TBMM Çözüm Sürecini Değerlendirme Komisyonu raporunda, devletin, terörist olarak adlandırılan güçleri sürecin içine çekmesinin ve meşrulaştırmasının, çatışmayı şiddetten uzaklaştırmak gibi dönüştürücü ve olumlu bir rol oynayacağı ifade edilerek, "Bu türden örgütlerin liderlerini muhatap almak, bu liderlerin yapıcı bir rol üstlenmeleri konusunda etkili olacaktır" denildi.
Komisyonun 450 sayfalık raporunda, önemli tespitlerde bulunuldu;  barışın nasıl yapılacağı, detaylarına inilerek anlatıldı. 
 
  "Barışın görüşülmesi ve barış yapma, çatışma çözümlemesinin ilk  evresini oluşturur" denilen raporda, barışın yapılabilmesi için belli unsurların  gerçekleşmesi veya dikkate alınması gerektiği vurgulandı. 
 
   Barışın sağlanması için gerekli olan etkenlerin başında; taraflar  arasında etkin bir iletişim,görüş alışverişi ve görüşme mekanizmasının kurulması  olduğu kaydedilen raporda, görüşmelere başlanmasının, barış yapmanın ilk adımı  olarak da görülebileceği bildirildi. 
 
  Raporda, tarafların masaya oturmasının, aşılması gereken en önemli  engel olmakla birlikte sorunun çözüleceği anlamına gelmeyeceğinin altı çizilerek,  "Tarih; büyük umutlarla başlatılan ancak hüsranla sonuçlanan ve yeniden  canlandırıldığı halde herhangi bir çözüm üretemeyen ve tam aksine sorunu daha da  aşılmaz ve tarafları daha da katı bir tutum takınmaya sevk eden birçok başarısız  çatışma çözümlemesi örneğiyle doludur. Dolayısıyla masaya oturduktan sonra dikkat  edilmesi gereken en hassas nokta masayı devirmemektir" denildi. 
 
  Çatışma çözümü tanımının en önemli unsurlarından birinin de  taraflardan liderlik rolü üstlenen kişilerin yüklendiği sorumluk olduğu  vurgulanan raporda, "Bir barış anlaşmasının tarafların liderlerinin samimi  çabaları olmaksızın meşrulaşması ve engellerle karşılaşıldığı zaman hayatta  kalması mümkün değildir. Sonuç olarak çatışmanın başarıya dönüştürülmesi ve  çözüme kavuşturulması birçok açıdan liderlerin tutumuna ve oynayacakları role  bağlıdır. Bu da önde gelen liderlerin sürece aktif olarak dahil edilmesini  gerektirir" görüşüne yer verildi. 
 
ANLAŞMA DIŞINDA TUTULANLAR
 
   Raporda, çatışmayı başlatan kişilerin hala hayatta olması ve lider  konumda bulunmasının sorumlu tarafların belirlenmesini kolaylaştıracağı ifade  edilerek, şöyle denildi: 
 
  "Söz konusu taraflardan bir tanesi devlet olunca, zaman içerisinde  lider sirkülasyonuna rağmen devletin kurumsal devamlılığı gereği liderlik  pozisyonunda bir devamlılıktan bahsetmek mümkün iken; aynı meşruluk, sorumluluk  ve devamlılık taraflardan diğeri devlet olmayan etnik, ideolojik veya dinsel  hareket ve örgüt olunca söz konusu olmayabilir. Taraflardan birinin bir diğerini  meşru olarak görmediği ve dolayısıyla muhatap almadığı ve herhangi bir şekilde  bir anlaşmaya yanaşmadığı hallerde durum biraz karmaşık bir hal alır. Günümüzdeki  çatışmaların büyük bir kısmı devlet ile devlet olmayan silahlı güçler arasında  yaşanmaktadır. Bu da adına ne konursa konsun devlet otoritesinin bu türden  gruplarla görüşme yapılıp yapılmayacağı sorusu etrafında yoğun tartışmaların  yaşanmasına neden olmaktadır. Çatışma çözümlemesi literatürü, barışın sağlanması  adına bu türden gruplarla masaya oturmanın gerekliliğine vurgu yapmaktadır.
 
LİDER KADROSU GÖZÖNÜNE ALINMALI 
 
  Bunun dışında bu türden grupların varılan herhangi bir anlaşmanın  dışında tutulması bu grupların anlaşmanın bozulması için her türlü şiddet  eylemine başvuracağı göz önündebulundurulmalıdır. Ayrıca konu üzerinde yapılan  en güncel araştırmalar, devlet otoritesi tarafından terörist olarak adlandırılan  güçleri sürecin içine çekmenin ve meşrulaştırmanın, çatışmayı şiddetten  uzaklaştırmak gibi dönüştürücü ve olumlu bir rol oynadığı tespit edilmiştir. Bu  türden örgütlerin liderlerini muhatap almanın ve negatif yaptırımlar yerine  pozitif yaptırımlar kullanmanın bu liderlerin yapıcı bir rol üstlenmeleri  konusunda etkili olduğu gözlenmiştir. Bu bakımdan devlet olmayan gruplarla temasa  geçilmeden önce bu grupların yapısı, emir komuta zinciri, lider kadrosunun örgüt  üyeleri üzerindeki etkisi göz önünde bulundurularak hareket edilmelidir." 
 
