Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan katıldığı televizyon programında açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bürokratik oligarşiyi, biz şimdi bu yeni sistemle yeni dönemde kesinlikle yok edeceğiz." dedi. 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, katıldığı televizyon programında, "ilk kez açıklıyorum" diyerek Kandil'de terör örgütü PKK elebaşlarının toplantı merkezlerinin vurulduğunu söyledi. 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kanal 7 ve Ülke TV ortak canlı yayınında soruları yanıtladı. İcraatlarla ilgili Erdoğan, 'CHP, SP ve İYİ'ye gönül vermiş kardeşlerime sesleniyorum, 'yapacaksınız tabi göreviniz değil mi' diyor olabilirsiniz, peki bizden öncekiler neden yapmadı' ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Sapanca'da patileri  kesilmiş olarak bulunan yavru köpeğin ölümüne asla müsamaha gösterilemeyeceğini  vurgulayarak, "AK Parti olarak, Hayvanları Koruma Kanunu'nu biz çıkarttık.  Meclisin yoğunluğu nedeniyle gündeme getirilmeyen hayvan haklarıyla ilgili yeni  yaptırımları ve düzenlemeleri içeren hükümet tasarısını da inşallah seçim sonrası dönemde süratle yürürlüğe sokacağız." dedi. 

Erdoğan, Kanal 7'de yayınlanan "İskele Sancak Özel" programında soruları yanıtladı, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

"HAYVANLARA ACIMASIZ VE ZALİMCE MUAMELELERDE BULUNMAK SUÇ SAYILACAK"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sapanca'da patileri kesilmiş olarak bulunan  yavru köpeğin ölümüne yönelik soru üzerine, olay sonrasında Sakarya Cumhuriyet  Başsavcısı'nın süratle soruşturma başlattığını anımsattı.

Kolluk kuvvetlerinin ilk tespitlerine göre, olay günü o bölgede  çalışma yapan, otluk ve çalılık bölgelerini temizleyen iki iş makinesinin  bulunduğu, yavru köpeğin de bu iş makinelerinin biri tarafından kazara yaralanmış  olabileceğinin ihtimaller dahilinde değerlendirildiğini ve iş makinesi  operatörünün de gözaltına alındığını aktardı.

Hazreti Muhammed'in hayvanlara olan sevgi ve şefkatine işaret eden  Erdoğan, O'nun yolda bir köpek ölüsü gördüğünde çevresindeki insanlar burunlarını  tıkarken, "Dişleri ne kadar da güzelmiş" dediğini, kuşu ölen bir çocuğa  başsağlığına gittiğini anlattı.

Erdoğan, böyle bir dinin, medeniyetin mensupları olduklarını  belirterek, bu olaya da müsamaha gösterilmesinin asla söz konusu olamayacağının  altını çizerek, şöyle devam etti:

"Bizim için bir insan ölümü ne ise ona da böyle bakıyoruz. Konuyla  ilgili de attığımız bazı adımlar var. Örneğin 2004 yılında hayvanları korumaya  yönelik ilk müstakil kanun olan 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu'nu AK Parti  olarak biz çıkardık. Meclis'in yoğunluğu nedeniyle gündeme getirilmeyen hayvan  haklarıyla ilgili yeni yaptırımları ve düzenlemeleri içeren hükümet tasarısını da  inşallah seçim sonrası dönemde süratle yürürlüğe sokacağız.

Yeni düzenleme ile kanunun yasak fiillere ilişkin idari para  cezalarında önemli oranda bir artışa gidiliyor. Sahipli veya sahipsiz hayvanlara  acımasız ve zalimce muamelelerde bulunmak veya eziyet etmek ve hayvanları  birbirine zarar verecek şekilde dövüştürmek fiilen suç haline geliyor. Sahipli  hayvanlar bakımından sahibinin şikayeti üzerine, sahipsiz hayvanlar bakımından  ise Orman ve Su İşleri Bakanlığının yazılı başvurusu üzerine soruşturma ve  kovuşturma yapılabiliyor. Böyle bir süreci başlatmış olacağız. Dolayısıyla biz bu  işleri sahipsiz bırakmayacağız. Çok daha farklı tedbirleri almanın gayreti  içerisinde olacağız."

AK Parti'nin Antalya mitingi ve turizmdeki gelişmelere yönelik soru  üzerine Erdoğan, bugün muhteşem bir miting yaptıklarını vurguladı. Antalya'daki  yağmur ve fırtınadan dolayı hasar gören ilçelerin sakinlerine geçmiş olsun  dileklerini ileten Erdoğan, ciddi bir zarar olması durumunda, daha önce olduğu  gibi, bugünden sonra da karşılanacağını aktardı.

Miting meydanında on binlerce insanın bulunduğunu, çoşku ve heyecanın  gayet güzel olduğunu anlatan Erdoğan, "Antalya bizim turizmde hakikaten  İstanbul'la adeta yarışan bir kentimiz. Bu yıl öyle zannediyorum ki yıl sonu  itibarıyla 14 milyon gibi bir turisti Antalya çekecek. Ama Türkiye genelinde de  zaten turizmde bu yıl, turist sayısı olarak 40 milyon gibi bir beklentimiz var.  40 milyon turist, Türkiye'nin nereye gittiğinin en güzel ifadesidir. Buna  'bacasız sanayi' tabirini kullanırlar, böyle bir durumdayız." değerlendirmesinde  bulundu.


Erdoğan, bu gelişmelerin Türkiye ekonomisindeki yerinin çok net  olduğunu ve bu noktalara durup dururken gelinmediğini belirterek, yapılan alt ve  üst yapı yatırımlarının bu işin açık bir göstergesi olduğunu dile getirdi.

"Biz geldiğimizde Antalya'da doğru dürüst havalimanı mı vardı?" diyen  Erdoğan, yolcu kapasitesine ihtiyaç veremeyecek durumdaki Antalya Havalimanı'na  yeni bir terminal binası yaparak, burayı çok daha rahat bir hale getirdiklerini  anımsattı. Erdoğan, başbakanlığı döneminde bölgenin bütün turizm sektörü  temsilcilerini bir araya getirdiğini, süratle yolların yapıldığını ifade etti.

Erdoğan, söz konusu çalışmaların turizm yatırımlarını da tetiklediğine  dikkati çekerek, Antalya'da sadece turizm değil eğitim ve sağlık alanında da  birçok önemli yatırımın hayata geçirildiğini anlattı.

