TÜRKİYE’nin ilk kadın jandarma komutanıyken Şırnak’ta şehit olan Yarbay Songül Yakut, ailesinin yaptığı gizli iyilikle yeniden gündemde. Songül Yakut'un ailesi, şehidin bankadaki tüm parasını Mehmetçik Vakfı’na bağışladı. Aile, reklam olmasın diye ne duyuru yaptı ne de fotoğraf çektirdi.

İlk kez konuşan şehidin annesi Sebahat Yakut, “Beni değil de Sunamın vicdanını yazın' diyerek Hürriyet muhabiri Bülent Sarıoğlu'na konuştu. Şehidin annesi şunları anlattı;

-“Askerlerini çok severdi, onları korur kollardı. Malatyalı bir uzman çavuş taziyeye geldi; ‘Teyze’ dedi, ‘Şırnak’ta askerlerin Songül babasıydı.’ Uzman çavuş hemi söylüyor hemi ağlıyor.

Kızım her telefon açmada diyordu ki, ‘Çok şükür bir sorun yok.’ ‘Kuzum sana dua ediyorum’ derdim, ‘Bana dua etmeyin, ben masa başındayım, operasyondaki arkadaşlarıma dua edin’ derdi. Ama operasyondaymış, harita başında fotoğrafları var. Bir gün telefonda sesi kötü geliyordu. ‘Neyin var’ dedim, ‘İki askerimizi yitirdik’ dedi. ‘Öldüler mi?’ deyince, ‘Anne öyle deme, onlar şehit. Her birinin iki küçük çocuğu var’ dedi, ağladı.

ARABASINI ASKERLERE YIKATMAZDI
Beypazarı’nda ilçe komutanıyken yanına gittiğimde kendim de çok şahit oldum. Orada en rütbeli kendisiydi. Bazı komutanların arabalarını askerlere yıkatmasına sinirlenmişti. Hepsini kaldırdı. ‘Onlar vatan görevini yapmaya geldiler, kimseye hizmet etmeye gelmediler’derdi. Ben camdan bakardım, arabasını kendisi yıkardı. O çocuklar etrafında dolanırlardı ki ‘Komutanım zahmet etmeyin’ diye. ‘Bu sizin işiniz değil’ derdi.

HEDİYELERİ ASKERLERİNE DAĞITIRDI
İlçe komutanı olduğu için ikram paketleri, ufak hediyeler olurdu. Hiçbirini eve getirdiğini görmedim, askerlerine dağıtırdı. Ben kendiyle yaşadığım için her şeyini biliyordum. Bir gün nöbetteki askeri terlikle gördü. Nasıl kızdı, sinirlendi. ‘Sana bu nöbeti kim tutturuyor, yalınayak nöbet mi tutulur’ dedi.

KIZIM O NEYDİ DİYE SORDUM...
Bir gün mutfağın camından bakıyorum; bir askerin eline silahı veriyor alıyor, veriyor alıyor. Yanında karakol komutanı, saatler sürdü bu. ‘Kızım o neydi’ dedim. ‘Onun babası, yanında annesini öldürmüş, çocukta silah korkusu oluşmuş. 2 ay da silah eğitimi verememişler’ dedi. Tek başına eğitim verdi, saatlerce silahı öğretti.

İYİLİKLERİNİ SAKLARDI
Kimseye yaptığı iyiliği söylemezdi. ‘Anne’ derdi, ‘Karşılık beklediğinde o iyilik olmaz.’ Babasını 8 yaşında kaybettik. En küçüğümdü ama hepimizin babası, anasıydı, o benim her şeyimdi. Lise sondayken televizyonda haber gördük, ‘Harp okulları kız öğrenci alacak’ diye. Onu görünce ‘Ben asker olmak istiyorum’ dedi. Köyden iki kız, üç erkek gittiler, hiçbiri kazanamadı benimki kazandı 17 yaşında. Tek başına her şeyi kendi yaptı.”

ÜNİFORMASINI ÇIKARIR ŞALVARINI GİYER BAHÇEDE ÇALIŞIRDI
Köyü, bahçeyi severdi. ‘Ben de köyü seviyorum’ diye ne çabalarla burayı aldı, yaptırdı. Şırnak’ta ilk teğmen iken izne gelmişti, 17 sene önce bu bahçedeki çitilleri (fidanlar) aldı, dikti, tek tek suladı. Daha 23 yaşındaydı, ondan sonra 3 gün hasta oldu. Yıllık izinlerinde tatile gitmez, gelir bahçeyle ilgilenirdi. O sabah (31 Mayıs) 06.30’da bana telefon etti, ‘Ne zaman kayısı oluyor, ona göre iznimi yazdırayım’ dedi. Eve gelir, üniformasını çıkarır, şalvarını giyer işçilerle bahçede çalışırdı. Onun insanlığını tarif edemem. Öyle bir can bir daha gelir mi?”