.Gerçekten de sözde Kobani'ye destek amacı ile başlatılan, yakıp yıkma,talan ,şiddet ve saldırılarla sürdürülen olaylar herkesin ezberini  bozmaya yetecek kadar ürkütücü ve ders vericidir.
Başımızı iki elimizin arasına alıp acımasızca kendimizi,doğrularımızı,ezberimizi  sorgulamalı, nerede hata ettik diye sorabilmeliyiz kendi kendimize. Mazlum, mağdur ve masum bir halkı siyasi hesapların kurbanı yapmanın, emperyalistlerin sarhoş masasına meze olarak sunmanın vebali  zerre miktar vicdan taşıyanları elbette derinden sarsacaktır.
Ama heyhat ki aradığımız vicdan çoktan kara borsaya düşmüş…
Kırıp dökmeye, yakıp yıkmaya, talan etmeye, öldürmeye, bu yetmezmiş gibi ölünün cansız bedenine işkence etmeye programlanmış bir sadizmin hedeflediği siyasetin canı cehenneme.
Kimse bana kalkıp bu olup bitenlerin gerekçesini anlatmaya kalkmasın. Katliamın, gözü dönmüşlüğün, hunharlığın hiçbir makul gerekçesi olamaz. Kobani’de yaşayan Kürtlerle dayanışma için Diyarbakır'daki Batman'daki, Mardin'deki  Kürtleri  öldürmenin, mallarını talan etmenin, evlerini ateşe vermenin anlamını bilen varsa beri gelsin.
Hayır,hayır ! Bu Kürt halkının hak ve hukukunu korumak değildir.
Bu Kürt halkını, emperyalizmin  Ortadoğu'yu  yeniden dizayn etme projesinde kobay olarak kullanmak girişimidir. Bu gözü dönmüşlük ancak ve ancak Kürt halkına düşmanlıktır. Kazanımlarının geri alınmasını sağlama operasyonudur. Barışa darbedir. Kardeşlik ve birlikte yaşama iradesine suikasttır.
HDP’nin eylem çağrısı eğer ortada bir akıl tutulması yoksa, basiretsizlik sözcüğü ile bile açıklanamaz. Basiretsizlik değil apaçık bir şımarıklık ile karşı karşıyayız. Bir siyasi parti bu kadar nazik bir ortamda nasıl olur da sempatizanlarını sokak gösterilerine, izinsiz ve kanunsuz eylemlere davet edebilir?
Ortada çatışan taraflar yoktur. HDP’nin çağrısı üzerine provakatörlerin  ve servislerin yönlendirmesi  ve tahrikleri ile  zincirlerden boşalmışçasına sağa sola saldıran, ateşe veren, zorbalık yapan  bir kitle, dağda değil şehir merkezlerinde terör estiriyor. Ama sıradan bir terör değil bu.
Seçilmiş terör. Başta HÜDAPAR olmak üzere, Ak Parti binalarına,dini dernek,vakıf,cami ve medreselere, sahipleri mütedeyyin olan iş yerlerine yönlendirilmiş bir saldırı. Hepsi de  Kürt kökenli vatandaşlara yönelik saldırılar. Kürdü Kürde kırdırmak değil de nedir bu?
Nedir bunun anlamı ? PKK ve türevleri Kürdün Müslüman olanına bu bölgede hayat hakkı yoktur mu demek istiyorlar? Eğer mesele bu ise Kürdü bölmek, Kürde savaş açmak değil de nedir bunun adı?
PKK ve türevleri yanlış hesap yapmışlardır. Çözüm sürecine bir zarar gelmesin diye kılı kırk yaran devletin meşru güvenlik güçlerinin sessizliği ve müdahalede ikircikli tavırlarının verdiği rahatlıkla eylem gerçekleştirmişler ve öfkelerini Kürt kökenli mütedeyyin insanlara  yöneltmişlerdir.
Elbette bu olayın bir de siyasi iktidar açısından ciddi bir kritiğe tabi tutulması, bundan dersler çıkarılması gerekmektedir. Hükümet edenler de hepimiz gibi başlarını iki elleri arasına alıp ‘nerede hata ettik’ , ‘eksiğimiz, ihmalimiz var mı, varsa nelerdir ?’ diye düşünmek zorundadırlar.
Elbette ki belki de yüzyılın en büyük projesi olan ‘Çözüm süreci ‘ çok daha inat ve ısrarla sürdürülmelidir. Sürdürülmelidir ama, bu sürecin PKK’nın ve türevlerinin prestij kazanmasına, Kürtlerin yegane temsilcisi gibi görünme avantajı  elde etmelerine, şımarıp ortalığı cehenneme çevirmelerine, alan kazanıp devlet gibi davranmalarına zemin hazırlamamalıdır.
Çözüm Sürecinde  muhatap doğrudan doğruya halktır. Bu halk devlete muhatap olarak birilerini kendine vekil tayin etmemiştir. HDP’li milletvekilleri Kürtleri  temsil ediyor da AK Partili bölge milletvekilleri  temsil etmiyor mu?
Nerede HDP dışındaki siyasi parti temsilcileri? Bölge cayır cayır yanarken(bir kaçı müstesna) seslerini yükseltemeyenler bu halkın hak ve hukukunu koruma iddiasında bulunamazlar... Ve de kusura bakmasınlar kimse de onları kale almaz.