NATO ve Avrupa Birliği yetkililerinin de aralarında bulunduğu askeri ve diplomatik kaynaklar, Türk hava sahasını ihlal eden Rus uçağının düşürülmesinin arka planını masaya yatırdı.


Kaynaklara göre, Rusya stratejik hedefleri için bir uçağını feda etti.

Askeri ve diplomatik kaynaklar, 24 Kasım 2015 tarihinde Türk hava sahasını ihlal eden Rus uçağı Hatay Yayladığı bölgesinde Hava Kuvvetleri tarafından düşürülmesini analiz etti. Olayın hemen ardından Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) açıklamalarına göre uçağın 5 dakika süreyle 10 defa ikaz edildiği hatırlatıldı. Kaynaklara göre, Pentagon'dan Albay Steve Warren'ın yaptığı basın açıklamasında, koalisyon güçleri olarak Türk tarafının ikazlarını duyduklarını belirtti.

Hollanda'da yayın yapan RTL-4 televizyonuna konuşan, ismi açıklanmayan Hollandalı bir pilot ise, "Kalkıştan hemen sonra acil durum frekansından Türk Hava Kuvvetleri'nin çağrısını duyduk. Türk hava sahasına girmek üzere olan uçak (Rus uçağı) onlarca kez Türkler tarafından uyarıldı. Ama Ruslar bir kez bile cevap vermedi" açıklamalarında bulundu.

RUS TARAFI NE DİYOR?

Düşürülen Rus savaş uçağının iki pilotundan hayatta kalmayı başaran Rus pilot Konstantin Murachtin ikaz edilmediklerini öne sürdü. Katıldığı televizyon programında sırtı ekrana dönük olarak konuşan pilot, "Hiçbir şekilde uyarı almadık. Ne telsiz, ne göz teması... Hiçbir iletişim kurulmadı" dedi. Pilot, "İkaz edilmiş olsaydık geri dönerdik" diye konuştu. Rus jetinin Türk hava sahasını ihlal etmediğini de iddia eden Murachtin, "1 saniye dahi" Türkiye hava sahasında bulunmadıklarını öne sürdü.

OLAY SONRASI RUSYA BÖLGEYE S-400'LERİ GETİRDİ

Rus uçağının düşürülmesinden hemen sonra Rusya'nın bölgeye, en gelişmiş hava ve füze savunma sistemi olan S-400'leri getirdiğine dikkat çeken kaynaklar, daha doğrusu limandaki gemisinde hazır bekleyen bu hava savunma füzelerini uçağın düşürülmesinden bir gün sonra 25 Kasım 2015 tarihinde bölgeye konuşlandırdığını ve 28 Kasım 2015 tarihinde faal hele getirdiğini belirtti.

Kaynaklara göre, Rusya'nın, "Sanki bir olay olsa da gerekçe bulsak da şu getirdiğimiz füzeleri hemen faal hale getirsek" der gibi olayın üstüne hemen faaliyete geçmesi, "Bu bir tesadüf olabilir mi?" sorusunu akıllara getirdi. Durumu "Elbette tesadüf olabilir" şeklinde yorumlayan kaynaklar, "Normal bir ortamda, Rusya'nın S-400'leri bölgeye getirmesi hem ABD hem de İsrail tarafından kesinlikle kabul edilemeyecek bir gelişmeydi. Yaptığı örtülü talepleri ABD ve dolaylı olarak NATO tarafından kabul görmemiş ve sert bir 'hayır' cevabı almıştı. ABD Rusya'ya 'Hangi gerekçeyle bu füzeleri getireceksin? Sana karşı bir hava tehdidi mi var? IŞİD mi seni vuracak? Muhalifler mi vuracak?' diyerek bu tür bir girişimi iyi niyetli görmediklerini, görmeyeceklerini açıkça kapalı kapılar ardında Rusya'ya iletmiştir" ifadelerini kullandı.

S-400'LERE İTİRAZ EDEN ÇIKMADI

Ancak Rus uçağının düşürülmesi olayından sonra Rusların S-400'leri bölgeye konuşlandırmalarına itiraz eden çıkmadığına dikkat çeken kaynaklar, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Gerekçe artık vardı ve Rusya'nın eli güçlenmişti. Ayrıca olay sonrasında Rusya artık istediği gibi Türkiye'den Suriye'ye geçen yardım konvoylarını vuruyor, Lazkiye kuzeyindeki Türkmen Dağı bölgesini rahatça bombalıyor. Artık Türkiye'den gelebilecek herhangi bir itiraza karşı kendisini daha serbest hissediyor. Bu uçağın düşmesi kime yaramıştı? Türkiye'ye mi? ABD'ye mi? Rusya'ya mı? Tabii ki Rusya'ya. Savaş uçağını düşürülmesini hemen ardından Rusya tarafından başlatılan kampanyanın ne kadar abartılı ve ne kadar senkronize işlediği de ayrıca bir merak konusudur diyor NATO'daki ve AB'deki bazı stratejistler. Sanki her şey önceden düşünülmüş de olayın olması bekleniyormuş gibi. Burada esas sorular şunlar: Rusya uçağı bu 4'üncü ihlalde vurulmasaydı, acaba 5'incisi, 6'ıncısı, 7'ncisi denenecek miydi? Şimdi neden ihlaller kesildi? Amaç hasıl oldu da onun için mi? Rusya bu olaydan sonra PYD'ye daha çok yanaşma imkanı buldu ve açık olarak destek vermeye başladı. ABD kontrolündeki bir PYD şimdi RUSYA ile de çok daha iyi bir ortamda görüşme imkanı buldu ve Rusya ABD'nin PYD etkisini kırmakta başarılı olabilecek mi bu sayede? Türkiye'nin ESAD'a yönelik keskin tutumu bu olayla biraz daha kırılmış olacak mı? Türkiye'nin sesi daha mı cılızlaşacak? Suriye'de çok uzun bir süre kalmayı hedefleyen Rusya bu sayede Suriye'de kalıcı olmayı mı planlamaktadır?"

