İZMİR'de 38'i muvazzaf asker, 59'u tutuklu 357 sanığın yargılandığı 'Gizli bilgi belge bulundurma davası' dördüncü gününde devam etti. Bir kısım tutuklu sanığın avukatı Hakkı Çelik, tahliye talebini 'Balık ile karınca'nın hikayesiyle anlattı. Çelik, “Sular yükseldiğinde balıklar karıncaları, sular çekilince de karınca balıkları yer. Burada yaşama faktörünü su belirler. Biz sizden su olmanızı istiyoruz” dedi.
Terörle Mücadele Kanunu (TMK) 10'uncu maddesiyle görevli İzmir 12'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada, tutuklu sanıkların ve duruşma salonunda hazır bulunan avukatlarının tahliye talepleri alındı.
“YARIN HESAP VE SAP DÖNER”
Avukat Atilla Ertekin, Sapanca’daki arama için iki ayrı ekibin gittiğini, ikinci ekibin metaryelleri bulduğunu, 'materyaller ilk aramada mı konuldu?’ sorusunun akıllara geldiğini, aramaların da usule uygun olmadığını söyledi. Ertekin, “Yarın hesap ve sap dönerse diye iki tane tutanak tutuluyor. Ben kamu görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunuyorum, savcılık bunu reddediyor. Bakın, davada 59 tutuklu sanık var. Ama duruşmaya çok az sayıda tutuklu geliyor. Çünkü insanlar umutlarını artık kaybetti. Bundan sonraki duruşmalara hiçbir avukat da gelmeyecek” dedi.
Davanın daha başlangıcından itibaren hukuka açık ve net aykırılıklarla başladığını izah ettiğini ifade eden Ertekin, “Belgelere ilişkin Genelkurmay’ın ya da TÜBİTAK’ın ne cevap vereceği bizi hiç ilgilendirmiyor. Çünkü sanıklar bu belgeleri elde etmemiş ki? Savcılık aşamasında ifadeleri alınan müvekkilerime, 'müşteki de olabilirsiniz' dendi. Ama buna rağmen tutuklandılar. Torba yasası çıktı. Birçok kişi bu yasadan, adli kontrol hükümleri ile yararlandı. Ama burada yargılananlar bu yasadan yararlanamadı. Özel yetkili mahkemeler 21'inci yüzyılda hukuku katleder hale gelmiştir. Savcılar, 59 tutuklu sanık hakkında verdiği mütalaa yarım sayfa. Ben bu mütalaaya göre tahliye talebinde bulunmuyorum. Res’en tahliye edin diye bekliyorum” dedi.
“SU OLMANIZI İSTİYORUZ”
Birçok tutuklu sanığın avukatı Hakkı Çelik ise Afrika atasözünden bahsetmek istediğin belirterek, “Balık ile karıncanın birbirlerini yeme şansı yok. Sular yükseldiğinde, balık karıncayı yer. Sular çekilince ise karıncalar balıkları yer. Burada yaşamı belirleyen sudur. Biz sizden su olmanızı istiyoruz. Tahliyeler konusunda doğru kararı vereceğinizi umarız” dedi.
“SÖYLENTİLER VE VARSAYIMLARLA SAVUNMAYAPILMAZ”
Avukat Tuğba Balkan, söylentiler ve varsayımlara ilişkin savunma yapmanın gereksiz olduğunu, örgüt üyesi olduğu iddia edilen kişilerin birbirlerini tanımadığını, birbirleriyle ilişkileri olmadığını, bir örgütün varlığından söz edilebilmesi için en ufak bir delil olmadığını belirterek, “Delillerin sahte olmasından öte, tümüyle düzmecedir. Bu davada bulunan tek somut delil, evlerde bulunan hard disklere toplu halde atılmış verilerdir. Bu verilerin oluşturulma ve hard disklere aktarılma tarihi aynı tarihtir. Bu mümkün değil. Birilerinin bir şekilde oluşturup yerleştirdiği gibi bir sonuç çıkıyor” dedi.
“BİLGİSAYAR ORTAK KULLANILIYOR”
Sanık Namık Altıparmak’ın avukatı Mehmet Hacıahmetoğlu, müvekkilinin iddianamede belirtilen dönemde Başbakanlık Askeri Danışmanlığını yürüttüğünü belirterek, “İddianamede bahsi geçen belgelerin, müvekkilimin çalıştığı yerde müşterek kullanılan bilgisayardan alındığını düşünüyoruz. Son dönemdeki gelişmeler de bunu açıkça gösteriyor. Genelkurmay ve Başbakanlık’tan bu konuda bilgi istedik. Genelkurmay’dan geldi, ancak Başbakanlık İletişim Daire Başkanlığından 6 aydır yanıt gelmedi. Talep ettiğimiz bilgilerin mahkeme eliyle gönderilmesi çok önemlidir” dedi.
