Bahri KARATAŞ/İZMİR () - İZMİR'in Karşıyaka İlçesi'ndeki Alaybey Askeri Tersanesi'nde, bakımı yapılan TCG Değirmendere römorkörünün suya indirilmesi sırasında 8'i asker 10 kişinin öldüğü, 17 kişinin yaralandığı kazada ihmali bulunduğu iddiasıyla tutuklanan sivil gemi mühendisi Ö.U.'nun, 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde 15 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanmasına başlandı. Mahkeme, 5 aydır tutuklu bulunan Ö.U.'yu, yurt dışına çıkış yasağı koyup tahliye ederken, ölen işçilerin yakınları karara tepki gösterdi.
Geçen yıl 23 Aralık'ta, Karşıyaka İlçesi Alaybey semtinde bulunan askeri tersanede, alındığı havuzda bakım ve onarımı yapıldıktan sonra tekrar suya indirilmek istenen TCG Değirmendere römorkörü yan yattı. Meydana gelen kazada, römorkör içinde bulunan 2'si işçi 8'i asker 10 kişi öldü, 17 kişi de yaralandı. Olayda ihmali bulunduğu iddiasıyla tutuklanan gemi inşa mühendisi ve havuzlama sorumlusu Ö. U. hakkında TCK 85/2 maddesi kapsamında 'taksirle birden fazla kişinin ölümü ile birden fazla kişinin yaralanmasına sebebiyet vermek' suçcundan 3 ile 15 yıl arasında hapis cezası istemiyle dava açıldı.
Karşıyaka 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki davanın bugün yapılan ilk duruşmasına, tutuklu yargılanan sivil gemi mühendisi iki çocuk babası Ö.U., avukatı Ömer Faruk Kara, ölen işçi Ercan Biçer'in babası Salih Biçer, annesi Şerife Biçer, kardeşleri Eyüp Biçer ve Eren Biçer ile eşi Serap Biçer, ölen Cafer Kırbaş'ın babası Mehmet Kırbaş, annesi Azime Kırbaş, kardeşleri Muzaffer Kırbaş ve Nermin Kırbaş ile eşi Gülcan Kırbaş, avukatları Erol Özcan katıldı.
Duruşmada ifade veren iki çocuk babası tutuklu sanık Ö.U., bu olaydan sonra emekli olduğunu, römorkördeki 40 ton ağırlığındaki tatlı suyun, gemi 8 numaralı havuza alındığında, tank kapağı tamir edileceğinden dolayı boşaltılması ve havuza alınmasında 4 ton ağırlığındaki 4 jeneratörün sökülmesi inisiyatifini kullanması nedeniyle 'dolaylı kusurlu' olduğu yönündeki bilirkişi raporunu kabul etmediğini söyledi. Ö.U., “İTÜ Gemi İnşaat ve Makinaları Fakültesi'nden 1988 yılında mezun oldum. Tersanede 2010 yılına kadar tekne dizayn mühendesi olarak görev yaptım. 2010 yılında havuz kursuna gönderildim. Burada ek görev yapmayla başladım. Gemiden boşalan yük, gemi ağırlığının yüzde 4'ü kadar. Bu sebeple oluşan denge bozukluğu havuzlama mühendisi değil, gemi personelinin bilgisi dahilinde olan konular. Havuza ilk alındığında denge bozukluğu vardı. Geminin sürekli dengede durması için dolu tutulması lazım. Bunları havuz mühendisi bilmez. Gemi personeli olan çarkçıbaşı ve komutanı sorumludur. Kaza gemi personelinin acemiliği ve bilgisizliğinden kaynaklanmıştır. Personelin verdiği bilgiye güvendim. Denge konusunda sorumlu gemi personelidir. Ölen siviller ile şehit düşen askerlere rahmet, ailelerine de başsalığı diliyorum. Olaydan dolayı üzgünüm. Beraatimi ve tahliyemi istiyorum" dedi.
Ölen Ercan Biçer'in eşi Serap Biçer ise, "Sabah eşimi sağ salim işe gönderdim. Akşam ise cenazesi geldi. Bu olayda kusuru olanlardan şikayetçiyim" dedi. Ölenlerin diğer yakınları da aynı yönde ifade verdi, şikayetçi olduklarını söyledi. Ölen işçilerin ailelerinin avukatı Erol Özcan, sanık ve kusuru bulunanlardan şikayetçi olduklarını söyledi. Sanık avukatı Ömer Faruk Kara ise askeri soruşturmanın henüz başlamadığını, olaya bakan üç savcının değiştiğini, bilirkişi raporunu da kabul etmediklerini, müvekkilinin kurban seçildiğini, kendisinin gemi çalışanları ve personeline emir verme yetkisinin de bulunmadığını söyledi. Tutuklu kaldığı süre de gözönüne alınarak tahliyesine karar verilmesini istedi.
Ailelerin avukatı Erol Özcan, gemi başucu kitabında gemideki su tankının daima dolu olması gerektiğinin emir olarak belirtildiğini vurgulayarak, buna rağmen 40 ton suyun neden boşaltıldığının, gemi dengesini kaybettiğinde tekrar denge sağlaması için çalışanların geminin bir sağına bir soluna görevlendirmesi emrini kimin verdiğinin, gemi batmak üzereyken çalışanların neden gemiyi terk etmediğinin ve bu emir yetkisinin kimde olduğunun sorulmasını istedi.
