ANKARA, () - DANIŞTAY Başkanı Zerrin Güngör, yargı bağımsızlığının öneminin altını çizerek; 'Yargıda görülmekte olan bir dava hakkında, yargının içinde yada dışında herhangi bir kurum yada kuruluşun anayasa dışına çıkarak, görev alanına müdahale anlamına gelebilecek yönlendirici mahiyette görüş beyan etmesi, karar, bildiri, duyuru yargılaması, hukuka ve adalete, yargıya olan güveni sarsıcı niteliktedir'' dedi.

Danıştay Başkanı Zerrin Güngör, Danıştay'ın kuruluşunun 146'ncı yıldönümünde düzenlenen törende konuştu.

Törene Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve Genelkurmay Başkanı Necdet Özel, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu ile çok sayıda davetli katıldı.

Göngör, hukuk devleti ilkesinin hayata geçirilmesinin, idarenin her türlü eylem ve işleminin yargı denetimine tabi olmasına bağlı olduğunu söyleyerek sözlerine şöyle devam etti; "İdarenin eylem ve işlemleri karşısında kişilerin temel haklarını korumak idari yargının temel görevidir. İdari yargı tarihi birikimiyle idari işlem ve eylemlerin muhattaplarının menfaat ve haklarının korunmasında anayasal teminata ve öneme sahip, etkili ve erişilebilir bir başvuru yoludur. Bu nedenle idari yargı kararları üzerindeki hukuki değerlendirmeler, bu etkinliği ve erişilebilirliği gözetir nitelikte olmalıdır. Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı her şeyden önce kamu düzeni için gerekli ve zorunludur. Adaletin her türlü etkiden, yönetme ve yönlendirmeden uzak bir şekilde kendi kurum ve kuralları çerçevesinde gerçekleşebilmesi için yargının bağımsız ve tarafsız olması zorunluluktur. Bir devlette bağımsız ve tarafsız yargının varlığı, insanların anayasal haklarının korunmasının ve toplumda sosyal istikrarın sağlanmasının teminatıdır."

" YARGI VE YARGIÇLAR İDARENİN FAALİYETİNE SÜREKLİ ENGEL ÇIKARAN BİR GÜÇ GİBİ DEĞERLENDİRİLMEMELİDİR"

Danıştay Başkanı Güngör, yargıya olan güvenin tesisi ve sürekliliğinin en başta yargı mensuplarının davranışlarına, duruşlarına ve makul sürede verdikleri adil kararlara bağlı olduğunu söyledi. Yargının baskı altında kalmaması gerektiğini dile getiren Güngör; "Yargının somut bir olay hakkında, yasalar ve hukuk çerçevesinde karar verme sürecinde, herhangi bir görüşün etkisi ve baskısı altında kalmaması, hukuka ve vicdani kanaate göre karar verebilmesini etkileyebilecek unsurlardan, hukuka güveni sarsacak tutum ve davranışlardan korunması gerekmektedir. Öte yandan, yargıda görülmekte olan bir dava hakkında, yargının içinde yada dışında herhangi bir kurum yada kuruluşun anayasa dışına çıkarak, görev alanına müdahale anlamına gelebilecek yönlendirici mahiyette görüş beyan etmesi, karar, bildiri, duyuru yargılaması, hukuka ve adalete, yargıya olan güveni sarsıcı niteliktedir. Devletimiz, demokratik rejimin egemen olduğu bir hukuk devletidir. Yargı ise temel hak ve özgürlüklerin güvencesidir. Mahkemeler, herkesin ve kesimin hakkını, hukukunu korumak, idarenin hukuk içinde kalmasını sağlamak için başvurulacak hak kapısı olarak bilinmelidir. Yargıçların ve yargı kurumlarının, verdikleri nihai kararların pozitif hukuk gereğince Anayasa ve yasalar çerçevesinde tüm kişi ve kurumları bağladığını, o karara katılmasalar bile müdahale edemediklerini ve uymak zorunda olduklarını gözeterek, yargı yetkisini daha özenle kullanmaları gerekmektedir. Diğer taraftan, yargı kararlarına ve yargıçlara eleştiri getirilirken, yargı ve yargıçlar idarenin yandaşı yada idarenin faaliyetine sürekli engel çıkaran bir güç gibi değerlendirilmemelidir. Yargı sürecinin sağlıklı bir şekilde işleyebilmesi için, bir taraftan yasama ve yürütme yasal yetkilerini kuvvetler ayrılığı ilkesine uygun kullanmalı, diğer taraftan yargıçlar da uygunsuz müdahalelerden kendilerini olabildiğince korumalı, bununla da yetinmeyip iç dünyalarındaki duygu ve düşüncelerin etkisinden uzak kalarak karar verebilmeyi başarmalıdırlar" dedi.

KARARI AŞARAK YARGIYI ELEŞTİRMEYE DÖNÜŞMEKTEDİR"

Yargının değil yargı kararlarının bilimsel bir eleştirisine ihtiyaç duyduklarını belirten Güngör; "Yargı mensupları olarak kararlarımızı eleştirilemez görmüyoruz. Bilimsel eleştirisine açığız. Ancak yargı kararının eleştirisi ile yargı organının eleştirisi aynı anlam ve sonuca içermemektedir. Kimi zaman bu eleştiriler kararı aşarak yargıyı eleştirmeye dönüşmektedir. İşarat etmek gerekir ki yargının saygınlığının zedelenmesi, bir ülke bakımından yıkıcı etkilere yol açar" diye konuştu.

"DANIŞTAY'IN KURUMSAL YAPISINDAN YARARLANMAYI TERCİH ETMEMENİN ANLAŞILABİLİR BİR İZAHI BULUNMAMAKTADIR"

Zerrin Güngör, Danıştay'ın yargısal görevlerinin yanı sıra idari görevlerinin de bulunduğunu altını çizerek şunları söyledi; "Danıştay'ın idari eylemi eylem ve işlemlere karşı uyuşmazlıkları karara bağlayan yüksek idare mahkemesi olarak yargısal görevleri yanında, idari görevleri de bulunmaktadır. Danıştay'ın kanun ve tüzük tasarılarını incelemek, idari uyuşmazlıkları çözmek gibi idari görevleri vardır. Danıştay'ın Başbakanlık ve Bakanlar Kurulu'nca gönderilen kanun tasarı hakkında düşüncesini bildirme görevi bulunmaktadır. Kanun tasarılarının gönderilmesi konusunda bir zorunluluk bulunmamakla birlikte, Danıştay bu görevi yerine getirecek birikime sahiptir. Danıştay'ın bir diğer idari görevi de, Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık tarafından gönderilen işler hakkında verilen istişari düşüncedir. İstişari düşüncenin alınıp alınmaması, alındıktan sonra uygulanıp uygulanmaması tamamen idarenin takdirindedir...Bu yöntemde Danıştay hüküm veren değil, hukuk deneyimini aktarmak suretiyle düşünce bildiren konumdadır. İdareye, idari ihtiyaçlara, idarenin bakış açışına yabancı olmayan, idari uyuşmazlık türleri ve yoğunlukları konusunda 146 yıllık birikime sahip olan Danıştay'ın kurumsal yapısından yararlanmayı tercih etmemenin anlaşılabilir bir izahı bulunmamaktadır."

Güngör'ün konuşmasının ardından kürsüye TBB Başkanı Metin Feyzioğlu geldi. Feyzioğlu'nun konuşması sırasında Başbakan Erdoğan tepki gösterip salona terk etti.

 () (BY) (FOTOĞRAFLI)