“Nasıl Bir Geleceğe Koşuyoruz?”

 

Saldırıya ya da savunmaya yarayan her türlü araca silah denilmektedir. Devletlerin genellikle bir dış politika aracı olarak güvenliği korumak amacıyla savaş araç ve gereçlerini bulundurmaları da silahlanma olarak tarif edilmektedir. Burada genel anlamda silah veya silahlanma konusundan ziyade konumuz olan kitle imha silahları üzerinde duracağız.

Kitle İmha Silahı kavramını iki farklı boyuttan açıklamaya çalışacağım. Bunlardan ilki içeriğinin ne kadar geniş olduğu, diğer ise kavramsal olarak ne anlaşılması gerektiği…

Kitle İmha Silahı kavramının içeriği öyle sanıldığı kadar dar değildir. Kitle imhası kavramının yanına hiç tereddüt etmeden koyacağınız bir çok silah çeşitleri mevcuttur. Genel olarak dokümanlarda kimyasal, biyolojik ve atomik(nükleer) silahlar kitle imha silahı olarak zikredilmektedir. Ancak bizzat BM raporlarında (“Milennium Report” da bu ifadeler çok net olarak kullanılmaktadır)kara mayınlarından tutunda, AIDS gibi hastalıklara varana kadar pek çok başlık için Kitle İmha Silahı ibaresi kullanıldığını görürüz. Zira gerçekte de böyle olmalıdır.

Burada iki temel kavram üzerine yoğunlaşılması gerekmektedir. Bunların ilki kitle imha kavramıdır. Bir toplumun hali hazırdaki nüfusunun, olanaklarının ve/veya huzurunun yok edilmesi, toplumun bireylerinin tümünün veya belli bir bölümünün öldürülmesi veya birbirine/başka toplumlara düşman edilmesi gibi durumları ifade etmektedir. Diğer kavram ise bu iş için kullanılan alet/edevat/ sistem/yöntem ve/veya silahtır ki kitle imha silahı olarak ifade edilmektedir. Bu olayın anlaşılması için en yakınımızdan, Irak örneğinden hareket edelim:

Irakta ABD’nın klasik anlamda kitle imha silahı kullanmadığını kabul edelim, -ki biyolojik, kimyasal hatta atomik silah kullandığı hususunda hiçbir şüphemiz yoktur- o zaman şu rakamlara bakarak olanların kitle imhası olup olmadığı kararını vicdanlarımıza bırakalım;

BM’nin Irak ofisi ve İnsani Yardım Koordinatörü ile birlikte hazırlanan 10 Aralık 2002 tarihli bir belgeye göre, doğrudan ve dolaylı yaralanmalar sonucu tedaviye muhtaç 500 bin kişi, iyileştirici beslenmeye muhtaç 3 milyon kişi (2 milyon beslenme eksiği olan çocuk ve 1 milyon hamile ve süt veren anne) olduğu belirtilmiştir.[1]

7 Ocak 2003 tarihli bir diğer belgede ise, BM İnsani Olaylar Koordinasyon Ofisi uyarıyordu: “Bir kriz sırasında, beş yaşın altındaki çocukların % 30’u beslenme yetersizliği nedeniyle ölüm riski altında olacaklar.” Bu da 1 milyondan fazla çocuk için açlıktan ölme olasılığı demektir.[2] Savaş sonrasında ise tahminlerinin ± % 5 doğruluğunu teyit etmişlerdir.

Körfez Harekatında 79 Amerikan askerine karşılık 35 bini Bağdat’ta olmak üzere, 100 binin üzerinde asker hayatını kaybetti. Yaklaşık 205.500 Iraklı Körfez Savaşı ve savaş sonrası kargaşa sonucu öldü. Bu ölümlerin 35 bini savaş sonrası sivil çatışmalarda, 111 bini altyapının imha edilmesi gibi savaşın yan etkileri sonucu gerçekleşti.[3] 1990’dan beri Irak’ta uygulanan ekonomik yaptırımlar -ambargo- nedeniyle 700 bine yakını 5 yaş altı çocuklar olmak üzere 1 milyon 700 bin kişi hayatını kaybetmiştir.[4] Çoğunlukla Körfez Harekatında yerleştirilen Kara Mayınlarından dolayı çoğu çocuk 20 binden fazla sivil ölmüştür.[5]

Irak işgalinden bu yana ise 4,5 milyon insan ülke içinde, 2,5 milyon insan ülke dışına göç etmiş, sayısı hala tam olarak ifade edilemeyen yüz binlerce insan katledilmiş ve ölümler devam ediyorken; bütün bunlara daha 9 yaşına girmemiş küçücük çocuk dahil sayıları onbinlerle ifade edilen tecavüz ve diğer işkence olaylarının psikolojik etkilerini de katarsak hem o anki neslin hem de gelecekteki neslin katledildiğini ifade etmek için daha ne eklemek gerekir.?

