Birkan YILDIZ/ ANKARA, () - MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, düzenlediği basın toplantısında, "Dışişleri Bakanlığı'ndaki Suriye odaklı toplantının dinlenmesi ve kayıt altına alınması bize göre şu anlama gelmektedir; Artık bu ülkede hiç kimsenin güvenliği teminat altında değildir ve devlet fiilen yoğun bakımdadır" dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, parti genel merkezinde 30 Mart Yerel Seçimleri öncesi gündemdeki konuları değerlendirdiği basın toplantısı düzenledi. Bahçeli, Türkiye'nin yakın tarihinin en önemli demokratik sınavına iki gün sonra sahne olacağını belirterek, milli iradenin 30 Mart Pazar günü tecelli edeceğini söyledi. Türkiye'nin dört bir koldan saldırıya uğramakta olduğunu ve suikasta maruz kaldığını savunan Bahçeli; "Türk milleti içte ve dışta kolları olan düşmanca emellerin taciz ve operasyonu altındadır. Türk devleti, yolsuzluğa ve yozlaşmaya çivilenmiş iktidar elinde felç olmuş, linç olmuş, pert olmuş durumdadır. Türkiye'de her şey ayaklar altındadır ve gündem karmakarışıktır. Milli ve manevi değerlerimiz ruhunu teslim etmek üzeredir. Ülkemizin içinde bulunduğu siyasi ve sosyal ortam inanılamayacak, düşünülemeyecek, tahammül edilemeyecek kadar kötüleşmiştir. Durum vahamet ötesidir. Başbakan ve hükümeti devletin itibarını, milletin saygınlığını, vatanın bağımsızlığını, bayrağın şanını lekelemekle kalmamış, milli güvenliğimizin, milli sırlarımızın mahremiyetini delik deşik etmiştir. 17 Aralık 2013'den şu güne kadar geçen 102 günde yaşanmadık ve şahit olunmadık hiçbir şey kalmamıştır. Rüşvet ve yolsuzluk girdabı genişledikçe hükümet komplolara sığınmış, iftiralardan medet ummuş, karalama kampanyalarına bel bağlamış, karşı saldırı ve algı yönetimiyle iddiaları püskürtmeye çabalamıştır. Başbakan Erdoğan'ın gözünü kan ve hırs bürümüştür. Yolsuzluğu örtmek için her yalandan, her dedikodudan, her tezvirattan istifade etmenin peşine ve derdine düşmüştür. Başbakan sağduyusunu kaybetmiş, akıl yolundan çıkmıştır. Başbakan Erdoğan; kendisi, ailesi, bakanları, yandaş işadamları ve yakın çevresi hakkındaki şaibeleri aydınlatmak ve hukuken netleştirmek yerine reddiyeci bir tutumla önüne kim geliyorsa, karşısına kim dikiliyorsa saldırmış, suçlamaların önünü kesmeye azmetmiştir. Başbakan Erdoğan yargıyı çalışamaz hale getirmiştir. İktidar adaletin terazisini bozmuş, mahkemelerin güvenirliğini tartışmaya açmıştır. 17-25 Aralık tarihleri arasında yapılan 'Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonları' sonucunda görevden alınan ve görev yeri değiştirilen hakim ve savcıların toplam sayısı şimdilik 784'ü bulmuştur. Sayıları sekiz bini aşan polis ya görevden alınmış ya da tayin edilmiştir. Rüşvetçiler dışarda ve rahattır, adalet ise hüküm giymiştir" dedi.
AYAKKABI KUTUSU SANDIKLA SAKLANAMAZ
Devlet Bahçeli, Başbakan Erdoğan'ın rüşveti komplo ve tuzak sözleriyle örtmeye teşebbüs ettiğini öne sürerek şunları kaydetti; "Başbakan hırsızlığı iktidar gücüyle kapatma telaşındadır. Soyguna milli irade kılıfı geçirmenin ve bu yolla kendisine zırh oluşturmanın arayışındadır. Bilinmelidir ki, ayakkabı kutusu sandıkla saklanamaz. Hazine yağmacıları, devletin kasasına, milletin kesesine göz koyanlar sandığa gizlenemez. Türk milleti kirlenen, harama bulaşan Bakan ve Başbakan çocuklarını haklı ve meşru göremez, görmez. 30 Mart rüşvetin aklanacağı tarih değildir. 30 Mart hortumcuların temize çıkacağı tarih değildir. 30 Mart, 17 ve 25 Aralık'ın rövanşı değildir. İnanıyorum ki sandık, haram yiyenleri milli vicdanlarda mahkûm edecektir. Demokrasi; otoriter eğilimleri, diktatör hevesleri, bana kimse dokunamaz diyen yeni yetme iktidar zümresini alt edecektir. 30 Mart yenilenmedir, ama Yeni Türkiye isimli karanlık mecraya sapma hali değildir. Cumhuriyet tarihinde bu kadar art niyetli bir iktidar görülmemiştir. Cumhuriyet tarihinde bu kadar yozlaşan, yüzsüzleşen, suç işleyen, yolsuzluğa bulaşan bir iktidara rastlanmamıştır. Hükümet kul hakkını yemiştir. Hükümet tepeden tırnağa günah işlemiştir. AKP'ye oy veren kardeşlerim; Allah için biraz muhasebe yapmalıdır. Yüce dinimizin hangi buyruğunda, yüce kitabımızın hangi ayetinde, Efendimizin hangi sözünde hırsızlık, rüşvet ve haram meşru görülmüştür?"
