ANKARA, () - MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Başbakan Erdoğan'ın Kadıköy İmam Hatip Lisesi'nin iftarında yaptığı konuşmasını eleştirdi. Başbakan Erdoğan'ın 'İmam hatip okulları isyandır' sözlerinin tehlikeli bir ifade olduğunu belirten Bahçeli, "El Tayyip' Ordusu kurulmak mı istenmektedir acaba ? İmam hatip liseleri Recep Tayyip Erdoğan'ın arka bahçesi ve gelecekte kuracağı 'El Tayyip' ordusunun elemanları değildir" dedi.

Bahçeli, "Türkiye, şu mübarek günlerde, hiçbir vicdan sahibinin inkâr ve ihmal edemeyeceği kadar sıkıntılı ve sıcak gelişmelere sahne olmaktadır. Bizi var eden ve geleceğe taşıyan tüm milli ve manevi değerler sigaya çekilmektedir. Türkiye her cephede kaybetmekte, her alanda gerilemektedir. Bu tespit ve yorumumuz kötümser ve karamsar bir bakışın eseri olmayıp, gerçeğin ta kendisidir. Yaşadığımız bozgun hali devamlı surette yayılmakta ve yoğunlaşmaktadır. Duyarlı, hassas ve samimi hiçbir vatandaşımızın ilgisiz kalamayacağı, hafife alamayacağı, normal göremeyeceği bugünkü ülke tablosu hakikaten de içler acısıdır. Seri şekilde biriken iç ve dış sorunların hazırlayıcısı hiç kuşkunuz olmasın ki Başbakan ve hükümetidir" dedi.

"YAPMADIĞI KÖTÜLÜK KALMAYAN ERDOĞAN ŞİMDİ CUMHURA BAŞ OLMAK İÇİN YOLA ÇIKMIŞTIR"

Bahçeli, "10 Ağustos 2014 tarihinde yapılacak Cumhurbaşkanı Seçimi'ne çok az bir süre kala, Başbakan'ı şişirmeye, öne çıkarmaya, şimdiden kazandığını ilan etmeye görevli ve meraklı kukla anketçiler süreci manipüle etmek için her tezviratı tedavüle sokmuşlardır. Menfaatperestlerden oluşan yandaş lobi ile Başbakan'ın topluca içine düştükleri derin çukurda birbirlerine mahkûm hale geldikleri görülmektedir. Geleceklerini ve varlıklarını Başbakan Erdoğan'da gören yerli ve yabancı asalakların, Cumhurbaşkanı Seçimi'ni sabote etmek ve algıları saptırmak için çok çirkin şekilde kurgulanan kara propagandaya bel bağladıkları anlaşılmaktadır. Tarafları gün gibi ortada duran bu organize suç ve ihanet kadrosunun yolsuzlukları kapatma, çözülmeyi hazmettirme, bölünmeyi kabullendirme konusunda cansiperane şekilde Başbakan'ın emrinde olduğu bellidir. Siyaseti zenginleşme fırsatı gören ilkesiz ve karanlık zihniyetlerin, ahlaktan uzak ve milli değerlerden yoksun yönetim anlayışını hâkim kılmak için, vahşi nitelikli tahrip ve tertip kampanyasını yıllardır yürüttükleri de hepimizin bildiği konudur. Başbakan Erdoğan'ın 'bu bir veda değil, açılıştır' diyerek merkezinde bulunduğu, planlı bir gerilim ve baskı politikasıyla artık her şeyin çivisi çıkmış, bütün ölçü ve ayarlar kaçmıştır.Bu aşamada, kendisinin Cumhurbaşkanı adayı olmasıyla; ülkemizi partisini ve demokrasimizi sıkıntılı bir sürece ittiğinin farkına varma zamanı gelmiştir. Erdoğan'ın çürümekte olan siyasi ömrünü biraz daha uzatabilmek için her türlü ayak oyununu göze alabilecek ahlaki zafiyete tenezzül edeceği bütün çıplaklığı ile görülmektedir. İçte, inançları istismar ile mazlum ve mağdur rolü; dışta teslimiyet üzerine kurgulanan sanal AKP siyaseti sona yaklaşmakta, geciken akıbetine doğru yuvarlanmaktadır. Başbakan bu makus ve kaçınılmaz sonu gördüğünden Çankaya'ya kaçmak, kısa süreliğine kendisini emniyete almak için gözünü karartmış, kararını vermiştir. Ve sonunda yıllardan beri ters köşede yatan, milli değerlerin tersine çalışan Recep Tayyip Erdoğan 1 Temmuz günü Cumhurbaşkanı adaylığını açıklamıştır. Alnında 17-25 Aralığın çıkmayacak lekesi duran, kalbinde kin ve nefretin derinlere kazınmış izi bulunan, Cumhuriyet'in kurum ve kurallarına yapmadığı kötülük kalmayan Erdoğan şimdi cumhura baş olmak için yola çıkmıştır. Bu durum hakikaten de başlıbaşına büyük bir handikap ve hüsrandır" diye konuştu.

