İran ile Batı arasında yapılan anlaşmanın Tahran rejimini değiştirmek olduğunu bugünkü köşe yazısında kaleme alan Yeni Şafak Yazarı Nedret Ersanel,  yazısında ABD ile İran anlaşmasını Tahran seçimlerine, ABD ile Türkiye anlaşmasını ise Ankara seçimlerine bağlayıp bu iki seçimin ise ABD seçimlerinin kaderini değiştireceğine vurgu yaparken, ağır sonuçların ortaya çıkacağı bir devreye girileceğini de söyledi.

Yeni Şafak Yazarı Nedret Ersanel'in yazısı şöyle;

İran eski Cumhurbaşkanı Haşimi Rafsancani'nin oğlu Mehdi Haşimiyolsuzluk suçundan 10 yıl ceza aldı ve Tahran'da cezaevine konuldu. Baba Rafsancani'nin tepkisi şu oldu;

“Yakında özgür olacaksın!..”

Bu cümle şu an İran'daki en popüler politik tartışma konusu. Yine Rafsancani'nin iddiasına göre, İstihbarat Bakanlığı oğul Rafsancani'ye dini lider Ayetullah Ali Hamaney'den af dilemesini telkin etmiş, etmez ise 30 bin sayfalık dava dosyası tehdidinde bulunmuş. ('Rafsancani'nin oğlu hapse girdi' 09/08 ve 'Rafsancani'ye yargıya müdahale tepkisi', 12/08, AA.)

Bizim medyaya da-hayli kırpılarak-yansıyan bu satırların mesajı şu; siyasi pozisyonları belli Hamaney, Rafsancani'ye diz çöktürmek istiyor ve bu Tahran'da ısınmaya başlayan siyasetin daha ilk işaretlerinden.. Çünkü Haşimi Rafsancani sadece 10 gün önce seçimlerde aday olacağını açıkladı… ('Rafsanjani to run for seat in Assembly of experts', 04/08, PressTV.)

Bunlardan bize ne?..

İRAN-BATI ANLAŞMASI, TAHRAN REJİMİNİ DEĞİŞTİRMEK İÇİN

Türkiye-ABD anlaşmasının ardından Ankara'nın yönünü erken seçime çevirmesiyle, ABD-İran anlaşmasının ardından, Şubat ayında yapılacak Tahran seçimleri arasında bağ olduğunu söylesek?..

Yetinmeyip, 2016 sonunda gerçekleşecek ABD seçimleriyle bu iki seçim arasında, bölgesel düzenin ana/yeni sütunlarının kurulması arasında rabıta olduğunu yazsak?

Hepsi aynı desek.

ABD/Batı'nın bu uzlaşının İran rejiminin kalın, keskin yüzlerini yumuşatmada etkisi olacağını hesaplamamış olması mümkün değil. Ama ters açı söylenmedi; İran iç dinamiklerinin, politik dengelerinin, Tahran'daki güç hesaplarının, Batı ile gerçekleştirilen nükleer anlaşmayla belirgin bir bağı vardı ve sonuçları da olacak.

İran'da seçim 2016 Şubat'ında. Bu sandık, ülkenin iplerini elinde tutan 'Dini Lider'i seçme/görevden alma yetkisine de sahip parlamentosunda reformistlerin muhafazakârlar karşısında üstünlük sağlamasına neden olabilir! Oyuncular belli, (Batı için sempatik çocuklar) Cumhurbaşkanı Ruhani ile reformist Rafsancani ve (Yaramaz çocuklar) İran Devrim Muhafızları Ordusu tarafından kollanan radikaller. Sert geçecek bir dönem bekliyor İran'ı. Ülkenin hem dış politikası hem de bölge etkilenecek. Hasılı beklenti-kabaca-şu; İran-Batı anlaşmasının seçim sonuçlarını reformistler lehine etkilemesi ve rejimin dönüşmesi.