Antalya'da şehir hastanesinin adımının atıldığını, 33 bin kişilik  şehir stadının yapıldığını aktaran Erdoğan, "Antalya artık kabına sığmıyor." diye  konuştu. Yıllık 4 milyon yolcu kapasiteli bir havalimanını daha Antalya'nın  batısında açacaklarını belirten Erdoğan, bunların hazırlıklar olmazsa  yapılabilecek işler olmadığının altını çizdi.

"SANDIKTA ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİNİ VER"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suruç'ta yaşananlar ve AK Parti Milletvekili  İbrahim Halil Yıldız'ın kardeşinin hayatını kaybetmesi anımsatılarak, olayı "AK  Partililerin kışkırttığı" iddialarına yönelik soruya karşılık, seçim  kampanyalarında bütün teşkilatlara "evleri, esnafı dolaşın, ziyaret edin"  denildiğini söyledi.

"Ben siyasi hayatımda iki yerde tacize uğramışımdır. Birisi Suruç'tur,  birisi Hopa'dır" ifadesini kullanan Erdoğan, Suruç'ta mitinge gittiği sırada  terör örgütünce otobüslerine yumurta atıldığını, Hopa'da DHKP-C üyelerinin benzer  bir şeyi yaptığını ve korumalarından birisinin ağır yaralandığını söyledi.

Milletvekili İbrahim Halil Yıldız'ın ailece teröre karşı mücadele  veren yürekli bir aile olduğunu belirten Erdoğan, Yıldız'ın olayı esnafı  dolaşırken yanlarına yaklaşanların, "Siz bizim HDP'li olduğumuzu bilmiyor  musunuz? Buraya nasıl gelirsiniz?" demesiyle başladığını söylediğini anlattı.

Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bu yaklaşım artık PKK'nın alışılagelmiş yaklaşımı. Hele hele bunlar  Şanlıurfa'da böyle bir şeyi hiç hazmediyorlar. Çünkü Şanlıurfa'nın bir farklılığı  var. Onlara göre bir özelliği var. Biz başka bir şey söylüyoruz, özgürlük  mücadelesi kendi ülkende, kendi kardeşlerine karşı böyle verilmez.

Ama bu PKK kendilerine göre özgürlük mücadelesini ya dağlara kaçırarak  verir veya mağaralara sokmak suretiyle verir. Veyahutta bizim mimarlarımızı,  mühendislerimizi, öğretmenlerimizi bilinmeyen birçok yere kaçırarak verir. Bu  mudur özgürlük mücadelesi? Eğer samimiyseniz, dürüstseniz öyle Hans'ı, George'yi  bilmem neyi arkana almak suretiyle gelip de özgürlük mücadelesi verme. Özgürlük  mücadelesinin tek yeri var. Sandık. Sandıkta özgürlük mücadelesini ver."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Biz yanımıza ne Hans'ı alıyoruz, ne George'u  alıyoruz. Bizim yanımızda sadece milletimiz var. Biz, milletimizle beraber  yürüyoruz. Bunun için de başka bir şeyi bizim aramamıza gerek yok. Silah şu, bu  filan falan yok. Bizim silahımız oyumuzdur. Bizim silahımız imanımızdır,  fikrimizdir, düşüncemizdir. Biz, bu işi 40 yıldır böyle yaptık, böyle yapıyoruz  ama siz arkadaş hala bu yola gelmediniz. İşte siz, 7 Haziran en önemli  neticeydi." sözlerine yer verdi.

'BU ÖLDÜRENLER KİMDİ? SİZDİNİZ SİZ ÖLDÜRDÜNÜZ'

Eski HDP eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın "Dökülün sokağa"  çağrısıyla, 53 Kürt vatandaşın hayatını kaybettiğini anımsatan Erdoğan,  "Öldürenler kimdi? Yine Kürtlerdi. Orada 15 yaşındaki Yasin Börü şehit edildi mi?  Kurban eti dağıtırken edildi. Bu öldürenler kimdi? Sizdiniz, siz öldürdünüz."  diye konuştu.

"Şimdi bu adam Edirne'de cezaevinde, kendine bir maske uydurdu. Oradan  cumhurbaşkanı adayı oluyor." diyen Erdoğan, yasadaki düzenlemeye işaret ederek,  şunları söyledi:

"HDP kendisine bir başka tutukluluk veya şu, bu olmayan bir tane aday  çıkartamıyor mu? Bu kadar mı bunlarda adaylık noktasında fakirlik var? Eğer bu  kadar bunlar fakirse, zaten bitmişler. Bunlar mağduriyeti oynuyorlar, onun  edebiyatını yapıyorlar ama benim halkım, vatandaşım bu oyunu yutmaz. Bunlar tabii  şunu da düşündüler, (TRT'deki seçim konuşması) 'Büyük ihtimalle Adalet Bakanlığı  bu işe müsaade etmez, bize burdan da...' Tabii, Bakan bana sorunca dedim 'Ne  gerek var? Bırakın.' Çekim nasıl oluyorsa, bu defa bu yapılmalı ama inşallah bu  seçimi atlatalım, atlattıktan sonra işe sade mahkumiyet engel olmamalı.  Tutukluluk da bu işin engeli olmalı. Yasal hale bunu getirmemiz lazım."

"Belli başlı suçlarda yasal hale getirilecek değil mi?" sorusuna  Erdoğan, "Tabii" karşılığını verdi.

"Bir mağduriyet rolü çıkmasın diye siz TRT'de seçim kampanyası  yapmalarına izin mi verdiniz?" sorusu üzerine  Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Oradan oy  devşirmek istiyorlar. Düşünün şimdi CHP'nin adayı gidiyor, onu ziyaret ediyor.  Nedir bunun anlamı?" dedi.

"ARKASI BOŞ DEĞİL"

"CHP'nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce'nin, Selahattin Demirtaş'a  destek söylemlerinin" hatırlatılması üzerine Erdoğan, şu görüşlerini paylaştı:

"Tabii, yalnız o değil ki. Diğerlerinin yok mu? Diğerleri de aynı  destek söylemlerini yapıyor. 'Bir cumhurbaşkanı adayı nasıl olur da cezaevinde  kalır?' diyor. Hale bak. Şimdi bu cezaevinde kalan zatın çok daha farklı suçları  olabilirdi. Ne olacak? Bunlar, bunun gerekçesi mi olacak? Ki bunlar bu işin  geçmişini çok da iyi bilirler. Çok da farklı bir şekilde bunu yaşadılar. Önü  açıldı mı bu işin? Yok. Şimdi burada ne oluyor da size bu terörist örgütlerin  arkasında olduğu böyle bir kişi için 'Bunun önü açılsın' gayreti içerisine  giriyorsunuz? Ben özellikle de halkıma, milletime şunu hatırlatmak istiyorum,  biz, eğer terörle mücadeleyi hakkıyla, dört dörtlük yapacaksak, ben, bu kişilere  veya örgütlere karşı 24 Haziran'da benim milletimin gerekli dersi, cevabı  vereceğine inanıyorum."

