ANKARA, () - BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, Okmeydanı'ndaki olayları değerlendirirken, "İşte şimdi Türkiye'yi bir başka meseleyle, mezhep farklılıklarını kaşıyarak yeniden tahrik etmenin mücadelesini içindeler. Hem içeride hem de dışarıda Alevi vatandaşlarımız üzerinden kendi hesaplarını görmek isteyenler yeniden harekete geçtiler" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında konuştu. Erdoğan konuşmasının başında Cannes Film Festivali'nde Kış Uykusu filmiyle Altın Palmiye ödülünü kazanan yönetmen Nuri Bilge Ceylan'ı tebrik etti. Erdoğan, Mavi Marmara gemisinde yaralanan ve 4 yıl sonra hayatını kaybeden Süleyman Uğur Söylemez'e ise rahmet diledi. Erdoğan, Söylemez'i hastanede ve evinde ziyaret ettiğini hatırlatarak, ailesinin ona çok iyi baktığını dile getirdi. Okmeydanı'nda yaşanan olayları değerlendiren Erdoğan, şöyle konuştu:
"Şiddet eylemleri sırasında maalesef 2 vatandaşımız, Uğur Kurt ve Ayhan Yılmaz hayatlarını kaybettiler. Ailelerini telefonla arayarak taziyelerimizi ilettik. Ayrıca yaralanan polis kardeşlerimizi de arayarak onlara da geçmiş olsun dileklerimizi ilettik. 28 Haziran 1914'te Saray Bosna'da yapılan bir suikast Birinci Dünya Savaşı'nın çıkmasına neden olmuştu.Yaklaşık 10 milyon insan bu savaşta hayatını kaybetti... Savaşın sonunda Osmanlı bakiyesi topraklar adeta cetvelle çizilir gibi şekillendirilirken, Osmanlı ve Selçuklu'nun mirasını taşıyan Türkiye Cumhuriyeti de sürekli baskı ve kontrol altında tutulmak istendi. Osmanlı İmparatorluğu'ndan kalan kimi acılar, sorunlar, tartışmalar, Türkiye Cumhuriyeti'ne yöneltildi. Bilhassa Kürt ve Alevi vatandaşlarımızın, onların üzerinden 2 mesele sürekli gündemde tutuldu, kaşındı. Bu iki mesele Türkiye'nin hasımları tarafından elverişli bir tahrik vasıtası olarak görülürken, ne yazıkki içeride de bu iki meseleyle ilgili alakalı çok büyük yanlışlar yapıldı. Bu ülkenin asli unsuru olan Kürt kardeşlerimize karşı bizim dönemimize kadar red, inkar, asimilasyon politikları uygulandı. Alevi kardeşlerimizin varlıkları bile inkar edildi. Ağır tahriklerle baskılar sürdürüldü. Dersim'de yüzlerve Alevi vatandaşımız katledildi, binlercesi tehcire zorlandı. CHP'nin dününde ve bugününde Dersim katliamına karşı duranı gördünüz mü? Şu anda anamuhalefetin genel müdür Dersimli değil mi? Hiç konuştuğunu gördünüz mü? Konuşamaz, çünkü o işin faili CHP. Konuşamaz, konuştuğu anda birçok şeyler ortaya çıkar. Çorum'da, Kahramanmaraş'ta, Sivas'ta, Gazi Mahallesi'nde sonu maalesef çok acı biten elim hadiseler yaşandı. Dışarıdan düşman arayarak içimizdeki meseleleri inkar yoluna asla gitmedik. Biz Türkiye'nin yüz yıldır karşı karşıya kaldığı meselelerin, tamamen farkında olduk, mevcut sorunların içerideki nedenlerinin tamamen farkında olduk. Ancak bu meselelerde dışarıdan yapılan tahrikleri, kampanyaları asla gözardı edemeyiz. Dikkat edin, Türkiye'de işler ne zaman iyiye gitmeye başladıysa ülkemizin başına dert açmaya gayret edenler oldu. İçeride ve dışarıda bir takım karanlık eller işbirliği yaptılar. Türkiye'nin enerjisini tüketmen için her türlü kirli, karanlık senaryoyu devreye aldılar."
