TERÖRLE  Mücadele Kanununun 10 uncu Maddesi Uyarınca Kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin Kaldırılmasına ve Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Adalet Komisyon'a geldi.



TEKLİFİN ÖZÜ

Teklif ile Terörle Mücadele Kanununun 10 uncu maddesi uyarınca kurulan ağır ceza mahkemelerinin kaldırılması, hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydeden kimseye verilecek cezanın alt sınırının altı aydan bir yıla çıkarılması, kişisel verileri hukuka aykırı olarak bir başkasına veren, yayan veya ele geçiren kişiye verilecek cezanın alt sınırının bir yıldan iki yıla çıkarılması ve suçun konusunun Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre ortadan kaldırılması veya yok edilmesi gereken veri olması halinde verilecek cezanın bir kat artırılması, gözaltına alma tedbirinin soruşturma yönünden zorunlu olmasına ve kişinin bir suçu işlediğini gösteren somut delillerin bulunmasıyla mümkün hale gelmesi, tutuklama kararı verilebilmesi için şartlar arasında sayılan kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut deliller olarak değiştirilmesi ve 5271, 5320, 2577 sayılı Kanunlarda çeşitli düzenlemeler yapılması öngörülyor. MADDE GEREKÇELERİ

MADDE 1- Teklifin 20 nci maddesiyle, 6352 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca görevlerine devam eden ağır ceza mahkemeleri ile Terörle Mücadele Kanununun 10 uncu maddesi uyarınca görevlendirilen ağır ceza mahkemelerinin kaldırılması nedeniyle; bu mahkemelerde kovuşturması devam eden davalar ve bu mahkemelerde görevlendirilmiş Cumhuriyet savcılarınca soruşturması yürütülen dosyaların devri, bu mahkemelerde görevli hâkim ve Cumhuriyet savcılarının mükteseplerine uygun olarak Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından atanmaları ile diğer bazı konularda uygulamada ortaya çıkabilecek tereddütleri gidermek amacıyla ihtiyaç duyulan geçici hükümler düzenlenmektedir.



MADDE 2- Terörle Mücadele Kanununun 10 uncu maddesinin yürürlükten kaldırılması nedeniyle bu Kanunun kapsamına giren suçlara ilişkin davaların ağır ceza mahkemelerinde görülmesi sağlanmaktadır. Anayasa Mahkemesi ve Yargıtaym yargılayacağı kişilere ve askerî mahkemelerin görevlerine ilişkin hükümler ile çocuklara özgü kovuşturma hükümleri saklı tutulmaktadır.



MADDE 3- Anayasanın 20 nci maddesinde, herkesin kendisiyle ilgili kişisel verinin korunmasını isteme hakkına sahip olduğu düzenlenmiştir. Kişisel verilerin ve özel hayatın daha etkin korunması amacıyla kişisel verileri hukuka aykırı olarak kaydedenlere verilecek ceza artırılmaktadır.



MADDE 4- Maddeyle, 5237 sayılı Kanunun 136 nci maddesinde değişiklik yapmak suretiyle, kişisel verileri hukuka aykırı olarak bir başkasına veren, yayan veya ele geçiren kişiye verilecek ceza artırılmaktadır. Değişiklikle, kişisel verilerin ve özel hayatın daha etkin korunması amaçlanmaktadır.



MADDE 5- Maddeyle, 5237 sayılı Kanunun 138 inci maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen suçun cezası artırılmakta ve maddeye yeni bir fıkra eklemek suretiyle, suçun konusunun Ceza Muhakemesi Kanununa göre ortadan kaldırılması veya yok edilmesi gereken bir veri olması halinde cezanın bir kat artırılması öngörülmektedir. Değişiklikle, kişisel verilerin ve özel hayatın daha etkin korunması amaçlanmaktadır.



MADDE 6- Kişi hürriyeti ve güvenliği, Anayasamız ve uluslararası sözleşmelerle teminat altına alınmıştır. Gözaltı kararının kişi hürriyeti ve güvenliğini kısıtlayıcı bir karar olduğu şüphesizdir. Soruşturma için zorunlu olması halinde, sadece "kişinin bir suçu işlediğini düşündürebilecek emarelerin" varlığına dayanarak basit bir şüpheyle kişilerin gözaltına alınması, uygulamada pek çok mağduriyetlere ve hak ihlallerine yol açabilmektedir.



