11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 15 Temmuz darbe komisyonuna 9 sayfalık yazılı cevap verdi. Komisyonun yönelttiği 27 soruyu tek tek cevaplayan Gül, kendi döneminde ve sonrasında yaşananlara ilişkin çarpıcı ifadeler kullandı. 15 Temmuz darbe girişiminin Türkiye’nin itibarına büyük darbe vurduğunu belirten Gül, şunları söyledi:
Tüm açıklığıyla deşifre edilen çok karmaşık örgüt yapısının, hiyerarşisinin ve işleyişinin neticesinde bir darbe teşebbüsünde bulunacak güç ve cüretkarlığa ulaşmış olması şahsım da dahil pek çok kimsenin öngörmediği bir durumdu.
Bu yapı, dindar ve muhafazakar siyaset ve sivil toplum hareketlerinden kendisini hep uzak tutmuş; bu bakımdan da erken dönemdeki gelişmeleri çok da göze batmamıştır. Siyaset öncesi ve siyaset-devlet hayatımda bu yapıyla veya lideri olan şahısla bir ilişkim yoktur. Ne şahsi ne de kayda değer bir bilgiye sahip değilim.
SEZER UYARDI
2004 MGK’da yapılan genel irtica sunumları içerisinde 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in ve dönemin Genel Kurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün bizzat bu yapı üzerine dikkat çektiklerini hatırlıyorum. 
12 Eylül 2010 Anayasa referandumunda bu yapıya bağlı bazı yayın organlarının aşırı ve saldırgan propagandaları beni rahatsız etti. Bu konuda uyarılarda bulundum. Balyoz ve Ergenekon süreçlerine bağlı olarak askerlerin yargılanması ve tutuklanmasıyla ilgili gelişmelerde beni rahatsız eden uygulamalarla ilgili dikkat çektim. Ancak o dönemde önde gelen ve bugün yurt dışında kaçak durumda bulunan bir savcının bu ikazlarım karşısında haddini aşarak Cumhurbaşkanlığı makamını hedef alan açıklama yapması üzerine HSYK tarafından görevinden alındı.
FİDAN’I BEN GÖNDERMEDİM
MİT müsteşarının 7 Şubat 2012 yılında ifade vermeye gitmesini istediğim yolundaki iddialar gerçek dışıdır. MİT müsteşarı acil notuyla bana gelerek durumu arz etti. O gün kendisine tek ben sahip çıktım. Kesinlikle savcılığa gitmemesi gerektiğini tembihledim. Ben bu grubun üyelerinin bireysel cemaat mensupları olmanın ötesinde devlet kurumları içerisinde bir dayanışma halinde bulunduklarını ve birlikte hareket ettiklerini, MİT müsteşarının sorguya çağrılması ile ilgili savcı değişikliğinin HSYK’da kilitlenmesi üzerine net olarak gördüm. 17-25 Aralık sürecinde ise bunun tamamen organize bir hareket olduğuna dair kanaatim pekişti. Darbe girişimini ikametgahımda koruma müdürümden öğrendim. Ekibim silah ve mühimmatla evimi ve ailemi koruma altına aldılar. Herhangi bir çatışmaya hazır olduklarını gördüm. Çeşitli toplantılarda Türkiye’de darbe ihtimali bulunup bulunmadığı soranlara bunun hep ihtimal dışı olduğunu söyledim.
Yaverlerin tespitinde her zaman Genelkurmayın teklif ettiği üç aday arasından birincisini onayladım.