Saydığımız aktörlerin tamamı için ağır sonuçları olabilecek bir devreye giriyoruz ve dalgaları ABD Başkanı Obama'nın siyasi yaşamını ve 2016 seçimlerini de vurabilecek.

İster istemez insanın aklına, Türkiye'nin “erken seçim”inin İran ve bağlı olarak ABD seçimlerini etkileyip etkilemeyeceği merakı da düşüyor.. Ya da tersi!

Öyle ise tehlikeli sınırlara iyice sokulup, üçlü seçim setinin sonuçlarını şimdiden kestirebilir miyiz?..

Burada keselim.. Konuyu değiştirdik.

EBEDİ ANLAŞMAZLIKLARA İNANAN İNSANLAR

Michael Flynn bir Amerikan generali ama herhangi bir general değil. ABD Savunma İstihbarat Ajansı (DIA)'nın başındaydı. 'Operasyonel ve askeri istihbarata' ilişkin daha derinden bilgi verebilecek birkaç kişiden biri.

İşte bu adam geçen hafta çıkıp basına konuştu. Özetle şunları söyledi; “Irak'taki savaş bir hataydı; İslam Devleti'nin yükselişine sebep oldu. ABD, olanlardan sorumlu tutulmalı. Savaş suçlarının sorumlusu bu 'sistemdir'. Amerika anlaşmazlığa yatırım yapıyor. Stratejilerde bir sorun var ve terörizmin sebebi de bu. ABD'de 'ebedi anlaşmazlıklara inanan insanlar var.”

Ve.. Bir de şu; “2012'de ABD yönetimi DAEŞ'in Suriye'deki varlığını, hâkimiyetini biliyordu. Ancak Beyaz Saray, Şam'daki 'rejim değişikliği' gündemine destek olmak adına onu kullandı.”

Bakın.. 'DAEŞ'i görmezden geldi' veya 'bölgesel denklemleri lehine çözmek yolunda kullanışlı buldu' demiyor. Onlar zaten var ama 'Esad'ı devirmek, Şam hükümetini değiştirmek adına örgütü destekledi” diyor.

Gazeteci soruyor; 'Obama yönetimi bunu görmezden mi geldi?' Generalin cevabı şu; “Bence bu kasıtlı bir karardı. Şu an yaptıkları şeyi yapabilmek için kasıtlı bir karar.”
İçeriden ve dışarıdan Ankara'ya bu konuda neler neler söylendiğini bir hatırlayın.. Acaba Washington ettikleri bu lafların karşılığını bugün hangi Türkiye iç politikalarında ödetiyor dersiniz!..

BİR NESİLLİK GLOBAL SAVAŞIN YENİ MERKEZİ

Şimdi ABD, DAEŞ'in Afganistan'ı tehdit edebileceğini söylüyor. Malum, ABD 2016 sonunda-yine ABD Başkanlık seçimleri ile eş zamanlı-ülkeden çekileceğini ilan etmişti. Şimdi diyorlar ki, “Obama'nın Afganistan'dan çekeceğine dair verdiği söz, konuyla ilgili söylenmiş son söz olmayabilir.”

Korkulan senaryo, ABD'nin DAEŞ'le savaş için Afganistan'ı bölgesel merkeze dönüştürmek istemesi. Üstelik-ABD Genelkurmay Başkanı General Martin Dempsey'in sözleriyle-'bir nesil sürecek savaş' için. Yandık; aynı Dempsey kısa süre evvel Kabil'de Afganistan Cumhurbaşkanı Eşref Gani ile görüşmesinden çıkışta, “ABD'nin DAEŞ'e karşı global bir savaş başlatmak için 15-20 yıl daha Afganistan'da askeri mevcudiyete ihtiyaç duyabileceği” önerisini yapmıştı.

Sanırım başlığı eksik attım.. Hipermetroplar da gözlerini kıssın.