Ceza Muhakemesi Kanununun 91 inci maddesinin ikinci fıkrasında yapılması öngörülen değişiklikle, gözaltına alınmaya ilişkin kararın verilebilmesi, "suçun işlendiğini düşündürebilecek emarelerin" yerine "suçun işlendiğini gösteren somut delillerin" varlığına bağlanmaktadır. Böylelikle, Cumhuriyet savcısı, soruşturma için zorunlu olması halinde, sadece "kişinin bir suçu işlediğini düşündürebilecek emarelerin" varlığına dayanarak gözaltı kararı veremeyecek, gözaltı kararı verebilmek için "bir suçun işlendiğini gösteren somut delillere" dayanmak zorunda kalacaktır.



MADDE 7- Maddeyle, Ceza Muhakemesi Kanununun 94 üncü maddesinde değişiklik yapmak suretiyle, yakalama emri üzerine yakalanan kişinin en geç yirmidört saat içinde yetkili hâkim veya mahkeme önüne çıkarılamaması halinde, aynı süre içinde yakalandığı yer adliyesinde, mevcut değil ise en yakın adliyede kurulu sesli ve görüntülü iletişim sisteminin kullanılması suretiyle yetkili hâkim veya mahkeme tarafından sorgusunun yapılması ve ifadesinin alınması sağlanmaktadır. Böylelikle, kişinin yetkili hâkim önüne çıkarılamaması nedeniyle tutuklu kalmasının önüne geçilmesi ve mağduriyetinin önlenmesi temin edilmekte ve kamuoyunda "yol tutuklaması" olarak bilinen uygulamaya son verilmektedir. Bu düzenleme, yakalanan kişinin yetkili hâkim veya mahkeme tarafından sesli ve görüntülü iletişim sistemiyle dinlenmesi hâlinde müdafi yardımından yararlanmasını engellemeyecektir. Müdafi, yetkili hâkimin yanında veya mahkemede bulunabileceği gibi yakalanan kişinin yanında da bulunabilecektir.



MADDE 8- Koruma tedbirleri, ceza muhakemesinde maddi gerçeğe ulaşılabilmesi amacıyla başvurulan tedbirlerdir. Bu tedbirler, kişilerin özgürlüklerine çeşitli kısıtlamalar getirmektedir. Koruma tedbirleri bir amaç değil, araçtır. Ancak bir suç şüphesinin varlığı, kanuni düzenleme olması ve zorunlu hallerde başvurulabilecektir. Bununla birlikte, koruma tedbirleriyle amaçlanan hedef ile tedbir arasında orantıhhk olması gerekmektedir.

Maddeyle, Ceza Muhakemesi Kanununun 100 üncü maddesinin birinci fıkrasında yapılması öngörülen düzenlemeyle, tutuklamanın kuvvetli suç şüphesinin varlığım gösteren somut delillere dayandırılması zorunluluğu getirilmektedir. Bununla birlikte, Ceza Muhakemesi Kanununun 100 üncü maddesinin dördüncü fıkrasında değişiklik yapmak suretiyle, mükerrirlerin, itiyadi suçluların ya da suçu meslek haline getirenlerin tekrar suç işlemelerini önlemek amacıyla yeni bir tutuklama nedeni kabul edilmektedir. Bu kişilerin suç işlediği hususunda kuvvetli şüphe sebebinin varlığı durumunda tutuklama nedeni var sayılabilecektir. Suç ve suçlulukla etkin mücadelede kullanılan ve mukayeseli hukukta birçok ülke uygulamasında yer bulan bu neden, faillerin yeniden suça yönelmelerini engelleyecektir.



