ARTVİN'DE HALKA HİTAP ETTİ
Rize’den helikopterle Artvin’in Kafkasör Yaylası'na gelen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bir restoranda bir süre dinlendi, çıkışta da çevrede güvenlik önlemi alan polislerle tokalaştı, hatıra fotoğrafı çektirdi. 
Daha sonra il merkezine geçen Kılıçdaroğlu, Valilik önünde, 'Halkın Başbakan’ı Artvin’e hoş geldiniz', 'Hırsız var', 'Reza Zarrap çalsın, Ebru Gündeş söylesin' yazılı pankartlarla karşılandı. Kılıçdaoğlu, konuşmasına, kalabalığa, "Siz bir ülkede Başbakan’ın televizyon kanalına telefon ederek, 'Alt yazıyı kaldırın' diyebileceğini düşünüyor musunuz?" diyerek başladı ve şöşye devam etti:
"Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez bir Başbakan televizyona telefon açıyor, 'Yayını kesin' diyor. Bunu niye söylüyor? Halk doğru bilgilenmesin diye. Halk uyanırsa sen o koltukta oturamazsın. Ülkede siyasetçi halka örnek olmak zorundadır. Bizim görevimiz budur. Siyaset bireysel, aile boyu zenginleşme aracı değildir. Siyaset halka adanmışlıktır. Halkın sorunlarını çözeceği diye siyaset yapıyoruz. Her kuruşun hesabını halka vereceğiz diye siyaset yapıyoruz. 'Dayım, yeğenim, amcamın oğlu, oğlum zengin olsun' diye siyaset yapılmaz. Siyaset vatandaşın derdini çözmek için yapılır."
'SEN HAKİM MİSİN, YARGIYA NASIL MÜDAHALE EDERSİN?'
Dün yine bir ses kaydının internete düştüğünü hatırlatan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bir ülkenin Başbakan’ı bir işadamı için Adalet Bakanı'na, 'Bu davayı kesin kaybetmesi gerekiyor, mahkum olması lazım' diyor. Sen hakim misin? Sen yargıya nasıl müdahale edersin? Sen eğer yargıya müdahale edersen adalet denen bir duygu ortada kalır mı? Mahkemeler bağımsız, tarafsız olur mu? Bugün de diyor ki 'Adalet Bakanı ile konuşmayacak mıyım?' Sevgili başçalan, Adalet Bakanı ile konuşabilirsin ama, 'O davadan mahkum olsun' diyemezsin. 'O davadan mahkum olsun' demek, 'Ben sana talimat verdim, gereğini yap' demektir. Böyle adalet olmaz. Böyle adalet istemiyoruz. Bizim istediğimiz adalet milletin vicdanıdır. Millet kabul etmezse biz ona adalet demeyiz. Bu olay hırsızlık olayından çok daha önemlidir. Çünkü hırsızlık yaptığınız zaman bu sonuçta mahkemede çıkar. Ama mahkeme hırsızı koruduğu zaman orada tuz kokmuş demektir. Orada adalet yok demektir. Orada tehlikeli bir şey var demektir."
