Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine ilişkin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan soruşturma kapsamında tutuklanan Akıncı 4. Ana Jet Üs Komutanı Tuğgeneral Hakan Evrim, FETÖ ile bağlantısını inkar etti.

Evrim, savcılık ifadesinde, 2. Üs Komutanı olan Tümgeneral Kubilay Selçuk'un, yalnız başına 15 Temmuz tarihinde kendisini ziyarete geldiğini, birlikte yemek yediklerini, daha sonra ayrıldıklarını anlattı.

Bu süre içerisinde birkaç kez kendisini gördüğünü belirten Evrim, "En son karargahın önünde, onu da benim gibi olayların içerisinde gördüm. Bu şekilde olayların içerisinde kendini bulduğunu bana söyledi. Onun etrafında da bir ekip gördüm. Saat 14.00'ten sonra Askeri Savcılıktan gelen kişilerle teslim olması konusunda anlaştılar. Dışarıdan gelen güvenlik ekiplerine silahları teslim ettiler. Arasında bulunduğum 50-60 kişilik grup veya bu grup 80 kişi civarında da olabilir, bizi dışarıdan gelen kuvvetler teslim aldı. Askeri savcıya beni burada zorla tuttuklarını söyledim. Kendisi bana, 'İfade sırasında söylersin' dedi. Daha sonra araçlara bindirilerek, gece saat 22.00 sıralarında gözaltına alındık." dedi.

Evrim, "Yurtta Sulh Konseyi" şeklinde bir yapılanmadan haberi olmadığını belirterek "Kim tarafından oluştuğunu, hedeflerinin ne olduğunu bilmiyorum, ilk defa TRT'de olay günü bu konseyden haberim oldu" ifadelerini kullandı.

Olay günü herhangi bir uçak, silah veya başka bir mühimmat kullanmadığını savunan Evrim, gözaltına alındıkları sırada grubun içerisinde Tümgeneral Kubilay Selçuk'tan başka tanıdığı kimse bulunmadığını, görebildiği kadarıyla Selçuk'un da "kendi konumunda hareket ettiğini" savundu.

Zorla tutulduğu için herhangi bir direnme gösteremediğini ileri süren Evrim, ismini verdiği kişiler dışında başka kimsenin alıkonulup konulmadığını da görmediğini belirtti.

Evrim, vatandaşların Akıncı Üssü'ne geldiklerinden haberinin olmadığını, bu nedenle vatandaşların nasıl ve ne şekilde öldüklerini bilmediğini savunarak, "Üssü ele geçiren grubun nizamiye kapısında elemanları vardı. Bunların ateş etmiş olabileceğini düşünüyorum ancak kim, kimin emri ile ateş etti bilmiyorum" diye konuştu.

Darbe girişiminden haberinin olmadığını, konuyu olay gecesi televizyonlardan öğrendiğini iddia eden Evrim, ifadesini şöyle sürdürdü:

"Eski Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Akın Öztürk'ü sadece Genelkurmay Başkanının bulunduğu makam odasına getirdikleri sırada gördüm. Bunun haricinde görmedim. Makam odasından olay sabahında saat 09.00 sıralarında Genelkurmay Başkanını çıkardıktan sonra Akın Paşa'yı da odadan çıkardıklarını gördüm. Bir daha nereye götürdüklerini bilmiyorum. Askeri savcılar bizi teslim almaya geldikleri saat 15.00-16.00 sıralarında görüşme yapıldığı sırada, Akın Paşa da olay yerine geldi. Hatta Akın Paşa sol ayağının topuk kısmında, mermi isabet ettiğinden yaralanma olduğunu söyledi. Üssü ele geçiren grup Akın Paşa'ya gidebileceğini söyledi. Kendisi de 'İzin verin 2. Başkan Yaşar Güler ve Abidin Ünal'ı da beraberimde götüreyim' dedi. Onlar da izin verdi. Ben bir minibüs tahsis ettim ancak kendi aracı da vardı. Hangisi ile çıkış yaptıklarını bilmiyorum. Ben sadece Yaşar Güler Paşayı karargahın karşı kısmından araca binmek üzere çıkarken gördüm. Ancak Abidin Ünal'ı olay zaman dilimi içerisinde hiç görmedim. Akın Paşanın aracının üsse ne zaman ve nasıl geldiği hususunda bir bilgim bulunmamaktadır. Akın Öztürk'ün herhangi bir talimat verdiğini görmedim. Öztürk'ün yanında bulunan komutanlar ile birlikte 16 Temmuz günü saat 17.00 sıralarında üsten ayrıldığını tahmin ediyorum."

