Financial Times Avrupa Diplomatik Editörü Alex Barker’ın bir Yunan sitesinden alarak yayınladığı, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve üst düzey AB yetkilileri Jean Claude Juncker ve Donald Tusk arasında geçtiğimiz ekim ayında gerçekleşen mülteci krizi toplantısının notlarını paylaştı Cumhuriyet, onun türevi site ve gazeteler Erdoğan’ı pazarlık yapmakla itham ettiler.

Haber yayılıp sosyal medyada da geniş bir kesim tarafına ulaşınca okuyanlar Erdoğan’ın AB’ye nasıl ayar verdiğine şahitlik ettiler.

İŞTE ERDOĞAN'IN O TARİHİ AYARI:

Tusk: İki yılda 3 milyar avro ödenmesi için anlaştık ama Davutoğlu’nın yılda 3 milyar istediğini öğrendim

“BİZ AB’NİN PARASINA MUHTAÇ DEĞİLİZ”

Erdoğan: İki yıl için 3 milyar avro verecekseniz, konuşmaya gerek yok. AB’nin parasına muhtaç değiliz. Yunanistan ve Bulgaristan sınırlarını açıp mültecileri otobüslere doldururuz. Yunanistan’a kriz sırasında 400 milyar avro verildi. Bu paranın bir kısmıyla Suriye’de güvenli bölge kurup mülteci sorununu tamamen çözebilirdik. 

Juncker: Türkiye dört yılda 8 milyar avro harcadı... 

"KIZLARIM KAMPLARDAN AĞLAYARAK DÖNDÜ"

Erdoğan: Biz o parayı kamplara harcadık. İnsani davranıyoruz. Kızlarım mülteci kampına gitti, ağlayarak döndü. (BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Antonio) Gutteres bundan iyi kamp görmediğini söyledi. 

Tusk: Kamplar gerçekten iyi ama Yunanistan’a Avro Bölgesi’ni kurtarmak için kredi verildi, böyle karşılaştırmalar yapmamalısınız. 

"MÜLTECİLERİ ÖLDÜREREK Mİ DURDURACAKSINIZ?"

Erdoğan: Bu da Schengen’le ilgili, o da bir Avrupa projesi. 

Tusk: AB zor durumda, Paris saldırısından sonra Schengen Anlaşması iptal edilebilir. Bu yüzden sizinle anlaşmak istiyoruz. 

Erdoğan: Anlaşma olmazsa mültecileri nasıl durduracaksınız, öldürecek misiniz?

Erdoğan: Bize verdiğiniz tek bir sözü tuttunuz mu?

AB TÜRKİYE İÇİN HİÇBİR ŞEY YAPMADI

Juncker: Gerekli kaynaklar toplanıyor, müzakereleri ve vize muafiyetini hızlandırmaya çalışıyoruz, ama bunlar kolay kararlar değil

Erdoğan: AB Türkiye için hiçbir şey yapmadı. Para Türkiye değil mülteciler için. Üstelik üyelik öncesi fonlarımızdan kullanıyorsunuz. Tek bir fasıl da açılmadı. 53 yıldır bekliyoruz. Bizimle dalga geçiyorsunuz. 

Juncker: Türkiye bu 53 yıl boyunca bir demokrasi değildi. 

LÜKSEMBURG TÜRKİYE’NİN BİR ŞEHRİ GİBİ

Erdoğan: Almanya ve Britanya da değildi, büyük bir savaşa da yol açtılar. Yunanistan, Portekiz, İspanya da değildi. Juncker Türkiye’yi Lüksemburg’la karşılaştırmamalı, Lüksemburg Türkiye’de bir şehir gibi. 

Brüksel'de sizi prens gibi ağırladık

Juncker: Çok yoğun çalışıyoruz, Brüksel’de sizi prensler gibi ağırladık. 

Erdoğan: Prens gibi mi? Tabii ki, ben bir üçüncü dünya ülkesini temsil etmiyorum..

Köşe yazarları bugün Erdoğan’ın ikinci one minute ayarını kaleme aldılar.

