Fırat KESKİNKILIÇ/ ANKARA, () - AVRUPA Birliği (AB) Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Suriyeli sığınmacılarla ilgili olarak, "Hala orada istikrarsızlık varken, savaş varken, kan varken, gözyaşı varken bu insanlara ‘Gidin, siz de ölün.' demek bizim insanlığımıza sığmaz, bizim anlayışımıza sığmaz" dedi.
TBMM Genel Kurulu’nda Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği Arasında İzinsiz İkamet Eden Kişilerin Geri Kabulüne İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı görüşmelerinde söz alan AB Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu,tasarı hakkında bilgi verdi. Avrupa Birliği sürecinde önemli bir anlaşmayı müzakere ettiklerini belirten Bakan Çavuşoğlu, "Tabii ki böyle bir anlaşma üzerinde farklı görüşlerin olması doğal, ama burada önemli olan, gerek anlaşma metninin içeriği, gerekse bazı rakamlar konusunda doğru bilgileri vermek hem bizim hem de muhalefet partisindeki arkadaşlarımızın görevidir. 16 Aralık 2013 yılında bu anlaşma imzalandı ve Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Birliği kurumları tarafından da onaylandı. Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından da inşallah bugün onaylandıktan sonra yaklaşık 3 yıl sonra uygulamaya geçecek bir anlaşma. Niye 3 yıl? Çünkü bu 3 yıl içinde alınması gereken tedbirler var, Türkiye'nin alması gereken tedbirler var, Avrupa Birliğinin alması gereken tedbirler var özellikle sınır güvenliği ve kaçak göçle mücadeleyle ilgili. Yine, Türkiye'nin gerek pasaport gerek iç güvenlikle ilgili atması gereken adımlar var ve bazı adımları da Avrupa Birliği ile Türkiye birlikte atacak. Bu tüm çalışmalar yaklaşık 3 yıl süreceği için, öyle tahmin edildiği için 3 yıl sonra uygulamaya girecek bir anlaşma. Ve bu süreçte Avrupa Birliği de Türkiye'nin atması gereken adımlar konusunda fonlar da aktaracak, bu fonlardan da faydalanacağız" dedi.
Bakan Mevlüt Çavuşoğlu şöyle konuştu: "Şimdi, bu anlaşma neticesinde, 3 yıl sonra bu anlaşma yürürlüğe girdiği zaman belli bir makul süre içinde de vize serbestisi başlayacak yani Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları serbest, vizesiz dolaşım hakkı elde edecekler. Bu azımsanacak bir hak değil. Burada Avrupa Birliğinin çifte standardını, Avrupa Birliğinin mahkeme kararlarını uygulamadığını görüyoruz. Özellikle Avrupa Birliği Adalet Divanının verdiği kararlara baktığımız zaman, hizmet almak için ve iş kurmak için giden vatandaşlarımıza vizesiz gitme hakkı veriliyor. Fakat hizmet almak için, özellikle para harcamak için giden vatandaşlarımızla ilgili, onların davalarında ret verilmiştir. Ya, bunun da bir siyasi karar olduğunu söylüyoruz. Hatta iş kurmak için ya da hizmet sunmak için vatandaşlarımızın kazandığı davaları da tüm Avrupa Birliği ülkeleri de uygulamamaktadır. Dolayısıyla, bu işin kökten çözümü tüm vatandaşlarımızın, ayrım yapılmaksızın, vizesiz dolaşım hakkını elde etmesidir. Bu da çok önemli bir kazanımdır, bu hepimizin arzusudur. Hep birlikte de mücadele etmeye devam etmeliyiz. O nedenle, bu anlaşmayla ilgili ‘Yok, efendim, bunu sonra feshedersiniz, edemezsiniz.’ gibi tartışmaya gerek yok. Biz burada biraz önce ‘Meşruhatlı Yol Haritası’ dediğimiz, Avrupa Birliğiyle yaptığımız bu sözleşmeye dercettirdiğimiz bu yol haritasına baktığımız zaman, yapacaklarımızı, yapamayacaklarımızı tek tek açıklamışız ve 'Makul bir süre içinde Avrupa Birliği Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına vizesiz dolaşım hakkı vermezse biz bu sözleşmeyi feshederiz' demişiz ve bu makul sürenin de bizim için tüm çalışmalar dahil 6 ay olduğunu buraya dercettirmişiz. Dolayısıyla, 6 ay içinde bu uygulanmazsa biz bunu feshederiz. O nedenle, Avrupa Birliği, Avrupa Birliği sürecini bunu feshettik diye durdurmak istiyorsa, zaten herhangi bir sebepten de bunu durdurabilir. Zaten bugün siyasi engellerle birçok müzakerenin, özellikle müzakere fasıllarının açılmadığını her vesileyle sizlere de, onlara da açıklıyoruz. Burada Lozan Anlaşması'nın ihlali de söz konusu değildir. Yine burada biz azınlık konusunun Lozan Anlaşması'nda tarif edildiği gibi uygulanacağını aynı şekilde yazılı bir şekilde bu anlaşmaya dercettirmişiz, pozisyonumuzu açık bir şekilde bildirmişiz." 