'77 MİLYON HEP BİRLİKTE BU OYNANAN OYUNU GÖRMEMİZ GEREKİYOR'
Başbakan Erdoğan, Almanya ve Japonya'nın İkinci Dünya Savaşı'nda yenilmelerine ve çok büyük yıkıma uğramalarına rağmen bugün dünyanın sayılı ekonomileri arasında bulunduğunu söyleyerek, Türkiye'nin 1922 yılından bu yana sadece Kıbrıs'a bir barış harekatı yaptığını hatırlattı. Erdoğan, Türkiye'nin yaklaşık yüz yıldır barış içinde bir ülke olmasına rağmen kalkınma yarışına geç katılmasının nedenin ülke olarak sorulması gerektiğini belirtip şunları dile getirdi:
"Çünkü ülke olarak enerjimizi başka yerlere sarf etmek zorunda kaldık. İçerideki tartışmalarla, gerilimlerle biz enerjimizi, kaynaklarımız heba etmek zorunda kaldık. İçeride neredeyse 30 yıl oldu, terörle mücadele eden bir Türkiye var. Çok daha enteresanı, bir başörtüsü meselesini bu ülke tam 40 yıl tartışmak zorunda kaldı, bırakıldı. 40 yıl boyunca üniversite denildiğinde akla bilim değil başörtüsü yasağı getirildi. Yazık değil mi arkadaşlar? İnsanlar anadillerini konuşurlarsa, ülke bölünür diye toplumu korkuttular. Biz engelleri kaldırdık ve bu ülke bölünmedi, güçlendi. Çok açık söylüyorum, bizi millet olarak anlamsız tartışmalarla, yasaklarla, sanal gündemlerle asırlarca oyaladılar. 10 yılda bir yaptıkları darbelerle bize ağır bedeller ödettiler. Bizim 77 milyon hep birlikte bu oynanan oyunu görmemiz gerekiyor."
'EĞİLMEDİK, BÜKÜLMEDİK VE BU SALDIRILARI BERTARAF ETTİK'
Geçen yıl Mayıs ayında Türkiye'nin dünyadaki ekonomik krize rağmen yüzde 4-5 civarında büyüdüğünü anımsatan Başbakan Erdoğan, 2010 yılındaki refendum ile demokrasinin güç kazandığını, 2011 yılındaki seçimlerde ise istikrarın güç kazandığını söyledi. Çözüm sürecinin ilerlemesi ile kötü haberlerin gelmediği bir dönem olduğunu söyleyen Erdoğan, "İşler o kadar iyi gidiyor ki 2013 yılının Mayıs ayında Cumhuriyet tarihimizin en büyük başarılarına imza atıyoruz. Borsa rekor kırıyor, Merkez Bankası rezervi rekor kırıyor, IMF'ye borç sıfırlanıyor. Nükleer enerji için imzalar atılıyor. Böyle bir ayın içersindeyiz, 77 milyon umutla geleceğe yürüyor. Ama sonra bir şey oluyor; İstanbul'da Gezi Parkı'nda başlayan eylemler. Düğmeye bir yerden basılıyor, hemen ülkede legal, illegal örgütler işbirliği yaparak huzuru bozacak, istikrarı sarsacak bir noktaya bu işi ulaştırıyorlar. Birden borsa gerilemeye başlıyor, faiz yükselmeye başlıyor. Yurt dışında Türkiye aleyhine kampanyalar başlatılıyor. İçeride 'Tüketmeyin, ekonomi dursun' diye çağrılar yapılıyor. Her gün sokaklarda şiddet görüntüsü, bu görüntüler dünyaya sanki Türkiye'nin genelinde bir terör esiyor gibi servis ediliyor. Anamuhalefet partisi olayların daha da büyümesi için kışkırtma yapıyor. Tek gerekçeleri ne, 12 tane ağaç. Buradan başlayarak farklı yere taşıyorlar. Dik durduk, sağlam durduk, eğilmedik, bükülmedik ve bu saldırıları bertaraf ettik. Gezi'de istediklerini elde edemeyenler 17 Aralık, 25 Aralık darbe girişimlerine başvurdular. Orada da hedef aynıydı. Biz ona da eyvallah etmedik. Ülkeyi sağ salim seçime götürdük. Ne oldu? Millet darbe heveslilerine en güzel cevabı sandıkta verdi" dedi.
