Karar gazetesi yazarı İsmet Berkan Millet İttifakı'nın cumhurbaşkanlığı seçiminde aday belirleme tartışmasında taktik hatası yaptıklarını yazdı. Berkan muhalefetin hem isim belirleme tartışmasında olup hem de parlementer sisteme dönüş vaatleriyle seçilen ismin düşürülüp yeniden seçime gidilmesinin seçmenlerde "fasülyeden aday" tepkisine yol açacağını söyledi. Berkan yazısında İYİ Parti'nin CHP'nin de önüne geçerek birinci parti olabileceğini yazdı.

"Muhalefetten gelen çatırdama seslerinin iki nedeni" yazısında Berkan şunları söyledi:

Bu iki partinin yegane derdi bir isim üzerinde uzlaşmak veya uzlaşamamak değil; esas büyük meselelerden birincisi kendi kendilerine kazdıkları kuyuya düşmekten kurtulup kurtulamayacakları.

Biraz da kaçınılmaz biçimde kazılan o kuyu şu: Bugünün muhalefet cephesini bir araya getiren şey, 2017’deki anayasa referandumundaki hayır oyları. O gün yüzde 48’le bizim alaturka başkanlık sistemine “hayır” diyen geniş muhalefet cephesi bugün kendisini yüzde 55’in üzerinde görüyor; büyük ihtimalle de öyleler.

Çatırdamasına tanıklık ediyoruz

Ancak, hayır cephesi bir negatif birliktelik. Yani bu cephe neye karşı olduğu konusunda bir ve tek ama neyden yana olduğu konusunda hemen ayrışıyor.

Hem CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu hem İyi Parti lideri Meral Akşener bu negatif ortaklığın sakıncalarının farkında. O yüzden bir pozitif birlik aradılar; o da doğal olarak başkanlık sisteminin tam tersi olan parlamenter sisteme dönüş isteği olarak ortaya çıktı. Yani, muhalefet cephesi bu sayede neyden yana olduğunu da söyleyebilir hale geldi.

Çatırdamasına tanıklık ediyoruz

Ama bu geçici bir birlik. Ve işte, Cumhurbaşkanı seçimine 22 ay kala o geçici birliğin çatırdamasına tanıklık ediyoruz.

Neden çatırdıyor? Çok basit bir sebeple: Parlamento seçiminde Cumhur İttifakı’nı yenmek tek başına bir zafer anlamına gelmiyor; esas zafer seçimde Tayyip Erdoğan’ı yenilgiye uğratmak.

Tayyip Erdoğan’ı yenilgiye uğratmak için, bir kişiyi elinde halkı da ikna edecek 5 yıllık bir icraat planıyla Cumhurbaşkanı olarak seçtirmek lazım.

Gelin şöyle bir senaryo hayal edelim: Seçim yapılmış, seçmen Tayyip Erdoğan’ın rakiplerinden birini Cumhurbaşkanı seçmiş olsun.

Parlamento seçimi nasıl sonuçlanmış olursa olsun, seçimin ertesi sabahı, Ak Parti muhalefete dönecek ve “Hadi gelin parlamenter sisteme dönelim” diyecektir. Ak Parti teklif metni üzerinde pazarlık bile yapmayabilir, “Siz getirin biz oy vereceğiz” diyerek bir açık çek bile verebilir.

O zaman muhalefet, binbir güçlükle seçtirdiği, yüzde 50’nin üzerinde oy almış olan başkanını ve o başkanın ülkeyi 5 yıl tek başına yönetmesi olasılığını hiçe sayıp, ilkelerini öne alıp hemen Anayasayı değiştirmeye mi soyunacaktır, yoksa “Dört yıllık bir restorasyon yapsın bizim başkan, sonra Anayasayı değiştiririz” mi diyecektir?

Fasülyeden aday

Peki ama birkaç ay önce ülkeyi 5 yıl yönetsin diye seçmenin yarıdan fazlasının bir isme oy vermiş olması unutulacak mıdır? Seçmen ne düşünecektir?

“Biz fasulyeden bir aday göstereceğiz, sonra da birkaç ay içinde onu indirip parlamenter sisteme geri döneceğiz” demek, 2017’den beri sürdürülen söylemin tutarlığı açısından doğru olan tutumdur ancak bu ilkeli duruşun seçmende ne etki yapacağını önceden kestirmek kolay değil. Belki de seçmenin karşısına gerçek ve kuvvetli bir aday değil de “fasulyeden” bir aday koymak, Tayyip Erdoğan’ı yenme mücadelesinde alınmaması gerektiği kadar büyük bir risktir, kumardır.

İYİ Parti CHP'yi geride bırakıp birinci parti olabilir

İkinci boyut daha da ilginç.  İyi Parti’deki genel izlenim, partinin yüzde 20 sınırına doğru ilerlemekte olduğu. İyi Parti içindeki yaygın görüşe göre, Ak Parti’deki çözülmenin hızlanması halinde İyi Parti, yüzde 23-25 aralığından yukarıya bir türlü çıkamayan CHP’yi geride bırakıp birinci parti bile olabilir.

Eğer öyle olacaksa, hem muhalefetin stratejisini belirlemekte hem de Cumhurbaşkanı adayını seçmekte Meral Akşener’in daha fazla rol istemesi, bunun için de Kemal Kılıçdaroğlu ile şimdiden kibarca itişmeye başlaması normal değil mi? Muhalefetin büyük sınavı daha yeni başladı.