Raporda zorlu ve profesyonel askerliğe yönelik çarpıcı saptamalar var.Cumhurbaşkanı ABDullah Gül'ün talimatıyla kurulan Savunma Reformu Çalışma Grubu'nca hazırlanan ve Cumhuriyet tarihinde ilk defa sivil ve asker uzmanların ortak çalıştığı rapor kamuoyuyla paylaşıldı.

Milli Güvenlik Kurulu'nun ağustos ayı olağan toplantısında üyelere sunulan Savunma Reformu Çalışma Grubu'nun 220 sayfalık raporunun bir bölümü, Cumhurbaşkanlığının internet sitesinde yayınlandı.

Rapor sekiz bölüm ve sonuçtan oluşuyor.

-"Savunma reformu konusunda gayret gösterilmemesi ciddi noksanlık"

Cumhurbaşkanı Gül, rapora yazdığı önsözde, TSK'nın bugün güçlü ekonomi sayesinde üstün imkan ve kabiliyetlere sahip olduğunun altını çizerek, "Bölgesel ve küresel risk ve tehditlere karşı koyacak güçtedir. Şanlı geçmişi, disiplini, giderek millileşen silah sistemleri ve caydırıcı gücüyle ordumuz hepimiz için gurur kaynağıdır" ifadesini kullandı.

TSK'nın görevlerini daha etkin, güçlü ve verimli bir şekilde icra etmesine engel teşkil eden bazı yapısal sorunların giderilmesine yönelik gecikmiş bir ihtiyaç bulunduğuna işaret eden Gül, tüm dünyada silahlı kuvvetlerin ekonomik açıdan en verimli, askeri açıdan en etkin yapıya kavuşturulması yönünde ciddi reformlar yapıldığını anımsattı. Her alanda köklü reformlar yapan Türkiye'nin savunma alanında böyle bir gayret içerisinde olmamasını "ciddi bir noksanlık" olarak değerlendiren Gül, "Karmaşıklığı ve belirsizliği giderek artan uluslararası güvenlik ortamıyla, bilhassa güncel, bölgesel gelişmeler ışığında, uzun yıllardır gerçekleştiremediğimiz kapsamlı savunma reformunu daha fazla erteleyemeyeceğimiz aşikardır" değerlendirmesini yaptı.

Savunma Reformu Çalışma Grubu tarafından hazırlanan raporda, "Siyasi otoritenin silahlı kuvvetlerle ilişkisi diğer kamu kuruluşlarıyla olan ilişkilerine, örneğin herhangi bir genel müdürlükle olan ilişkilerine benzeyemez. Demokratik rejimlerde son söz daima siyasi otoritede olmakla birlikte, silahlı kuvvetlerin kendine göre bir hiyerarşisi, disiplin, terfi ve tayin kuralları ve bu gibi alanlarda belli bir ölçüde takdir yetkisi vardır. Bu alanın sınırları her ülkenin özelliklerine göre değişebilir" ifadelerine yer verildi.

Raporun yönetici özetinde, amaç ve ilkelere yer verildi. Savunma alanında 2000'li yıllardan itibaren reform çalışmalarının gerçekleştirildiği, TSK'nın modernizasyon çalışmalarına devam edildiği belirtilen raporda, gelişime ihtiyaç duyulan alanlar şöyle sıralandı:

"Gelişmiş ülkelerle karşılaştırılınca muharip güç oranımız düşüktür. Hizmet alımı yoluyla siviller tarafından yapılabilecek işler vardır. Karar ve uygulama süreçlerinde mükerrer kademeler bulunmaktadır. Milli Savunma Bakanlığının yapısı, görevleri ve yetkileri gelişmiş ülkelerden farklıdır. Demokratik ülkelerdeki kontroller bizde eksiktir. Savunma sanayi ve teknolojisinin geliştirilmesine ihtiyaç vardır."

