ANKARA, () - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Başbakan Erdoğan'ı eleştirerek, "Sen diktatörsün diyorum, 'Ben diktatör değilim' diyor. 'Ben diktatör olsam sen meydanlarda dolaşamazsın' diyor. Ben meydanlarda cesaretle dolaşıyorum. Sen benim konuşmama tahammül edemiyor korkup kaçıyorsun. Ben ona 'Diktatör bozuntusu' dedim. Doğru. Benim dememle diktatör olmuyor tabi. Bilim adamları acaba diktatörü nasıl tanımlıyor? Bir bilim adamının tanımlaması çok daha önemli" dedi.
'Diktatörlüğün Psikolojisi' kitabından bölümler okuyan Kılıçdaroğlu, "2013 Mayıs ayında Erdoğan ABD'ye gitmişti. Muhterem eşlerine bir kitap armağan edildi "Diktatörlüğün Psikolojisi" yazan dünya çağında İranlı bir profösör. Bu kitabı aldık baktık. Önemli bir kavram geliştiriyor, diktatörlük demokrasi sarkacı diye önemli bir kavram. Nedir diyor bu sarkaç? Saf demokrasi ve diktatörlük arasındaki durumu gösteriyor. Ve şunu soruyor kendisine kitabında 'Sarkacı demokrasi ya da diktatörlük kutuplarına yakınlaştıran şey nedir?' ve şöyle bir yanıt veriyor; 'Diktatörlük tek bir kişinin, veya hizipleşmiş bir grubun topluma hükmetmesi, politik muhalifleri bastırmasıdır' diyor ve devam ediyor; 'Diktatörlüklerde bağımsız yargıdan söz edilemeyeceği gibi geçerli olan kanunlar diktatörün veya hizipleşmiş bir grubun ölçüsüz isteklerine kulak verir.' Devam ediyor; 'Eğitim basın haberleşme sistemleri üzerine eşi görülmemiş bir kontrol gibi, toplumun hareketleri de kontrol altında tutulur.'  Herhalde Türkiye için yazıldığını düşündünüz değil mi? Demokrasiyi de tanımlıyor 'Dört kritere bakacaksınız' diyor. 'Dört kriter uygun değilse diktatörlük var' diyor. Şehir meydanı testi birinci kriter, iktidarı seçim sandığında, azınlık haklarının testi, bağımsız yargı testi.  Şehir meydanı testinde şunu diyor; 'Bir yurttaş yaşadığı şehrin meydanına çıkıp tutuklanma korkusu olmadan özgürce konuşabilir mi? Konuşursa demokrasi var' diyor, konuşamazsa diktatörlük var diyor" diye konuştu.
"76 MİLYONA SESLENİYORUM: ÖZGÜRCE MEYDANLARA ÇIKIP KONUŞABİLİYOR MUSUNUZ?"
Kılıçdaroğlu, "76 milyonun vicdanına sesleniyorum: Özgürce meydanlara çıkıp konuşabiliyor musunuz? İkincisi iktidarı seçim sandığında gönderme testi. Bizde seçim var, oylarımızı kullanıyoruz. Burada bir sorunumuz yok. Ama iki temel sorun yaşıyoruz. Birincisi yüzde 10 seçim barajı. Kim getirdi bunu? Bir başka diktatör getirdi. O diktatörün yasasının arkasına sığınan bir başka diktatör hüküm sürüyor şimdi. Değiştir diyoruz, hayır diyor ben de onunla aynı fikirdeyim diyor. İkincisi her seçim sonrası ortaya çıkan şaibeler. Geliyorum azınlıkta kalanların testi. "Toplum şehir meydanı testinden geçmiş olabilir. Özgürce konuşabilir. Ayrıca iktidar seçim sandığında değişebilir. Ancak bütün bunlara rağmen toplumun çoğunluğu azınlığa kalanlara karşı oy verirse demokrasiden söz edemez. Demokrasinin üçüncü olmazsa olması azınlıkta kalanların haklarının korunmasıdır" diyor. Diyor ki "ABD'de köleliğin meşruiyetini kabul etmişlerdi. Köleliğin olduğu yerde demokrasi olmaz" ifadelerine yer verdi.
"BAĞIMSIZ YARGI TESTİ"
Kılıçdaroğlu, "Bağımsız yargı testi "Şehir meydanı testi, iktidarı sandıkta değiştirme testi, ancak bağımsız yargının varlığıyla uygulanabilir. Yoksa hiçbirinin önemi yoktur" diyor. Mokaddan herhalde bunu Türkiye için yazmadı, ama bakıyorsunuz Türkiye'yi anlatıyor. Yasama yargı ayak bağıdır demedi mi?" dedi.
"BEN ONA DİKTATÖR, DİKTATÖR BOZUNTUSU DEDİM"
Kılıçdaroğlu, "Sen diktatörsün diyorum, 'Ben diktatör değilim' diyor. 'Ben diktatör olsam sen meydanlarda dolaşamazsın' diyor. Sevgili Erdoğan ben meydanlarda cesaretle dolaşıyorum. Sen benim konuşmama tahammül edemiyor korkup kaçıyorsun. Sanıyor meydanlar kendisinin tapulu malı. Benim konuşmama dinlemeye tahammül edemiyor. Çünkü hemen müdahale edecek. Ettiği zaman da cevabını alacak. O yüzden de kaçtı gitti. "Ben ona diktatör bozuntusu dedim. Doğru. Benim dememle diktatör olmuyor tabi. Bilim adamları acaba diktatörü nasıl tanımlıyor? Bir bilim adamının tanımlaması çok daha önemli" diye konuştu.