"BAŞBAKAN ERDOĞAN ADAY OLAMAYACAK KADAR KANUNSUZLUKLARA BATMIŞ"

Bahçeli, "Başbakan Erdoğan'ın sırtında 17-25 Aralığın kaldırılamayacak yükü vardır. Başbakan Erdoğan'ın geçmişine haram, hıyanet ve hezimet hâkimdir. İktidar yıllarında işlemiş olduğu onca Anayasa suçu, vatan ve millet muhalifliğiyle kabarmış işbirlikçi bir sicili bulunmaktadır. Bu itibarla Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olması şöyle dursun; adaylığı bile gayri meşru, gayri hukuki ve gayri ahlakidir. Yüksek Seçim Kurulu tarihi bir sorumlulukla karşı karşıya derken, kast ettiğimiz işte budur. Nasıl ki milletvekilliği genel seçimine katılacak adaylar ince elenip sık dokunuyorsa aynısı Cumhurbaşkanı adayı olan kişi ya da kişiler için de gerçekleştirilmelidir. Adı her türlü yasa dışı iş ve ilişkilere karışmış, yolsuzluklarla anılmış, terörle arasına çizgi çekememiş birisinin; taşıdığı veya talip olduğu görevi ve arkasındaki desteği ne olursa olsun meşruiyet ve inandırıcılığı sorgulanacaktır. Başbakan Erdoğan Cumhurbaşkanlığına adaylık vizesi alamayacak kadar şaibeli ve şüphelidir. Başbakan Erdoğan aday olamayacak kadar kanunsuzluklara batmış, rüşvet ve yolsuzluğa gömülmüştür" dedi.

"UZUN ADAMIN MASKESİ YSK'DA DÜŞÜRÜLMELİDİR"

Bahçeli, "Başbakan'ın adaylığı YSK'dan dönmeli, detone olan bu şarkı YSK'da sonlanmalı, uzun adamın maskesi YSK'da düşürülmelidir. Aksi takdirde Türkiye dünyaya rezil olacak, rüşvet ve soygun düzeni teyit ve teşvik edilip dürüstlük ve ahlak hepten mahkûm edilecektir. Buna da hiç kimsenin hakkı yoktur" diye konuştu.

