Ortadoğu'da 1. Dünya Savaşı'ndan sonra çizilen suni sınırlar bölgeyi sürekli bir keşmekeşin içinde bıraktı. 100 yıl geçmesine rağmen bu coğrafyada istikrar neredeyse hiç sağlanmadı. İstikrar sağlansa bile adaletli yönetimler çok az görüldü. Sınırları çizmeye çalışan ya da kendi ekonomik çıkarlarını hep göz önünde tutan devletler burada istedikleri atı oynatmaya çalıştılar. Arap baharından bu yana da çeşitli halk hareketleri oldu ama istenilen sonuçlar bir türlü alınamadı. Son olarak Yemen'de seçilmiş hükümete karşı Husiler'in yaptığı darbe ardından Suudi Arabistan önderliğinde Körfez ülkelerinin operasyonuyla bölge bir kez daha karıştı. Yemen'de neler olup bittiğini anlamak için Prof. Zekeriya Kurşun'a Husiler'in kim olduğunu, Yemen'de hangi planların tertiplendiğini sorduk. Alanında dünyadaki sayılı isimlerden biri olan Kurşun, Yemen'de olanı biteni ane yalın haliyle anlattı.
"HUSİLER'İN AMACI SANA'NIN DIŞINA ÇIKMAKTI"
- Bugün Yemen’deki duruma baktığımızda Husiler’in tutumunu ve geliş sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Husiler, 2004-2009 yıllarında aralarındaki ihtilaflardan dolayı birbirleri ile de savaşmışlardır. Ancak Arap Baharı denilen sürecin başında, şimdi müttefik oldukları Ali Abdullah Salih’e de karşı gelerek, Yemenlilerin isteklerine tabi olmuşlardı. Aslında biri Katar diğeri de Körfez işbirliği teşkilatının girişimi ile Merkez-Husi gerginliklerine iki kere aracılık yapılmış ama başarılı olunamamıştır. Zira onların amaçları hareketlerini Sa’da’nın dışına taşımaktı. Nitekim Arap Baharı sonrası ortaya çıkan otorite boşluğu imkânı ile 2012 yılından itibaren kurdukları bazı ittifaklar sayesinde Sana’ya kadar gelip, oradan nüfuzlarını Babulmendeb’e doğru uzatmak istediler.
BABULMENDEB’E YAKLAŞMALARI…
 İşte en büyük hataları bu olmuştur. Zira dünya petrol taşımacılığının nerede ise yarısından fazlasının geçtiği bir alana bu gurubun yaklaşması kabul edilemez bir hareket olarak değerlendirilecekti. Eğer Babulmendeb’e doğru yönelmemiş olsalar idi, -İran desteğine rağmen- bir iç siyasi muhalefet hareketi olarak çeşitli tarafların, hatta Yemen’in Sünni bölgelerinde yerleşmiş olan El Kaide’ye karşı ABD’nin de desteğini alabilirlerdi. Fakat onlar Sana’ya girerken, yönlerini belli ettikleri gibi “Kahrolsun ABD, kahrolsun İsrail” sloganları kullanarak bu şanslarını yitirdiler.
- Peki bütün bu gelişmeler ışığında şu anda Yemen’de yaşanan savaş kimin savaşıdır?
ABD’NİN İRAN HAMLESİ
Yıllardır Körfez ülkeleri İran’a karşı duydukları kuşku ve hatta korkularını hep aleni bir şekilde söylemişler ve hatta bu doğrultuda da olabildiğince silahlanmışlardır. Ancak buna rağmen ABD bunları duymazlıktan gelerek, İran ile diyalog kapılarını araladı. Suudi Arabistan başta olmak üzere diğer Körfez ülkelerini endişeye sevk etti. Bugün gelinen nokta ise, Yemen’de iç savaş veya siyasi istikrarsızlığın bitirilmesi değil “İran’ın durdurulması” olarak sunuldu. Bu durumda Yemen’de kim savaşıyor sorusunun bir kere daha sorulması bir zaruret değil midir?
SURİYE KONUSUNDA KÖRFEZ ÜLKELERİ NEDEN SESSİZ KALDI?
300 bine yakın insanın hayatına mal olan ve milyonlarca insanı yerinden yurdundan eden Suriye krizi karşısında sözlü ve sözde diploması ile iş yürüten -arada bir de muhalefeti sevindirecek işler yapan- bugünkü koalisyon ve ABD, neden hiç bir şey yapmamış iken, insan kaybının yaşanmadığı -ancak şüphesiz Yemen’de meşruiyeti olan bir yönetimi deviren- Husilere karşı harekete geçmiştir?
Şİİ AMBALAJLI İRAN ABD ZIRHLI SUUDİ ARABİSTAN
- Husilerin devre dışı bırakılması bölgesel sorunları bitirecek, İran’ı bölgeden uzaklaştıracak mı?
Bütün bunları bekleyip göreceğiz. Ancak gerekçesi ne olursa olsun “Yemen’e yapılan müdahale Yemen’in kuruluşunu ertelediği gibi en az yarım asır sürecek yeni bölgesel kaoslara da neden olmuştur” çıkarımını yapmak zor değildir. Bir de bu savaşın uzun bir süreden sonra Müslüman ülkeler arasında olması da cabası. Sasani ruhu ile bezenmiş, Safevi kılıcı kuşanıp Şii anlayışı ile ambalajlanan İran ile ABD zırhı giydirilmiş olan Suudi Arabistan karşı karşıya gelerek, İslam dünyasını yeni maceralara sürüklemektedirler.