olsun, karşı olmamız gereken husus da budur. Onun dışındakiler biraz siyasi terminoloji içinde değerlendirilecek bir konu" dedi.
TRANSFER HAVUZLARI KURULDU
İktidarların değişme yöntemi ve yolunun Anayasa'da belli olduğunu anımsatan Çiçek, "Bunun yolu seçimdir ve sandıktır. Bunun dışında hangi yol ve yöntem tercih edilirse edilsin, bu demokratik değildir, İktidar değişiklikleri için muhtıraları yaşadık, manipülasyonlar oldu, transfer havuzları kuruldu. Milattan önce demiyoruz, seferberlik dönemini anlatmıyoruz. Artık 2014 Türkiyesi bunlara itibar etmiyor, itibar etmeyecek, itibar etmediğini de göstermemiz lazım" dedi.
Belli bir dönemden itibaren yargının bir bölümünün medyatik olma gibi bir hastalığının var olduğunu öne süren Çiçek, "Bunun tabii sonucudur ki soruşturma başladığından itibaren 2-3 gün içerisinde en önemli davaları, soruşturmaları biz karara bağlamış oluyoruz. Öyle umulmadık hukuk kuralları oluyor ki, 2-3 sene sonra kişi beraat etmiş olsa bile, emniyetin ya da savcılığın kapısından girdiği andan itibaren ikinci, üçüncü günde adamın mesleki itibarı da bitiyor, onuru da zedeleniyor, ailesi, çoluğu çocuğu hepsi perişan oluyor" diye konuştu.
YARGININ GÖREVİ SADECE HUKUKİ DENETİM
Yargının görevinin sadece hukuki denetim yapmak olduğunu belirten Cemil Çiçek, yerindelik denetimi yapmanın yargının görevi olmadığını söyledi. Çiçek,
"Bir gün yargı bir karar verir, o bir kısmımızın işine gelir, bir kısmımızın işine gelmez. İşine geldiği zaman 'adalet tecelli etti, yargı gereğini yaptı', tersi vaki olduğunda bu defa gerekçeler ve taraflar yer değiştirir, bu sıkıntıları yaşamaya devam ederiz. Yargının siyasallaşması dediğimiz olay da budur, hukuk denetiminin dışına çıkarak yerindelik denetimi yapmasıdır. Bir işin yerinde olup olmadığına karar verecek olan kurum, erk yasama organıdır. Yasama organı neye karar veriyorsa, bunu herkesin kabul etmesi gibi bir durum var. Evrensel hukuka ve Anayasa'ya aykırı yargının verdiği bir çok karar var. O günün anlayışına göre, pozisyon itibariyle hangi köşede duruyorsak, 'lehimize aleyhimize göre' değerlendirdik ama bunun bir yerindelik denetimi olduğunu gözardı etmek suretiyle maalesef yanlış bir çıkışa kapı araladık. Onun sıkıntılarını da Türkiye bugün halen çekiyor" dedi.
SABAHLARA KADAR KANUN ÇIKARIYORUZ, UYGULAMIYORUZ
Uzunca bir zamandan beri hukukun unutulduğunu belirten Çiçek, "Sabahlara kadar kanun çıkarıyoruz ama hiç uygulamıyoruz, biz de uygulamıyoruz. Her konuyu siyaseten tartışıyoruz ve yeri geldiğinde de hukuku siyasetin enstrümanı olarak kullanıyoruz" dedi.
ANAYASANIN 138. MADDESİ İŞLİYOR MU?
Cemil Çiçek, Anayasa'nın 138. maddesinde, 'Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere, hakimlere emir ve talimat veremeyeceğini, tavsiye ve telkinde bulunamayacağını, belirtti. Çiçek, "Allah'ını seven söylesin, bugün bu madde işliyor mu? Herkes bir tarafından oraya çeke, buraya çeke, Anayasa'nın bu hükmü uzunca bir zamandan beri, belki de yürürlüğe girdiği andan beri işlemiyor. Tutuklama bir yargı yetkisi kullanımıdır. İsabetsiz ise bunun itiraz mekanizmaları var. Tahliye etmek yargı yetkisinin kullanımıdır, gözaltına almak, karar vermek, hüküm vermek yargı yetkisinin kullanımıdır. Ama özellikle belli bir dönemden bu tarafa, yargının bir bölümünün medyatik olma gibi bir hastalığı var. Bunun tabii sonucudur ki soruşturma başladığından itibaren 2-3 gün içerisinde en önemli davaları, soruşturmaları biz karara bağlamış oluyoruz" dedi.
SORUŞTURMANIN GİZLİLİĞİ
Soruşturmanın gizliliğine atıfta bulunan Cemil Çiçek, "Allah'ını seven söylesin, uzunca bir zamandan beri soruşturmanın gizliliği var mı? İfade alınıyor, yarım saat içerisinde bütün tutanaklar sizlerin elinde. Her şey piyasada dolaşıyor. 137. madde de ölü bir maddedir, bunu da çıkaralım. Bugün manşetlerden verdiğiniz davalarda kaç kişi mahkum oldu, kaç kişi beraat etti? Bilmiyoruz ama beraat edenlerin kimyası, işi, aile düzeni bozuldu" dedi.
TUTUKLU VEKİLLER
Tutuklu vekillerle ilgili problemi siyaset kurumunun kendisinin çıkardığını da belirten Çiçek, şunları söyledi:
"İşin böyle olacağını bile bile lades dedik. Çok demeç verdik ama Anayasa'nın 83, 84, 76 ve 14. maddeleri orada duruyor. Biz 'millet iradesi tutsak edilemez, bunların olması gereken yer Meclis' dedik. İyi de bu kuralları değiştirmek bizim görevimiz. Hadi değiştirelim, olmadı. Bugün itibariyle tutuklu milletvekili sayısı 5 ama işin bu bölümüyle ilgili problemi olan milletvekili sayısı 10. Tutuklu milletvekili sayısı 5, hükmü kesinleşmiş iki milletvekili var, verilen kararı Yargıtay'a gelmek üzere olan 3 milletvekili var. 'Tutuklu milletvekilleri serbest olsun' İyi de işi burada sınırlıyorsanız, beş milletvekili tutuklu geri kalan beşinin durumu ne olacak? 3 gün, 3 ay, 5 ay, bilemem, hüküm geldi Meclis Başkanlığı'na. Meclis Başkanlığı şapkadan tavşan mı çıkaracak? 84. madde orada duruyor. Siz de yazıyorsunuz 'bakalım Meclis başkanı ne yapacak?' Meclis Başkanı kurala uyacak. Hukuk adına bu kadar laf ettikten sonra bunun aksini nasıl yapacak ki?. 2015 adaylıkları söz konusu olduğunda, yargıyla problemi olan herkes aday gösterilecek ve bu yolla Türkiye'de siyaset yeni bir kanal açacaksa, kanunları, yasaları, anayasayı arkadan dolaşmak yerine gelin şu kuralları değiştirelim. Bu bizim elimizde."

AY,FK(AY/SS)