Sabah’tan Mevlüt Tezel bu tutanakları Davos'taki çıkışa benzetti.

Ana akım medya bu tutanakları yayınlamakta neden gecikmiş onu da anlayamadım. Kirli pazarlıkmış! Yahu siyaset nasıl yapılıyor?

Bu diyaloglarda hiçbir şey yok! Erdoğan, kendinden önceki siyasi liderler gibi AB üyeleri karşısında ezilip büzülmemiş, hakkını aramış. Tıpkı Davos'taki 'One minute' çıkışı gibi ikiyüzlü Avrupalı politikacılara hak ettikleri cevabı vermiş. Lanet olsun AB'nin vereceği 3 milyar Euro'ya. Alsınlar paralarını başlarına çalsınlar. Biz verelim AB'ye 3 milyar Euro; utansınlar. 

Juncker'in "Sizi Brüksel'de prensler gibi ağırladık" lafı ise AB'nin düştüğü trajikomik durumu özetlemeye yetiyor. Ne yani Brüksel'de Türk heyeti halk otobüsüne mi binecekti, iki yıldızlı otellerde mi kalacaktı! Bu nasıl yüzsüzlüktür; biz bunları Türkiye'de krallar gibi ağırlamıyor muyuz? Hepsini geçtim, pazarlıkta koz olarak söylenecek laf mı bu! 

Hürriyet’ten Akif Beki bu sözlerinin ancak tarihi bir gurur olduğunu söyledi.

Güya Erdoğan mülteciler üzerinden pazarlık yapmış, bu da kirli bir pazarlıkmış, at yarlığından farkı yokmuş vesair. Utanç vesikası hesapta. Fakat içeriğine bakıyorsunuz... Mülteci yükünü Türkiye'nin sırtına yıkıp aradan sıyrılmak için pişkinliğe vuran bir AB ve oyalama taktikleri var ortada. Karşısında ise ucuza getirme numaralarını yüzlerine çarpan, ülkesinin menfaatlerini koruyup kollamak için dişe diş kavga eden, alttan almayan, sürekli bastıran, ağızlarının payını veren, gerekirse gözdağı vermekten de çekinmeyen bir Erdoğan. Bu diyalogları okuyan, Erdoğan a ancak 'Helal olsun' der, gururlanır, göğsü kabarır. AB'ye karşı çatır çatır ülkesinin hakkını savunmuş' der. 'Koca AB komiserlerini nasıl da madara etmiş, bir duvardan alıp öbürüne vurmuş' der. Bunları dememesi, şekilde görüldüğü üzere, kişinin Erdoğan'a çalıştığını bile fark etmeyecek kadar körü körüne Erdoğan karşıtı olmasıyla mümkün ancak.

Türkiye, 2 buçuk milyon Suriyeliyi tek başına ağırlarken... Bir türlü harekete geçmeyen, sürekli mırın kırın eden, yan çizen, çamura yatan. elini cebine dahi atmamak için bin dereden su getiren, kıvırıp duran AB yetkililerini dayak atmaktan beter etti diye kimse Cumhurbaşkanı’nı ayıplamaz.

Haber7.com yazarı Serkan Üstüner de bu sözlerin siyasi tarihimize altın harflerle geçtiğini ifade etti.

ERDOĞAN'A NE KADAR TEŞEKKÜR ETSEK AZ

Gerçekten Erdoğan’ın şımarık AB’ye nasıl ayar verdiğini görmek gerçekten gurur verici. Erdoğan'ın her şartta karşısında kim olursa olsun her zaman Hak'tan yana tavır alması gururumuzun her seferinde ayrı bir okşanmasına vesile oluyor.

IMF memurunun Başbakan’ın önünde ayak ayak üstüne atıp hesap sorduğu ülkeden geldiğimiz nokta için, Devlet olduğumuzu hatırlattığı için kendine muhaliflerin bile bilmeden Erdoğan övgüsü yaptığı günleri gördüğümüz için Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ne kadar teşekkür etsek ne kadar dua etsek azdır.