Cem TURSUN - Arzu KAYA / İSTANBUL, () Gezi Parkı olaylarına ilişkin sanıkların bazılarının 1-2 Haziran 2013 tarihinde Dolmabahçe Bezmialem Valide Sultan Camii'ne girenlerin de bulunduğu 7'si yabancı uyruklu 255 tutuksuz sanığın yargılanmasına devam edildi. İstanbul 55. Asliye Ceza Mahkemesi'nce Mayıs ayı boyunca Salı, Çarşamba ve Perşembe günleri görülecek davanın 2. duruşmasına 2 asistan doktor sanığın yanı sıra 11 tutuksuz sanık ve müşteki Ali Çezik ile taraf avukatlar katıldı. Duruşmayı İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Ali Çerkezoğlu, İstanbul Tabip Odası Başkanı Taner Gören, Türk Tabipleri Genel Birliği Merkez Konsey Üyesi Osman Öztürk de izledi.
Sanıkların "2911 Sayılı Toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanuna muhalefet", "görevi yaptırmamak için direnme", "kamu görevini usulsüz üstlenme ve kamu malına zarar verme", "Özel kıyafetleri usulsüz kullanma", "suçluyu kayırma" "ibadethaneyi kirletmek suretiyle zarar verme" ve " hırsızlık" gibi suçları işledikleri iddiasıyla 1 yıl ile 11 buçuk yıl arasında değişen hapis cezaları istemiyle yargılandıkları davada kimlik tespitinin ardından savunmaların alınmasına geçildi.

"HEKİMLİK REFLEKSİYLE YARALILARA YARDIM İÇİN CAMİİYE GİRDİM"
Davanın doktor sanığı İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Asistani olarak görev yapan Sercan Yüksel, 2 Haziran'da Gezi olayları sırasında Bezmi Alem Sultan Camii'nde yaşananları anlattı. 1 Haziran 2013 tarihinden 2 Haziran 2013 tarihine kadar İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Travma ve Acil Cerrahi servisinde nöbette olduğunu söyleyen Yüksel, "Akşam üzeri üzerimde doktor kıyafetiyle Cihangir'deki evime gitmek için dolmuşa bindim. O sırada olaylar yaşandığı için Gümüşsuyu'ndan dolmuştan indim. İnönü Stadı'nın orada gazlı müdahaleden dolayı havada gaz yoğunluğu oldukça yüksekti, ben de etkilendim. Bezmi Alem Sultan Camii'nin oraya geldiğimde caminin kapısında gazdan etkilenmiş, vücuduna gaz fişeği isabet etmiş, vücudunda kemik kırıkları bulunan yaralılar gördüm. Polisin gazlı müdahalesi nedeniyle kalabalık camiiye doğru kaçıyordu. Eylemciler yaralıları camiye taşıyordu. Ben de yaralıların camiye taşındığını görünce hekimlik refleksiyle yaralılara yardım etmek için camiye girdim. Cami kapısında bir kişi ayakkabımı çıkarmam konusunda uyarınca ayakkabımı çıkarıp kenara koydum. Kenarda ayakkabı yığını duruyordu. İçerde birçok sağlık çalışanının da yaralılara yardım ettiğini gördüm. Ben de aldığım eğitim doğrultusunda müdahale ettim" dedi.

"EĞER BİZ YARALILARA MÜDAHALE ETMESEYDİK..."
Caminin kapısı sürekli açık olduğunu belirten Yüksel, "Saat 21.00 22.00 civarıydı. Yaralıların sayısı çok artınca Yaralıları aciliyetine göre sınıflandırdık. Kafa travması geçiren, kafası gözü kanayan, gaz fişeğinden etkilenen yaralılar vardı. 112'yi arayıp ambulans istedik ama çok gecikmeli olarak geldi. Camide sigara içenlerin olduğu söylendi, sigara içen kimseyi göremedim. Oradaki herkes gazdan etkilenmiş nefes darlığı çekiyordu bu durumda kimse sigara içmeyi düşünemez. Camide yiyecek içecek tüketildiği söylendi, ağır yaralıların olduğu bir ortamda kimse yemek yemeyi düşünmez. Bizi camiyi kirletmekle suçluyorlar, kanamalı hastalardan akan kan halıya akmış olabilir. Bunlar olağan şeylerdir. Kirletme değildir. Bizi suçluyu kayırmakla itham ediyorlar. Bize yaralı olarak gelen insanlara suçlu olup olmadığını sormayız. Yaralı kişi oradan geçen bir vatandaş, bir esnaf yada eylemci olabilir. Bizim için bunun hiçbir önemi yok. Zaten aldığımız tıp eğitiminde hocalarımız bize hiçbir insan arasında ayrım yapmamayı öğretti. Biz ağır kanamalı insanlara müdahale etmeseydik çok fazla ölüm olabilirdi, açık kırığı olanlara müdahale etmeseydik uzuv kayıpları olabilirdi, solunum sıkıntısı çekenlere müdahale etmeseydik solunum yetmezliğinden ölebilirlerdi" diye konuştu.

