Uluslararası Yayıncılar Birliği (IPA) Yayınlama Özgürlüğü Komitesi Başkanı ve PEN İsveç Merkezi Uluslararası Sekreteri Ola Wallin, Sel Yayıncılık yayın yönetmeni İrfan Sancı ve çevirmen İsmail Yerguz’un hapis istemiyle yargılandıkları Apollinaire davasını izlemek için İstanbul’a geldi.
Sancı ve Yerguz’un Guillaume Apollinaire’in 1911 tarihli romanı Genç Bir Don Juan’ın Maceraları’nı çevirmek ve yayınlamaktan, “müstehcenlik” maddesine dayanılarak yargılandıkları davada 2010 yılında 2. Asliye Ceza Mahkemesi beraat kararı vermişti. Kararını görüşen Yargıtay ise 5 Temmuz 2013 tarihli kararında Türk Ceza Kanunu’nun müstehcenlik maddesinin “müstehcen ürünlerin üretiminde çocukların kullanılması” ile ilgili 3. fıkrasına atıfta bulunarak yerel mahkeme kararına itiraz etmiş, sanıkların 6 ila 10 yıl hapis ile yargılanmaları gerektiğini ileri sürmüştü. Kararı yeniden görüşen 2. Asliye Ceza Mahkemesi ise Yargıtay’ın iddiasını uygun bulmayarak, çocuk istismarı ile ilgili suç oluşmadığı, suçun aynı maddenin 2. fıkrası kapsamında olduğu ve yargılamanın 3. Yargı Paketi olarak bilinen 6352 Sayılı Kanun kapsamında kaldığı sonucuna vardı. Mahkeme beraat verilmesinin 6352 Sayılı Kanun’a göre usulen mümkün olmadığını belirterek yargılamayı üç yıl erteledi.
Ola Wallin duruşma çıkışında Uluslararası Yayıncılar Birliği ve Uluslararası PEN adına ortak bir basın açıklamasını yaptı. Türk hukuk sisteminde acilen reform yapılması çağrısında bulunan Wallin şöyle konuştu:
“Tam beraat kararı bekliyorduk ancak hâkime göre bu 2011’de çıkan 3. Yargı Paketi nedeniyle mümkün değil. Büyük hayal kırıklığına uğradık ve reformların ciddiyetinden şüphe duyuyoruz. Sancı’nın tabi tutulduğu zorlu sınav Türkiye hukuk sisteminin altında yatan bir soruna işaret etmektedir. Türk Ceza Kanunu’nun 226. maddesinin 2. fıkrası ‘müstehcen’ ürünlerin yayınlanmasını yasaklarken 7. fıkra eğer ürün bilimsel, sanatsal veya edebi değere sahipse yayınlanmasına izin vermektedir. Bugünkü davada, alt mahkemeye sunulan uzman görüşü Sancı’nın lehine olmuş, makul bir biçimde, Apollinaire’in kitabının bir çevirisini yayınlamada bir edebi değer görülmüştür. Oysa üst mahkeme, kararını orijinal metinle ilgili kendi niteliksiz değer yargılarına dayandırarak ve uzmandan gelen delili yok sayarak açıkça gülünç bir dayanakla davanın yeniden görülmesine hükmetmiştir.
Bunun gibi davalar yayıncıların zamanı ve kaynakları üzerinde ağır bir yük oluşturuyor, bir tehdit ve gerilim atmosferi yaratıyor ve onları mükemmelen meşru eserleri yayınlamaktan vazgeçiriyor, sıklıkla da onları doğrudan yasal yolla taciz ediyor. Ayrıca bu davalardaki uzmanların tutarlılığı ve bağımsızlığıyla ilgili de sorunlar var.
Sonuç olarak, Uluslararası Yayıncılar Birliği’nin Yayınlama Özgürlüğü Komitesi Türkiye hükümetine Sancı gibi edebiyat yayıncılarını bu tür davaların süregiden yükünden koruyacak çalışılabilir ve modernize edilmiş bir yasal çerçeve yaratarak çok ihtiyaç duyulan bu yasal reformu yapmaları çağrısında bulunuyor. Türkiye hükümeti mevcut düzenlemelerin Türkiye okurlarını karanlıkta bırakmayı sürdürmesine izin vermemelidir. Onlar bundan daha iyisini hak ediyor.
Şu anda Türkiye mahkemelerinde yayıncıları, çevirmenleri, yazarları ve gazetecileri etkileyen hükümet sansürünün engelleyiciliğinin pek çok örneği var. Uluslararası Yayıncılar Birliği ve Uluslararası PEN de Türkiyeli ve uluslararası diğer örgütler gibi konuyla çok yakından ilgilidir ve hükümet ve hukuk müdahalesinin bu örneklerinin Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne kabulüyle ilgili taleplerini baltalayabileceği inancındadır.”
(BB)