'KİMSİN SEN YA'
Kılıçdaroğlu, "Devlet kanun yapmaz. Parlamento yapar bu kanunları ve herkes buna uyar. Genel başkan olarak benim de bir ayrıcalığım yok. Ben de uyarım. Vatandaş, memur, işçi, kasap, berber, işsizi herkes uymak zorundadır. Kimsenin bir ayrıcalığı yoktur" dedi. "Hele Başbakan'ın hiç ayrıcalığı yoktur" diyen Kılıçdaroğlu şöyle devam etti:
"İhaleye fesat karıştırılamaz. Şimdi bakın, telefon ediyor, yine yandaş işadamı ile konuşuyor; 'Sen bir dilekçe ver. İhaleyi onlar kazandı, ben iptal ettireceğim' diyor. Kimsin sen ya? Başbakansan otur adam gibi yerinde. Sen ihaleye fesat karıştıran bir başçalansın. Çocukluğumda rahmetli babam ve annem bize bir şey öğretti. Bu ülkenin temel kuralı, hepimizin inancının ana öğesidir bu; 'Oğlum kul hakkı yemeyeceksin.' Biz böyle yetiştik. Şimdi sen kalkıyorsun ihaleye müdahale ediyorsun, 'Ona değil buna ver' diyorsun. İhale verdiğin adama, 'Sana ihaleyi verdim, TÜRGEM’e para vereceksin' diyorsun. TÜRGEM bu ailenin kurduğu vakfın adı. Rüşvetin kaynağı, Bilal oğlanın başında olduğu vakıf. Ne yapıyorlar? Sabah 8’i 2’i geçe 'Oğlum bazı Bakanların evlerinde aramalar yapılıyor. Evde ne var ne yok sıfırlayın' diyor. Şimdi Adalet ve Kalkınma Partisi'ne oy verenlere sesleniyorum; Hangi ülkenin Başbakan’ı oğluna telefon edip, 'Oğlum evdeki paraları sıfırlayın' der. Bu paralar helal para ise zaten bir şey demezsiniz. Eğer haram para ise sen o koltukta oturamazsın. Ben sana hayatım boyunca asla, 'Sayın Başbakan' demeyeceğim. Senin unvanın başçalandır."
Konuşması, 'Tayyip istifa' ve 'Hırsız var' sloganları ile kesilen Kılıçdaroğlu, "Toplumun vicdanına sesleniyorum. Bu hırsızlardan hesap sormak bizim boynumuzun borcu değil mi? Bunun gereğini yapmak Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının görevi değil mi? Bunu yapmak zorundayız" dedi.
'ALLAH AŞKINA, ELİNİZİ VİCDANINIZA KOYUN'
Konuşması sırasında elini kaldırıp, 4 parmağıyla 'Rabia' işareti olarak bilinen işareti yapan Kılıçdaroğlu, "Dört parmağım yolsuzluğa karışan dört bakan, başparmağım da Başbakan Erdoğan. Bundan sonra bu işareti yaptım mı bunu anlayın" dedi ve eski bakanlardan Zafer Çağlayan’ın 52 milyon dolar rüşvet aldığını iddia ederek sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bunu ben söylemiyorum. Devletin savcısı söylüyor. İçişleri Bakanı Muammer Güler oğlunu sabah 7'de telefon ile arıyor. 'Evde ne var oğlum?' diyor. 'Sen biliyorsun baba' diyor. 'Kaç para var?' diyor. 'Valla baba birkaç kuruş' var diyor. 'Evladım ne kadar?' deyince, '1 milyon civarında bir para var' diyor. Bunlar benim değil, onların yayınlanan ses kayıtları. Mahkeme tarafından elde edilen kayıtlar. Şimdi diyorlar ki 'Onlar montaj.' Kararı mahkeme vermiş, polis dinlemiş. Artvin ne kadar gerçek bir kent ise bu tapeler de o kadar gerçek. 1 trilyona 'Birkaç kuruş para' diyor. Bu ülkenin tüm çiftçilerine, emekçilerine, sanayicilerine sesleniyorum; Allah aşkına elinizi vicdanına koyun. Nasıl oluyor da bir bakanın çocuğunun evinde 7 kasa ve para sayma makinesi olur? Yüzünüze gözünüze dursun. Nedir bu mal bu para sevdası. Bize ne diyorlardı; 'Kurumun hakkını yemeyeceksin' diyorlardı. Nasıl oluyor da bunlar milletin önüne çıkıyorlar. İnsanda biraz utanma olur. Bakınız Kahramanmaraş'ta ufak bir çocuk 17 lira çaldı diye 17 yıl hapis yattı. Trilyonları götürenler, paraları sıfırlamak isteyip 30 milyon euroyu evden çıkartamayanlar hepsi şimdi serbest kaldı. Şimdi aranızdalar. Cebinize dikkat edin. Her an baş çalanın eli cebinizde olabilir."
