İZMİR Barosu Yönetim Kurulu, son günlerdeki operasyon, yürütülen soruşturma ve görevden almalarla ilgili yazılı bir açıklama yaparak, siyasi iktidarı eleştirdi. Açıklamada, "Muhaliflerine karşı gerçekleştirilen hukuka aykırı operasyonlarda savcıları ve kolluk güçlerini koruyan siyasi iktidarın, söz konusu soruşturmalar kendi çevresine yöneldiğinde feryat etmesi de kabul edilemez" denildi.
Son dönemde, adliye önlerinde basın açıklaması dağıtan cumhuriyet savcıları, açıklama yapan Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) hakimleri ve başsavcılar bulunduğuna, görev yerleri değiştirilen savcılar ve kolluk görevlileri olduğuna dikkat çeken İzmir Barosu’nun internet sitesine konulan, 'Siyasi iktidar soruşturmalardan elini çekmelidir' başlıklı yazılı açıklamada şöyle denildi:
"11 yıllık süre zarfında siyasi iktidar tarafından baştan dizayn edilen yargı ve kolluk arasında paralel devlet kurulduğu iddialarının yaşandığı olağanüstü bir süreçten geçmekteyiz. Bu sürecin son halkası TCDD ve Liman İşletmeleri'nde yaşandığı iddia edilen yolsuzluklar nedeniyle yürütülülen soruşturma kapsamında, İzmir'de gerçekleşen ve gerçekleştirilmesi engellenen gözaltılarla karşımıza çıkmıştır. İzmir 'de devam eden bir soruşturma ile 06.01.2014 tarihinde haklarında yakalama kararı verilen 37 kişiden yalnızca 27 kişinin gözaltına alındığı ve bunlardan 3 kişinin de daha sonra serbest bırakıldığı, kalan 10 kişi için ise cumhuriyet savcısı tarafından verilen yakalama talimatının kolluk tarafından yerine getirilmemiş olduğu, bizzat İzmir Cumhuriyet Başsavcı vekilinin yaptığı açıklama ile ortaya çıkmış bulunmaktadır. Görünen odur ki; soruşturmayı engelleyen, 17 Aralık'tan bu yana görevliler üzerinde terör estiren, 2000’e yakın amir ve memur kolluk görevlisini bulundukları görevlerden alan siyasi iktidardır. Siyasi iktidar içinde bulunduğu panik hali nedeniyle, bununla da yetinmemiş alelacele yaptığı değişiklikle, kolluk ve soruşturma makamlarını yürütmeye bağlamaya çalışmıştır. Bugün ise siyasi iktidar meclise gönderdiği yasa teklifi ile HSYK ve diğer yargı birimlerini yürütmenin tahakkümü altına almaya çalışmaktadır. Kolluk kuvvetleri ve soruşturma makamlarının hukuka uygun davranması zorunlu olup, yargı mercileri karşısında hiç kimsenin ayrıcalığının olmadığı da tartışmasız bir gerçektir. Muhaliflerine karşı gerçekleştirilen hukuka aykırı operasyonlarda savcıları ve kolluk güçlerini koruyan siyasi iktidarın, söz konusu soruşturmalar kendi çevresine yöneldiğinde feryad etmesi de kabul edilemez. Bugün yaşananlar, Deniz Feneri, İlhan Cihaner soruşturmalarında benzerlerini gördüğümüz olayların bir tekrarı mahiyetindedir. Görünen odur ki, siyasi iktidarın yargıya ve soruşturmalara müdahalesi nedeniyle; soruşturma makamları ucu siyasi iktidara veya onların yandaşlarına dokunan hiçbir soruşturmayı sonuca ulaştıramayacaktır. Bir yargı erki düşünün ki, atacağı her adım yürütme erkinin iznine, oluruna, uygun görmesine bağlanmış olsun. Ancak faşist dikta rejimlerinde görülmesi mümkün bu durumun demokratik hukuk devletinde kabul edilmesi mümkün değildir."
İzmir Barosu olarak, yolsuzluk ve rüşvetin üzerinin örtülmesine göz yumulmayacağı vurgulanan açıklamaya, "Timsah gözyaşları altında yatan ikiyüzlülüğü tüm kamuoyuna sergilemek için her türlü çabayı göstermekten çekinmeyeceğiz. Dikta heveslilerine, yargı kararlarına karşı görevlerini yerine getirmekten imtina edenlere, siyasi iktidara bir kez daha hatırlatıyoruz; başaramayacaksınız" ifadeleriyle son buldu.