TÜRK TARİHİNDE BÖYLESİ REZALETLER NE YAŞANMIŞ NE DE GÖRÜLMÜŞTÜR
Bahçeli, internette yayılan ve Başbakan Erdoğan'a ait olduğu ileri sürülen tapelere değinerek şunları söyledi: "17 Aralık 2013 tarihinden sonra öyle tapeler, öyle ses kayıtları gündeme düşmüştür ki, akılla, mantıkla ve imanla izah etmek asla mümkün değildir. Evdeki çalıntı paraları sıfırlaması, ne var ne yok eritmesi için oğluna 17 Aralık günü sabah 08.02'de korku ve panik içinde talimat veren kişi bu ülkede Başbakan'dır. İranlı Zarrap için namuslu emniyet müdürlerine hayatı zindan etmeye kadar işi götüren, bu edepsizin önüne yatmaya kararlı olan ve oğlunun bir trilyonu birkaç kuruş olarak gördüğü kişi bu ülkede İçişleri Bakanlığı yapmıştır. Bakara Suresi'yle dalga geçen, sabah vakitlerinde Twitterden ayet çaktığını ifade eden ve çikolata kutularıyla rüşvet alan ahlaksız kişi bu ülkede Avrupa Birliği Bakanlığı yapmıştır. Dinlemelere takılmamak amacıyla onlarca ayrı telefon hattı üzerinden İranlı kaçakçıyla görüşen, 700 bin liralık saate tamah eden, mücevherlerle, hediye piyanolarla aklı başından giden utanmaz kişi bu ülkede Ekonomi Bakanlığı yapmıştır. İşadamlarına Başbakan'ın talimatıyla salma salan ve ihalelerden yüzer milyon dolarlık haraç alarak havuz medyasına aktaran şahsiyet fukarası kişi bu ülkede Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı yapmıştır. Hazine arsalarını yandaşlara, hanedan mensuplarına tapulayan, rantiyecilerin gönlünü eden günahkâr bu ülkede Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yapmıştır. Türk tarihinde böylesi rezaletler ne yaşanmış ne de görülmüştür. Ülkemiz gerçekte hayal dahi edilemeyecek kötü ve içler acısı bir duruma savrulmuştur." 
BAŞBAKAN İÇİN SEÇENEKLER İKİYE DÜŞMÜŞTÜR
MHP lideri, devletin durmuş vaziyette olduğu savını ileri sürerek şu ifadeleri kullandı; "Hırsızlar yetki ve unvan sahibidir. Başbakan Erdoğan milletimizi, partisine oy veren kardeşlerimi namertçe aldatmaktadır. Rüşvet ve yolsuzluğa adı karışan bakanlarını hukuktan muhafaza etmek için milli iradeyi dolandırmakta, milli iradeyi çarpıtmaktadır. Gazi Meclis'in tarihinde ilk defa çok ciddi iddia ve suçlamalara konu olan dört bakan hakkındaki fezlekeler okunmamış, milletvekillerinin bilgisine sunulmamıştır. Başbakan korkudan titremiş, ne yapacağını şaşırmıştır. Rüşvetçileri sayısal çoğunluğuyla şimdilik emniyete almıştır. Başbakan madem bu eski bakanları masum görmektedir, madem bunların suçu olmadığına inanmaktadır, o halde hesap vermelerinin de önünü açmalı ve temize çıkmalarını acil olarak temin etmelidir. Suçsuzluğuna inanılan bakanların Yüce Divan'a gitmelerinden çekinecek ve korkacak bir şey yoktur. Ve Başbakan Erdoğan'da kendisi hakkındaki iddialardan arınmak için görevinden derhal ayrılmalı, arkasından da bağımsız yargının huzuruna çıkmalıdır. Yoksa bu kadar isnat ve olağanüstü suçlamalarla Başbakanlık görevini yürütemeyecektir. Zira aldığı kararlar, attığı imzalar, yaptığı idari tasarruflar gayri meşru ve gayri ahlaki olacaktır. Türk milletinin baş hırsız, başçalan, baş yürüten, baş götüren dediği bir kişi iktidarda kalamaz, koltukta oturamaz. Başbakan için seçenekler ikiye düşmüştür; Ya paşa paşa hesap verecektir, ya da tarihi nitelikli yolsuzluklarından dolayı gün gelecek ülkeden kaçmak zorunda kalacaktır. Karar kendisinindir. Türk milleti her türlü değerimizi siyasi çıkar uğruna kullanan, devlet hazinesini boşaltan Recep Tayyip Erdoğan ve çetesine tahammül etmeyecektir. Türkiye Tunus'a, Mısır'a, Libya'ya, Ukrayna'ya ve Suriye'ye dönmeden Başbakan istikrar ve normalleşme için lazım gelen adımları atmalı, üzerine düşeni yapmalıdır. Bunun yolu da adaleti harekete geçirmek, mahkemeleri siyasi tasallut altından kurtarmaktır. Ülkemiz rahatlamalıdır. Toplumsal gerginlik son bulmalıdır."