'ALİ'SİZ ALEVİLERE MİTİNG YAPMA İZNİ VERİLMİŞ'
Başbakan Erdoğan, Alevi vatandaşların tahrik edildiğini dile getirerek şunları kaydetti: "İşte şimdi Türkiye'yi bir başka meseleyle, mezhep farklılıklarını kaşıyarak yeniden tahrik etmenin mücadelesini içindeler. Hem içeride hem de dışarıda Alevi vatandaşlarımız üzerinden kendi hesaplarını görmek isteyenler yeniden harekete geçtiler. Bir süredir bunun provaları zaten yapılıyordu. Cumartesi Almanya'daydım. Bizim oradaki toplantımızın yapıldığı muhteşem salonun yakınından bir nehir geçiyor. Nehirin karşı tarafında da, oradaki Ali'siz Alevilere miting yapma izni verilmiş. Dert, bizim yaptığımız o toplantıyı adeta acaba nasıl sabote ederiz, bunun gayreti içindeler. Bütün bunlara rağmen, Alman yönetimi tedbirini iyi almıştı, gerçi aynı anda bizim toplantımızın olduğu bölgeye yakın 5 merkezde o gün bize karşı olan gruplar tarafından toplantılar yapıldı. Alınan güvenlik önlemleri başarılı olduğu için hiç birisi başarılı olamadı. Ve bizler de orada gerçekten Almanya'daki kardeşlerimizle muhteşem bir buluşmayı gerçekleştirdik. Fakat Türkiye'de Alevi vatandaşlarımızın kapılarına işaretler konuyor. CHP'li bazı milletvekilleri utanmadan her türlü iftirayı kullanarak Alevi vatandaşları tahrik ediyor. Reyhanlı saldırısında, Hatay'da, Malatya'da, Adıyaman'da bunu denediler. Kendi vekilleri bizzat bu işin aktörü oldu. Hepsinde başarısız oldular. En son Okmeydanı'nda bunu denediler, başarısız oldular. Merhumun kız kardeşinin sesini duydunuz değil mi? 'Eğer siz o eylemleri yapmamış olsanız benin kardeşim ölmeyecekti.' Vaka bu. Ortada herhangi bir sıkıntı yok. Okmeydanı'nda olayların başını çeken eli kanlı terör örgütünün dışarıdan desteklenmediğini söyleyecek olan var mı? Bunların nerelerden beslendiğini hepimiz biliyoruz. Biliyorsunuz DHKPC terör örgütünün kampları Yunanistan'da. En sonunda Yunanistan yönetimi bunlara bir darbe indirdi ve belli bir yere kadar bu işi durdurdular. Fakat dert başka. Dert, güçlenen Türkiye'yi acaba nasıl böleriz, zayıflatırız. Çünkü güçlü bir Türkiye'ye asla kabullenemiyorlar. Fakat isteseler de Türkiye artık güçlenme noktasında damarı yakalamıştır."
'HIZIR PAŞA'LAR ASIRLAR ÖNCESİNDE KALMIŞTIR'
CHP'yi eleştiren Erdoğan şöyle konuştu:
"CHP genel müdürüne defalarca çağrı yaptım, bu örgütle aranıza mesafe koyun dedim. Bu örgütü koruyup kollamaktan vazgeçin diye defalarca uyarı yaptım. Özellikle de o malum Tunceli milletvekili başta olmak üzere, CHP milletvekilleri adeta CHP'nin değil o örgütün vekilleri gibi davranmakta hiç tereddüt etmediler. CHP'li vekilleri Eset'e götüren rehberin Reyhanlı saldırısına karıştığını belgeleriyle ortaya koyduk. Hatay'da bazı CHP'lilerin, bazı vekil yakınlarının saldırıya karıştığını ortaya koyduk. CHP içinden bir tane yürekli vekil çıkıpta "Ne oluyor?' diye sormadı. Faili oldukları Dersim olaylarıyla, aradan yaklaşık 80 yıl geçmesine rağmen yüzleşme cesaretini gösteremediler. Bugüne kadar Alevi vatandaşlarımız için duygularını istismar etmek dışında hiçbir şey ortaya koyamadılar. CHP sadece tahrik ederek. Sadece duyguları istismar eder. Biz ise bu konuda 12 yıl içinde defalarca adım attık, daha fazlasını da yapacağız."