MADDE 9- Maddeyle, Ceza Muhakemesi Kanununun 116 ncı maddesinin birinci fıkrasında yapılması öngörülen düzenlemeyle, arama tedbirinin uygulanması, şüpheli veya sanığın yakalanabileceği veya suç delillerinin elde edilebileceği hususunda somut delillere dayalı kuvvetli şüphenin varlığına bağlanmaktadır. Arama kararını veren Cumhuriyet savcısı veya hâkim bu hususta gerekçe göstermekle yükümlü olacaktır.



Düzenlemeyle, şüpheli ve sanıkların temel hak ve özgürlüklerinin korunması için önemli bir güvence sağlanmakta ve aramanın uygulanabilmesi bakımından tutuklama müessesinde olduğu gibi somut delillere dayalı kuvvetli şüpheye yer verilmektedir.



MADDE 10- Maddeyle, Ceza Muhakemesi Kanununun 128 inci maddesinin birinci fıkrasında yapılması öngörülen düzenlemeyle, taşınmazlara, hak ve alacaklara elkoyma koruma tedbirinin uygulanabilmesi bakımından suçun işlendiğine ve belirtilen değerlerin bu suçlardan elde edildiğine dair somut delillere dayanan kuvvetli şüphenin varlığı aranmaktadır. Şüpheli veya sanıkların tüm malvarlığına değil sadece suçtan elde edildiği tespit edilen taşınmazlara, hak ve alacaklara elkoyma koruma tedbirinin uygulanması gerekmektedir. Ancak, uygulamada şüpheli ve sanıkların nakdi ya da ayni tüm hak ve alacakları ile malvarlığına el konulduğu ve suçtan elde edilip edilmediğinin hiçbir şekilde araştırılmadığı görülmektedir. Söz konusu bu uygulama nedeniyle Anayasanın 35 inci maddesinde belirtilen mülkiyet hakkı ve 36 ncı maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı önemli ölçüde zedelenmektedir. Düzenlemeyle, taşınmazlar, hak ve alacaklar bakımından elkoyma işleminin uygulanabilmesi için ilgisine göre Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Sermaye Piyasası Kurulu, Mali Suçları Araştırma Kurulu, Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumundan, elkonulacak taşınmaz hak ve alacağın suçtan elde edildiğine ve suçtan elde edilen değere ilişkin rapor alınması zorunluluğu getirilmektedir. Öte yandan, Türk Ceza Kanununun 220 nci maddesinde düzenlenen suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçunun maddenin ikinci fıkrasında düzenlenen katalogdan çıkarılması suretiyle, bazı soruşturmalarda sırf bu tedbirin uygulanabilmesi için soruşturmanın suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu kapsamında başlatılması ve yürütülmesi uygulamasının Önüne geçilmesi amaçlanmaktadır. Maddenin dokuzuncu fıkrasında yapılan değişiklikle, bu tedbire tek hâkimin karar vermesi yerine heyet halinde çalışan ağır ceza mahkemesince oybirliğiyle karar verilmesi usulü getirilmektedir.



MADDE 11- Bilgisayarlarda, bilgisayar programlarında ve kütüklerinde arama, kopyalama ve elkoyma hususunu düzenleyen Ceza Muhakemesi Kanununun 134 üncü maddesinde değişiklik yapmak suretiyle, bu tedbirin verilebilmesi için ayrıca suç işlendiğine ilişkin somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı aranmakta ve teklifin koruma tedbirleri bakımında öngördüğü sisteme paralellik sağlanması amaçlanmaktadır. Bilgisayarlarda, bilgisayar programlarında ve kütüklerinde arama, kopyalama ve elkoyma kararım veren hâkim, suçun işlendiğine dair kuvvetli şüphe oluşturan somut delilleri gerekçelendirmekle yükümlüdür. Diğer yandan, bilgisayar veya bilgisayar kütüklerine elkoyma işlemi sırasında, sistemdeki bütün verilerin yedeklemesi yapılmaktadır. Mevcut düzenlemeye göre istemesi halinde bunlardan bir kopya çıkarılarak şüpheliye veya vekiline verilmektedir. Değişiklikle, bu uygulamanın isteğe bağlılıktan çıkarılıp zorunlu hale getirilmesi öngörülmektedir. Düzenlemeyle, yedeklemesi yapılan sistemdeki verilerde değişiklik yapıldığı iddiasının gündeme gelmesi durumunda şüpheli veya vekiline verilen yedek ile ekleme yapıldığı iddia edilen kopya arasında karşılaştırma yapılabilmesi imkânı sağlanmaktadır.