"Her ülkenin değişik kanunları var ama neticede, burada, bu insanların Türkiye üzerinden geçtiğini Türkiye'nin de kabul etmesi lazım ve Türkiye'ye iade edilen herkes de Türkiye'de kalacak diye bir kural yoktur, herkesin kalması gerekir diye bir kural da yoktur" diyen Bakan Çavuşoğlu sözlerini şöyle tamamladı: "Şimdi, Türkiye geri kabul edilen kişilerle ilgili ne yapacak? Bir kere, her şeyden önce Avrupa Birliği ülkelerine bu kişilerin Türkiye tarafından, Türkiye üzerinden geçtiği ispatlanacak ve Türkiye de bunu kabul edecek. Rakamlara baktığımız zaman örneğin Yunanistan'la bizim geri kabul anlaşmamız var. 13 bin 648 yasa dışı göçmen geçtiğini kabul etmişiz ve bunlardan sadece 3 bin 876 kişi iade edilebilmiş. Bu süre içinde bir çoğu zaten başka haklar elde etmiş ve bu tür mültecilerin iade edilemeyeceğine dair Avrupa Birliği Adalet Divanı dahil mahkemelerin kararları var. Her ülkenin değişik kanunları var ama neticede, burada, bu insanların Türkiye üzerinden geçtiğini Türkiye'nin de kabul etmesi lazım ve Türkiye'ye iade edilen herkes de Türkiye'de kalacak diye bir kural yoktur, herkesin kalması gerekir diye bir kural da yoktur. Birincisi, Türkiye, yine burada, bu yol haritasında belirttiğimiz gibi, coğrafi kısıtlamayı devam ettirecektir yani 1951 Cenevre Sözleşmesi'ne koyduğumuz coğrafi kısıtlamayı devam ettirecektir. Ne zaman kaldıracaktır? Türkiye, Avrupa Birliğine üye olduğu gün. Yani bu kişiler Türkiye'ye geldiği zaman eğer Türkiye kabul ederse, bu kişileri eğer geri kabul anlaşması olan ülkeler varsa bunları iade etmek lazım, başka ülkelerle de yine geri kabul anlaşması yapmamız lazım bu konuda hepimiz hemfikiriz ama diyelim ki Türkiye'nin doğusundan herhangi bir ülkedense bu kişiler bu kişileri ya o ülkelere iade ediyoruz. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğiyle birlikte ya da üçüncü bir ülkede ikamet etmesini, mülteci olmasını sağlıyoruz. Türkiye bu rezervini, bu coğrafi kısıtlamasını devam ettiriyor. Şimdi, Suriyelileri gönderecek miyiz? Suriyeliler niye geldi bizim ülkemize? Orada bir savaş var, orada bir zulüm var, orada kan var, kendi insanını öldüren zalim bir rejim var ve bir de ortaya çıkan terörist gruplar var onlar da acımasız. Şimdi, bu insanları biz bu çatışmanın ortasında mı bıraksaydık, yoksa bunlara kapımızı açsaydık da bunları şimdi ülkemizde barındırsa mıydık? Hangisi daha iyi ve şu ortamda, hala orada istikrarsızlık varken, savaş varken, kan varken, gözyaşı varken bu insanlara ‘Gidin, siz de ölün.’ demek bizim insanlığımıza sığmaz, bizim anlayışımıza sığmaz değerli arkadaşlar bunu genel anlamda söylüyorum. Dolayısıyla ileride inşallah oraya istikrar gelir."