'BİZİM HİÇBİR MESELEMİZ ÇÖZÜMSÜZ DEĞİL'
Alevi vatandaşların sorunlarının istismar aracı olarak kullanılmasına rıza göstermeyeceklerini dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:
"Biz Alevi kardeşlerimizin sorunlarını da ne içeride ne dışarıda istismar ve tahrik aracı olarak kullanılmasına asla rıza göstermeyiz. Yüzyıl boyunca zaman zaman yapıldığı gibi, Alevi vatandaşlarımız üzerinden provakasyon yapılmasına, Türkiye'ye zarar verilmesine asla rıza gösteremeyiz. Hızır Paşa'lar asırlar öncesinde kalmıştır. 'Açılın kapılar Şah'a gidelim' diye umutsuzca başka yerlerden medet arama dönemleri de asırlar öncesinde kalmıştır. Hep söyledik, yine söylüyoruz; Türkiye'de kimin ne derdi varsa o bizim derdimizdir. Aradan eli kanlı örgütler çekildiğinde her mesele çözülecektir. Alevi vatandaşlarımızın da bu yaşananlardan rahatsız olduklarını biliyorum. Onları istismar ederek Türkiye üzerine karanlık senaryolar yazanlara lürfen dikkat etsinler. Polisle çatışarak, cam çerçeve kırarak, masum insanların ölümüne zemin hazırlayarak hiçbir meselenin çözülmeyeceğini, bu noktada bilmeleri lazım. Halktan silah isteyen bir zihniyet Alevi vatandaşların iyiliğini düşünüyor olabilir mi? Silahla kim ne elde edebilir?Bizim hiçbir meselemiz çözümsüz değil. Çıkmış Barolar Birliği'nde konuşma yapıyor. 'Başbakan kırılan cam çerçevenin derdinde' diyor. Başbakan sadece kırılan cam çerçeveyi konuşmuyor. Ama bu vesileyle oralarda ölen insanları da bu başbakan konuşuyor. Bilesin ki o cam çerçeveler bir bütünün parçasıdır. Biz bunu böyle kullanıyoruz. Fakat belki de dünyada yalanı bu adam kadar mahir kullanan ikinci bir kişiyi bulamazsınız. Ya bunun eğitimini özel olarak aldı, ya da genlerinde var. Bizim derdimiz var, biz 77 milyonun huzuru için çalışıyor. Ama bu ve benzeri kişilerin böyle bir derdi yok. Aracıları aradan çektiğimizde yüzyüze görüştüğümüzde inanın aramızda hiçbir fark olmadığını tekrar göreceğiz. Aşık Veysel'de bunu söylüyor; Yezit nedir, ne kızılbaş - Değil miyiz hep bir kardaş - Bizi yakar bizim ataş - Söndürmektir tek çaresi. Olay bu. Ateşi birlikte söndüreceğiz. Bu aziz millet hiçbir zaman Alevi-Sunni çatışmasına prim vermedi. Yaşanan onca tahrike rağmen bu millet oyuna gelmedi."