MADDE 12- Ceza Muhakemesi Kanununun 135 inci maddesinin birinci fıkrasında yapılması öngörülen düzenlemeyle, teklifin koruma tedbirleri bakımında öngördüğü sisteme paralellik sağlanmakta ve iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması tedbirine karar verilebilmesi, suç işlendiğine ilişkin somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığına bağlanmaktadır. Maddeye eklenmesi öngörülen ikinci fıkrayla, suçla ilgili olmayan kişilerin dinlenmesini engellemek amacıyla, iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması talebinde bulunulurken hakkında bu madde uyarınca tedbir kararı verilecek kişinin kullandığı telefon hattının veya iletişim bağlantısının tespitine imkân veren kodu taşıyan cihazın sahibini gösterir belgenin talep yazısına eklenmesi zorunluluğu getirilmektedir. Bu durumda gerek iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması kararını verecek mahkemenin, gerek talepte bulunan Cumhuriyet savcısının ve gerekse Cumhuriyet savcısına bu talebi ileten kolluk görevlilerinin, bu tedbirin uygulanması bakımından daha titiz bir araştırma yapması gerekecektir. Böylelikle, suçla ilgisi olmayan başka kişilerin iletişiminin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınmasının önüne geçilmesi amaçlanmaktadır. Maddenin üçüncü fıkrasında yapılması öngörülen değişiklikle, iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması tedbirinin üç ay olan süresi iki ayla, üç aylığına uzatılmasına ilişkin süre de bir ayla sınırlandırılarak, toplam altı ay olan süre üç aya indirilmektedir. Ayrıca, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak sürekli dinlemeye imkan veren "bir aydan fazla olmamak üzere sürenin müteaddit defalar uzatılması" uygulamasına son verilmekte ve örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili de olsa iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması altı ayla sınırlandırılmaktadır. Kişi temel hak ve Özgürlüklerinden olan özel hayatın gizliliği ve haberleşme hürriyeti kapsamında özgürlükler ve suçlulukla mücadele arasında orantı sağlanması amacıyla bu tedbirin uygulanması bakımdan azami bir süre öngörülmektedir. Süre yönünden yapılması öngörülen diğer bir değişiklik de şüpheli veya sanığın yakalanabilmesi için mobil telefonun yerinin tespiti hakkındadır. Mevcut uygulamada üç ay süreyle verilebilen bu tedbir, iki aya indirilmektedir. Üç aylığına uzatılabileceğine ilişkin mevcut hüküm ise bir ayla sınırlandırılmaktadır. Böylelikle, altı ay süreyle başvurulabilen bu tedbire, değişiklikle en fazla üç ay süreyle başvurulabilecektir. Diğer yandan, Türk Ceza Kanununun 220 nci maddesinde düzenlenen suç işlemek amacıyla Örgüt kurma suçunun maddenin altıncı fıkrasında düzenlenen katalogdan çıkarılması suretiyle, bazı soruşturmalarda sırf bu tedbirin uygulanabilmesi için soruşturmanın suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu kapsamında başlatılıp yürütülmesi uygulamasının önüne geçilmesi amaçlanmaktadır.

Maddede yapılan diğer bir değişiklikle, iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması tedbirine tek hâkimin karar vermesi yerine heyet halinde çalışan ağır ceza mahkemesince oybirliğiyle karar verilmesi usulü getirilmektedir. Bununla kişi hürriyeti ve güvenliği, özel hayatın gizliliği ve haberleşme hürriyeti gibi temel insan hak ve özgürlüklerinin daha güvenceli hale getirilmesi amaçlanmaktadır.



