Saldırıda aynı zamanda 2 polis memuru da hayatını kaybederken çok sayıda kişi de yaralandı.

Olay yeri incelemesi için saldırının olduğu yere giden Başsavcı ve inceleme ekibine de otomatik silah ve roketatarlarla saldırı düzenlendi.

Aynı zamanda, güvenlik önlemi alan polis zırhlı aracının geçtiği yola tuzaklanan bombanın uzaktan kumandayla patlatılması sonucu araçtaki iki polis memuru yaralandı.

Özellikle bu son veri, saldırının bir suikast olup olmadığı yönündeki şüpheleri güçlendiriyor.

Yenişafak Yazarı Merve Şebnem Oruç, bugünkü köşe yazısında ilginç bir ayrıntıya dikkat çekti. 

SUİKAST ŞÜPHESİ GÜÇLENİYOR

Saldırının düzenlendiği yer, yani Sur ilçesinde bulunan Dört Ayaklı Minare, güvenlik güçleri ve PKK'nin gençlik yapılanması YDG-H üyeleri arasında devam eden çatışmalarda hasar görmüştü. Tahir Elçi, düzenlenen basın toplantısında UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi'ne giren Dört Ayaklı Minare'nin, ve aslında tarihi ve kültürel mirasın zarar görmesine dikkati çekmişti. Elçi aynı zamanda birkaç gün önce, sosyal medya platformu Twitter'da paylaştığı bir fotoğrafla beraber yaptığı yorumda,“Diyarbakır'ın simgelerinden Dört Ayaklı Minarenin ayaklarına silahlı SUİKAST...” yazarak bu tahribata atıfta bulunmuştu. Elçi'nin 26 Kasım tarihli bu tweet'te bahsi geçen yerde ensesinden giren bir kurşun sonucu hayata gözlerini yumması, suikast şüphesini kuvvetlendiriyor.

DEVLET NEDEN KENDİ AYAĞINA SIKSIN?

Elçi'nin öldürülmesi sonrası Sur'da çatışmalar devam ederken, bir yandan da PKK çizgisine yakın sosyal medya hesapları başta olmak üzere bazı muhalif isimler, kimseyi şaşırtmayan bir şekilde, 'katil devlet' sloganları atmaya başladı. Tahir Elçi son dönemde bazı tartışmalara konu olmuş bir isim; nitekim “PKK terör örgütü değildir” çıkışıyla dikkatleri üzerine çeken Diyarbakır Baro Başkanı hakkında yürüyen soruşturma devam ediyordu. Lakin, en muhalifimizin dahi, 'katil devlet' söylemine girişmeden evvel kendi kendine sorması gereken bazı sorular var. Bunlardan en basiti, devlet, eğer suikast düzenlemek gibi karanlık bir işe girişecekse, hedef alacağı kişiyle ilgili niye soruşturma başlatsın, neden hukuki bir sürece girişsin? Özetle devlet birini öldürecekse niye önce yasal yollardan yürüyerek kendi ayağına sıksın?

SALDIRININ ARKASINDA RUS AKLI OLABİLİR Mİ?

Eğer Elçi planlı bir suikast sonucu hayatını kaybetmişse, tetiği çeken el kadar saldırının ardındaki aklın da kim olduğu sorusu önem kazanıyor. Birkaç gün önce Mardin Baro Başkanı Çelebi Aras'la Nusaybin'de devam eden sokağa çıkma yasağı hakkında yaptığı ortak basın açıklamasında, Elçi'nin “Devlet operasyonları esnetsin, gruplar ilçeden ayrılsın, hendekler kapatılsın” çağrısı örgütü ve YDG-H gibi yapılanmaları pekala rahatsız etmiş olabilir. Ancak bunun ötesinde, geçtiğimiz hafta Türkiye hava sahasını ihlal etmesi nedeniyle TSK tarafından angajman kurallarının uygulanması sonucu düşürülen Rus uçağının ardından, Rusya'nın hırçın ve zorba bir çocuk misali yürüttüğü saldırganca tavır, Elçi saldırısının ardında Rus aklı olabilir mi sorusunu da sordurmuyor değil.

TÜRKİYE'DEKİ ÇEÇEN CİNAYETLERİNDE DE RUS PARMAĞI VARDI

Türkiye'nin tansiyonu düşürme çağrılarına kulak asmayan, diplomatik ilişkileri kesmek ya da savaşa doğru gidebilecek kestirme yollara da başvurmayan, ancak tanıdık mafyavari yöntemleriyle gerilimi sürdüren Rusya'nın, gerek PKK ile ilişkileri gerek Rus gizli servisinin daha önceden Türkiye'de düzenlediği intikam suikastları biliniyor. Sadece PKK değil, ASALA ve çeşitli Marksist-Leninist çizgideki sol örgütlerin Rusya'yla bağları olduğu gibi, Türkiye'de yakın dönemde gerçekleşen Çeçen cinayetleri hakkında hazırlanan iddianamede geçen söz konusu cinayetlerde Rus istihbaratının parmağı olduğu bilgisi, Rusların Türkiye'de suikast ya da gizli operasyon düzenlemeye hiç de uzak olmadığını gösteriyor.

"TÜRKİYE'Yİ CEZALANDIRACAK YÖNTEMLERİ VAR"

Olay henüz çok taze. Ve maalesef, olay yerini araştırmaya giden yetkililer dahi kurşunların hedefi olma tehlikesiyle karşı karşıya oldukları için inceleme süreci zorlukla ilerliyor. Büyük konuşmak için henüz çok erken, resmi kaynaklardan verilen bilgilerin haricinde ortaya sürülen iddiaların hepsi gibi birer teori. Ancak Rus uçağının düşürülmesi sonrası şirazesi kayan Rus medyasının bir parçası olan SputnikHaber Ajansı'nın, Elçi'nin öldürülmesinden dakikalar sonra paylaştığı tweet ve haber, yukarıda paylaştığım teorinin bir komplo teorisi olmayabileceğini hissettiriyor.

Putin'in 'sırtımızdan bıçaklandık' cümlesine göndermede bulunarak '#backstabbed' hashtag'iyle paylaşılan tweet ve haber başlığında, Sputnik'in “Rusya'nın, Su-24 uçağını düşürdüğü için Türkiye'yi cezalandıracak yöntemleri var” şeklinde verdiği mesaj ve haber denmesi imkansız bir propaganda içeriği, sizi bilmem ama, bana yeterince şüphe çekici görünüyor.