REZA ZARRAB:
‘Her gün 1 ton altın ihracatı yapıyordum’
İş adamı Rıza Sarraf, rüşvet ve yolsuzluk operasyonunda cezaevine gönderildi. Sarraf’ın ifadesinde tüm suçlamaları reddettiği, aksine bir gazetenin ve bir polis müdürünün kendisinden rüşvet istediğini söylediği öğrenildi...

İş adamı Rıza Sarraf’ın ifadesinde, Yeni Şafak Gazetesi’nden bir gazetecinin bir haberi yayınlamaması karşılığında 1 milyon dolar istediğini ileri sürdüğü öğrenildi. Edinilen bilgilere göre Sarraf, ifadesinde şunları söyledi: “2012 yılında 20 milyar TL’lik altın ihracatı yaptığımı tahmin ediyorum. Zaten benim her gün 1 ton altın ihracatım oluyordu.”
“Temmuz 2013’e kadar altın ticareti serbestti. Ama Amerikan ambargosu nedeniyle ticareti bu tarihten sonra Halk Bankası yolu ile yapamaz duruma geldik. Biz de gıda ticareti yolu ile yaptık. Tüm işlerimizi hukuka uygun bir şekilde yaptık. Herhangi bir sahtecilik işine girmedik. ”


‘Bakana yol sordum’

“Türkiye vatandaşlığına 2006 veya 2007 yılında geçtim. Eniştem ve ablam da Türk vatandaşıdır. Bir tek ağabeyim geçmemişti. Ben ağabeyimin Türk vatandaşlığına geçmesi için yol yordamı öğrenmek amacıyla bakan Muammer Bey’den sordum. O da bana yasal yolları izah etti. Normal prosedür ile Türk vatandaşlığına geçti.

‘Polis rüşvet istedi’
“Ben bir emniyet müdür yardımcısından tehdit aldım. Bu kişi O.İ.’dir. Kendisi benden 1 milyon dolar para talep ediyordu. Gayrettepe’ye gittim. Suç duyurusunda bulundum. Maalesef bu konular tapelere girmemiştir. Hala bu konuda suç duyurusu devam ediyor. Bir gün Yeni Şafak gazetesinden beni aradılar. İran’a 87 milyar Euro ihracat yaptığım ve kara para akladığımı sorduklarında bu konuda yorum yapmayacağımı, avukatlarımın buna cevap vereceğini söyledim. Avukat H.K. isimli kişi bana bu haberin metnini getirdi ve de Yeni şafak Gazetesi’nde ekonomi yazarı olduğunu söyledi. Soyadının K. olması lazım. Eğer bu parayı yani 1 milyon doları vermezsem bu haberi yayınlayacaklarını söylediler. Buna dair elimde ses kayıtları da mevcuttur.”

‘Belgeleri Bağış’a verdim’
“Bu hususu bakan Mehmet Şimşek Bey’le görüştüm. O da bana polisi ilgilendiren bir mevzu olduğu için İçişleri Bakanlığı’na git dedi. Ben de İçişleri Bakanımız Muammer Güler Bey’e durumu izah ettim. Kaydı dinlettirdim. Takdirine bıraktım. Sonucunda ne oldu bilemiyorum. Hatta aynı konuyla ilgili belgelerin suretini ve ses kaydını Egemen Bağış Bey’e de verdim.”

‘Çin’de hiç şirketim yok’
“Şimdiki hava işlemlerimin kolaylaşması için kimseye para vermedim. Bu suçlamayı kabul etmiyorum. Çünkü Çin’deki şirketler bana ait değil. Ben sadece Çin’deki şirketlerin müşterisiyim. Bunlar için Muammer Güler bey’e veya oğlu Barış Güler’e herhangi bir para vermedim. Rüçhan Bey’in elde ettiği primlerden bana 200 bin dolar para verdi. Bunların da kayıtları tape kayıtlarında vardır. Bunu Barış Güler beyefendiye verdim. Çünkü Rüçhan Bey’in Barış Bey’e borcu vardı.”