"Seçim manifestonuzda 'daha çok demokrasi, daha çok özgürlük, daha çok  adalet, daha çok reform' gibi vaatlerde bulundunuz. 24 Haziran'da kazandığınız  takdirde bu ifadelerinizin arkasını nasıl dolduracaksınız?" sorusunun  yöneltildiği Erdoğan, "Bunun arkası boş değil zaten, dolu. Nedir o? Bir defa  'daha çok demokrasi' dediğimiz zaman bundan ne anlıyoruz? Bütünüyle bu ülkede  hangi inanç, hangi düşünce grubu olursa olsun bunlar istisnasız bu ülkede  demokratik haklardan istifade edecektir." yanıtını verdi.

"ÇUKUR AÇILDI, ŞİMDİ KAPATILDI"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2005'te Diyarbakır'da "Kürt sorunu beni  sorunumdur." dediğini anımsatarak, son gidişinde ise "Artık Türkiye'de Kürt  sorunu yoktur." sözlerine değindi.

AK Parti'nin Türkiye'de inkar ve ret politikalarını, asimilasyonu  kaldırdığını belirten Erdoğan, şunları söyledi:

"Artık böyle bir şey bizim ülkemizde var mı? Yok. Biz, 'milli çözüm,  milli birlik, kardeşlik' dedik. Ve bütün bunlara davet yaptık ama ne yazık ki  bunların hiçbirisine gelinmedi. Aslında bunların hepsi bunun arkasında. İşte  çukurlar açıldı. Şimdi kapatıldı. Bitişik nizam binaların aralarında tüneller  kazıldı. O tüneller tamamen yok edildi. Ve bütün bunlarla beraber o Diyarbakır'ın  yıkılan saat kulesi, yakılan camiler vesaire bütün bunlar... Ve Dicle kıyısında  özellikle oralar gayet güzel park bahçe haline getirildi. Şimdi tabii biz bununla  beraber bir adım daha atıyoruz. Vesayetçiliği ortadan kaldırıyoruz. Gerek resmi,  gerek askeri noktada atılan adımlarla şu anda bizim silahlı kuvvetlerimiz,  polisimiz, jandarmamız ve köy korucularının yerine getirdiğimiz güvenlik  korucularının dördü birbiriyle o kadar dayanışma, entegre içerisinde ki bunlarla  beraber bölgeye huzur, barış geldi."

"DERSİNİN ÇALIŞMAMIŞ"

Erdoğan, artık Diyarbakır Belediyesi önünde kızları kaçırılan  annelerin olaylarına şahit olunmadığına vurgu yaparak, "Bu bölgelerde artık  annelerin o huzursuzluğu yok. Sürekli benim yıllardır işlediğim bir konu vardır.  Nedir o? Bürokratik oligarşiyi kaldıracağız. Şu anda bürokratik oligarşi yüzde  100 kalktı mı? Hayır. Ama bürokratik oligarşiyi biz şimdi bu yeni sistemle, yeni  dönemde kesinlikle yok edeceğiz. İşte bu nereden olacak? Bu, bizim bu ileri  demokrasinin perde arkasındaki inşallah uygulama bu olacak. Bunu getireceğiz."  dedi.

"CHP'nin cumhurbaşkanı adayı İnce'nin 'Kürt sorunu' ifadesini  kullandığının" hatırlatıldığı Erdoğan, değerlendirmelerine şöyle devam etti:

"Onlara şunu sormak lazım, sizin terörle mücadele adına yaptığınız bir  şey var mı? Bize bunu bir söyleyin. Terörle mücadele adına... Hatta FETÖ'yü de  bir cümleyle geçiştirmişler. Var mı böyle bir şey? Yok. Daha ne konuşuyorsunuz?  Sizin terör diye bir sorununuz yok bir defa ama AK Parti'nin 'terör' diye bir  sorunu var. Terörle mücadele eden İsmail Metin Temel Paşa'yı afedersiniz  gündemine getirip 'Geldiğim günün hemen ertesinde apoletlerini sökerim.' Yani  adamın o kadar işleri var ki hemen geldiğinin ertesinde hemen apolet sökecek. O  apoleti sen mi taktın da sen sökeceksin? Bu ülke bir hukuk devleti. Sen, hukuk  devletinde ne zamandan beri bu işi cumhurbaşkanlarının yaptığını gördün? Ben, 3,5  yıllık cumhurbaşkanlığımda, 11,5 yıllık başbakanlığımda böyle bir adımı atamadım.  Sen neye göre atıyorsun bu adımı? Bu çırak bile olamamış, diyorum ya. Bu ülkede  neler oluyor, bitiyor bunlardan dahi haberi yok. Dersini çalışmamış."

"MORALİ BOZULMUŞ BEYEFENDİ'NİN"

"Siz bakkal dükkanınızı çırağa bırakır mısınız? Bu çırak bile değil."  diyen Erdoğan, İsmail Metin Paşa'nın Cudi'de, Gabar'da, Afrin'de operasyonlar  yürüttüğünü, Zeytin Dalı Operasyonu'nda komutanlık yaptığını bildirdi.

Aynı şekilde Kandil, Sincar'da bu mücadelenin devam ettiğini, daha  önce El-Bab ve Cerablus'ta da bunların yürütüldüğünü belirten Erdoğan, "Senin bir  defa nezaketen böyle bir şeyi söyleme hakkın yok. Bu, bizim kahraman askerimize  büyük saygısızlıktır. Neymiş 'O alkış Erdoğan'a destektir.' Onun yanında Türkiye  Odalar ve Borsalar Birliği'nin Başkanı da var, o da alkışlıyor." dedi.