DEVLET FİİLEN YOĞUN BAKIMDADIR
Başbakan ve hükümetinin gizli kapaklı çok fazla iş ve işlemi olduğunu söyleyen Devlet Bahçeli, "Hükümetin pislikleri, kirli bağlantıları, ihanetleri, provokasyonları, soygun ve vurgun düzeni açığa çıktıkça milletimiz infiale kapılmaktadır. Açık açık söylüyorum, devletin en mahrem ve özel bilgilerinin, bu çerçevede yapılan toplantıların ortam dinlemesiyle ele geçirilip sanal medya kanalıyla servis edilmesi Türkiye Cumhuriyeti'nin içine düşürüldüğü içler acısı halin yalnızca bir özetidir. Dışişleri Bakanlığı'nda; Dışişleri Bakanı'nın, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı'nın, MİT Müsteşarı'nın, Genelkurmay İkinci Başkanı'nın 13 Mart tarihinde katıldıkları iddia edilen bir toplantının dinlenmesiyle elde edilen ses kayıtları 27 Mart günü, yani dün, internet sayfalarına düşmüştür. Düşünebiliyor musunuz, Türkiye Cumhuriyeti Devleti baştan ayağa dinlenmekte, plan, hedef ve niyetleri ülke ve dünya kamuoyuna servis edilmektedir. Bu ne hayasızlıktır? Bu ne edepsizliktir? Türkiye ne hale gelmiş ve getirilmiştir? Bu ajanlar kimdir, nerelere saklanmıştır, arkalarındaki güç kimlerdir? Böyle bir devlet, böylesi bir belirsizlik içinde, böylesi zorlu bir coğrafyada, bu kadar hainin, düşmanın ve her tarafa sızmış ajan-provokatörün saldırısına ne kadar dayanabilecektir? Tüm güvenlik duvarları yıkılmış, tüm mahremi çökmüş, kozmik şifreleri çözülmüş bir devletin yaşama ve var olma şansı şimdiye kadar görülmemiştir. Devletin perişan hali Başbakan Erdoğan'ın eseridir. Başbakan çıraklık, kalfalık ve ustalık dönemi derken Türkiye'nin kodlarını, milli birliğini ve tarihi haklarını pazarlıklarla, menfaat karşılığında elden çıkarmıştır. Dışişleri Bakanlığı'ndaki Suriye odaklı toplantının dinlenmesi ve kayıt altına alınması bize göre şu anlama gelmektedir: Artık bu ülkede hiç kimsenin güvenliği teminat altında değildir ve devlet fiilen yoğun bakımdadır" dedi.
ŞİMDİ RAHATA ERDİN Mİ?
Konuşmasında Başbakan Erdoğan'a seslenen Bahçeli şunları söyledi; "Sayın Erdoğan, iktidar ve koltuk hırsı uğruna devleti perişan etmekten, cılkını ve posasını çıkarmaktan dolayı şimdi mutlu musun? Türkiye'yi bölüp parçalamak amacıyla devleti tahrip etmekten, her tarafını çürütmekten dolayı sevinç duyuyor musun? Gerçek paralel ihanete, bölücü alçaklara ortam açmaktan memnun musun? Şimdi rahata erdin mi, huzur buldun mu, keyfin yerine geldi mi? Başbakan açıklamalıdır; devletin sırlarını bugüne kadar kimlerle paylaşmış, milli çıkarların aleyhine kimlerle işbirliği yapmıştır? Başbakan ve zihniyeti bu konuyu cemaatin üzerine yıkmakla kendisini aklayamayacaktır. Çünkü bu kadar geniş çaplı bir dinleme ve gözetleme faaliyetinin küresel güç ve istihbarat örgütlerinden bağımsız icra edilmesi aklın inkarı olacaktır. Elbette devletin en kritik birimlerinin, kuruluşlarının ve buralardaki toplantıların dinlenmesi, milli güvenliğimizi sakatlayıcı casusluk faaliyetidir. Fakat bu yolu açan, bu imkanı tanıyan, mütecaviz hareketlere karşı gafilce sessiz duran Recep Tayyip Erdoğan ve hükümetidir."