DEMİRTAŞ'IN CUMHURBAŞKANLIĞI ADAYLIĞI

Bahçeli, "Adaylığı sorunlu olan sadece Başbakan değildir. HDP Eşbaşkanı olan zatın bölücü terör örgütü PKK'yla bağ ve bağlantısı gün gibi meydandadır. Türkiye'ye düşmanlık besleyen, Cumhuriyet'e diş bileyen, milletin varlığına ve birliğine saldıran bu PKK'lının Cumhurbaşkanı adaylığı yasalara aykırı olmakla kalmayıp, milli ruha hakarettir. Ümit ederim ki, YSK bunu da değerlendirmeye alacak, terörün kuyruğu olmuş, bölücülüğün dümeninden tutmuş bu Eşbaşkan hakkında detaylı ve ayrıntılı incelemeyi yapacaktır. Türkiye Cumhuriyeti'nin zirve makamına aday olacak her şahıs asgari müştereklerde buluşmalı; vasıflarının yanında temiz ve düzgün bir kafa yapısına da sahip olmalıdır. Buna örnek isteniyorsa büyük bir uzlaşmayla Cumhurbaşkanı adayı olarak sivrilen Sayın Prof.Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu'na bakılması yeterlidir. Buradan Sayın İhsanoğlu'na açık destek veren, vermeyi düşünen siyasi partilerimize ve tüm vatandaşlarımıza şükranlarımı sunuyorum. Milli mücadelenin ürünü, şehidin şühedanın göz nuru, zaferlerin meyvesi Çankaya'ya ancak hak eden, ancak layık olan çıkabilecektir. Yaşanmış Türk asırları, bin yıldır fedakârlıkla suladığımız, emek emek büyüttüğümüz, gözümüzden bile sakındığımız kardeşlik çınarı hepimize tarihi bir sorumluluk, tarihi bir görev yüklemektedir. Biliyor ve üzerinde ittifak ediyoruz ki, milletin adına tahammül edemeyen, birliğini ve dirliğini çekemeyen, 29 Ekim 1923'ün anti tezi olmakla mimlenmiş hasis ve hasarlı zihniyetlerin Cumhurbaşkanı adaylığı büsbütün tutarsızlık ve çelişkidir. Türk milleti 10 Ağustos'ta muz cumhuriyetine baş seçmeyecektir. Türk milleti 10 Ağustos'ta kabile devletine şef atamayacak, monark tayin etmeyecek, diktatör belirlemeyecek; emir, şah, kral görevlendirmeyecektir. Dahası, Türk milleti 10 Ağustos'ta AKP, PKK, Peşmerge, İsrail, İmralı canisi, IŞİD, El Kaide, BOP koalisyonuna Çankaya'yı teslim etmeyecektir. Allah korusun, Başbakan Erdoğan Çankaya'ya çıkarsa Müslüman katilleri mevzi kazanacak, vaat edilmiş toprakların hayaliyle rüyalarını süsleyen küresel komplonun eli güçlenecek, Sevr yanaşmaları 94 yıl sonra kılıcını kuşanacaktır. Yani karşımızdaki manzara ya zillet ya izzet; ya millet ya da rezalettir. Bu iki tercihten birisini aziz milletimiz seçecek, geleceğini riskli veya güvenli hale bizzat kendi iradesiyle sokacaktır" dedi.

"SEN KİM MİLLETİN ÇIKARINI GÖZETMEK KİM"

Bahçeli, "Başbakan, Cumhurbaşkanı olduğu takdirde; devlet ile milleti kucaklaştıran, milletin çıkarlarını gözeten ve demokrasinin tarafını tutan birisi olacağını iddia etmektedir. Sana sesleniyorum Sayın Başbakan; sen kim kucaklaşmak kim; sen kim milletin çıkarını gözetmek ve kollamak kim; sen kim milletin ve demokrasinin tarafını tutmak kim? Bu zihniyete göre; bu zamana kadar görev yapmış 11 Cumhurbaşkanı da millete tepeden bakmış, yetkilerini millet için değil millete karşı kullanmış, herkesin değil belirli bir zümrenin menfaatini gütmüştür. Esasen bu anormal, sıradışı, neresinden tutarsanız dökülecek, neresinden bakarsanız dağılacak siyaset anlayışının ciddiye alınacak hiçbir yanı yoktur. Başbakan siyasetini kavga ve inkara çivilemiştir. Bu şahsiyet için kendisinden başka her şey boş ve asılsızdır. Bu kibir ve haset yuvası için kendisi dışındaki herkes gereksiz ve lüzumsuzdur" dedi.

"BAŞBAKAN'IN GÜNEŞİ ÇALINTI SERVET, YOLU İSE KİRLİ PAZARLIKTIR"

Bahçeli, "ABD Başkanı Obama'nın 2008 seçim kampanyasında kullandığı logoyla çok benzerlikler taşıyan Başbakan'ın logosunda; yeni Türkiye'nin doğuşu güneşin doğuşuyla, Erdoğan'ın hayatı yol ve yolculukla simgelenmiştir. Bilindiği üzere Başbakan telif ve patent hakkı gözetmeden proje, plan ve eser aşırmada marka bir isim olarak ün yapmıştır. Başbakan Türk milletinin güneşini perdelerken, kendisine yol açmakta, Türkiye hasımlarıyla sonu felaketle bitecek bir yolculuğa çıkmaktadır. Bizim açımızdan, bir siyasetçinin milletin adamı olması için önce adam olması, adamlığı öğrenmesi gerekmektedir. Başbakan milletin adamı olmak yerine tercihini yapmış ve PKK'nın, bebek katilinin, küresel cinayet şebekesinin Ankara'daki adamı olarak tarihin 17 ve 25'nci sayfalarına adını yazdırmıştır. Başbakan'ın güneşi çalıntı servet, yolu ise kirli pazarlıktır. Bunun dışında Başbakan'a her yol, her ışık, her parlaklık uzak ve yabancıdır. Başbakan'ın Cumhurbaşkanı adaylığını duyurduğu konuşması elbette bildik ezberlerinden, klasikleşmiş daha önceki safsatalarından herhangi bir farkı yoktur" diye konuştu.