"İnce'nin 'Moralim bozuldu' dediğinin" hatırlatılması üzerine Erdoğan,  sözlerini şöyle sürdürdü:

"Morali bozulmuş Beyefendi'nin. Ben, bir defa aynı zamanda şu anda iki  kimlik taşıyorum. Bir kimliğim de benim Anayasa'nın amir hükmü gereğince ben şu  anda Türkiye'de Başkomutanım. Ve Başkomutan bu iftar sofrasında bir konuşma  yapıyor. İsmail Temel Paşa da Malatya protokolünün bir mensubu olarak orada. Ve  onlar da bizim orada ordumuzu teşvik eden ifadelerimizden dolayı da kalkıp  alkışlamış diğerleriyle beraber olduğu gibi. Niye seni rahatsız ediyor bu? Senin  gururlanman lazım. Asker, millet aynı masada toplanmış. Daha önce böyle bir şey  oluyor muydu? Asker, sivil bir araya gelebiliyor muydu? Artık böyle bir şey  kalmadı. Bir araya geliyorlar. Beraber yemeklerini yiyorlar. Bizim en büyük  iftiharımız bu. Elhamdulillah bunu başardık."

"HAYATLARI BÖYLE GEÇTİ"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hatay'da sanatçı ve askerlerle bir araya  geldiklerini anımsatarak, "Bunda da çıldırdılar. Çünkü bunlar kendilerinin  yapabildiği şeyler değil." diye konuştu.

"Darbe yapan askeri mi seviyorlar?" sorusuna Erdoğan, "Bunların  hayatları hep böyle geçti. Sadece darbe yapan değil, aynı zamanda idam ipini  çekenleri de bunlar çok sevdiler. Çok alkışladılar." yanıtını verdi.

CUMHUR İTTİFAKI

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhur İttifakı'nın oluşumu ve bölgede Kürt  seçmenin bu ittifaka nasıl baktığının sorulması üzerine, "bölgeden az, çok oy  gelir" noktasında olmadıklarını, bu ülkede ayrılık, gayrılık olmaması, bir  birliğin sinyallerini vermek için harekete geçtiklerini ifade etti.

"Bize medeniyetimizin yüklediği bir görev var." diyen Erdoğan, bu  görev kapsamında, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, BBP Genel Başkanı Mustafa  Destici ve Saadet Partisi ile görüşmeler yaptığını, bu görüşmeler içerisinde  netice aldıklarıyla bu yola yürüdüklerini anlattı.

"Her şeyden önce, ümmetin birliğini sağlama derdinde olduklarını,  milli, yerli, Cumhurun İttifakı ile ülkede yeni bir dönemi, süreci başlatmayı  amaçladıklarını belirten Erdoğan, "Bunun belli yerlerde hazımsızlığı var, bunun  farkındayım. Ama aksi olan durum da var. Öyle bir yola giriyorsunuz ki bunun  riski olur. Ben ekonomi tahsili gördüm, hocalarımız, 'Ekonomi risktir' derdi.  Ekonomi risk de siyaset risk değil mi, siyaset de risktir. Daha ileri gidelim,  hayat risktir. Tüm bunları göreceğiz. Riski göz ardı ettiğinde zaten netice  alamazsın. Onun için riski göze alacaksın ve üzerine üzerine gideceksin." diye  konuştu.

Diyarbakır'da muhteşem bir miting yaptıklarını, bu mitingde sıcağa ve  ramazan ayına rağmen 35 bin kişinin toplandığını, akşam da 6 bin kişilik kanaat  önderleriyle iftar yaptıklarını aktaran Erdoğan, "Onu bile hedefinden saptırmaya  kalktılar. Neymiş, oradaki Tayyip Elçi'yi tekrar masaya göndermemişler. Önünü  kesmişler. Tayyip Hoca, namaza gitmiş, o esnada ben konuşuyorum. Ben namazı  kılıp, geldim ve Tayyip Hoca'nın korumalar tarafından engellendiğini görünce,  korumamı çağırdım, 'Söyle şuna yanlış yapıyor, Tayyip Hoca yerine gelsin.'  dedim." ifadesini kullandı.

"PROMPTER OKUMUYORUM, PROMTERİ YAŞIYORUM"

"Bu sırada hem prompter okuyorsunuz, hem salona hitap ediyorsunuz, o  ara bir de Tayyip Elçi'yi izliyorsunuz. Bu alkışlanacak bir şey" denilmesi  üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ben prompter okumuyorum, prompteri yaşıyorum.  Onlar farklı." dedi.

Tayyip Elçi'nin yerinin dolu olması nedeniyle kendi yerine oturması  işaretini verdiğini ve oraya oturduğunu aktaran Erdoğan, şöyle devam etti:

"Hemen, 'Prompteri okuyamadı, takip edemedi, dondu kaldı' falan diyor.  Bir yerden dokunduracaklar ya, buradan yakalamaya çalıştı. Olayın gerçeğini,  hakikatini anlatınca da oyun bozuldu. Bu malum grupların işi hep iftira at, tut,  nasıl olsa iz bırakır değil mi? Burada da onu yapmak istediler. Ama o akşam 5-6  bin kanaat önderiyle bizim o iftarı yapışımız bunların bütün her şeyini alt üst  etti. Ne yaparlarsa yapsınlar sonunda biz yolumuza devam edeceğiz. Burada bir  gerçeği özellikle Kürt kardeşlerime açıklamak istiyorum. Bak ben 'Kürt  kardeşlerim' diyorum, 'Kürtler' demiyorum. Burada bir incelik var. Niye, çünkü  bizim dinimiz, 'Ancak inananlar kardeştir.' diyor. Ben Kürt kardeşlerimi  inananlar olarak görüp, onlara kardeşim olarak bakıyorum. Onlar bizden, biz  onlardanız. Onun için de kalkıp başka devlet kendilerine aramalarına gerek yok.  Hatta hatta daha ileri gidiyorum, toprak aramalarına gerek yok. Bu toprakta  yaşayacaklarsa zaten bizim garantimiz altındadırlar. Çünkü AK Parti bugüne kadar  tüm Türkiye'nin partisi olmuştur. Diğerleri maalesef tüm Türkiye'nin partisi  olamamıştır, etnisite üzerine hareket etmişlerdir veya bölgesel kalmışlardır.  Ondan sonra bir yere gitmişlerdir, savundukları yer kavmiyetçiliktir. Ama bizde  kavmiyetçilik yok."