MADDE 13- Teklifin koruma tedbirleri bakımından öngördüğü sisteme paralellik sağlanması amacıyla Ceza Muhakemesi Kanununun 139 uncu maddesinin birinci fıkrasında yapılması öngörülen düzenlemeyle, gizli soruşturmacı görevlendirilmesi tedbirine karar verilmesi, suçun işlendiği hususunda somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığına bağlanmaktadır. Maddenin birinci fıkrasında yapılan değişiklikle, gizli soruşturmacı görevlendirilmesine tek hâkimin karar vermesi yerine heyet halinde çalışan ağır ceza mahkemesince oybirliğiyle karar verilmesi usulü getirilmektedir.

Altıncı fıkranın sonuna eklenen cümleyle, suçla bağlantılı olmayan kişisel bilgilerin derhal yok edileceği hüküm altına alınmaktadır. Düzenlemeyle, özel hayatın gizliliği ve kişisel verilerin korunması amaçlanmaktadır.



MADDE 14- Ceza Muhakemesi Kanununun 140 ıncı maddesinin birinci fıkrasında geçen "kuvvetli şüphe" ibaresi "somut delillere dayanan kuvvetli şüphe" olarak değiştirilmek suretiyle teknik araçlarla izleme tedbirine karar verilebilmesi için daha somut bir gerekçe getirilmektedir. Ayrıca aynı fıkrada yapılan diğer bir değişiklikle, Türk Ceza Kanununun 220 nci maddesinde düzenlenen suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçunun bu tedbirin uygulanabileceği katalogdan çıkarılması suretiyle bazı soruşturmalarda sırf bu tedbirin uygulanabilmesi için soruşturmanın suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu kapsamında başlatılması ve yürütülmesi uygulamasının önüne geçilmesi amaçlanmaktadır. Maddenin ikinci fıkrasında yapılan değişiklikle, teknik araçlarla izleme tedbirine tek hâkimin karar vermesi yerine heyet halinde çalışan ağır ceza mahkemesince oybirliğiyle karar verilmesi usulü getirilmektedir. Maddenin üçüncü fıkrasında yapılması öngörülen değişiklikle, teknik araçlarla izleme tedbirinin süresi kısaltılmaktadır. Buna göre; dört hafta olan tedbir süresi üç haftaya, dört hafta olan uzatma süresi ise bir haftaya indirilerek, en fazla sekiz hafta olan teknik araçlarla izleme süresi azami dört haftayla sınırlandırılmaktadır. Ancak, örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak, bir hafta süreyle müteaddit defalar uzatılarak teknik araçla süresiz izleme uygulamasına son verilerek, örgütlü suçlar bakımından uzatma süresi dört haftayla sınırlandırılmaktadır. Buna göre Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarda daha Önce süresiz yapılan teknik araçlarla izleme, toplam sekiz haftaya indirilmektedir. Değişiklikle, kişi hürriyeti ve güvenliği, özel hayatın gizliliği ve haberleşme hürriyeti gibi temel insan hak ve özgürlüklerinin daha güvenceli hale getirilmesi hedeflenmektedir.



MADDE 15- Ceza Muhakemesi Kanununun 161 inci maddesinin beşinci fıkrasına eklenmesi Öngörülen hükümle, en üst dereceli kolluk amirleri bakımından inceleme ve soruşturma izninin Adalet Bakanı tarafından verilmesi, Adalet Bakanının inceleme ve soruşturmayı, adalet müfettişleri veya Cumhuriyet başsavcıları eliyle yaptınnası sağlanmaktadır. Diğer yandan, teklifle Terörle Mücadele Kanununun 10 uncu maddesi kaldırıldığından bu maddede düzenlenen bazı suçların doğrudan soruşturulacağma dair hüküm, bu maddeye eklenmektedir.



MADDE 16- Ceza Muhakemesi Kanununun 169 uncu maddesinin dördüncü fıkrasında yapılması öngörülen değişiklikle, soruşturma aşamasında yapılan işlemler sonucu düzenlenen tutanakta işlemin tarihi ile başlama ve bitiş saatinin de belirtileceği düzenlenmektedir. Diğer yandan, teklifle Terörle Mücadele Kanununun 10 uncu maddesi kaldırıldığından bu maddede düzenlenen kolluk görevlilerinin korunması bakımından uygulanacak bazı tedbirler, bu maddeye eklenmektedir.