‘Bakana rüşvet vermedim’
“İran’ın Türkiye’deki rezervlerinin altın ihracatı yöntemi ile çıkarılmasına yol verilmesi karşılığında Halk Bankası’ndaki İran parasını 0.05’ini rüşvet olarak Zafer Çağlayan’a ödenmesi hususu söz konusu değildir. Biz sadece Halk Bankası’nın resmi komisyonlarını ödüyorduk. Zaten Zafer Çağlayan’ın Halk Bankası ile ilgilisi yoktur. Tüm bankalar Bakan Ali Babacan’a bağlıdır. Bu konuyla alakalı kimseye rüşvet ödemedim.”

‘Okul için bağış yaptım’
“Ben birçok hayır kuruluşlarına bağışta bulunuyorum. Halk Bankası Genel Müdürü Aslan’a bir okul yaptırmak istediğimi söyledim. Kendisinin okuduğu Çorum Osmancık İmam Hatip Lisesi’ni yaptırabileceğimi söyledi. Kendisi benden birkaç gün süre istedi. Gerekli girişimlerde bulundu. İnşallah Allah nasip ederse bu okulu da yaptıracağız.”

‘CAG isimli banka...’
“İran’da Credit Institiut isimli bir banka vardır. Bu bankanın Dubai’de CAG isimli bankaya bağlı bir şirket vardır. Sorduğunuz bu harflerin Zafer Çağlayan ile hiçbir alakası yoktur. Süleyman Aslan isimli sayın genel müdürüme de herhangi bir rüşvet, komisyon vermedim. Zafer Çağlayan için söylediklerim sayın genel müdürüm içinde geçerlidir. İran ile Türkiye ticareti için çok emek veren bir insandır.”

'Acilen kemoterapi görmem gerekiyor'
17 Aralık'ta başlayan büyük rüşvet ve yolsuzluk operasyonunda tutuklanarak cezaevine gönderilen Ebru Gündeş'in eşi, iş adamı Reza Zarrab'ın savcılığa verdiği ifadede de ilginç bir ayrıntı dikkat çekti!
Zarrab ifadesinde acilen tedavi görmesi gerektiğini belirterek şunları söyledi:
'Benim böbrek üstümde tümörüm vardır. Kanser teşhisi konuldu. Bu 4 günlük süreç içerisinde Haseki’ye sevk edildim. 4 gün içinde bunun 1 cm büyüdüğü anlaşıldı. Benim buna acilen müdahale ettirip kemoterapi sürecine başlamam gerekiyor. Bununla alakalı da bütün raporlarım var. Haseki’de de teşhisi konuldu”
 

 

BARIŞ GÜLER
‘Örgüt üyesi olmam mantık dışıdır’
“Örgüt üyesi değilim. Hiçbir örgütü kurup yönetmedim. Bu suçlamayı kabul etmiyorum. Rıza (Zarrab) ile tanışmam da şu şekilde oldu. Şüpheli olan R.B. uzaktan akrabamdır. Daha önce iflas etmişti. Bizim onda ailemize ait paramız vardı. İflas edince bizim paraları da ödeyemez oldu. Aradan bir süre geçtikten sonra kendisinin Rıza Sarraf’ın yanında maaş artı prim şeklinde çalıştığını öğrendim. Kendisiyle görüştüğümüzde primlerinin kesilerek borcunu ödeyebileceğini söyledi. Toplam alacağımızın yüzde 10’unu ancak alabildik. Kendisi Rıza Bey ile konuşmuş. R. Bey’in priminden kesilmesi şartıyla Rıza Bey bizim alacağımızı kısmen ödedi. İş takibi karşılığında menfaat ilişkisine girmedi. Bu suçlamayı kabul etmiyorum. Kabinenin tümünün imzaladığı bir kimliği çıkartma gücüm yoktu. Bir örgüt üyesi olmam mantık dışıdır.”