"BU KÜRT'TÜR, BU ARAP'TIR DEMEDİK"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin 3,5 milyon Suriyeli'ye kapılarını  açtığını, bunların büyük çoğunluğunun Arap olduğunu belirterek ancak Kobani'den  gelen Kürtlere de kapıları açtıklarını, şu anda hala yaklaşık 150 bin Kobani'den  gelen Kürt'ün Türkiye'de bulunduğunu bildirdi.

ABD Başkanı Barak Obama ile aralarında o dönemde ciddi manada  diyaloglar geçtiğini aktaran Erdoğan, "Ayrım yapmadık, 'Bu Kürt'tür, bu Arap'tır  demedik'. Ölümden kaçıyorlar, ölümden kaçana biz kapıyı kapayabilir miyiz? Kürt  kardeşimi de aldım, Arap kardeşimi de." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, El Bab, Cerablus Operasyonu'nun bittiğini, 2  bin kilometre karenin şu anda kontrol altında bulunduğunu, Afrin Operasyonu'nda  da 2 bin kilometre karelik alanın kontrol altında olduğunu vurguladı.

Yaklaşık 200 bine yakın Suriyeli'nin geri dönmeye başladığını, dönmeye  devam ettiklerini kaydeden Erdoğan, dönüşleri kolaylaştırmak için ellerinden  gelen bütün adımları attıklarını, atmayı da sürdüreceklerini aktardı.

Buna uluslararası alanda da zemin hazırladıklarını bildiren Erdoğan,  "Olayı sadece Afrin ile Cerablus ile bitirmedik. Onların gidişini sağlayabilmemiz  için oralardaki sosyal altyapıları da oluşturmamız lazım. Bunun için Avrupa  Birliği, Körfez ülkeleriyle görüşüyoruz. 'Bu işin önünü bir an önce açalım'  diyoruz." değerlendirmesini yaptı.

"BUGÜNÜN OHAL'İ O OHAL DEĞİL"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, OHAL'in seçimden sonra kalkacağı  yönündeki açıklamalarının hatırlatılması üzerine, göreve geldiklerinde, 2002'nin  son aylarında Türkiye'de OHAL olduğunu ve OHAL'i bir ayda kaldırdıklarını  anımsattı.

Erdoğan, o dönemde partiyi kurmak için Güneydoğu'yu dolaştığına işaret  ederek, şu görüşlerini paylaştı:

"Bize o zaman 'OHAL'i kaldırın yeter' dediler. O zamanın OHAL'inde tüm  ticari hayat o bölgede durmuştu. Mesela ben Cizre'yi dolaşıyorum, evlerin  bahçelerinde TIR'lar kamyonlar var, çürümeye yüz tutmuş. Meğerse Irak tarafından  mazot kaçakçılığı yapılıyormuş. 'Biz geldiğimizde bunu halledeceğiz' dedik. O  zaman Abdullah Bey Başbakan, OHAL'i bir ay içinde kaldırdık. Ama bugünün OHAL'i o  OHAL değil, orada kan gövdeyi götürüyordu. Ama şimdi biz o dönemi sıyırdık, o  dönemden geçtik. Bu dönemdeki OHAL'in amacı, 15 Temmuz FETÖ terör örgütünün  Türkiye'yi soktuğu atmosferden Türkiye'yi kurtarmak ve terörle mücadelede işimizi  kolaylaştırmak. Şu anda biz herhangi bir yerde bir grev duyuyor muyuz,  üniversitelerimizde bir olay duyuyor muyuz, hayır. Niye OHAL var. Fakat nasip  olursa inşallah 24 Haziran'dan sonra bu OHAL'i masaya yatırıp, kaldırmak  suretiyle bu süreci devam ettireceğiz. Bu demek değil ki tekrar OHAL gelemez mi.  OHAL'in gelmesi sorun değil, eğer OHAL'i gerektirecek bir durum söz konusu olursa  OHAL yine gelir ama niçin gelir, terörle mücadele için gelir. Çünkü terörle  mücadelede asla bu işi sekteye uğratmamamız gerekir. Çünkü şu anda en önemli  sorunumuz terör. Bunu başaracağız. Bunu başardığımız anda ekonomi de çok daha iyi  noktaya gider, eğitim de çok daha iyi noktaya gider, ulaşım, yatırımlar, alt yapı  hepsi çok daha iyi noktaya gider. OHAL'i biz burada kullanıyoruz. Yoksa  vatandaşımın özgürlüklerinde, sosyal yaşamda değil. Böyle bir şey için onu  engelleyen bir unsur olarak OHAL'i kullanmadık ki?"


"BİZ DERSİMİZİ ÇALIŞIYORUZ"

Muhalefetin ısrarla olağanüstü hal üzerinde durduğu ifade edilerek,  "Bunun arkasında başka bir şey mi var?" sorusu üzerine Erdoğan, "Onun arkasında  olan şey şu, 'Acaba biz buradan prim yapar mıyız?' Çünkü öyle şeyler gündeme  geliyor ki 'Şunu ben ileri sürersem, buradan bir prim yapar mıyım?' Çalışılmış  dersler, başlıklar değil bunlar ama biz dersimizi çalışıyoruz. Hangi konu ne  getirir, ne götürür, biz bunu çalışıyoruz." diye konuştu.

AK Parti dışındaki partilerin terörle mücadeleye yönelik bir tavrı  olmadığını dile getiren Erdoğan, muhalefetin yatırımlarla ilgili de  "durduracağım" dediğini söyledi.

Muhalefetin insansız hava araçları, silahlı insansız hava araçları,  nükleer santral, 3. havalimanı, yerli otomobile savaş açtığı ifade edilerek,  "Mesela Sayın İnce, kaldıracağım diyor, ama ertesi gün de çıkıp sizi üretim  yapmamakla suçluyor. Zorlanıyor musunuz? Bu tutarsız, ikircikli, paradoks, hepsi  yaşanıyor, hızlı trene karşı olan birisine nasıl cevap vereceksiniz?" şeklindeki  soru üzerine Erdoğan, "Bunlar leblebi, çekirdek. Çünkü bu işin bizim için zor  tarafı yok. Bunlar çırak bile değil. Biz artık ustalık dönemini geçirdik. Şu  işlerin kabili telif değil. Sen 'Kanal İstanbul'a karşıyım' diyen bir adamla neyi  konuşacaksın? Utanmadan, sıkılmadan televizyona davet ediyor. Üzerimizden kalkıp  reyting sağlayacak kendine. Biz seni muhatap alır mıyız?" ifadelerini kullandı.