"BAŞBAKAN'IN ALTIN BİLEZİKLERE DÜŞKÜNLÜĞÜ DAHA O TARİHLERDE VARLIĞINI GÖSTERMİŞTİR"

Bahçeli, "Ve bu nedenle üzerinde teferruatla durulmaya değer herhangi bir yanı da olmayacaktır. Ancak bu konuşmasında yer verdiği 20 yıl önce bir kız çocuğuyla yaşadığı bilezik hikayesi dikkatlerden doğal olarak kaçmamıştır. Başbakan İstanbul'un yoksul mahallerinden birisinde gezerken; yanına 7-8 yaşlarında biz kız çocuğunun geldiğini, bu küçük çocuğun annesinin gönderdiği iki tane bileziği eline tutuşturduğunu söylemiştir. Bununla birlikte bu kız çocuğunun, kendi bileğindeki oyuncak bileziği de verdiği Başbakan'ın sözlerinden anlaşılmaktadır. Demek ki, Başbakan'ın altına, altın bileziklere düşkünlüğü daha o tarihlerde varlığını göstermiştir. Başbakan Erdoğan'a bakarsak; kendisi daha ne olduğunu anlayamadan, bir şey söyleyemeden bilezikleri veren kız çocuğu kalabalıkların içinde kaybolup gitmiştir. Fakat bu işin içinde anlaşılmayan, eksik bırakılan taraflar vardır. Şu işe bakınız ki, Başbakan'ın; 20 yıldır gezerken, uyurken, otururken, bakarken, uçarken, kaçarken, kısaca her fırsatta bu küçük kız gözünün önüne gelmiştir. Acaba Başbakan villada para eritirken, yolsuzluk definesi, ihanet defilesi yolunda iktidar gücünü kötüye kullanırken bu küçük kız çocuğunu gözünün önüne getirmiş midir? Başbakan meşhur oğluyla telefonda telaşlı telaşlı soygun hasılatı hakkında konuşurken bu küçük kız hiç mi aklına gelmemiştir? Medyaya yansıdığına göre bu kız çocuğu bugün 27 yaşındadır. Bu hanımefendi, gazetelerde neşredilen beyanatına bakarsak, aynen şöyle demiştir: 'Ben o gün bir anda annemin elinden çıkarak bileziğimi vermek için yanına gittim. Kendi bileziğimi verdiğimi, beni kucağına aldığını ve sevdiğini hatırlıyorum.' Ne var ki Başbakan konuşmasında, daha bir şey söyleyemeden küçük kızın kalabalıklar arasında kaybolup gittiğini iddia etmektedir. Anlayacağınız üzere ortada bir yalan vardır. Başbakanla hanımefendinin sözleri çelişmektedir. Kesin yargıya varmak şimdilik mümkün değilse de, konuşmasına duygusal bir tema yüklemek isteyen dolar milyarderi Başbakan yine yalana bağlamış, yine yalana başvurmuştur. Yıllarca inançları sömüren, hissiyatları kanatan, sahte sözlerle insanlarımızı kandıran Başbakan'ın küçük kız çocuğunun masum gözlerini değil, aldığı bileziklerin tadını unutmadığı aşikârdır. Bu nedenle haksız kazançla, gayri meşru kanallarla küpünü doldurmuş, kervanını yürütmüş, banka hesaplarını, villadaki odaları para dağına çevirmiştir" dedi.