SAVAŞ GANİMETÇİLERİNE DİKKAT 
 
   Çatışmanın çözümlenebilmesine yönelik olumlu adımların atılmasını  etkileyecek veya engelleyecek faktörlerden birinin de çatışmaya doğrudan taraf  olmamakla birlikte dolaylı veya dolaysız taraflara destek veren ve tarafların  yaklaşım ve tutumlarını etkileyen aktörlerin alacağı tutum olduğu belirtildi. 
 
  Bu aktörlerin çatışmanın sonlandırılmasında pozitif rol  oynayabilecekleri gibi negatif rol de oynayabileceği ifade edilen raporda,  "Çatışmanın devamı veya sonlandırılmasından çıkarları etkilenen silah tüccarları,  çok uluslu şirketler, etnik diaspora ve rakip devletler gibi yerel, bölgesel ve  uluslararası güçlerin tutum ve yaklaşımları dikkate alınmaksızın girişilen bir  çözüm sürecinde birçok sorunla karşılaşılmasına şaşırmamak gerekir. Bu aktörlerin  çıkar ve beklentileri doğrultusunda şekillenen çatışma algıları çatışmaya taraf  olanlardan çok büyük farklılıklar gösterecek, bu da onları çatışmaya açıktan veya  örtülü destek vermeye teşvik edecektir" vurgusu yapıldı. 
 
  Raporda, barışın otorite, menfaat ve güçlerini zayıflatacağını düşünen  ve elde edilen barışı dünya görüşleri ile ters düştüğü için barışı kendi değer ve  kutsallarına karşı bir ihanet olarakgören, literatürde "savaş ganimetçisi" veya  çıkar kesimleri olarak adlandırılan liderler veya kesimler barışı sabote etmek  için her türlü imkanı kullanabileceği bildirildi. 
 
BÖLGESEL GÜÇLER
 
   Komşu ülkelerin veya bölgesel güçlerin desteklemediği bir barışın  devamlılığından bahsetmenin güç olacağı ifade edilen raporda, "Çatışan  taraflardan birinin yanaşmaya istekli olmadığı halde dışarıdan baskılar sonucu  varılan anlaşmaların kısa süreli olduğu gözlenmiştir. Barışın bu türden aktörler  tarafından zedelenebileceği ihtimaline karşın alınacak en önemliönlem,  potansiyel ganimetçilerin kim olduğunu tespit etmek ve bunları etkisizleştirmek  için çeşitli stratejilerin geliştirilmesi ve koordineli hareket edilmesi  önerilmektedir" denildi. 
 
BARIŞ YAPILDIKTAN SONRA İNŞAASI DA...
 
  Raporda, tüm şiddet eylemlerinin karşılıklı sonlandırılmasının, en az  diğer ögeler kadar önemarz ettiği kaydedildi. 
 
  Çatışmaların resmi olarak sonlandırılmasının, çatışmaların pratikte  sonlanacağı anlamına gelmeyeceği için çatışma sonrası dönemde yer yer  çatışmaların yaşanmasının gayet doğal olduğu vurgulanan raporda, "Dolayısıyla  şiddetin tamamen bir araç olarak sonlandırılıp sonlandırılmadığına karar  verirken, çatışma öncesi ve çatışma sonrası dönem diye keskin bir ayrışmaya  gitmektense çatışmaya son verme çabasındakileri, çatışma ve barış hali arasında  gidip geldikleri bir düzlemde düşünmek daha gerçekçi ve anlamlı bir yaklaşım  olacaktır" ifadesine yer verildi. 
 
   Barış yapmanın, kalıcı barışın tesisi için aşılması gereken evrelerden  sadece bir tanesi olduğu ifade edilen raporda, çatışmanın normallikten çıkarılıp  dönüştürüldüğü ve yeni bir normalliğin yaratılmasının hedeflendiği "barışın  inşasının" hedeflenmesi gerektiği kaydedildi. Raporda, "Çatışma sonrası dönemde  savaştan barışa geçişin başarısında; demokratikleşme, merkeziyetçi bir idari yapı  anlayışından yerel yönetimlerin güçlendirilmesinin esas alındığı bir yönetim  anlayışına geçiş ve ekonomik liberalizasyon gibi diğer süreçlerde kaydedilecek  gelişmeler belirleyici rol oynayacaktır" denildi.