Hülya Avşar'dan Yeni Türkiye Açıklaması: Asla Ümitsiz Değilim

Hülya Avşar, BeStyle Dergisi'ne verdiği röportajda özel hayatına dair samimi itiraflarda bulundu.
Nasıl bir çocukluk geçirdiniz, çocukluk hayallerinize ne kadar yakınsınız?
Çocukluk hayallerime ne kadar yakınım? Bak bu güzel bir soruymuş. Tam çocuk çocuk geçirdim, sokak çocuğu gibiydim, hiçbir şeyde gözüm kalmadı desem herhalde yerinde olur. Bildiğimiz o eski mahalle hayatını çok güzel yaşayanlardanım. Biraz kavgacı bir tiptim, bütün mahallenin erkek çocuklarını dövebilen tek kız çocuğuydum (Gülüyoruz). Onun dışında sevgi ile büyüdüm, gerçek bir aile terbiyesi aldım, sağlam bir zeminde büyüdüğümü düşünüyorum zaten bugün bile hala onu hissediyorum. Çocukluktaki o doyum, sevgi, şefkat ve gerçekten sokağa değerek büyümüş olmanın gücünü, özgüvenini hala kendimde çok hissediyorum.
Erkek gibi büyüdüm diyorsunuz ya benim kafamda bu bir türlü oturmuyor. Hem erkek gibi büyümek, hem de Türkiye'nin en güzel ve çekici kadınlarından biri olmak; insan bu iki tezatı bir potada eritebiliyor mu?
İnan, ben sonradan böyle bir özelliğim olsun diye çaba göstermiş biri değilim. İş hayatımda, televizyonda, normal hayatımda hiç hareketlerimi tavırlarımı değiştirme ihtiyacı hissetmedim. Maskülen bir tarafım muhakkak var, hatta belki de bu beni daha feminen yapıyor olabilir. Feminenliği çok göz önüne çıkarmak insanı zaman zaman itici biri haline getirebiliyor.
Belki de uğraşılmamış olması o doğallığı veriyordur…
Belki biraz da fiziki yapıdan kaynaklanıyor olabilir: duruş, yürüyüş, bunlar da insanı farkında olmadan daha seksi hale getiriyor. Asla seksi olmak için ayak ayak üstüne atarken bir şekil almak ya da konuşurken ağzıma burnuma ayrı şekiller vermekle uğraşmadım.

Geleceğe dair hayalleriniz neler?
Mesleki hayallerimde artık daha alternatif şeyler hayal ediyorum; daha küçük, daha kolay olabilecek pratik işler peşindeyim. Mesela kendi çektiğim biyografi filmim Selfie gibi. Dış etkenler, kalabalık gruplarla çekilen filmler, sinema setlerinde olsun sahnede olsun gereksiz insanlar ve gereksiz çıkan seslerin, aslında insanı çok geriye çektiğini fark ettiğim için artık daha alternatif ve doğal şeylere yönelmekten yanayım. Bundan 3 sene önce yapmak istediğim bir sahne fikrim vardı, bunu bir gün yapacağım. O da Selfie gibi doğal ve interaktif bir proje olacak. Hem yazıp, hem yönetip, hem sahneye koymaktan söz ediyorum; hem de eğer ki o yazılan şey yaşıma, tipime, tarzıma uygunsa oynayabilmek de istiyorum. Kafa olarak hep alternatif şeylere yönelmiş vaziyetteyim ve bütün gün yazıyorum. Saçma sapan şeyler de yazıyorum ve bunu 5-6 senedir yapıyorum, çok birikmiş döküman var, bunları yavaş yavaş gündeme getirmeyi planlıyorum. İlk projeye biyografi filmimle başladım, yakın zaman içerisinde devamı da gelecek.
Şu an olduğunuz kadından memnun musunuz?
Hayat olarak baktığında da gerçekten yaşını yaşayan, fit, düzgün yaşayan bir kadın olmak istiyorum. Güzel kadın olmayı koruyan, son derece zarif; giyimiyle tarzıyla sapıtmamış, yaşının sinyallerini veren bir kadın olmak ve yaşımın tadını çıkartmak istiyorum. Kızımın büyümüş olması, 52 yaşında olmak… Zaten Selfie'yi yapmamın en büyük sebeplerinden bir tanesi de buydu; güzelliğiyle, aklıyla, zekasıyla gündem olmuş ama 52 yaşına gelmiş bir kadının aslında ne kadar şanslı olduğu. Ben, insanlara bunu anlatmak istiyorum.

Güzel olmaktan bahsederken ne kadar rahatsınız, ülkede neredeyse hiçbir kadın bunu kabul edip rahatça söyleyemiyor. Aslında düşününce bu çok garip bir şey…
Eskiden bu yana hep insanları kızdırmak için; "Ben en güzeliyim, en iyisiyim" der ve bu tuzağa düşenlere de çok gülerdim. Bir lafı ortaya atardım, sonra oturup bir hafta insanların benim hakkımda söylediklerine, bunu konuşmalarına şaşırırdım. İnsan vücudunun dörtte üçü su ise, benim dörtte üçüm muzurluk diyebilirim. Beni mesela ayakta tutan en güzel şeylerden biri de bu yanım. Kendimi hep beğendim, her geçen gün daha da çok beğeniyorum.
Siz, 'Yeni Türkiye' ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
Asla ümitsiz değilim; herkesin birbirine saygı duyduğu bir ortamın oluşması gerektiğine bütün insanların inanmış olduğunu görüyorum. Çok tehlikeli bir dönemden geçiyoruz ama umutluyum gerçekten. İnsanlar demokrasinin ne kadar önemli olduğunu anladılar. İnatlaşmaktan vazgeçtik bir kere, inat üzerine kurulu değil de daha mantıklı düşüneceğimiz daha mantıklı adımlar atabileceğimiz bir topluluk haline geldik şu anda. Ben gerçekten Türk kadını olduğum için gururluyum.