“BİLAL’İN KANUNLARINDAN DEĞİL"
Avukat Serhat Soylu da, “Biz Bilal Erdoğan’ın yararlandığı kanunlardan değil, daha önceki yargılamalardaki sanıkların yararlandığı adli kontrol tedbirleri uygulanarak tahliye talebinde bulunuyoruz” dedi.
“YARGI-CEMAAT İLİŞKİSİ”
Avukat, Ömer Faruk, Cumhuriyet savcılarının kendilerini şaşırtacak bir mütalaa vermesini beklediklerini, ancak durumun Anadolu’daki tabiriyle “eski hamam eski tas” olduğunu, savcıların ılımlı, olumlu, vicdani, hukuki bir mütalaa vermesini beklediklerini, ancak son aylarda bu davayı da ilgilendiren hiçbir gelişme yaşanmamış gibi, 'kumpas' tanımlamaları hiç yapılmamış gibi, yargı-cemaat ilişkileri hiç gündeme gelmemiş gibi bir mütalaayla karşılaştıklarını söyledi.
“BAŞBAKAN’IN TANIKLIĞINI İSTİYORUZ"
Avukat Murat Ergün ilginç bir talepte bulundu. Avukat Ergün, mahkeme heyetinden davada Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan'ın Siyasi Başdanışmanı Yalçın Akdoğan'ın tanık olarak dinlenmesini talep etti. Başbakan Erdoğan ve Akdoğan'ın açık adreslerini bilmediğini ancak TBMM'ye yazı yazılırsa adreslerinin bulunabileceğini ifade eden Ergün, “Müvekkillerimin suçsuzluğunun ortaya çıkması için Başbakan Erdoğan ve danışmanı Akdoğan'ın tanıklıkları çok önemli. Bildiklerinin çok önem önemli olduğunu düşünüyoruz. Savunmamızın tanığıdır. Usul yasasına göre bu konuda karar verilmesini istiyorum” dedi. 2 bin 500 kişilik listeden bahsedildiğini, bunun son derece vahim bir iddia olduğunu da belirten Ergün, “Biz emniyet içerisinde bu davanın hazırlığını yapan polislerin olup olmadığını merak ediyoruz. Masumiyet karinesini de ihmal etmiyoruz” diye konuştu.
Mahkeme Başkanı Atilla Rahman'ın ilk liste mi, ikinci listemi şeklindeki sorusu salonda gülüşmelere neden oldu. Avukat Ergün de, “Son listeye bakalım” karşılığını verdi. Kavgadan da iyi şeyler çıktığını, kavga olmaması halinde bunların hiçbirinin çıkmayacağını ifade eden Avukat Ergün, “Kavgada en önemli merhale bu dava. Bahse konu cemaatle hükümetle kavgasının davasıdır bu dava” diye konuştu. Siyasilerin söylemlerine bugün de dün de şüpheyle yaklaştığını ancak amaçlarının maddi gerçekliğe ulaşmak olduğunu da söyleyen Ergün, zamanı düşününce telafisi güç zararlar ortaya çıktığını belirterek müvekkillerinin tahliyesini talep etti.
“İÇİŞLERİ BAKANIN ADINI BİLE BİLMİYOR”
Avukat Seda Ayaz Aksu, tutukluluğun devam ettirilmesinin hukuki şiddet olduğunu dile getirerek, “Müvekkilim 3 çocuk annesi. İçişleri Bakanı’nın değiştiğini bile bilmiyor. Bir annenin 20 ay çocuklarından ayrı bırakılmasının çok haklı gerekçeleri olmalı. Mahkeme Başkanı’nın karşı oy verdiği kararlarda üyelerin niye tutuklulukta ısrar ettiğini merak ediyoruz” dedi.
Diğer tutuklu sanık avukatları da müvekkillerinin 20 aya yakındır tutuklu olduklarını, tutukluluğun bir tedbir olmaktan çoktan çıkıp, infaza dönüştüğünü belirtip, tahliye taleplerini iletirken, yurtdışı çıkış yasağı bulunan sanıkların avukatları ise, müvekkillerinin bu yasaklarının kaldırılmasını talep etti. Mahkeme Başkanı Atilla Rahman, duruşmaya öğleden sonra devam edilmek üzere ara verdi.