'BU ANNELERİN YAVRULARINI DA ALIP GELİN BAKALIM'
Kürsüden BDP ve HDP'ye çağrı yapan Erdoğan, Diyarbakır'da çocukları dağa kaçırıldığı iddiasıyla eylem yapan aileleri gündeme getirdi. BDP ve HDP'ye seslenen Erdoğan şu ifadeleri kullandı:
"Diyarbakır Belediyesi önünde dağa kaçırılan çocukları için eylem yapan anneleri babaları yürekten selamlıyorum. Evet, 15 yaşında çocukları dağa kaçırılan annelerin feryadını tüm dünya medyasının görmesini özellikle arzu ediyorum. Neredesin dünya medyası? Galatasaray Meydanı'nda gelip oturanları yazardınız, bunları niye yazmıyorsunuz? Ey HDP, ey BDP siz neredesiniz ? Hani zaman zaman gidiyorsunuz, anlaşıyorsunuz alıyorsunuz geliyorsunuz ya. Bu annelerin yavrularını da alıp gelin bakalım. Bunlarında adreslerini gayet iyi biliyorsunuz. Alıp geleceksiniz. Alıp gelmediğiniz takdirde bizimde B planımız, C planımız devreye girer. Bunu da çok açık söylüyorum. Biz de anneleri çocuklarıyla buluşturmak için, bu mücadeleyi kararlılıkla sürdüreceğiz."
'HADDİNİ BİL'
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Alman Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Cem Özdemir'in sözlerine yanıt vererek şunları kaydetti:
"Burada tabi bir şeyi söylemek isterim. Sözde bir Türk. Oradaki bir siyasi partinin eş başkanı. Kullandığı ifadeler çok çirkin. Sen nasıl demokratsın. Seni Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakan'ının oraya gelmesi bu kadar rahatsız mı eder? Kusura bakma, senin Merkel'e ne kadar saygı duyacağını biz biliriz. Ama biz saygıyı yerinde en güzel şekliyle ifade etmesini de biliriz. Ama önce sen kökenin itibariyle mensubu olduğun ülkenin başbakanına bu şekilde konuşma hakkına sahip değilsin. Nerede milletvekili olursan ol, önce haddini bileceksin. Sadece eşbaşkanlığını yaptığın bir başka bayan vardı. O da zaman zaman bir çok şeyler yapar, konuşurdu. Ama biz hiçbir zaman Türkiye'nin kapılarını onlara kapamadık. Ama sen yaptığın açıklamalarla Türkiye'nin Başbakanının oraya gitmesinin doğru olmayacağını söyleyecek kadar ileri gittin. Bunlara senin gücün yetmez, önce haddini bil. Bu zat, 'Türkiye'deki Cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili kampanya burada yapılamaz' diyor. Kimsin sen ya, ne demek? Bir buçuk milyon insan orada oy kullacak, onlarda bu kampanyayı takip edecekler. Sen buna engel koyamazsın. Mesele farklı ama alışacaklar."
'ASLINDA BU KADINLAR BAŞI AÇIK. İKİSİNİN DE BAŞLARINI ÖRTÜYOR'
Bazı medya kuruluşlarını eleştiren Erdoğan, "Uluslararası basın kuruluşlarının bazı Türk muhabirlerinin de gazetecilik namusunu, meslek şerefini bir kenara bırakıp, bu kampanyalara dahil olduklarını da biliyoruz. En son Soma'da, uluslararası bir medya kuruluşunun muhabiri olan Türk gazetecinin, bakın bunun altını çiziyorum, 2 kadını figüran olarak kullandığını, yalan haber yaparak bütün dünyaya servis ettiğini gördük. Aslında bu kadınlar başı açık. İkisinin de başlarını örtüyor, üstü şişhane altı kaval. Sırıtıyor, ya olduğun gibi görün ya göründüğü gibi ol. Bununla güya, bizim insanımızı dünyada farklı gösterecek, böyle bir gayretin içersine giriyor. Ama devran değişti, o bu tür dezenformasyon yapmak suretiyle aleyhe bir kampanya yapacağını zannederken tabi suçüstü yakalanıyor. Gezi olayları esnasında, 17 ve 25 Aralık darbe girişimleri esnasında bu ve benzer muhabirlerin davalarına hizmet için mesleki onurlarını nasıl çiğnediklerini gördük" diye konuştu.

(BY/SS) (FOTOĞRAFLI)