Yirmidorthaber.com - 24 TV'de Ali Bayramoğlu'nun yönettiği 'Yeni Türkiye' programı Mustafa Karaalioğlu ve İbrahim Kiras ile gündem değerlendirildi.
 
Ali Bayramoğlu, Fethullah Gülen'in 2-3 ay önce ‘imkanım olsa Silivri’yi boşaltırım’ sözlerini yorumlarken, Gülen'in sahte bir liberallik içinde olduğunu ifade etti.
 
Mustafa Karaalioğlu, Berin Elvan ve Burak Can Karamanoğlu’nun ölümüne rahmet diledi. Karaalioğlu, Berkin’in cenazesinin üzerine terörün kara gölgesi düşmesini düştüğünü söyledi. Berkin için olması gereken tepkiler Burak Can için gösterilmeyince çifte standartlı bir tablo ortaya çıktığını söyledi.
 
BURAK’IN ÖLÜMÜ GÖRMEZDEN GELİNİYOR
 
Bizlerin ne dediği çok önemli değil. Bir ölüm var ve Burak Can Karamanoğlu’nun ölümüne ilgisizdik, alakasızdık. “Sen nereden bugün öldün? Sırası mıydı” dercesine görmezden geliş var. Bugün akşama kadar medyaya, televizyonlara baktım. Dün Berkin için konuşanlar ki haklarıdır. Ama bugün bunu Burak Can için konuşmayınca ortaya başka bir tablo çıkıyor. Bunu görmezden geliş beni kahrediyor. Derin bir teessüre sürüklüyor. Sadece teessür ve üzüntü değil aynı zamanda utanç duyuyorum. Bu ülkenin medyası, aydınları ve siyasetin bu bariz çifte standardı nedeniyle utanç duyuyorum. Dolayısıyla bizlerin ne dediğin önemli değil. Burada planlı, göstere göstere bir cinayet var. Yine Tunceli’de bir polise ölümüne bir saldırı var. 
 
CEM BOYNER ŞİMDİ NEREDE?
 
Karaalioğlu, Boyner ve onun gibi düşünenlerin Burak’ın ölümünden bu yana nerede olduklarını, Berkin için gösterilen tepkiyi Burak için neden göstermediklerini sordu. Yoksa acılar arasında bir hiyerarşi mi kuruluyor sorusunun cevabının acilen verilmesi gerektiğini aktardı.
 
Mesela Cem Boyner’in ne dediğini çok merak ediyorum. Berkin için gösterdiği hassasiyeti gösterecek mi? Boyner’in hayatını biz biliyoruz. Ne yoksullarla, ne Alevilerle, ne Okmeydanı’n arka sokaklarıyla, ne aşırı solla ilgilenen biri değil. Bir komprador, bir para babası tanımının tipik örneği. Birden bunlara sahipleniyor. Tamam, olabilir. Hükümete büyük bir nefret, büyük bir öfke duyuyor olabilir. O da saygı duyulabilecek bir şey. Fakat şimdi nerede? Dün akşamdan o cinayetin gerçekleştiği andan bu ana kadar Boyner ve onun gibi düşünenler nerede? Acıların arasına bir hiyerarşi mi kuruyorlar? Bir çocuğun ölümü, bir başka çocuğun ölümünden daha mı önemli? Bu sorulara hemen bugün acil cevap bulma mecburiyetimizin olduğunu düşünüyorum.
 
Belli ki bu tür vak'alardan siyaset üretme bir irade var sokakta. Yüzde 50 falan değil o, yüzde 50’yi temsil etmiyor. Belki yüzde 5, belki yüzde 10 ama onun da ürettiği şiddet, ürettiği reaksiyonu taşımakta Türkiye zorlanıyor.
 
KILIÇDAROĞLU BERKİN’İN ÖLÜMÜNÜ BİR MERMİ YAPTI
 
Ali Bayramoğlu, Kemal Kılıçdaroğlu’nun ölümü sanki bir mermi yaptığını söyledi. Bayramoğlu, ölümlerin siyasallaşmasını ve toplumun siyasi gruplaşmaya itildiğini doğru bulmadığını belirtti.
 
Siyaseten bu tür olayları kullananlar var. Mesela CHP lideri bu ölümü sanki biraz mermi yaptı. siyaseten ölüme yapılan vurgu ve bunun üstünden iktidar ile olan mücadelesinde bunu yasallaşmasını sorunlu olarak görüyorum. 
 
Mesela Fethullah Gülen. Pensilvanya’dan bir başsağlığı yayınladı. Mesajın içinde Alevilerin altını çizen bir vurgu var. Bir başka açıdan da baktığımız zaman Başbakan’ın Mardin’de en azından bir mesaj vermesini beklerdim ama olmadı. Dolayısıyla bu siyasi farklılaşma, algı farklılaşması, kimin haklı kimin haksız olduğunun ötesinde bir siyasi kullanmaya ve siyasi kullanma üstünden toplumun adeta bir siyasi gruplaşma içine hapsolunmasına işaret ediliyor.
 