"BAŞBAKAN'DAN MİLLETE VE DEVLETE CUMHURBAŞKANI OLAMAYACAK, OLMAYACAKTIR"

Bahçeli, "En son olarak Başbakan'ın YSK'ya verdiği mal beyanı herşeyi ayan beyan ortaya çıkarmıştır. Buna göre serveti üç yıl içinde 1 milyon lira, eski parayla bir trilyon lira artış göstermiştir. Başbakan üç yıl içinde hangi yatırımı yapmış, hangi karlı işe girmiştir de serveti 1 trilyon lira artış göstermiştir? Vatandaşımıza vurmayan talih; Başbakan'ı, Bilal oğlanı, yandaş ve haramzade işadamlarını nasıl bulmuştur? Demokrasiyle yönetilen hangi medeni ve gelişmiş ülkede bu kadar zengin, bu kadar mal mülk sahibi bir Başbakan vardır? Yıllar içinde hiç azalma göstermeyen 500 bin liralık alacağını hangi borçlu ya da borçlular geciktirmektedir? Aklımıza takılan bir başka konu ise Başbakan'ın hiç mi evi olmadığıdır? Manşetleri süsleyen saray gibi villalar kimin üzerinedir, araziler, arslar kimlerin geçici tapusunda gizlenmektedir? Aklı bilezikte kalan Başbakan'ın, milletin cebini, devletin hazinesini boşaltması şüphesiz ki yanına kalmayacaktır. Başbakan'ın altın kaçakçısı şarlatanları hayırsever diyerek taltif etmesinin sebepsiz olmadığı şimdi daha iyi netleşmiştir. Milyar dolarlık vurgun parasıyla kuyumcu zinciri açacak seviyeye sıçrayan bu Başbakan'dan millete ve devlete Cumhurbaşkanı olamayacak, olmayacaktır" diye konuştu.

"KOMŞU COĞRAFYALARIN HARİTALARI YENİDEN ÇİZİLMENİN SINIRINDADIR"

Bahçeli, "Başbakan'ın IŞİD'e ürkek ve korkak bakışı; hiç şüphesiz teröristleri cesaretlendirmekte, pazarlık umutlarını canlandırmaktadır. Bugünkü şartlarda komşu coğrafyalar mahviyetin eşiğindedir. IŞİD'in neden olduğu kaos Ortadoğu'nun gevşek ve bıçak sırtındaki dengesini tümden bozmuştur. Irak fiilen ve zihnen mezhep ve etnik parçalanma kıskacına alınmıştır. Barzani bağımsızlık narası atmakta ve yıllardır hayalini kurduğu an için gün saymaktadır. Peşmerge yönetimi birkaç ay içinde referanduma gideceğini duyurmuştur. Barzani'nin geçmişte, “Kürt devleti fikrine alışacaklarö sözü yerini bulmaya başlamıştır. Türkiye jeopolitikten kaynaklanan yarılma, çakılma ve çok büyük stratejik tehditle yüz yüzedir. Başbakan Erdoğan Türkiye'nin tüm kırmızıçizgilerini yemiş yutmuştur. Türk devletinin etrafında her gün yeni bir bayrak dalgalanmakta, her gün yeni bir skandal patlak vermektedir. İsrail Başbakanı Netanyahu Kürdistan'ın kurulmasına açık çek vermiş, desteğini açıklamıştır. Çünkü Barzani ve ailesi onyıllardır İsrail'in Irak'taki Truva atıdır. ABD ve Avrupa Barzani'ye karşı sempatik ve hoşgörülüdür. Büyük Ortadoğu Projesi hedeflerine birer birer ulaşmaktadır.Komşu coğrafyaların haritaları yeniden çizilmenin sınırındadır. Şu acıklı duruma bakınız ki, Kürdistan'ın doğumuna Başbakan ve hükümeti pişkince refakat etmekte, bekçilik yapmaktadır. Erdoğan, İsrail'e Irak'ın kuzeyinden petrol ulaştırmakla kalmamış, aynı hedefte, aynı niyette buluşmuştur. Figüran AKP ile ana aktör İsrail Kürdistan masasında söz kesmiş, fikir birliği sağlamış ve komşu coğrafyaların parçalanmasında mutabık kalmıştır" dedi.