KAYITLARI ÇIKAR, KİMİN YALANCI KİMİN DOĞRUCU OLDUĞUNU HERKES GÖRSÜN
Kılıçdaroğlu, "Bunların bir bakanı daha var. AB’den sorumlu Egemen Bağış. Onun götürdüğü bize göre fazla, ona göre mütevazı. 3 seferde 1.5 milyon dolar. Ona rüşvet, çikolata kutusunda gidiyor, ondan" dedi. Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Rıza Sarraf diyor ki 'Çikolata kutusuna koyun 500, 500 gönderin'. Yabancı biri, devletin 4 bakanını satın alan birisi. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez 4 bakanı satın alan bir rüşvetçi var. Bu bakanlar önce istifa etmediler. Otobüsün üstünden utanmadan sıkılmadan el kaldırdılar. Toplumun baskısı olunca baş çalan dedi ki 'Siz istifa edin, istifa ederken de beni destekleyen bildiri yayınlayın.' Erdoğan Bayraktar dedi ki 'Ben niye istifa edeyim? İstifa edecek birisi varsa sensin. Sen söyledin, biz imza attık.' Bir Bakan kendi Başbakanı yolsuzlukla suçladı. Bunun neresi sahte, neresi montaj? Hala 'Montaj' diyorlar. Gerçek. Hepimiz bunları biliyoruz. Kendisine dedik ki 'Madem şu ses kayıtları gerçek değil, Telekomünikasyon Başkanlığı var. Tüm görüşmeleri kayıt altına alıyor. Kim kiminle hangi saatte konuştuğunu takip eden tek merkez. Sen Başbakansın, çıkart bu konuşma kayıtlarını. Biz de diyelim ki 'Başbakana iftira atıyorlar.' Çıkartmadığı için ona diyorum başçalan. Çıkar kayıtları, herkes kim yalancı kim doğrucu görsün."
'İSTİFA ET YÜCE DİVANA GİT'
CHP Lideri Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan'ı eleştirmeye devam ettiği konuşmasına şöyle devam etti:
"Gece evde hırsızı yakaladık. 'Hadi karakola gidelim' dediğimizde, 'Hayır, sandığa gidelim' diyor. Seçimi ailesini kurtarmak için yapıyor. Asla kurtaramaz. Tüm dünya bunun hırsızlıklarını konuşuyor. Rusya, Fransa, ABD bunu konuşuyor. Şaibeli birisi Başbakanlık koltuğunda oturamaz. Bizim dönemimizde Hayri Ürgüplü Gümrük Bakanıydı. Hakkında şikayet oldu. Adı yolsuzluğa karıştı. İlk yaptığı iş istifa dilekçesi vermek oldu. İkinci yaptığı iş aklanmak için yüce divana gönderilmesini istemek oldu. Yüce divanda aklandı. Millet onu Başbakan yaptı. Şimdi sende istifa et, aynı yürekliliği göster. İstifa et, Yüce Divan'a git. Aklanma hakkımı elimden alamızsınız de. Diyemez, çünkü korkuyor. Çünkü hırsızlık yaptı. Herkes bunu biliyor."
'HIRSIZA HIRSIZ DİYECEĞİZ, HIRSIZIN BAŞKA ADI YOK'
Nazım Hikmet’in, 'Bir ağaç gibi tek ve hür bir orman gibi kardeşçe' sözlerini hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Siyasi düşüncesi ne olursa olsun hepsine saygı duyuyorum. Hangi görüş ve kimlikte olursa olsun. Tek aradığımız kul hakkı yemeyecek. Ahlak erdemdir. Müslümanlık barış, kardeşlik, sevgi ve dost demektir. Sokakta karşılaştığımız tanımadığımız adama bile selam verip kucaklamak demektir. Biz bunu savunuyoruz. Ama kimse unutmasın. Hırsıza da hırsız diyeceğiz. Ne yapalım, hırsızın başka adı yok" diyerek konuşmasını tamamladı.

MK(TM/SS) (FOTOĞRAFLI)