Söylemek istediğim iki tane husus var: Bunlardan bir tanesi sokaktaki insan kalabalığını güvenlik asayişi şiddeti terör üstünden anlamlandırmanın ötesine geçmek lazım. Oradaki toplumsal boyutu, siyasal boyutu görmezsek o zaman Türkiye’nin diğer kutbunu görmeyiz. Bu yüzde 5 midir, 10 mudur bilmiyorum ama burada ciddi bir hassasiyet var ve bu hassasiyet şu ve bu şekilde mobilize oluyor. Diğer taraftan baktığımız zaman bu kaos tehlikeli kaos. 
 
‘İNTİKAM ALACAĞIZ’ DİYEN MEDYA MENSUPLARI VAR
 
Karaalioğlu, Eroğan’a ağır hakaretlerin, tehditlerin olduğunu dile getirdi. “Türkiye’yi kaosa sürüklemek isteyen medya var” dedi.
 
Seçimle bu işler olmuyor, ‘geç kalmış heveslerimiz var’ diyen ve Türkiye’yi bu gerilime itmeye hiçbir şekilde hakkı olmayan bir azınlık var. 15 gün sonra bir seçim var. Ve hatta azınlık dediğimiz bu kesimin medyası çok çok daha güçlü ve ağır hakaretler, galiz şeyler var. Bugün intikam alacağız, vuracağız, kıracağız diyen gazeteciler var. Berkin’in ölümünden Türkiye’yi kaosa sürüklemek isteyen medya var.
 
GÜLEN’İN O SÖYLEMİ EDEBİYAT İÇİN SÖYLENECEK BİR LAF DEĞİL
 
Mustafa Karaalioğlu, İbrahim Kiras’a; “Fethullah Gülen 2-2.5 ay kadar önce ‘imkanım olsa Silivri’yi boşaltırım’ demişti. Şimdi Silivri’nin bir kısmı boşaldı. Bu acaba Gülen’in elindeki bir pazarlık kozunun elden çıkması gibi bir yorumu da getirir mi? Zaman Gazetesi’nin tavrı o kadar da belli mi? Yani ‘bu enstrümanı biz kullanacaktık, nereden çıktı? Meclis bir karar çıkardı ve her şey elimizden gitti’ gibi bir öfke var mı?” sorusunu yöneltti. İbrahim Kiras şu cevabı verdi:
 
Gülen’in o gün şöyle dedi: “Orada yaşlı başlı adamların mahkemede hesap verirken gördükçe benim içim sızlıyor. Elimde olsa onların hepsini serbest bırakırım.” Yani Fethullah Gülen pozisyonundaki bir insanın, özellikle cemaatin de çok önem verdiği bir konuda, kendini adadığı, kendi şahsi bir mesele haline getirdiği bir konuda böyle bir yaklaşım ciddi bir şey. Öyle bir laf arasında söylenebilecek, edebiyat için söylenecek için bir laf değil. Dolayısıyla orada bir hesap kitap olduğu belli ki o günlerde başka türden söylentilerin de konuşulduğunu biliyoruz. Yine bu 17 Aralık’ın öncesinde hazırlıkları yapılıyordu ve o hazırlıklar bir takım ittifak bağlamında. Biliyorsunuz askeri kurmay şeyinde belli kaideler var. Aynı anda birkaç cepheyle savaş olmaz. Şimdi Ergenekoncularla, Ulusalcılarla, CHP ile falan kavga ediyoruz, aynı anda hükümet ile de kavgaya tutuşursak iki cephe birden şey olmaz diye düşünmüş olması gerekir Gülen hareketinin. Dolayısıyla orada bir ittifak ilişkisi aradığına dair emareler o günlerde zaten ortaya çıkmıştı. Bunlar duyulmuştu. Fakat onu başaramadılar. Belki de içerideki insanların güven duymaması. Belki de siyasi iktidardan gelen sinyallere daha fazla güvendikleri için de olabilir. 
 
FETHULLAH GÜLEN SAHTE BİR LİBERALLİK İÇİNDE
 
Bayramoğlu, Gülen’in sahte bir liberallik içinde olduğunu söyledi. Cemaat tarafından içeriye atılan insanların neticesinde Gülen’in söylediği söylemi samimi bulmadığını dile getirdi.
 
Cemaatin şuanda bütün söylemiyle Fethullah Gülen’in verdiği röportajlarla, yazdığı makalelerle sahte bir demokratlık, demokrasi ve liberallik çerçevesinde hareket ettiğinin kanaatindeyim. Bütün dünyaya vermiş olduğu mesaj, Türkiye’deki muhaliflere vermiş olduğu mesaj; gerçekten bir açık toplum savunucusu Hocaefendi mesajı. Gerçek buysa biz burada ne yaşıyoruz. Bu insanlar niye hapse girdiler. Neden Fethullah Gülen’i eleştiren insanlar hapse atıldılar? Dolayısıyla bu tür beyanlar üstünden bunları sahici kabul eden, taktiksel olmayan, samimi kabul eden bir tavır içinde değilim. Bu insanların büyük bir kısmını içeriye atan irade ve onları orada cezalandırmaya çalışan doku cemaat ise ve bu insanlar bunun farkındaysa “oradaki insanların çıkmasını isterim lafı” son derece zayıf ve inandırıcı bir laf değildir.