Yazarlık serüveninin 2011 yılında Ali Ural’ın Yaratıcı Yazarlık Atölyesi’nde başladığını aktaran yazar Arzu Kadumi,"Atölyede üçüncü yılımdayım, hala da devam ediyorum. Yazdığım öyküler ise atölyeye ikinci kez gittiğimde oluştu. Ali Ural beni sırtımdan tuttu ve yazmaya itti. Onun desteği, teşviki olmasa, bugün bir kitabım olmazdı.”  Her yazarın yazma sebebinin farklı olduğuna dikkati çeken Kadumi, “Benim çok güçlü bir yazma sebebim vardı ve yazmak bana ilaç gibi geldi. Hayatımın en zor günlerinde yazmanın ve okumanın şifa verici yanından faydalandım, yazmaya beni çeken bu oldu” ifadelerini kullandı.

“Ateş düştüğü yeri yakıyor”

Yazar Kadumi, yaklaşık dört yıl önce Suriye’ye gazeteci olarak giden eşi Başar Fehmi Kadumi’nin kayboluşuyla zor günler yaşadığını aktararak, kendisini yazmaya yönelten süreci şu cümlelerle aktardı: “Ateş düştüğü yeri yakıyor. Acınız, sadece sizin acınız. Başkalarının onu hissetmesi, anlaması bile mümkün değil, yalnızca kendisini sizin yerinize koyarak bir parça anlamaya çalışabilir. Eşimin kaybolduğu süreçte destekleyen, dua eden çok insan oldu ama geniş bir manada bir destek buldunuz mu, hissettiniz mi derseniz, olmadı. Bunun çeşitli sebepleri vardı, birincisi eşim Başar Fehmi Kadumi tanınmayan, Filistinli bir gazeteciydi. Avrupa’da yayın yapan bir kanalın Türkiye’deki muhabiriydi. Yani ‘meşhur bir gazeteci’ değildi, o yüzden yeterli kamuoyu oluşmadı.” Eşinin muhafazakar kesimin değerleri taşıyan bir insan olduğunu söyleyen Kadumi, birbuçuk yıl Suriye Konsolosluğu önünde eşini bulabilmek için ‘Suriye Başar’ı bize geri ver’ diyerek eylem yaptığını belirtti. Kadumi, eşi için yaptığı eylemlerde, objektif olabilen, meslek ilkelerine göre davranan farklı kesimlerden gazetecilerin de kendisine destek verdiğine işaret ederek, “Bizim konsolosluk önünde beş kişi eylem yaptığımız da oldu, elli kişiyle yaptığımız da. Geniş bir kamuoyu oluşmadı ama insanlar hep dua ettiler. Ben de zaten hep dua istedim. Çünkü biliyordum bu eylemlerin bir yere gitmeyeceğini, ulaşmayacağını” dedi. Eşi kaybolduktan sonra geçen süreç içerisinde yıprandığına değinen Kadumi, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bir şeye çabanız var, uğraşıyorsunuz ve daha neler yapabilirim, kocamı bulabilmek için diye düşünüyorsunuz ve hiçbir şey elde edemiyorsunuz, çırpınışlarınız boş. Sesiniz ulaşmıyor ulaşması gereken yerlere. Devlet yetkilileri üzerlerine düşen her şeyi yaptılar ama sonuçta gaybı da yalnızca Allah bilir. Buna teslimiyet gösterdim ama benim bu süreçten sıyrılmam, çıkmam yazmakla oldu.Dik durmak zorundaydım çünkü iki çocuğum var, yazma sebebim çocuklarımdı. Benim iyi olmam lazım ki, onlar da iyi olabilsinler.”

“Çocuklarım gözlerimin içine bakıyorlardı”

Kadumi, “Çünkü çocuklarım benim gözlerimin içine bakıyorlardı, yazmakla kendime bir kapı araladım. O sorun burada mevcut, hala duruyor ama ben iyi oldukça çocuklarım daha iyi oldular çünkü ne yaparsak yapalım kalbimizdeki acıyı değiştiremeyeceğiz. Bu bir ölüm değil, bir hayat değil, bir araf çünkü” diyerek, değiştirilemeyecek durumlar için insanların kendilerini yıpratmasının ve hayatlarını karartmasının bir anlamı olmadığını söyledi.Durumu kabullenerek yazmaya başladığını dile getiren Kadumi, yazmaya başlayınca kullandığı ilaçları bıraktığını, şifayı yazmakta bulduğunu aktardı. Kadumi, eşinin bir gün dönebileceğine dair umut taşıdığını söyleyerek, şunları paylaştı: “Üç buçuk yıl oldu, çocuklarım küçük ve onların ömürlerinin bir bilinmezlikle geçmesini istemiyorum. Mesela kızım babasının hayatta olduğunu düşünüyor, onunla öyle konuşuyorum. Oğlum ise Suriye’deki durumu izledikçe babasının vefat etmiş olduğunu düşünüyor, onunla öyle konuşuyorum. İkisini de bilmediğim bir şey için şekillendirmeye çalışmıyorum, babanız öldü ya da yaşıyor diye konuşmuyorum ama evde sürekli bu konunun konuşulmasını engellemeye çalışıyorum.” Yazarken kendisini iyi hissettiğini vurgulayan Kadumi, “İnsanlar beni basında ‘kocasını arayan kadın’ olarak tanıdı. Benim başka duygularım da var. Okumakla, yazmakla ilgileniyorum ve bu bana iyi geliyor. ‘Çal Bahtiyar’ kitabımı yazdım. İnsanlar ne kadar acı yaşarsa yaşasınlar, ne kadar dibe vurursa vursunlar Allah onlara yukarı çıkma imkanını veriyor” ifadelerini kullandı.