Ne yaptılarsa eserleriyle yaptıklarını dile getiren Erdoğan, Ziya  Paşa'nın "Eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri" sözünü hatırlatarak,  eserleriyle konuştuklarını kaydetti.

CHP'nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce'nin memleketi Yalova'ya  gidip geldiği köprünün Yavuz Sultan Selim Köprüsü olduğuna işaret eden Erdoğan,  sözlerini şöyle sürdürdü:

"Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nden ne kadar parayla geçtiğini konuşuyor.  Orayı beğenmiyorsan ikinci köprüden git. Şimdi bak bayramda o da ücretsiz. Öbür  tarafı da bir defa biz PPP, yani kamu özel anlayışıyla yaptık. Belli bir süre  burası böyle ama belli süre sonra bu köprü, tamamen o da diğerleri gibi devlete  kalacak. O zaman iki köprüdeki uygulama neyse Yavuz Sultan Selim Köprüsü'ndeki  uygulama da o olacak. Bunun üzerinden prim yapmanın bir anlamı olabilir mi? Ve  ağırlıklı olarak da 3. köprünün işlevi ağır vasıtalar üzerinedir. Otomobiller  daha çok bir ve ikiyi kullansın diye bunlar yapıldı. Şimdi buradan kalkıp 'İşte  bak şurası ücretsiz, burası 97 lira, 114 lira' gibi laflar ediyor. Ücretsiz olayı  zaten bizim her bayram yaptığımız uygulamadır ama normal zamanda tabii onların  fiyatıyla bunun fiyatı daha farklı."

Yavuz Sultan Selim ve Osmangazi köprülerinin yapımının milli bütçeyle  alakalı olmadığını anlatan Erdoğan, bunun kendilerine ait olan kaynakların  çeşitlendirilmesi teorisiyle alakalı olduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Dünyada OECD ülkeleri arasında bu teoriyi  işleme sokan biziz. G20 ülkeleri arasında bu konuda ilk sıralarda yer alan  ülkeyiz. Antalya G20'de özellikle bununla ilgili konuşmam oldu. 'Nasıl  yapıyorsunuz' diye bu sorulmuştur bize ve orada bunu anlattım gelen bütün  uluslararası liderlere vesaire. Çünkü uygulamada Türkiye bu noktada çok çok  önde." değerlendirmesinde bulundu.

Yap işlet devret modelini de en ideal seviyede uygulayan ülkenin  Türkiye olduğunu ifade eden Erdoğan, "Sizin cebinizdeki hazır parayla iş yapmak  başka bir şey ama yok. Benim milli bütçemde sıkıntı varsa farklı, alternatif  kaynakların çeşitlendirilmesi noktasında ne yapabiliriz, bunun üzerinde  çalıştık." dedi.

Yap işlet devret, kamu özel iş birliği gibi sistemlerle kaynak  oluşturduklarını ve bununla iş yaptıklarını dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:

"Eğer zaten bunlar olmasa düşünün 79 sene Cumhuriyet tarihinde  düşünebiliyor musunuz, yapılan bölünmüş yol 6 bin 100 kilometre ama biz 16 senede  buna 20 bin kilometre bölünmüş yol ilave ettik. Bunlar öyle durup dururken olmadı  ama bunun Bay Muharrem de Bay Kemal de farkında değil. Buradan özellikle CHP'ye,  Saadet'e, İYİ Parti'ye gönül veren kardeşlerime sesleniyorum. Bakın bunları iyi  değerlendirin. Bütün buralardan gidiyorsunuz, geliyorsunuz. Tabii hep şunu  söylüyorsunuz, biliyorum, 'Görevinizdi yaptınız.' Eyvallah. görevimizdi, yaptık  ama bizden önce gelenlerin görevi değil miydi? Onlar niçin yapmadılar? Onlar  niçin bu hastaneleri yapmadılar. Bay Kemal, SSK'nın Genel Müdürüydü,  hastanelerimizin hali biliniyor değil mi? Rahmetli Savaş Ay'ın programında bunlar  gayet güzel anlatılıyor. Acaba ne yaptı? Hiç. Eğitimde ne yaptı? Hiç. Bizim  eğitimde sadece sıfır 280 bin derslik yaptık. Cumhuriyet tarihinde yapılanın daha  üzerindedir."

"BEYAZ TÜRKLERİN KİMLER OLDUĞUNU HALKIM ÇOK İYİ BİLİR"

Muharrem İnce'nin "Ben Türkiye'nin zencisiyim" dediği hatırlatılarak,  "Acaba roller değişti mi? Yani dünün AK Partisi bugün Türkiye'nin beyaz Türkleri  haline geldi, itilmiş kakılmışları da CHP'liler mi oldu?" sorusuna karşılık  Erdoğan, "Bu ekranda hiç halkı aldatmaya gerek yok. Türkiye'de beyaz Türklerin  kimler olduğunu benim halkım çok iyi bilir." dedi.

Kıyı kaptanı, Rize Güneysu'dan çıkıp gelmiş Ahmet Erdoğan'ın oğlu  olduğunu, yıllarca her türlü mesleği yaptığını belirten Erdoğan, imam hatipte  yatılı okuduğunu, hafta sonları cumartesi öğle gelip, pazar akşamı okula  döndüğünü, o bir günde de simit sattığını anlattı.

Kartpostal alıp, bunları ailesine gönderenlere satarak para  kazandığını, bunu babasından aldığı haftalık 2,5 lira ile yaptığını ifade eden  Erdoğan, imam hatipi bitirdikten sonra Camialtı'nda futbol oynadığını, İETT'de  futbol oynarken belli bir maaş almaya başladığını belirtti.

Evliliğini de bu dönemde yaptığını aktaran Erdoğan, 1980 darbesinde  İETT'den atıldığını, özel sektörde işe girdiğini kaydetti.

Erdoğan, "Özel sektörde de çok anlamlı iş bulduk. Detaylarına  girmeyeyim. Hamdolsun, askere yedek subaylığımı yapacağım ana kadar devam ettik.  Yedek subaylığıma başladığımda yedek subaylıktan aldığım maaşla patronum bana  dedi ki -Allah selamet versin yaşıyor hala, marka da bilinen bir marka ama onu  söylemem lazım, onların da bende hakkı var, Coşkun Sucukları'nda çalışıyordum-   dedi ki, 'Buradan aldığın maaşın yarısını da askerlik boyunca almaya devam  edeceksin.' Ve benim yedek subaylıkta aldığım maaşımda düşüş olmadı. Yani ne  alıyorsam aynen devam etti." diye konuştu.