"RUSYA İHLAL DURUMUNDA TÜRKİYE'NİN TAVRINI ÇOK İYİ BİLİYORDU"

Rusya'nın Türkiye'nin angajman kurallarını çok iyi bildiğine dikkat çeken kaynaklar, yaşanan durumu şöyle analiz etti:

"Rus uçağının düşürülmesine kadar geçen sürede aslında Türk tarafının tüm hamleleri açık ve netti. Türkiye, 22 Haziran 2012 tarihinde üzerinde hiçbir mühimmat yükü bulunmayan F-4 keşif uçağının düşürülmesi sonrasında açıkladığı angajman kuralları ile hava sahası ihlallerine müsaade etmeyeceğini tüm dünyaya iletmişti. Bu olay sonrasında, sınır hattı üzerinde F-16 uçakları sürekli olarak devriye görevine başladılar. Müteakiben 23 Mart 2014 ve 16 Mayıs 2015 tarihlerinde hava sahasını ihlal eden Suriye'ye ait bir uçak ve bir helikopter Hava Kuvvetlerimize ait uçaklar tarafından düşürüldü. Rusya'nın Suriye'ye müdahalesinden sonra Rus uçaklarının 3 defa hava sahasını ihlal etmesi üzerine 01 Ekim 2015 tarihinden başlayarak yapılan 5 resmi görüşme dışında, çeşitli vesilelerle defalarca yapılan telefon görüşmelerinde gerek Dışişleri Bakanlığı gerekse Genelkurmay Başkanlığı yetkilileri bu ihlallerden çok rahatsız olunduğunu, bunun tekrar etmesi durumunda hiç istenmeyecek durumların ortaya çıkabileceğini ifade ederek Rus tarafını uyardılar. Ayrıca angajman kurallarının Rusya'nın dikkate almamasının devlet ciddiyetine yakışmadığı, her devletin diğer devlete karşı sınırlar söz konusu olduğunda çok hassas davranması gerektiği hemen her gün yapılan ikili görüşmelerde de dile getirildi. Olayın ciddiyetini göstermesi bakımından, Türkiye hava sahasını ihlal eden insansız hava aracını 16 Ekim 2015 tarihinde (yaklaşık bir ay önce) düşürdü. Rusya tarafından ne kadar kendilerine ait olmadığı deklare edilse de, aynı modele benzer İHA'ların Rusya tarafından üretildiği de aşikardır. Dolayısıyla Rusya, uçaklarının Türk hava sahasını ihlal etmesi durumunda, Türkiye'nin yapacağı müdahaleyi çok iyi biliyordu."

"BUNLARI BİLMEYENE PİLOT DENEMEZ"

NATO'da üst seviyelerde görev yapan sivil ve askeri kesimin dile getirdiği bir ihtimal ise "Acaba Rusya, stratejik hedefleri için bir uçağını feda mı etti?" şeklinde. Pilot Konstantin Murachtin'in kesinlikle Türkiye sınırından içeri girmediğini, hiçbir uyarıyı duymadığını söylediğine dikkat çeken söz konusu NATO kaynağı, şunları aktardı:
"Eğer uçağın haritası yanlış yüklenmiş ve 'Guard' denilen telsiz frekansı kapalı tutulmuşsa o zaman, Türkiye'ye girmediğini düşünecek ve hiçbir uyarı duymayacaktır. Uçaklarda normal şartlarda iki telsiz kanalı kullanılmaktadır. Biri guard kanalı, diğeri ise pilotların istedikleri frekansta kendi unsurlarıyla görüşebilecekleri milli frekans kanallı telsizdir. Uluslararası alanda mutlaka açık olması gereken 'guard' kanalıdır ve 'bunu duymadık' deme mazereti kabul edilmez. Buradan bir çağrı varsa pilot diğer kanaldaki konuşmasını kesip bu kanalı dinlemek zorundadır veya 'otomatik guard' denilen bölümü tercih ederse, ki esas olan budur, 'guard' kanalından bir çağrı geldiğinde diğer kanaldaki görüşme otomatik olarak kesilir ve pilot guard'ı dinlemek zorunda kalır."

"TÜRK UÇAĞININ RADARININ KİLİTLENMESİNDEN SONRA RUS UÇAĞI HİÇBİR KAÇINMA MANEVRASI YAPMADI"

Bütün bunları bilmeyene "pilot" denilmediğini de belirten kaynaklar şu çarpıcı analizlerde bulundu:
"Burada ne olduğu da bilinmemektedir. Ayrıca bölgedeki Rus Hava Harekat Merkezi'nin de Rus uçağına, Türkiye hava sahasına girdiğinde ve Türk uçağının kendisine yaklaştığında ikaz etmesi gerekirdi. Garip olan başka bir durum da, Türk uçağının radarının kilitlenmesinden sonra Rus uçağının hiçbir kaçınma manevrası yapmaması. Satranç ustalığı ile ünlü Rus aklı, bir piyonu feda ederek Suriye maçını kazanmak istemiş olmasın? Evet, oyunda Türk tarafının kuralları açıktı, belki de fazlasıyla açıktı."