Çalışmayla, demokratik ülkelerdeki benzer ancak Türkiye'ye özgü bir savunma reformunun hedeflendiğine vurgu yapan raporda, teori ile pratiğin bağdaştırılmaya çalışıldığı ifade edildi. TSK'nın etkinlik ve verimliliğini azaltan problemler ile bugün ve gelecekte güvenlik ortamının zorunlu kıldığı yetenek ihtiyaçlarının birlikte değerlendirildiği kaydedilen raporda, "Tehdidi bertaraf için düşünülen yetenekler, tehdit olarak algılanan ülkeleri caydırmalı, gerektiğinde olabilecek tecavüzleri engellemeli ve cezalandırmalı, fakat silahlanma yarışına da neden olmamalıdır. 'Güvenlik ikilemi' olarak ifade edilen bu husus, reform ve modernizasyon çalışmalarında dikkate alınmalı, güvenliği artırmak isterken tam aksi bir sonuca ve gereksiz savunma harcamalarına neden olabilecek girişimlerden uzak durulmalıdır" değerlendirmesine yer verildi.

-Sınır ötesinde askeri varlık

Raporun, "Değerlendirme ve Öneriler" kısmında, güvenliğin askeri boyutu ile diplomasi, ekonomi, kültür, kamuoyu, bilgi sistemleri ve teknolojinin de ön plana çıkmasıyla görev ve sorumlulukların karmaşıklaştığı ve sınırların belirsizleştiğine dikkat çekilerek, "Bu çerçevede silahlı kuvvetlerin, kuvvetler arası müşterek, müttefikler arası birleşik ve ulusal/uluslararası kurumlar ile hükümet dışı kuruluşlar arası işbirliği içinde harekat icra edebilme anlayışına uygun olarak geliştirilmesi ihtiyacı doğmuştur" değerlendirmesinde bulunuldu.

Raporda, "TSK'nın Sahip Olması Gereken Yetenekler" başlığı altında, TSK'nın, Türkiye'nin vizyonuna ve sınırların ötesinden itibaren güvenliğin sağlanması ilkesine uygun biçimde sınır ötesinde askeri varlık bulundurulabilecek şekilde stratejik intikal, üs bölgesi oluşturma gibi yetenekleri kazanması gerektiği belirtildi.

-MGK'ya savunma politikasını belirleme görevi

Sivil-asker işbirliğinin sorunları çözen mükemmel bir teşkilatlanma olduğunun iddia edilemeyeceği kaydedilen raporda, bu işbirliğine dayanan sistemin sorunları azalttığı ve çözüm imkanlarını artırdığı belirtildi. Raporda, şu değerlendirme yer aldı:

"Devletin sivil-asker zirvesini buluşturan ve bu niteliği itibarıyla sivil-asker işbirliğinin en üst düzeyli ortak platformunu oluşturan Milli Güvenlik Kurulu'nun (MGK), savunma politikasının bütün boyutlarıyla ele alınmasında, gerekiyorsa gözden geçirilmesinde ve güncellenmesinde de önemli bir işlev üstlenebileceği düşünülmektedir. Nitekim, bazı NATO üyeleri ile önde gelen diğer bazı ülkelerdeki benzeri kurumların görev alanlarında savunma konusu öncelikli bir yer teşkil etmektedir.

MGK'nın istişari bir yapı olarak devamında yarar görülmektedir. Üye sayısı ise NATO ülkelerindeki benzerleri ile mukayese edildiğinde fazladır."

-"MSB 'tedarik ajansı' gibi algılanmaktadır"

Raporda, Milli Savunma Bakanlığı ile Genelkurmay Başkanlığı arasındaki ilişkiyle ilgili iki farklı görüşe yer verildi. Birinci görüşe göre, mevcut mevzuatta MSB'nin Bakanlar Kurulu'nca kararlaştırılacak savunma politikası çerçevesinde Genelkurmay Başkanlığı tarafından tespit edilecek ilke, öncelik ve ana programlarına göre Genelkurmay Başkanlığı ile sıkı bir işbirliği içinde çalışmasının öngörüldüğüne ancak uygulamada MSB'nin "tedarik ajansı" gibi algılandığına işaret edildi.