TÜRKİYE TELE KULAK ÇETELERİNİN ELİNE GEÇERKEN MİT NE İŞ YAPMIŞTIR?
Dün servis edilen ve Dışişleri Bakanlığı'nda kaydedildiği iddia edilen ses kayıtlarını değerlendiren Bahçeli; "Dışişleri Bakanlığı'ndaki toplantının dinlenmesi bir sorunsa, orada konuşulanların muhteviyatı daha ağır bir başka sorunun varlığına işarettir. Anlaşıldığı kadarıyla, Suriye içinde yer alan Süleyman Şah Saygı Karakolu'na yönelik terör örgütü IŞİD'in artan tehditlerini görüşmek üzere söz konusu toplantı tertip edilmiştir. Dışişleri Bakanlığı'ndaki bu toplantı taraflarca inkar edilmemiş, yeni bir montaj faslı ve dublaj sayfası açılmamıştır. Fakat bu toplantı Türkiye'nin güvenliğini konuşmak yerine Başbakan ve hükümetinin siyasi güvenliğini sağlama almak için bir beyin fırtınası şeklinde geçmiştir. Karşılıklı beyan ve açıklamalardan çıkan sonuç budur. Başbakan Erdoğan'ın Süleyman Şah Türbesi'ni bahane ederek Suriye'yle savaşı ciddi ciddi aklından geçirdiği ortaya çıkmıştır. MİT Müsteşarı'nın; 'gerekirse Suriye'ye dört adam gönderirim. Türkiye'ye 8 füze attırıp savaş gerekçesi üretirim, Süleyman Şah Türbesi'ne de saldırırız' sözleri Başbakan'ın masasındaki asıl komployu ele vermiştir. Şu işe bakınız ki, Türkiye Cumhuriyeti'nin istihbarat teşkilatının başındaki bir şahıs, ülkesine, vatanına, milletine başka bir ülkeden füze atmaktan bahsetmektedir. Başbakan'ın sır küpü olan MİT Müsteşarı'nın bu denli pervasız, bu kadar kontrolsüz ve bu derece kendi ülkesini yok sayması yaptığı görevle kesinlikle bağdaşmamaktadır. Camileri bombalayacaklar diyerek yıllarca TSK zan altında bırakılmış, değerli komutanlar haksız yere cezaevinde tutulmuştur. Ancak şimdi kendi ülkesine füze attırıp Türkiye'yi savaşa sokmayı amaçlamış birisi karşımızdadır. Güçlü bir ihtimaldir ki, bu fikrin patent hakkı Başbakan Erdoğan'ındır. Yani Başbakan rüşvet, yolsuzluk ve hırsızlıktan yakayı kurtarabilmek için Suriye'ye karşı düzmece bir savaş senaryosu dahi hazırlamıştır. Kısaca diyebiliriz ki, Başbakan Türkiye'ye bizzat kendi işbirlikçi adamları vasıtasıyla füze atılmasına dahi sıcak bakacak kadar ahlaksız, vicdansız ve insafsızdır. Bu kadar yıpranan, tartışılan, zihniyeti hakkında çok ciddi eleştiri ve iddiaların olduğu bir kişinin MİT'in başında kalması Türkiye'nin milli güvenliğini daha da aşındıracaktır. Şunu da merak ediyorum ki, Türkiye tele kulak çetelerinin eline geçerken MİT ne iş yapmıştır? Devletimiz açık yada örtülü operasyona uğrarken MİT Kandil'de midir, İmralı'da mıdır, yoksa yeni bir Oslo masasında ter mi dökmektedir?" diye sordu.
BAŞBAKAN ERDOĞAN ALLAH KORKUSUNDAN UZAKLAŞMIŞTIR
Devlet Bahçeli, twitter ve youtube'un kapatılmasını eleştirerek, "Başbakan Erdoğan'ın geleceği zifiri karanlıktır. Başbakan Erdoğan siyasi menfaatleri uyarınca her kötülüğü yapacak kadar insanlıktan ve Allah korkusundan uzaklaşmıştır. Twitter'i kapatması, YouTube'i karartması, siyasi partilere kaset tezgahına bulaşması Başbakan'ın ipliğini pazara çıkarmış, maskesini tümden düşürmüştür. Gelişmeler bize bunu göstermektedir. AKP'nin Türkiye'yi tasfiye hamlesine ilk ve kat'i itiraz 30 Mart günü yapılacaktır" diyerek sözlerini tamamladı.

BY (RT) (FOTOĞRAFLI)