-"Kontrol için gittiğimde gördüm"

Evrim, 141. Filo Komutanı olarak görev yapan Akın Öztürk'ün damadı Yarbay Hakan Karakuş'u, hazırlıkların yapıldığı aşamada filoya kontrol için gittiğinde gördüğünü belirterek, "Yanında Diyarbakır'dan gelenler ve kendi pilotları ile oturuyorlardı. Yanlarına gittim selamlaştıktan sonra daha bu olaylar başlamadığından bir sorun olup olmadığını sordum, onlar da bana olmadığını söylediler. Bunun haricinde Karakuş'u bir daha görmedim" diye konuştu. Hakan Evrim, ifadesinde şu iddialarda bulundu:

"FETÖ/PDY ile kesinlikle bir bağlantım bulunmamaktadır. Fetullah Gülen'i veya başka bir örgüt yöneticisini tanımamaktayım. Bunların işletmiş olduğu dershanelere gitmedim, yurtlarında kalmadım, evlerine gitmedim, bunlarla ilgili haberleri basın ve bize iletilen istihbarat bilgilerinden biliyorum. 1984 yılında İstanbul Hava Harp Okuluna girdim. 1988 yılında mezun oldum. Harp Okuluna girdiğim sırada ailem Ödemiş'te ikamet etmekteydi. Ben sınavlara İstanbul'da girdim. Ailem halen Ödemiş'te ikamet etmektedir. Benim kesinlikle böyle bir örgüt ile bağım bulunmamaktadır.

Darbe girişimi olduğunu, tanımadığım silahlı grubun beni rehin almasından sonra televizyonlardan öğrendim. Beni silah zoru ile tehdit ettikleri için taleplerini yerine getirdim. Olay dilimi içerisinde kaçabileceğim, başkalarına haber verebileceğim bir durumum yoktu. Sadece Hava Kuvvetleri Komutanı ile konuşabildim. Ona durumu anlatmaya çalıştım. Teslim olmaya herhangi bir şekilde direnmedim. Üssü ele geçiren grup ile anlaşılması üzerine askeri savcılık ile birlikte gelen kuvvetler beni de teslim aldılar. Suçlamaları kabul etmiyorum."

Tuğgeneral Evrim, Resmi Gazete'nin 27 Temmuz tarihli mükerrer sayısında yayımlanan "Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kararname" kapsamında TSK'dan çıkarılmış, askeri rütbesi de alınmıştı.

-"Dilerseniz Gülen ile görüştürürüz"

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, mağdur sıfatıyla verdiği ifadesinde Akıncı 4. Ana Jet Üs Komutanlığında alıkonulduğu sırada Hakan Evrim'in "Dilerseniz sizi kanaat önderimiz Fetullah Gülen ile görüştürürüz" dediğini söylemişti.

Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal da ifadesinde "Ankara Akıncı 4. Üs Komutanlığının Komutanı Tuğgeneral Hakan Evrim'i telefonla aradım. Uçakların kendisi tarafından uçurulup uçurulmadığını sordum. Hakan Evrim bana 'Görevi ben verdim, mecburdum' dedi. Kendisine 'Böyle bir mecburiyet yok. Havaya uçak kalkmayacağına dair emir size verildi' dedim. Bana, 'Durum bildiğiniz gibi değil, benim de canım tehlikede, sizin de canınız tehlikede' dedi. Bu konuşmadan önce ben darbeciler kendisini de tehdit etmiştir diye düşünmüştüm ancak daha sonra bu işin içerisinde kendisinin de olduğunu anladım. Bana, 'Yanımdakiler konuşmamızın sonlandırılmasını istiyorlar' dedi ve telefonu kapattı." demişti.