Müttefik ülkelerle Türkiye'nin savunma sistemindeki en temel farklılığın MSB ile Genelkurmay Başkanlığının birbirinden ayrı kurumlar olarak yapılandırılması olduğuna dikkat çekilen raporda, mevcut durumun savunma yönetiminin bütünlüğü bakımından ikili bir yapılanma şekli oluşturduğunun altı çizildi. Müttefik ülkelerin savunma bakanlıklarının aksine MSB'nin Türkiye'nin savunma politikalarının belirlenmesi ve uygulanmasında rolü olmadığı kaydedilen raporda, Bakanlığın mevcut kadro ve teşkilatıyla savunma politikası üretebilecek ve uygulayabilecek, altyapı ve teknik açıdan da TSK'yı harbe hazırlayacak donanıma sahip bulunmadığı ifade edildi.

Raporda, "Mevcut haliyle bir tedarik ajansı gibi çalışan ve ciddi bir sivil kapasite eksikliği içinde olan MSB'ye Genelkurmay Başkanlığı gibi güçlü, tecrübeli ve bilgi birikimine sahip bir askeri yapının bağlanması ne arzu edilen düzeyde bir sivil-asker işbirliğini ne daha fazla etkinliği ve verimliliği sağlayacaktır" denildi.

 -"Yeni bir savunma yönetim sistemi ve teşkilatı öngörülmeli"

 Rapordaki birinci görüşte, Genelkurmay-MSB ilişkisi şu şekilde değerlendirildi:

 "Genelkurmay Başkanlığı-MSB ilişkisinin yeniden yapılandırılması, Anayasa değişikliğini gerektiren en hassas ve tartışmalı reform konularından biri olarak öne çıkmaktadır. Bu nedenle, konuyu azami dikkat ve ihtiyatla ele almakta ve bazı koşulların gerçekleşmesiyle irtibatlandırmakta yarar görülmektedir.

 TSK'nın daha etkin bir askeri güç olarak yapılandırılabilmesi için tamamen muharip görevlere odaklanması, operatif ve taktik düzeylerin dışındaki stratejik karar alma süreçlerinin alt kademelerden itibaren sivil-asker işbirliğine dayanması ve Türkiye'ye özgü şartlar sebebiyle geçmişte üstlenmiş olduğu muhariplik dışında kalan görevlerini MSB'ye bırakması gerektiği değerlendirilmektedir.

 Savunma yönetiminin bütünleştirilmesi ve güçlü bir yönetim yapısı oluşturulması maksadıyla geleceğin ihtiyaçlarını da göz önüne alarak yeni bir savunma yönetim sistemi ve teşkilatının öngörülmesinin uygun olacağı değerlendirilmektedir. Sivil ve asker işbirliğini esas alan bir felsefeyle bütün muharip görevlerin Genelkurmay Başkanlığı ve kuvvet komutanlıkları bünyesinde, savunma yönetimi ile ilgili muharip olmayan görevlerinse yeniden yapılandırılacak bir savunma bakanlığı bünyesinde toplanacağı bir savunma teşkilatının hedeflenmesinde fayda mülahaza edilmektedir."

 -Savunma yönetimine Pentagon modeli

 Savunma yönetiminin bütünlüğü kapsamında MSB, Genelkurmay Başkanlığı ve kuvvet komutanlıklarını aynı kampüs içinde toplayacak, ABD veya Fransa'daki benzer bir fiziksel mekan oluşturulması üzerinde düşünülmesi gerektiğine işaret edilen raporda, TSK'nın dengeli güç olarak yeniden yapılanması kapsamında deniz ve hava kuvvetlerinin kapasitelerinin artırılmasına yönelik bir politikanın benimsenmesi ve bu bağlamda Genelkurmay Başkanı'nın da kuvvetler arasında dönüşümlü olarak atanmasının düşünülmesinin ve Genelkurmay Başkanlığı ile MSB'nin görev tanımlarının yeniden yapılmasının önem arz ettiği belirtildi.