Sanık Ö.U., bu olayın başından beri temel sorunun havuzlamadaki görev, yetki ve sorululukların ve sorumlu kişilerin kim olduklarının anlaşılamaması olduğunu belirterek, “Katılan vekili bilirkişi raporunda açıklanan konuların tümü sanki benim sorumluluğumdaymış gibi sorular sormuştur. Benim havuzlama mühendisi olarak gemi çalışanlarına ve tersane işçilerine görev verme ya da görev yerlerini tayin etme gibi bir yetki ve sorumluluğum yoktur" dedi.
Sanık Avukatı Ömer Faruk Kara, gemi stabilitesinden müvekkilinin değil, gemi komutanı ve başçarkçısının sorumlu olduğunu, askeri savcılık tarafından sürdürülen soruşturmanın uzun süre alacak gibi göründüğünü belirterek, o soruşturmadaki birincil kusurluların ifadeleri bile alınmamışken, dolaylı kusurlu olduğu iddia edilen müvekkilinin tahliye edilmesi talebini yineledi.
TAHLİYE EDİLDİ
Mahkeme Başkanı Mümtaz Erdoğan, sanığa yöneltilen suçun türünün ileride değişme olasılığı, kanıtların yeterince toplanmış olması, delilleri karartma ihtimalinin bulunmaması, kaçma şüphesinin olmaması ve tutuklu kaldığı surenin göz önüne alınmasıyla, sanığın yurtdışı çıkış yasağı konularak serbest bırakılmasına karar verildiğini açıkladı.
Mahkeme heyeti ayrıca, Güney Deniz Saha Komutanlığı Askeri Savcılığı'ndan şüpheliler hakkında yürütülen soruşturmaya dair bilgi istenmesine, İzmir Tersane Komutanlığı'na tezkere yazılarak soruşturması yapılanların dışındaki şüpheli asker şahısların tanık olarak dinlenilmesi için işlem yapılmasına karar verdi.
AVUKAT SORULARI YANITLADI
Duruşma sonrasında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Avukat Ömer Faruk Kara, esas soruşturmanın halen askeri savcılıkça sürdürüldüğünü hatırlatarak, "O davanın başlayıp, kısa zaman içerisinde sonuçlanmasını istiyoruz. O soruşturmada hızlı hareket edilmedi. Belki askeriyenin iç prosedüründen de olabilir. Yapılan ciddi bir işlem olmadığı için bu davaya da bilgi akışı gelmedi. Buraya bilgi aktaran bendim, ben bile yetersiz kalıyordum. Nisan ayında geminin baş çarkçısı, komutanı ve birkaç kişinin ifadesi alınmış. Onun dışında dosyada yapılan bir işlem yok. Mahkemenin tahliye kararı vermesinden daha doğal bir şey olamaz. Çünkü bu olayla ilgili daha birçok kişi şüpheli sıfatını bile almadı. Askeri soruşturma sürerken buradaki, uzun tutukluluk, sanki ileride verilecek bir cezanın infazı gibi değerlendirildi. Mahkemenin bugünkü verdiği ara kararlar yerindedir" dedi.
Acılı ailelerin avukatı Erol Özcan ise bunun nihai bir karar olmadığını hatırlatarak, "Beşinci ayında olmasına rağmen askeri savcılığın soruşturması ağır gitmekte. Bu eksiklik ve sorumsuzluktur. Ne olursa olsun bazı kurumlar korunuyor. Adaletin gerçekleşmesi için hiçbir ayrım yapılamaz. Şüphelilerin ifadesi bile daha alınmamıştır. Bu da ailelerin üzerinde son derece olumsuz etki bırakmaktadır. Bugün tahliye olan mühendis de insandır. O da kusuru nispetinde yargılanacaktır. O cezaevinden çıkıp evine gidecek ama ölenlerin hiçbiri geri dönmeyecektir. Bu tahliye kararının biraz erken olduğunu ve kamu vicdanını rahatsız ettiğini düşünüyorum" diye konuştu.
Türk Harb-İş Sendikası Ege Bölgesi Başkanı İrfan Akgönül de, suçsuz kişilerin, vicdanları rahatlatmak için içeri alındığını, asıl kusurlularla ilgili daha sorgu aşamasına geçilmediğini öne sürdü. Asıl kusur sahiplerinin bir an önce yargılanıp ceza almasını istediklerini söyledi.
AİLELER TEPKİLİ
Ölen işçilerin aileleri ise mahkemenin tahliye kararına tepki gösterdi. Yaşamını yitiren işçi Ercan Biçer'in eşi Serap Biçer, sanığın tekrar tutuklanmasını istediğini belirterek, "Benim eşim kara toprağın altında, sanık dışarda elini kolunu sallayarak gezecek. O da içeride çürüsün. Karar yerinde değil" dedi.
Kazada ölen işçilerden Ercan Biçer'in ailesi Milli Savunma Bakanlığı'na 462 bin TL, Cafer Kırbaş'ın yakınları ise 709 bin 500 TL'lik maddi tazminat talebiyle dava açmıştı.

BK(AÖ/AAA) (FOTOĞRAFLI)