"DİKTATÖRLER, MAHKEMELERİ GAYRİ MİLLİ İLAN EDERLER"
Kılıçdaroğlu, "Ayrıca diktatörler, mahkemeleri gayri milli ilan ederler. Ama onu öyle görüyor. Kendi istediği yönde karar verirse mahkeme millidir. Diktatörlerle yolsuzluklar arasında "diktatörlüklerde vatandaşlar yolsuzluklara karşı sesini yükseltmekten korkarlar. Çünkü bu hareketler ölümcül bir günah gibidir diyor. Derin ve haklı bir korku kol gezer diyor. Sessizlik olunca, rüşvet komisyonun iş yaşamında normal karşılanan unsurlar haline gelir diyor. Onun için rahatlıkla telefon ediyor "oğlum paraları sıfırla" diye. Onun için hakimi savcıyı gönderiyor. Bütün bunların hepsini biliyoruz. Bu kitap diktatörlerin psikolojisi kitabı çok önemli bir kitaptır. Şunu da söylüyor "Diktatörler kadını kontrol altına almayı ilk hedef olarak görür. " Yine devam ediyor " bundan sonra güzel sanatların kontrolüne odaklanıyor" "Çünkü güzel sanatlar doğaları gereği ifade özgürlüğüyle iç içe geçmiştir. Güzel sanatlar diktatörler için kontrol edilmesi gereken tehditlerdir" diyor" ifadelerine yer verdi.
"BEN BOŞUNA BİR ADAMA DİKTATÖR DEMEM"
Kılıçdaroğlu, "Diktatörlük kurmak yaşatmak için dış tehdit algısının abartılarak kullanılması başvurulan bir yöntemdir" diyor. Devam ediyor "diktatörlükler şöyle derler 'tehlikeli bir düşman kapımıza dayandı. Bize saldırmak istiyorlar (bize darbe yapmak istiyorlar) biz de elimiz kolumuz bağlı oturmayacağız" diyor. Bu düşman icad etme, dış tehditlere karşı odaklanma hali halkı iç problemlerle uğraşmamasını sağlar. Havuz medyası da bunun için kuruluyor zaten. Onun için havuz medyasının yetkilisi "alo Süleyman iki milyon gönder" cesaretini buluyor. Daha kapalı toplum yaratmak amacıyla özgürlükleri kısmayı hedefler. "Tüm diktatörler muhalefeti ezmeyi denerler" yine devam ediyor "bu amaçla içeriden düşman icat etmeyi yöntem olarak kullanırlar. Diktatörlerin en önemli özelliği, liderliğin her şeye kadir oluşudur. Ben her şeyi yaparım, ben kudretliyim. Diktatörlerin özelliği bu" diyor. Hayatın akışında diktatörün karar vermemesi gereken hiçbir şey yoktur. Diktatör açıkça hiçbir fikir sahibi olmadığı alanlarda bile her şeyin en doğrusunu kendisinin bildiğini var sayar. Kadın nasıl giyinecek, kaç çocuk yapacağım, doğumu nasıl yapacağım diktatör karar veriyor. "Diktatörün hemen her konuda sıradan halkı, en basit işler hakkında bile söz söyleme eğilimi vardır. Diktatörün gözünde uzmanlık eğitimin hepsi harcanabilir. Cahil ve yeteneksiz olsa bile sadık birey makbul olandır" diyor. Diktatörlerin yanılgıları diyor. Diyor ki "Diktatörler halkın kendilerini sevdikleri ve sonuna kadar liderliklerin arkasında duracakları illüzyonlarıyla yaşamayı tercih ederler. "Diktatörün Psikolojisi" kitabından bölümler okudum size. Erdoğan'ın yakınındaki arkadaşlara rica ediyorum, bu kitabı alın ona okuyun. Ben diktatör değilim diyor, bu kitabı oku özelliklerin tamamının sende olduğunu göreceksin. Ben boşuna bir adama diktatör demem, ben diktatöre diktatör derim. Hep beraber yeni bir süreci yaşıyoruz. Bir diktatörün yönettiği bir ülkeyi yaşıyoruz. Kamplara bölünen. Renginiz, inancınız ne olursa olsun bir olun, beraber olun. Huzurlu Türkiye'yi yeniden inşa edelim" açıklamasında bulundu.
"CEYLAN'I YÜREKTEN KUTLUYORUM"
Türkiye'de huzur ve barışın olmadığını söyleyen Kılıçdaroğlu, "Bu kötü günler arasında bize bir armağan hediye edildi. Nuri Bilge Ceylan Cannes'da Altın Palmiye aldı. Onunla gurur duyuyoruz. Onun filmlerinin her karesi bir sanat eseri gibidir. İzlerken duygulanırsınız. Fazla konuşma yoktur ama kendinizi filmin içinde hissedersiniz. O bir sinema bilgesidir. Tekrar yürekten kutluyorum bize armağan ettiği ödül için" diye konuştu.

(HT)