Yargı’da Birlik Platformu (YBP) üyelerinin Başbakan Ahmet Davutoğlu'nu ziyaret ederek "hakimler ve savcıların özlük haklarının düzeltilmesini" istemesini eleştiren en sert yazı Mümtazer türköne'den geldi. 
Türköne, "Yargıç rüşvet ister mi?" başlıklı yazısında ziyaretin amacının, 12 Ekim’de yapılacak HSYK seçimleri öncesi, yargı camiasına mesaj vermek olduğunu belirterek "YBP'nin talepleri, yargı camiası adına Başbakandan rüşvet istemektir" dedi. Hükümetin, hakim ve savcılarla ilgili paketi Meclis'e sevketmesini eleytirdi.  

SEÇİMLERİ KAZANIRLARSA NE OLACAK?

Bu platformun 17 ve 25 Aralık soruşturmalarını hükümete yönelik bir “darbe” olarak gördüğünü hatırlatan Türköne, "Bu platform seçimleri kazanır ve HSYK’da kontrolü ele geçirirse, bu yolsuzluk soruşturmalarını unutmamız gerekecek ve daha ötesi yargı her konuda Hükümet’in yedeğinde iş görecek. Yargı üzerinde çoğunluk partisinin siyasî vesayeti işleyecek. Muhtemelen kritik soruşturma ve davalarda bu platform mensupları görevlendirilecek. “Dönemin başbakanı” Çankaya Köşkü’nde geceleri rahat uyuyacak" dedi. Türköne'nin yazısının devamı şöyle:

YBP SEÇİMİ KAZANAMAZSA NE OLACAK?

Peki bu platform seçimi kazanamazsa ne olacak? Muhtemelen Hükümet, yargı bağımsızlığını ve yargıçlık teminatını bir adım daha gerileten bir kanun çıkartacak. HSYK biraz daha yolunmuş kuşa çevrilecek. İktidar, seçimle alamadığını kanunla almaya kalkacak. Bu sefer muhalefet ayaklanacak, Anayasa Mahkemesi devreye girecek. Hukuk hiçbir zaman pes etmeyecek ve savaş sürecek.

HUKUK SİSTEMİ NEDEN KAYNATILIYOR?

Yolsuzluk soruşturmaları olmasaydı yargı tartışmaların merkezine bu kadar yerleşir miydi? HSYK’nın yapısı değişir miydi? Sulh Ceza hakimlikleri tesis edilir miydi? 
Hukuk sistemimiz, yolsuzluk soruşturmalarını buharlaştırmak için kaynatılıyor. Yargı yolsuzlukları ört-bas etmek için rehin alınıyor. Bunun için hedefte HSYK ve 12 Ekim’de yapılacak seçimler var.

REKABET VESAYET ALTINA ALMAK İÇİN YAPILIYOR

HSYK, savcı ve yargıçların özlük haklarını dışardan gelecek müdahalelerden korumak için var. Bu müdahaleler Yürütme’den geldiği için, fiilen HSYK kuvvetler ayrılığı prensibini ve yargı bağımsızlığını tek başına temsil ediyor. HSYK’daki rekabet, bu kurumu siyasî vesayet altına almak için yapılıyor. Ölçü HSYK’nın yargı bağımsızlığını taşıyan konumda kalması. Bu bağımsızlığı zedeleyecek her adım hukuk adına bir cinayet.

YARGI CAMİASI ADINA AÇIKÇA RÜŞVET TALEBİ

Yargı’da Birlik Platformu üyelerinin Başbakan’ı ziyaret edip, doğrudan savcı ve yargıçların özlük haklarına dair taleplerde bulunması işte bu yüzden yargı bağımsızlığına aykırı. Özlük hakları iyileşecek, disiplin affı gelecek ve idarî yargıda hukuk fakültesi mezunu olmayan hakimlere bu okulları bitirme fırsatı verilecek. Bu taleplerin hepsi açıkça yargı camiası adına bir rüşvet talebi. Bunların içinde en tehlikeli olanı ise disiplin affı. Yargı, nisbeten özerk yapısı içinde mesleki standartlarını bu soruşturmalarla koruyor. Yürütme veya yasama organına disiplin affı talebiyle gitmek, yargı üzerine doğrudan siyasî vesayeti davet etmek anlamına geliyor. Hesap ise çok tehlikeli: Bir şekilde disiplin cezası alan yargı mensuplarına havuç uzatarak HSYK seçimlerinde desteklerini sağlamak.

PAZARLIK YARGIÇLIK TEMİNATI ÜZERİNDEN YAPILIYOR

Pazarlık, yargıçlık teminatı ve yargı bağımsızlığı üzerinden yapılıyor. Yolsuzluk soruşturmalarını durdurmak için yargı üzerinde oluşturulan siyasî vesayetin kaderi HSYK seçimlerine bağlı. Seçimi bu platform kazanırsa, olacağı belli. Peki bu platformun dışındakiler kazanırsa yolsuzluk soruşturmaları ne olacak? Sorulacak en doğru soru bu. Dosyalarda ne var ise o olacak. Delillere, tanıklara göre yargıç kararını verecek. Bir şeylerin üstünü örtmeyeceği kesin, hükmünü ise temyize açık şekilde dosyaya ve vicdanına göre verecek. Yolsuzluk soruşturmalarının üstünün kapatılması ihtimali ortadan kalkacak. Sadece bu mu? Evrensel hukuk kurallarına göre işleyen, adalet dağıtan bir yargı sistemine dair umudumuzu sürdüreceğiz.

YARGIÇ RÜŞVET ALMAZ, DELİL UFUKTA BEKLEYEN SANDIKTA

Düğümü kim çözecek? 17 Aralık’tan bugüne yargıçlar ve savcılar bir meslek grubu olarak çok ağır saldırılara uğradılar. En hafifinden “atanmış”, “memur”, “millî irade hırsızları” olarak küçümsendiler. “Alçak”, “casus”, “paralel”, “ajan”, “hain” yaftalarına ayrım gözetilmeden maruz kaldılar. Bize düşen, bu ülkeye güvendiğimiz gibi yargı mensuplarına da güvenmek. Yargıç rüşvet almaz. Delil, ufukta bekleyen sandıkta.