Bunların hepsini kader planının içerisindeki güzellikler olarak  niteleyen Erdoğan, askerden sonra bir süre daha aynı sektörde devam edip,  sonrasında özel sektörde bir şirketin distribütörlüğünü yapmaya başladığını  söyledi.

Belediye Başkanlığına kadar bu işe devam ettiğini belirten Erdoğan,  şunları kaydetti:

"Belediye Başkanı olduktan sonra bir gazete köşe yazarı dedi ki 'Orada  yönetim kurulu başkanı olamazsın' Aslında mani bir hal yok ama ben tuttum yönetim  kurulu başkanlığından istifa ettim. Sonra aile meclisinde konuştuk, yönetim  kurulu üyeliğinden de istifa ettim ama vuracak ya, oradan onlar vurmaya yine  devam ettiler. Biz tabii artık kale almadık, yolumuza devam ettik. Kardeşim,  eniştem, beraberce işi yürüttüler. Şimdi Bay Kemal, Bay Muharrem'in şunu bilmesi  lazım, 'Ben bu millete efendi olmaya geldim' o size ait, bize ait değil. Biz  hizmetkar olmaya geldik, aramızdaki fark bu. Biz, bu ülkede yıllar yılı  beyaz-zenci ayrımında beyaz Türk muamelesi görmedik, zenci Türk muamelesi gördük.  Neyle? İnancımızla, fikrimizle, düşüncemizle. Bizim çocuklarımız imam hatiplerin  kapısından çevrildi Bay Muharrem, senin çocukların çevrildi mi?"

İnce'nin bugün başörtüsü savunuculuğu yaptığının belirtilmesi üzerine  de Erdoğan, "Başörtüsü konusunda savunamıyor da 'Ben imam hatipte 3 yıl  öğretmenlik yaptım' diyor. Sen öğretmenlik yapsan ne yazar? Kim bilir o  öğrenciler senden ne eza, cefa çektiler. Çünkü siz bir defa hep uygulamalarınızda  başörtüsüyle ilgili, mesela Anayasa Mahkemesine gidişleri var. Nerede, malum o  417 kararında imzan var, senin de imzan var, Bay Kemal'in de imzası var. Kimi  aldatıyorsunuz?"

F-35 SAVAŞ UÇAKLARI

F-35 savaş uçaklarının gelip gelmeyeceğine ilişkin bir başka soru  üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Şu anda bir manisi yok. İşi Savunma Sanayi  Müsteşarlığımız takip ediyor. Zaten pilot noktasında gönderildi, orada belli bir  eğitim falan da aldılar. Takvim çalışıyor. Şu ana kadar da 800 milyon dolar biz  bunlar karşılığında ödeme yaptık. Bu ödemelerimiz de aksamadan devam ediyor. Yani  biz bir defa sözleşmemize sadığız, herhangi bir orada da aksama söz konusu  değil." karşılığını verdi.

Yerli ve milli savunma sanayi ürünlerine ilişkin ülkelerden taleplerin  olduğuna yönelik bir ifade üzerine Erdoğan, "Pakistan, Katar, Azerbaycan, yani  birçok yerden şu anda bu tür talepler gelmeye başladı. Bazı yerlerde özellikle  parçalarda sıkıntımız oluyor, o sıkıntıları aştıkça daha da ileri inşallah  gideceğiz. Özellikle bu İHA'lar, SİHA'lar, Atak helikopterleri bu konuda talepler  gelmeye başladığı gibi özellikle orta menzilli silahlarda filan talepler arttı,  onların çünkü ihracatında çok rahatız." diye konuştu.

Üretimde iyi bir konumda olduklarına işaret eden Erdoğan, "Bir de şu  var; artık biz özel sektörün önünü de açtık. Özel sektör bunları seri üretimle  devam ettirebiliyor. Bizim artık silahlı kuvvetlerimizde filan o eski silahlar  kalmadı, onlar yavaş yavaş çıkıyor. Şimdi artık bu yeni üretilenler bayağı ilgi,  alaka uyandırıyor ve askerimizde bir öz güven meydana getiriyor."  değerlendirmesinde bulundu.

Savunma sanayi ürünlerinin cari açığın düşürülmesi anlamında olası  katkısına yönelik soru üzerine ise Cumhurbaşkanı Erdoğan, savunma sanayinin cari  açığı indirmedeki payının çok önemli olduğuna işaret etti.

Millet kıraathaneleri ve kütüphanelere ilişkin görüşlerinin sorulması  üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul'un bu anlamda çok önemli iki kazanım elde  ettiğini, Zeytinburnu'nda 17 bin cilt kitabın bulunduğu bir kütüphane yapıldığını  ve burayı ziyaret ettiğini belirtti.

Ziyareti öncesinde Ankara'da benzer bir çalışmayı mimarlara verdiğine  değinen Erdoğan, onların da alternatif projeler ortaya koyduklarını ve bunları da  Türkiye genelinde tüm illere süratle yapacaklarını anlattı.

İstanbul'da Beyazıt'taki millet kütüphanesini "muhteşem" olarak  niteleyen ve Zeytinburnu Belediyesinin yaptığı kütüphanenin ekrana verilen  görüntülerini izleten Erdoğan, "Bundan Bay Muharrem çok çekiniyor, çok korkuyor.  Buraları bunlar kumarhaneyle karıştırdılar." dedi.

"Onlar hala oradalar, iskambil oynama, zar atma, okey taşları falan  herhalde onu anlıyorlar." ifadesini kullanan Erdoğan, "Kıraathanenin manasını  öğren. Kıraat okuma, hane, okuma evi." diye konuştu.

Ekrana verilen görüntülere ilişkin açıklama yapan Erdoğan, "Şurada  ders çalışan gençleri görüyoruz, kitapların önünde. Şu hava bile insanı o sokağın  malum halinden kurtarıp kendini nereye veriyor? O genç kendini tamamen okuma  dünyasına veriyor." ifadesini kullandı.

