Yüksek Askeri Şura (YAŞ) sona erdi.  Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) komuta kademesi yenilendi.  En önemlisi,Genelkurmay Başkanı değişti.  Teknik olarak 30 Ağustos 2015 tarihinden geçerli olsa da, ordunun başında artık Orgeneral Hulusi Akar var.
 

Hulusi Akar ile tanıştığında mesleğin başlarında bir muhabir olduğunu, Akar'ın ise kurmay bir albay olduğunu söyleyen Vatan Yazarı Murat Çelik, Akar'ın dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı’nın Özel Kalem Müdürlüğünden bugün geldiği noktayı hatrılatıp, çok ilginç noktalara temas etti...

O zaman da; iletişime açık, üniformalı yaşamın dışındaki dünyanın farkında, sosyal ilişkileri üst düzeyde, herkesi dinleyen, tavırlarıyla birçok silah arkadaşından ayrışan, ‘sempatik’ olarak nitelenebilecek bir subaydı.
 
Aradan geçen yıllarda, yaptığı görevlerde, başarısının yanı sıra hep ‘sert bir komutan’ olduğunu duydum Hulusi Akar’ın. Ama biz sivillerle temas noktalarında, yukarıda aktardığım izlenimlerim hiç değişmedi.
 
***
 
 
Gelelim tanıştığımız o yıllara...
 
1994 - 97 dönemi.
 
Kurmay Albay Akar, dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı’nın Özel Kalem Müdürü’ydü.
 
Hulusi Akar’ın, TSK’nın bir numarasının en yakınındaki iki isimden biri (diğeri de emir subayı) olduğu o yıllar iki açıdan önemli ve kritikti.
 
Birincisi, terörle mücadelenin en yoğun yaşandığı dönemlerden biriydi 94 - 97 arası.
 
İkincisi de, siyasette çalkantıların, karışıklıkların eksik olmadığı bir dönemdi.
 
3 Başbakan ile çalıştı dönemin Genelkurmay Başkanı Karadayı.
 

Tansu Çiller, Mesut Yılmaz ve Necmettin Erbakan.
 
Koalisyon yıllarıydı... DYP - SHP, DYP - CHP, DYP - ANAP (yani AnaYol) ve Refah Partisi - DYP (yani RefahYol) hükümetleri...
 
Dolayısıyla, asker - siyasetçi ilişkilerinin en hararetli dönemlerindendi Akar’ın Genelkurmay Başkanı’nın özel kalem müdürlüğü yılları. Ve tabii 28 Şubat ile sonuçlanan dönem...
 
***
 
Neden mi hatırlatıyorum o dönemi ve Akar’ın albay rütbesiyle içinde bulunduğu ortamı?
 
Şundan...
 
Aradan yaklaşık 20 yıl geçti. Ve bugünün Türkiyesinde, o günlerin Türkiyesini hatırlatan bir ortam mevcut.
 
Bu nokta önemli...

 
Yakın hizmetinde bulunduğu ismin konumu dolayısıyla; o dönemin gergin, sıkıntılı, karmaşık Ankarasının kozmik gündeminin içinde, hatta tam merkezinde yer alan bir subaydı Hulusi Akar.
 
Kim bilir neler yaşadı, ne özel anlara şahit oldu, ne devlet sırlarını gördü, duydu...
 
Karargâhta komutanlarının mesaisine, dışarıda ise Genelkurmay Başkanı’nın sivil bürokratlar ve politikacılar ile yaşadıklarına tanıklık etti.
 
Bu durumun nasıl bir ‘birikim’i ifade ettiğini söylemeye gerek var mı?
 
***
 
Hulusi Akar, yaklaşık 20 yıl öncesinden biriktirerek geldiği bir tecrübe ile oturuyor şimdi Genelkurmay Başkanlığı koltuğuna.
 
Bu tecrübenin, özellikle ‘sivil - asker ilişkileri’nde büyük bir avantaj olduğuna şüphe yok.
 
Dedim ya; o dönemi andırıyor bugünler. Dengeler değilse bile, en azından gündem itibariyle...
 
1994 - 97 döneminde çok kan akıttı, çok can aldı PKK terör örgütü.
 
Örgüt, bugün de şiddeti artırıyor.
 
Devlet, silahlı güvenlik güçleriyle, hem karadan hem havadan yoğun şekilde hedef alıyordu PKK’yı o dönemde.
 
Bugün de öyle.
 
Siyasette istikrarsızlık vardı o yıllarda. Uyumsuz ortaklardan müteşekkil, kısa ömürlü koalisyon hükümetleri tarafından yönetiliyordu ülke.
 
Bugün de belirsizlik hakim siyasete. Ankara’da koalisyon arayışları sürüyor. Azınlık hükümeti ve erken seçim senaryoları birbirini izliyor.
 
Yani özetle;
 
20 yıl öncenin Genelkurmay Başkanı Özel Kalem Müdürü Kurmay Albay Hulusi Akar ile 20 yıl sonrasının Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın içinde görev yapacağı koşullar birbirinden pek de farklı değil.
 
Bu yüzden diyorum, o günlerden gelen birikim önemli diye.