SALONDA ALKIŞ SESLERİ
İlerleyen saatlerde caminin müezzininin polislerle görüştüğünü ve dışarıda gazın azaldığını, dışarının tamamen sakinleştiğinde toplu toplu olarak camiyi boşaltabileceklerini müezzinin söylediğini belirten Yüksel, "Saat 03.30 civarında camiyi toplu olarak terk ettik. Yaralılara müdahale eden sağlık çalışanlarına teşekkür ediyorum ve gurur duyuyorum" dedi. Yüksel'in bu sözleri salondaki izleyiciler tarafından alkışlandı.

"TIP FAKÜLTESİ EĞİTİMİNİ YANLIŞ MI ÖĞRENDİM"
Duruşmada savunma yapan bir diğer doktor sanık Erenç Yasemin Dokudan, 2 Haziran akşamı sosyal medyadan ve Tabip Odası'ndan Kabataş bölgesinde çok sayıda yaralıların olduğu ve doktora ihtiyaç bulunduğunu öğrendiğini söyledi. Dokudan, bu nedenle tıbbi müdahalede bulunmak için camiye gittiğini belirtti. Camide yaralılara müdahale ettiklerini ifade eden Dokudan, "Olay, deprem gibi sel gibi olağanüstü bir durumdu. Bize atfedilen suçlarda suçluyu kayırmak gibi suçlamalar yöneltiliyor. Bizim amacımız bunlar olamaz, mesleki refleksimizle hareket ettik. Yolda bayılan, uçakta fenalaşan birini görüp yardımına koştuğumuz gibi Bezmi Alem Camii'nde de mesleki refleksimizle aynı şeyi yaptık. Suçlamalar beni çok şaşırttı, Tıp Fakültesi eğitimini yanlış mı öğrendim diye düşündüm. Yanlışsam benim düşüncemi düzeltsinler" dedi. Doktor sanık Erenç Yasemin Dokudan'ın bu sözleri salondaki izleyiciler tarafından alkışlandı.

"VİCDANEN, HUKUKEN, TIBBİ ETİK AÇISINDAN DOĞRU OLANI YAPTIK"
Yaralılara suçlu da olsalar acil tıbbi müdahalede bulunmanın görevleri olduğunu belirten Dokudan, "Vicdanen de, hukuken de, tıbbi etik açısından da doğru olan şeyi yaptık. Şimdi dönüp baktığımda orada olmasak hayatını kaybeden, engelli olacak onlarca insan olacaktı. Orada bulunan tüm sağlık çalışanlarıyla gurur duyuyorum" diye konuştu.
Sözleri sık sık alkışlarla kesilen Dokudan, "Ben bu davayı hipokrata ağıt olarak değil, hipokratı yeniden saygıyla selamlama şansı olarak görüyorum" diyerek savunmasını tamamladı. Duruşma, diğer sanık savunmalarının yarın alınması için ertelendi.

1 YILDAN 11 BUÇUK YILA KADAR DEĞİŞEN HAPİS CEZASI İSTEMİ
16 Haziran günü Taksim Ramada Otel önünde eylemci bir grubun taşkınlık yaparak kolluk görevlilerine taş attıkları, otelin giriş katında usulsüz ve revir kurdukları anlatıldı. Otele giren kolluk kuvvetlerinin, üzerlerinde doktor üniforması bulunan kişileri yakaladıkları, yapılan araştırmada şüphelilerin temin ettikleri ilaçlarla yaralanan eylemcilere sağlık yardımı yaptıklarının anlaşıldığı, doktorluk mesleğine ait üniformaları yetkileri ve sıfatları olmadan alenen başkalarını yanıltıcı şekilde kullandıklarını, usulsüz olarak kamu görevini üstlendikleri ileri sürüldü. Sanıkların "2911 Sayılı Toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanuna muhalefet", "görevi yaptırmamak için direnme", kamu görevini usulsüz üstlenme ve kamu malına zarar verme" "Özel kıyafetleri usulsuz kullanma", "suçluyu kayırma" "ibadethaneyi kirletmek suretiyle zarar verme" ve " hırsızlık" gibi suçları işledikleri iddiasıyla 1 yıldan 11 buçuk yıla kadar değişen hapis cezasıyla cezalandırılmaları isteniyor.
(BB)