"BİZ SİYASET KONUŞURKEN DİNLENİYORUZ"

Erdoğan, ailesinden seçim döneminde fikir alıp almadığına ilişkin bir  soru üzerine, "Almaz olur muyum? Kızlar, zaten hepsi bu işin içinde. Oğlum Bilal  bu işin içinde, abisi de tabi televizyonlardan adım adım takip ediyor. Ondan  sonra eleştirilecek yerler nedir, Ne değildir bunları söylüyorlar. O katkılarla  beraber yürütüyoruz. Rize'deki programda küçük kızım bizimle beraberdi. Orada  bazı şeylerde özellikle programın akışına müdahalesi oldu, 'şunu şöyle yapsak,  bunu böyle yapsam nasıl olur' diye. Biz de onları uyguladık o akşam." yanıtını  verdi.

Ailesinin kendisine giyim konusunda da tavsiyelerde bulunduğunu  anlatan Erdoğan, "Aile bir defa işin içinde. Şu anda benim ailemde işin dışında  olan yok." dedi.

Erdoğan, ailesiyle siyaset konuşup, konuşmadığına ilişkin bir soru  üzerine de "Siyaset konuşmamak diye bir şey olur mu, biz siyaset konuşurken  dinleniyoruz." yanıtını verdi.

Patilere kesilen yavru köpekle ilgili konuyu da ilk olarak kızından  duyduğunu aktaran Erdoğan, bu konuda ilk müdahaleyi de onların yaptığını, büyük  oğlunun ve dünürünün köpek sahibi olduğunu da kaydetti.

"Elinizde bir sihirli değnek olsa hemen yapmak istediğiniz nedir?"  şeklindeki soru üzerine Erdoğan, yapmak istedikleri planları açıkladığını  belirtti.

Eğitimde atılması gereken adımlar bulunduğuna işaret eden  Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:

"'Sihirli değnek' dediğiniz şey onu koyalım bir kenara da özellikle  kültür ve sanatta çok ciddi mesafe almamız gerekiyor burada açığımız var. Bunun  için ben bu dönemde 'ne yaparlarsa yapsınlar, bir adım atacağım.' dedim.  Taksim'deki AKM'yi yıkacağım ve bunun yerine o daha önce vaat ettiğim opera  binasını yapacağım. Projeyi oranın gerçek müelliflerine yaptırdık. Şu anda yıkım  bitti. Geçenlerde bir gece gittim o yıkılmış halini gördüm. İnşallah 24  Haziran'dan sonra da yeni proje zaten hazır. Onun animasyonunu göstermiştim.  Şimdi o animasyon üzerinden Taksim Atatürk Kültür Merkezi ki bunu opera olarak  yapacağız. Fakat muhteşem bir proje oldu. Onu oraya yaparak, Taksim Meydanı'na  ayrı bir zenginliği kazandıracağız."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bedelli askerlik konusunda bir takvim vermesine  ilişkin soruya da bununla ilgili bir takvimi kendisinin vermesinin yanlış  olacağını vurgulayarak, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Bunu, benim başkan olduğum anda çalışacağım insan veya insanlar  kimdir? Birinci derece Genelkurmay Başkanım'dır ve Milli Savunma Bakanım'dır.  Onlarla beraber bunu tabii ki müzakere edeceğiz, tartışacağız. Şu anda bir defa  ihtiyaç var mı yok mu, bu bir. İki, şu anda biz terörle mücadele ederken, bunun  zamanlamasını nasıl yapağız. Çünkü bir tarafta terörle mücadele var, bir tarafta  da bedelli askerlikle siz terörle mücadele noktasını bir kenara koyuyorsunuz.  Onun için bu hassasiyeti göz önüne almamız lazım."

Bu hassasiyet içerisinde bedelli askerliğin ne zaman çıkacağı  konusunda diğerleri gibi bir adım atmayacağını vurgulayan Erdoğan, "Burada bir  birikim var, bu birikimi de biliyoruz. Dolayısıyla biz şimdi Bay Muharrem gibi bu  işin dışında değiliz ki. Elimizde de bir birikim var, bunun beklentisi var, yurt  dışından var, yurt içinden var. Bunun rakamını çok cüzi bir miktara da indirdik.  Şu anda bu kapıyı açtığımız zaman buraya ciddi bir huruç harekatı olacaktır.  Aslında burayla ilgili atılacak çok farklı adımlar da var. Onun için ben  Genelkurmay Başkanıma da Milli Savunma Bakanıma da söyledim. Biz bu yeni  düzenlemeleri silahlı kuvvetlerle ilgili çok daha farklı ele almamız lazım."  dedi.

"Profesyonel askerlik gibi" şeklindeki ifade üzerine ise Erdoğan,  "Profesyonel askerliğe zaten biz peyder pey geçmiş vaziyetteyiz biz ciddi  anlamda. Ama bir de sürelerle ilgili üniversite mezunlarının durumları ne olacak?  Bunlar biliyorsunuz bir ara 12 aya düştü, 6 aya düşürülenler oldu. Bunların  hepsini yeniden silahlı kuvvetler bunları masaya yatıracaktır. Milli Savunma  Bakanlığı bu işin zaten birinci dereceden sorumlusudur. Bunların üzerinde  çalışmalarımızı yapacağız. Yani bunları böyle bir popülist düşünceyle bana göre  siyasi polemik konusu yapmamalıyız, hele hele terörle mücadelenin yapıldığı bir  süreçte bunun, bu şekilde gündeme getirilmesini doğru bulmuyorum."  değerlendirmesini yaptı.

"Askerlikte süre kısalabilir mi?" sorusu üzerine Erdoğan, "Zaten  kısaltıldı biliyorsunuz, biraz dahası olmaz da. Bu noktada 12 aylık var, 6 aylık  var. Ben kendim 16 ay askerlik yapmışım. Bunu yedek subay olarak yapmışım. Şu  anda silahlı kuvvetlerimiz, Genelkurmay olarak bu konuyu beraberce onlarla  müzakere ederiz, çalışırız, ondan sonra da olması gereken neyse onu yaparız."  yanıtını verdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, programın sonunda özellikle yurt dışındaki  vatandaşlara seslenerek, sandığı ihmal etmemeleri çağrısında bulundu.

"Bu sandık bizim demokrasi namusumuzdur, bunu muhakkak korumamız  lazım." diyen Erdoğan, yarın saat 17.00'de İstanbul Yenikapı'daki Büyük İstanbul  Mitingi'ni yapacaklarını bildirdi.

Tüm vatandaşların ve İslam aleminin Ramazan Bayramı'nı da kutlayan  Erdoğan, "Birliğimiz beraberliğimiz daim olsun ve tek millet, tek bayrak, tek  vatan, tek devlet diyorum." dedi.