"RECEP TAYYİP ERDOĞAN İKTİDARDA KALIRSA TÜRKİYE KAYBEDECEKTİR"

Bahçeli, "Türkiye böyle giderse, Ortadoğu'nun karanlığı ve kanlı çekişmesi sınırlarımızdan içeri girecektir. Recep Tayyip Erdoğan iktidarda kalırsa Türkiye kaybedecektir. Bu itibarla emanetin ve egemenliğin sahibi büyük Türk milleti artık devreye girmeli, bu kötü gidişe ilk olarak 10 Ağustos'ta dur demelidir. Ülkemizi bu noktaya, Başbakan Erdoğan'ın ve hükümetinin gelişmeler karşısında sergilediği acz, teslimiyet ve gaflet getirmiştir. AKP hükümetinin siyasi hesapları maalesef kanlı terörü, küresel hesapları, bölgesel ayak oyunlarını yeniden hortlatmış ve bölücü hevesleri artırmıştır. Bu kimliksiz zihniyet kin, nefret ve düşmanlık tohumlarının ekilmesine, milli birliğimiz ve kardeşliğimizin sarsılmasına, söndürülmüş bölücülüğün yeniden doğmasına neden olmuştur. Bilinmelidir ki, Türk milleti AKP zihniyetinden ibaret ve yalnızca AKP'ye emanet değildir. Kimler ve hangi mihraklar, hangi oyunları tertip ederlerse etsinler, hangi ihanetlerin içine girerlerse girsinler, Milliyetçi-Ülkücü Hareket'in bir mensubu olarak buradan bir kez daha ilan ediyorum ki; Türkiye sahipsiz değildir. Türkiye Cumhuriyeti, ülkesi, milleti ve egemenlik unsurları ile tektir; ebedi vatanında milli varlığını ve birliğini korumaya muktedirdir. Türk milleti, bu kutlu değerleri ve kutsal emanetleri, göstereceği yüksek fedakârlık, kararlılık, milli şuur ve millet sevgisi ile korumaya son derece azimlidir. Bu düşüncelerle konuşmama son verirken hepinizi bir kez daha saygılarımla selamlıyor, hayırlı Ramazanlar diliyorum. Bugünkü toplantımıza katılan her bir basın mensubu arkadaşıma içtenlikle teşekkür ediyorum" diye konuştu.

"İTİRAZ İÇİN ÇALIŞMALARA BAŞLADIK"

"Başbakan Erdoğan'ın adaylığına Resmi olarak bir itirazda bulunacak mısınız?" sorusuna Bahçeli, "Bu itiraz için çalışmalara başladık, 11 Temmuz'dan itibaren bu itiraz gerçekleştirilecek" dedi.

"İHSANOĞLU NEREDE NE KONUŞACAĞINI BİLEN BİR İNSANDIR"

Ekmeleddin İhsanoğlu ile ilgili olarak Bahçeli, "İhsanoğlu nerede ne konuşacağını bilen bir insandır. Kimse çarpıtmaya kalkmasın. Allah nasip eder cumhurbaşkanı olduktan sonra bu açılım konusunu çok yönlü olarak ele alacaktır" diye konuştu.

"IŞİD PARALELİNDE HAREKET ETMEYİ DÜŞÜNMEK DEMEKTİR"

Bahçeli, Başbakan Erdoğan'ın dün akşam Kadıköy İmam Hatip Lisesi'nin iftarındaki 'İmam hatip okulları bir direniş, bir direnç olarak ortaya çıktı. İmam hatip okulları aslında bir düşüncenin isyanıdır, bir fikrin adeta isyanıdır, bir itirazıdır, bunun için ortaya çıktı' sözlerini eleştirdi. Bahçeli, "Başbakan çok tehlikeli bir ifade kullanmıştır. 'İmam hatip liseleri bir isyandır' cümlesi çok tehlikeli bir ifadedir. 'El Tayyip' Ordusu kurulmak mı istenmektedir acaba ? Böyle bir rezalet olabilir mi ? Başbakan Erdoğan'ın nerede ne konuşacağı artık iyice sapmaktadır. Kendisinin bu konuda dikkatli olması lazım. İmam hatip liseleri Recep Tayyip Erdoğan'ın arka bahçesi ve gelecekte kuracağı 'El Tayyip' ordusunun elemanları değil, milletimizin öz evlatlarının okuduğu ve İslam'ı öğrendiği , millete hizmet etmek şevkiyle yetişen kardolardır. Buraya isyancı ve direnç unsuru gibi laflar katmak IŞİD paralelinde hareket etmeyi düşünmek demektir. Bundan da bu ülke kurtulmalıdır" dedi.