MADDE 17- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla alınmış ve devam etmekte olan iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması; gizli soruşturmacı ve teknik araçlarla izleme koruma tedbirleri bakımından bu Kanunla kabul edilen usule ve koşullara göre bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren onbeş gün içinde yeniden karar alınması zorunluluğu getirilmektedir. Taşınmazlara, hak ve alacaklara elkoyma tedbiri bakımından bu süre otuz gün olarak belirlenmektedir. Bu süreler İçinde karar alınmaması durumunda bu tedbirlere ilişkin kararların uygulanmasına derhal son verilecektir.



MADDE 18- Maddeyle, kamu görevlileri hakkında tesis edilen atama, naklen atama, görev ve unvan değişikliği, geçici veya sürekli görevlendirmelere ilişkin idari işlemlerin, uygulanmakla etkisi tükenecek olan idari işlemlerden sayılmayacağı düzenlenmektedir.



MADDE 19- Anayasanın "Yargı yolu" kenar başlıklı 125 inci maddesinde idarenin, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu; "Görev ve sorumlulukları, disiplin kovuşturulmasmda güvence" kenar başlıklı 129 uncu maddesinde, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davalarının, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabileceği düzenlenmiştir. 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun "Kişilerin uğradıkları zararlar" kenar başlıklı 13 üncü maddesinde, kişilerin kamu hukukuna tabi görevlerle ilgili olarak uğradıkları zararlardan dolayı bu görevleri yerine getiren personel aleyhine değil, ilgili kurum aleyhine dava açacakları düzenlenmiştir. Söz konusu Anayasa hükümleri ve Devlet Memurları Kanunu hükmüne uyum sağlanmak amacıyla mahkeme kararlarının süresi içinde kamu görevlilerince yerine getirilmemesi halinde tazminat davasının ancak ilgili idare aleyhine açılabileceği düzenlenmektedir.



MADDE 20- 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 10 uncu maddesi yürürlükten kaldırılmak suretiyle bazı suçların soruşturulması ve kovuşturulması amacıyla görevlendirilen ağır ceza mahkemelerinin görevlerine son verilmektedir. 6352 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesiyle, Ceza Muhakemesi Kanununun yürürlükten kaldırılan 250 nci maddesine göre görevlendirilen mahkemelerde görülen davaların kesin hükümle sonuçlandırılıncaya kadar bu mahkemelerce bakılmaya devam edileceği düzenlenmiştir. Bu düzenlemeden kaynaklanan aynı suça farklı mahkemelerin bakması şeklindeki uygulamaya son verilmesi amacıyla geçici 2 nci madde yürürlükten kaldırılmaktadır.

5190 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda Değişiklik Yapılması ve Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kaldırılmasına Dair Kanunla, Devlet Güvenlik Mahkemeleri kaldırılmış olduğundan maddede bu mahkemelere yapılan atıf yürürlükten kaldırılmaktadır. Silahların eşitliği ilkesine göre iddia ve savunma makamlarının eşit haklardan yararlanmaları, taraflardan birine tanınan hakların, diğerine de aynen tanınması gerekmektedir. Bu durum, savunma hakkının gerçekten hakkıyla yapılmasının zorunlu bir gereğidir. Soruşturma aşamasında müdafiin dosya içeriğini incelemesinin engellenmesi savunma hakkının kısıtlanması anlamına gelmektedir. Bu nedenle, Ceza Muhakemesi Kanununun 153 üncü maddesinin üçüncü fıkrasındaki hükmün kaldırılması suretiyle, müdafiin soruşturma dosyasını incelemesi yönündeki sınırlandırma kaldırılmaktadır. Hâkim ve Cumhuriyet savcılarının kararları nedeniyle açılacak tazminat davalarına ilişkin usul ve esasları belirleyen 2802 sayılı Kanunun 93/A maddesi yürürlükten kaldırılmaktadır.



MADDE 21- Yürürlük maddesidir.



MADDE 22- Yürütme maddesidir." (MV)