 -İkinci görüşe göre

 İkinci görüşe göre de Genelkurmay Başkanlığı ile MSB'nin ilişkilerinin mevzuat çerçevesinde yürütüldüğü, her kademede koordinasyonda bulunulduğu, siyasi otoritenin de askerlerin tavsiyelerini dikkate aldığı ifade edilerek, şunlar kaydedildi:

 "Bu açıdan bakıldığında da siyasi otoritenin belirleyici rolü açıktır. Halihazırda MSB'nin kanundaki yetkileri oldukça kapsamlıdır. Bununla birlikte, savunma planlama ve yönetiminin etkinliği için bazı düzenlemelere de ihtiyaç olabilir. Ancak TSK, her türlü siyasi mülahazanın dışında, tarafsız ve sadece milletin bekasını düşünen konumunu muhafaza etmelidir. Bu konum, siyasi mülahazalarla, 'Batılı demokrasilerdeki uygulamalar' ve AB müktesebatı örnek gösterilerek aşındırılmamalıdır.

 Bu gerekçelerle, özellikle Türkiye'yi doğrudan ilgilendiren mevcut bölgesel güvenlik ortamındaki belirsizlikler, risk ve tehditlerin ciddiyeti çerçevesinde, MSB-Genelkurmay Başkanlığı ilişkisinde kısa vadede Radikal bir değişikliğe gitmenin uygun olmayacağı düşünülmektedir."

 Savunma planlama ve yönetiminin bütünlüğünü, etkinliğini ve verimliliğini sağlayacak, karar verme süreçlerinde sivil-asker işbirliğini artıracak bir mekanizma düşünülebileceği belirtilen raporda, şu noktalara işaret edildi:

 -Barışta ve savaşta TSK'nın sevk ve idaresinin Kuvvet komutanlıkları vasıtasıyla Genelkurmay Başkanlığınca,

 -Kuvvetin desteklenmesini sağlayan, tedarik, askere alma, sağlık, bütçe, inşaat ve benzeri faaliyetlerin MSB tarafından,

 -Kuvvetlerin harbe hazırlanması fonksiyonunun ise Kuvvet Komutanlıklarınca yürütülmesinin,

 -Genelkurmay karargahının, barış döneminde kuvvetleri destekleyebilecek şekilde 'ilke ve öncelikler ile ana programları' tespit eden stratejik planlama makamı olmasının, kriz ve harp döneminde merkezi komuta-kontrol görevini deruhte edebilecek imkan kabiliyetine sahip olacak şekilde yapılandırılmasının ve bu çerçevede, TSK-2033 çalışmasının sürdürülmesinin uygun olacağı değerlendirilmektedir."

Savunma Reformu Çalışma Grubu tarafından hazırlanan raporda, bedelli askerlikle ilgili, "Yurt dışında çalışan vatandaşlarımızın yabancı ülkelerdeki hak ve kazanımlarının korunmasını amaçlayan dövizli askerlik uygulamasına devam edilmesi, bununla birlikte bedelli askerlik uygulamasına son verilmesi" yönünde görüş bildirildi.

 -Zorunlu ve profesyonel askerlik

Zorunlu ve profesyonel askerlik sisteminin bugünün şartlarına ve ihtiyaçlarına cevap vermekte zorlandığı ve uygulamada değişiklik yapılmasının gereğine işaret edilen raporda, "Bu çerçevede, ülkemizin insan kaynağı ve ekonomik imkanlarının elverdiği oranda, azami ölçüde profesyonel askerliğe geçmek bir hedef olarak belirlenmelidir" denildi.

Raporda, bedelli askerlikle ilgili, "Yurt dışında çalışan vatandaşlarımızın yabancı ülkelerdeki hak ve kazanımlarının korunmasını amaçlayan dövizli askerlik uygulamasına devam edilmesi, bununla birlikte bedelli askerlik uygulamasına son verilmesi" yönünde görüş bildirildi.

-Sivil ve askerlerin birlikte hazırladığı ilk rapor

 

Raporun sivil ve asker uzmanlarca hazırlanmasının önemine, "Cumhuriyet tarihinde ilk defa sivil ve asker uzmanların ortak çalışmalarıyla TSK ile ilgili analitik ve eleştirel bir inceleme yapılması ve çözüm önerileri sunulması bu raporun en önemli özelliğini teşkil etmektedir" ifadesiyle dikkat çekildi.

 

Reform çalışma grubunun ele aldığı konularda büyük ölçüde mutabakata vardığı ancak bazı konularda görüş birliği sağlayamadığı belirtilen raporda, farklı görüşlerin en ayrıntılı şekilde tartışıldığı ve değerlendirildiği aktarıldı.