'Tanıştığımız gün...'

Evliliklerinin 14’üncü gününde bir gazetede çıkan ‘boşanıyorlar’ haberinden sonra dahi sustu. “Çok üzerimize geldiler. Bir mağdur edebiyatı yapılıyordu ama asıl mağdur bendim. Tanıştığımızda Altan sevgilisinden ayrılalı beş ay olmuştu” diyor. Baba parası yeme konusuna da üç yıl önce kurduğu organik gıda firmasıyla cevap veriyor. Şimdi hikâyeyi başa saralım ve her şeyi Neslişah Alkoçlar’dan dinleyelim...

18 yaşına bastığınız gün babanızın size tek taş yüzük hediye ettiği doğru mu? 
-Siz nereden biliyorsunuz bunu?

Duymuştum... Sizinle ilgili kulağıma çalınan tek dedikodu da bu. Anlatanın kim olduğunu hatırlamıyorum ama  “Neslişah’ın babası tek taş hevesiyle falan değil gerçekten âşık olduğu adamla evlenmesi için böyle bir şey yaptı” dediğini hatırlıyorum. 
 
-Babam Altan’la kurduğum aile hariç ailemdeki en değerli insan. Ben babamın kızıyımdır, babamın kızı olarak büyüdüm. Milli kayakçıyım. Kayak ve snowboard’da Türkiye şampiyonluklarım var. Ve hepsi babam sayesinde oldu. Yurtdışı yurtiçi bütün antrenman ve yarışlarıma benimle geldi. Terbiyemi ve görgümüyse anneme borçluyum. Bir daha dünyaya gelsem aynı anne-babayı seçerdim.




Sizi şımarttılar mı? 
-Hayır, çok ama çok sevdiler. Bize ayaklarımız üzerinde durmamızın önemi hep anlatıldı. Üniversiteden mezun olduğumdan beri çalışıyorum. Anneannem 70 yaşına geliyor, hâlâ çalışır. Önümde Hülya Koçyiğit gibi rol model var.  

Kendi paranızı kazandığınız ilk işiniz neydi? 
-İnternette bir kariyer sitesinden başvuru formu doldurarak Kanal D’de reklam satışa girdim. İki sene orada çalıştım, para biriktirdim ve borsa oynamaya başladım. Dört sene sonunda topladığım parayla da Raya Organik Gıda’yı kurdum.


Organik sektörüne girmek nereden aklınıza geldi?  
-12 yaşından üniversite bitene kadar İngiltere’de yaşadığım için organiğin geleceğini görebildim. Türkiye’de organik tarım yapılabilir mi, araştırmak için sekiz ay dolaştım. Gitmediğim şehir, görüşmediğim çiftçi kalmadı. Sonunda toprağını dört sene dinlendirdikten sonra organik tarıma geçmiş çiftçiler buldum. Başladığımda babam bile bana inanmıyordu. Bir kuruş vermedi. Şimdi ortak olmak istiyor ama ben ‘hayır’ diyorum. Üç yıl önce organik kuruyemişle piyasaya girdim. Şimdi yumurtadan makarnaya, baklagillerden zeytinyağına 100 çeşit ürünüm var. En çok satan ürünüm yumurta. Benimle 22 kişi çalışıyor. Türkiye’deki yaklaşık 100 üreticiyle kontaktayız, sürekli denetlemeye gidiyoruz. Denetim benim için çok önemli. Çünkü bu ürünleri kanser hastaları, hamileler, yeni anneler ve çocuklar yiyor.  

Bir markayı sıfırdan yaratmışsınız oysaki dışardan baba parası yiyen zengin kız gibi gözüküyorsunuz. Kimsenin bunlardan haberi yok. 

-“Önyargıları parçalamak atomu parçalamaktan daha zor” demişler, ne kadar anlatmaya çalışsam da herkes düşünmek istediğini düşünecek biliyorum. Bu, hayatımda verdiğim ilk röportaj. İşimi anlatırken bile yanlış anlaşılmaktan korkuyorum. Ama ne zaman ki marketten alışveriş yaparken bir müşterinin elinin benim yumurtam ya da salçama gittiğini görüyorum işte o an benim için zaman duruyor. Güvenilmek, tercih edilmek inanılmaz bir tatmin. Şirketim geçen seneden bu yana yüzde 400 büyüdü.    
Bizim evde kocamın parası geçer 

O zaman siz uzun süredir ailenizden hiç para almıyorsunuz, öyle mi? 

-Üç senedir annemden babamdan tek kuruş para almadım.