CHP lideri Kılıçdaroğlu, 17 Aralık soruşturmasının Deniz Feneri davasına benzediğini savunarak; "Savcıların yerleri değiştirildi, müdahale edildi, polislere müdahale edildi. Dolayısıyla hakimler ona göre ayarlandı ve bildiğimiz süreç yeniden başladı. Deniz Feneri süreci yeniden başladı" dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Amerika Birleşik Devletleri merkezli The Wall Street Journal gazetesine 17 Aralık Soruşturması ile ilgili röportaj verdi. Kılıçdaroğlu, röportajında 17 Aralık soruşturmasındaki son tahliyeleri, soruşturma sürecinde medyanın durumunu ve soruşturmanın geleceğine ilişkin sorularu yanıtladı.

CHP lideri, 8 tutuklunun serbest bırakılmasını ve Başbakan'ın oğlu Bilal Erdoğan'ın savcıya ifade vermesini değerlendirerek; "Gelinen aşama Deniz Feneri'nin ikinci bölümü oluyor. Biliyorsunuz Deniz Feneri olayında kurban paralarını yiyenler, fitre paraları yiyenler, zekat paralarını yiyenler soruşturuluyordu. Ama soruşturulan sonuçta savcılar oldular ve mahkemenin savcılar çıktılar. İkinci aşama şimdi bu olayda 17 Aralık operasyonundan, rüşvet ve yolsuzluk operasyonundan sonra gündeme geldi. Savcıların yerleri değiştirildi, müdahale edildi, polislere müdahale edildi. Dolayısıyla hakimler ona göre ayarlandı ve bildiğimiz süreç yeniden başladı. Deniz Feneri süreci yeniden başladı. Bankanın genel müdürünün serbest bırakılması ise tuzun koktuğunu gösteriyor artık. Bunu anlamak gerekiyor. Belki AKP şunu yapabilir; güvenilir bir insan olarak kendi yolsuzluğunun paydaşı olarak gördüğü ve güvenilir bir insan olarak gördüğü Halk Bankası Genel Müdürünü Merkez Bankasına başkan yapar. Böylece soygun daha nitelikli hale gelmiş olur. Hem kalite olarak, hem büyüklük olarak daha iyi bir noktaya taşınmış olur" diye konuştu.

"BAŞBAKAN BUNLARIN HAMİLİĞİNİ ÜSTLENMİŞ DURUMDA"

Kılıçdaroğlu, bakanların fezlekesinin Meclis'e gelmemesini eleştirerek, bu durumun soruşturmanın geleceği konusunda umutsuzluk yarattığını dile getirdi. Kendi fezlekesinin Meclis'e gönderildiğini hatırlatan Kılıçdaroğlu şunları söyledi; "Bakanların fezlekelerinin iade edilmesiyle zaten sürecin ne olduğunu artık hepimizin bilmesi gerekiyor. Benim fezlekem süratle gelirken bakanların yolsuzluk fezlekesi gelmiyor ve iade ediliyorsa, İzmir’deki bir yolsuzluk operasyonu dolayısıyla gelen fezleke adalet bakanıyla ilgili gelen fezleke iade ediliyorsa Türkiye’de yolsuzluk yapanların yani güçlülerin korunduğunu gösteriyor. Her hırsızlık yapan, yolsuzluk yapan yargılanmıyor. Yargılananlar daha çok küçük soygun yapanlar, hırsızlık yapanlar. Bunlar yargılanıyorlar tipik örneği Gaziantep’te oldu. Bir çocuk 17 lira çaldı diye 17 aya mahkum edildi. Ama burada trilyonlar gidiyor kimsenin sesi çıkmıyor. Tam tersine Başbakan bunların hamiliğini üstlenmiş durumda."

"BAŞBAKAN'IN RAHATSIZLIĞI YOLSUZLUĞUN BU KADAR AÇIK VE NET DUYURULMUŞ OLMASIDIR"

CHP lideri Kılıçdaroğlu, grup toplantısında ses kayıtları dinletmesinin sorulması üzerine; "Biz olayları yakından izleyeceğiz. Hukukçu arkadaşlarımız zaten izliyorlar olayları. Elimizde fezlekeler var. Fezlekeler iade edildi yeni savcılar yeni fezlekeler düzenleyecekler öyle anlaşılıyor. Neleri gözardı edip etmediklerini biz artık bilebiliriz, görebiliriz. Kamuoyuna yansıttığımız konuşma tapeleri, bantları mahkeme kararıyla alınmış olan tapeler. Dolayısıyla bunların yasadışı bir dinleme olduğunu kabul etmek mümkün değil. Başbakan’ın, Hükümetin, Adalet Bakanlığı'nın rahatsızlığı yolsuzluğun bu kadar açık ve net, yolsuzluk yapanların dillerinden, sözlerinden, cümlelerinden kamuoyuna duyurulmuş olmasıdır" ifadelerini kullandı.

"ALO FATİH DÖNEMİNİN KAPANMASI GEREKİYOR"

Kılıçdaroğlu, medyanın durumu değerlendirerek şunları kaydetti; "Medyanın daha cesur olması lazım. Korktukça üzerine gelen baskının artacağını bilmeli. Alo Fatih döneminin kapanması gerekiyor. Halktan gelen tepkilere kulak kabartmalı medya, güçlülerden, iktidardan gelen tepkilere değil. Eğer iktidardan gelen tepkilere kulak kabartırsa medya olma, yani, halkı doğru bilgilendirme hakkı artık onun olmaz. Medyası özgür olan bir toplumun kendisi özgürdür. Eğer medya özgür değilse zaten toplumda özgür değildir. Çünkü toplumun haber alma kanalları tıkanmıştır. uradan şunu görüyoruz. Düne kadar ne diyorlardı? Efendim oy vereceğiz de hangi partiye verelim muhalefet yok. Ne diyor Yalçın Akdoğan? Muhalefetin sesini kesmek için diyor Meclis TV’yi yasakladık diyor. Sizde meclisteki görüşmeleri canlı veriyorsunuz böyle şey olur mu diyor? Yani biz yasak getirdik aynı yasağa sizde uyun diyor. Dolayısıyla bizim sesimizi kesmek istiyorlardı. Medyanın cesur olması lazım, kararlı olması lazım. Verilmeyecek hesabı yoksa olayların üstüne gitmesi lazım. Ama medya patronu eğer devlet ihalelerinden besleniyorsa zaten ona medya dememizde yanlış." (BY)