Bunun kitle imhası olmadığını söylemek mümkün müdür?

Yukarıda yaptığımız tanımların daha iyi anlaşılması için birkaç rakam verelim; Mesela kitlesel savaşlar olarak bilinen Dünya Savaşlarında, 1.sinde 15, 2.sinde 9 milyon insanın öldüğü kayıtlara geçmiştir. Ancak 1945-1994 yılları arasında -Avrupa hariç- dünyadaki silahlı çatışmalarda toplam olarak 25 milyon insanın hayatını kaybettiği kayıtlara geçmiştir..

Norveç İlimler Akademisinin araştırması neticesinde eldeki mevcut tarihi bilgilere göre: İnsanlar M.Ö. 3600 yılından bu yana 14361 kez savaşmışlardır. Yine aynı akademinin belirttiğine göre: Bu savaşlarda 3 milyar 640 milyon insan ölmüştür. Bu rakama savaş nedeni ile daha sonra ölenler, dolaylı veya savaştan kaynaklanan ölümler dahil edilmemiştir. Bu savaşlardaki maddi zarar ise Ekvator üzerinde 10 metre yükseklikte 156 metre genişlikte altın madeninden yapılacak bir duvarın maddi değerine eşittir. M.Ö. 3600 yılından beri yalnız 292 yılın dünyada savaş olmadan barış içinde geçtiği yine aynı akademinin araştırmalarında vurgulanmıştır. M.Ö. 650 yılından beri uluslar 1650 kez silahlanma yarışı yapmışlar ve ancak bunların 16’sı savaşsız sona ermiştir. Zira öyle bir dünyada yaşamaktayız ki, sadece savaş ve yıkım üzerine devletler kurulmaktadır;

“Bir savaş başlatmak için her bir araba 1 milyon sterlin bile verirdim.”   (Ben Goruan)

Ocak 1961’deki veda konuşmasında Eisenhover: “Ordu ile sanayi arasındaki sıkı ilişkilere ve kasıtlı/kasıtsız olarak yetki dışı kullanımına karşı tetikte olmalıyız. Bu yeni oluşumun ağırlığının haklarımızı veya demokratik sistemimizi tehlikeye atmasına izin veremeyiz.” diyordu ve ardından gelen J.F.K. suikastı adeta bunu ispatlıyordu.

11 Eylül'den sonra silaha astronomik derecede para harcandığı belirtiliyor. ABD Başkanı George W. Bush, beş yıl için silahlanmaya 2,1 trilyon dolar harcamayı planladığını açıklamıştı. Bu miktar, Türkiye'nin ulusal gelirinin tam 14 katı büyüklüğünde. Bush, 2003 bütçesinde 396,1 milyar dolar silahlanmaya ayırdı. Bu miktar, bir yıl önceki silahlanma bütçesinden % 13 ve “Soğuk Savaş” döneminin ortalamasının % 15 üzerinde. Bunun 379,3 milyar dolarının Savunma Bakanlığına ve 16,8 milyar dolarının da Enerji Departmanının nükleer silahlar programına ayrılacağı belirtilmişti. Bütçenin %45’lik oranı elektronik ekipman ve araştırmalara ayrılmış durumda.

Bütün bu süreçlerin bizzat kendisi tek başına bir kitle imha sistemi değil midir? Kitlelerin açlığa, sefalete, düşmanlığa itildiği, insanlığın kaynaklarının bu amaç doğrultusunda kullanıldığı sistemi başka nasıl ifade edebiliriz ki?

 



[1] Likely humanitarian scenarios. http://www.casi.org.uk/info/undocs/war021210.html

[2] Campaign Against Sanctions on Iraq. Internal UN documents on the humanitarian impact of war on Iraq. http://www.casi.org.uk/info/undocs/internal.html

[3] Daponte BO. A Case Study in Estimating Casualties from War and Its Aftermath: The 1991 Persian Gulf War. Savunma İstihbarat Ajansı 100,000 Iraklı askerin (artı eksi 5,000) öldürüldüğü tahmininde bulunuyor.

[4] CBS televizyonunda 12 mayıs 1996 da, 60 dakika adlı programa katılan Madeleine Albright. Bu konu hakkındaki soruya  şöyle cevap veriyordu: “Bu oldukça zor bir karar ama bizce ödenmesi gereken bir bedeldi.”

[5] http://www.usatoday.com/news/world/2002-12-10-landmines-usat_x.htm