 

KAAN ÇAĞLAYAN
‘Sadece bir takım elbise ve valiz’
“Burada bulunan şüphelilerden sadece özel kalem müdürü olan Onur Kaya ile Reza Zarrab ile ikili dostluğumuz vardır.  8 ay önce düğünümde sağ olsun, eşi gelip sahne almasına rağmen sadece sahne masrafını talep ettiler. Onun dışında herhangi bir ücret talep etmediler. Aile dostluğumuz dışında kendisinden hiçbir şey almadık veya vermedik. Kendisi sadece dostluğunun gereği bana bir takım elbise almıştı ve bir de beğendiğim bir valizi hediye etmişti. Rüşvet almak ve vermek söz konusu değildir. Kodlu hatlara gelince sanayiciyim. Alüminyum giydirme cephe işini yapıyorum. Firmamın emrinde taşında birçok taşeron firma vardır. Bu firmadaki kişiler sürekli olarak beni ararlar. Bunun dışında da yine birçok kişi normal telefonumu da aradığı için alt taşeron firmalarının bana ulaşmalarını sağlamak gayesi ile başka hatları alıp kullanmak zorunda kaldım. Başka hatları kullanmamamın nedeni taşeron firmalarına ulaşabilmek gayesidir. Az öncede belirttiğim gibi sadece iki kişiyi tanıyorum. Örgüt diye bir şey yok. Gıda işiyle de uğraşıyorum. Bu konuda da yoğun şekilde işlerim vardır. Babamın işlerine asla karışmıyorum. Kendi işlerimi takip ediyorum. Kaçak altın olayıyla da ilgili bir bilgim yoktur.”

 

SÜLEYMAN ASLAN
‘Tutuklanırsam lisansım iptal olur’
“Halk Bankası’nın 2.5 yıldır yöneticiliğini yapıyorum. Altımda 15 bin çalışan ve 8 milyon müşterisi olan bir banka var. Bu banka yaptığı çalışmalar ile ülkemize bu altın ticaretinden 3.5 milyar dolar para kazandırmıştır. Buna engel olmak isteyenler bellidir. Sadece Rıza Sarraf’ın şirketi değil, birçok şirket bu işi yapmaktadır. Bizim herhangi bir müşteriyi kollamak diye bir ayrım yapmak diye bir işimiz yoktur. İşlerimiz tamamen yasal çerçevede yürümüştür. Genel müdür olarak birçok şirket ile görüşmelerim olmuştur. Buna Rıza Sarraf’ın şirketi de dahildir. Herhangi bir örgüt kurma söz konusu değildir. Bunun yanında menfaat temin de olmamıştır. Ayrıca bazı teslimatlar olmuş ise de bunları tamamen bağış niyetiyle ve hayırseverlik kastı ile olmuştur.

‘Yıllık gelirim 400 bin lira’
“Yaşam tarzım bellidir. 20 yıldır bankacıyım. Son 14 yılı üst düzey yönetici olarak geçmiştir. Bugün itibariyle yıllık 400 bin TL net gelirim vardır. Bana ve eşime ait iki adet dairemiz 500 bin TL kredi borcum vardır. Mal bildirimlerimi de yasaya uygun şekilde yaptım. Dolayısıyla hiçbir şekilde menfaat temini söz konusu olmadığını belirtmek istiyorum. Hiçbir şekilde sahtecilik de yapmadık. Evimde el konulan paranın 2 milyon euro’su Makedonya’daki Balkan Üniversitesi, geri kalanı imam hatip lisesi içindi. Makedonya yerel hukuku bağış kabulünde zorluk çıkardığı için bu süreçte benim evimde kaldı. Çünkü bankada herhangi bir kasaya koyduğumuz zaman kimin adına ve niçin konulması gerektiğini tutanakla belirtmek lazım.
Rıza Sarraf’a kredi verdiğimiz doğrudur. Ancak bunlar usule uygun kredilerdir. Söz konusu kredinin faizi ise benzer kredilere göre oldukça yüksektir. Halk Bankası’nı zarara uğratmış değiliz. Benzer şirketlere hiçbir teminat almadan kredi açıyoruz. Birçok örneğini verebilirim. Rıza Bey’in şirketine yapılan komisyon indirimlerinin aynısını hiçbir ayrım gözetmeksizin uygun diğer firmalara da yapmaktayız. Banka bu oranları sıfıra kadar indirme yetkisini sahiptir. Birçok örneği vardır. Bunları sunabiliriz. Tutuklanmam halinde lisansımın iptali söz konusudur. Daha deliller toplanmadan böyle bir karar çıkması halinde mağdur olacağım. Tutuksuz yargılanmayı talep ediyorum.”