Sektörel Dernekler Federasyonu (SEDEFED) ve Türk Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Sabancı Üniversitesi Rekabet Forumu (REF) tarafından hazırlanan Türkiye'nin Küresel Rekabet Düzeyi 2013-2014 raporunun tanıtım toplantısı TÜSİAD Konferans Salonu'nda gerçekleştirildi. "148 ÜLKE ARASINDA 44'ÜNCÜ OLMAMIZ, TATMİN EDİCİ OLMAKTAN UZAKTADIR"
Toplantının açılışında konuşan TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz, Dünya Ekonomik Forumu'nun Küresel Rekabet Gücü Raporu'nda kullanılan Küresel Rekabetçilik Endeksi'nde Türkiye'nin yerinin makro ekonomik istikrar, mikro ekonomik reform sürecinin iç içe yürümesi gerektiği yönünde ifade edildiğini vurguladı.
Türkiye'nin yüksek büyüme oranlarına rağmen söz konusu endekste yıllardır hissedilen bir iyileşmeye şahit olunmadığını ifade eden Yılmaz, "Bulunduğumuz nokta, yani 148 ülke arasında 44'üncü olmamız, tatmin edici olmaktan uzaktadır. Dünyada ilk 20 ekonomi içerisinde yer aldığımız göz önüne alındığında, büyümede daha da ön sıralarda olduğumuz göz önünde bulundurulduğunda bu endekste ilk 20 ülke arasında yer almamız gerekirdi ve bunun için çalışmamız çok önemli diye düşünüyorum. Üretim faktörleri odaklı yapısıyla yüksek büyüme oranları yakalama istidadı olan ekonomimizin bu büyümeyi sürdürülebilir kılmak amacıyla, yine raporun kavramlarıyla dile getirirsek, verimlilik odaklı bir yapıya ve oradan da inovasyon odaklı bir yapıya dönüşmesini sağlamak mecburiyetindeyiz. Hükümetin sağlaması gereken makro ekonomik istikrarın yanı sıra mikro ekonomik rekabetçilik alanında da reform dinamizmini tekrar kazanmamız gerekir. Endekste kullanılan ürün ve emek piyasalarının etkinliği, finansal piyasaların gelişmişliği, eğitim, kurumsal ve teknolojik altyapı, inovasyon, şirketlerimizin operasyonel ve stratejilerimizin gelişmişlik düzeyi gibi alanlarda geciktirdiğimiz reformlarımızı yapmamız, telafi etmemiz gerekiyor" diye konuştu. REFORM DİNAMİZMİNİ SAĞLAYAN EN ÖNEMLİ ETKENLERDEN BİRİ AB TAM MÜZAKERE SÜRECİ
Muharrem Yılmaz, Türkiye'nin reform dinamizmini sağlayan en önemli etkenlerin başında AB tam müzakere sürecinin geldiğinin altını çizerek, "Bu müzakere sürecinin aksaması, fasılların açılamaması ülkemizde reformların aksamasına da neden olmuştur. Bu durumun en bariz göstergesi; yeniden yapılanamayan, reformlarını tamamlayamayan ve rekabet gücünü kaybeden ekonomimizin verdiği cari açık ve bu cari açığa neden olan iç tasarruf yetersizliğidir" dedi. TÜSİAD, GÖRÜŞ VE ÖNERİLERİNİ PAYLAŞMAYA DEVAM EDECEK
TÜSİAD olarak siyasetin kurumsallaşması açısından hukuk devleti, güçler ayrımı, şeffaflık gibi temel demokratik kavramlar konusunda görüş ve önerilerini paylaşmaya devam ettiklerini kaydeden Yılmaz, "Toplumun her kesiminden yükselen katılımcı ve çoğulcu demokrasi talepleri karşısında özgürlük alanlarını geliştirmek, adalete güveni tesis etmek açısından AB normlarında siyasi reformlarımıza yeniden hız kazandırmamız gerekmektedir" diye konuştu. MB'NİN FAİZ KARARI
TÜSİAD Başkanı Yılmaz, uzun bir süredir istikrarını veri olarak aldıkları makro çerçevenin bugünlerde karar süreçlerinin önemli bir gündem maddesi haline geldiğini söyleyerek, "2000'li yılların en önemli kazanımı makro ekonomik istikrar ve bu istikrarı sağlayan kurum ve kurallardır. Şeffaflık, hesap verme ahlakı, bağımsız düzenleyici kurumlar, kamu mali yönetimi ve denetimi ve elbette bağımsız merkez bankacılığı. Bugün tüm toplum kesimlerinin fedakarlıklarıyla gerçekleştirilen bu reformların herhangi birine yönelik bir zafiyet, sistemin tümüne yönelik kalıcı güven kaybına neden olur, buna müsaade etmemeliyiz. 2 yıldır enflasyon maalesef resmi hedefimizden önemli ölçüde saptı. Ancak, bu hedef sapmasının elbette önemli maliyetleri de oldu. Bekleyişlerin oluşması, fiyatlandırma davranışları hep bu sapmadan nasibini aldı ve MB bir kaç gün önce aldığı bir kararla aslında bugün konuştuğumuz rekabet olgusunun tam merkezinde olan fiyat istikrarına yoğun bir odaklanma içerisinde olacağını da kuvvetli biçimde açıkladı. Biz bunu böyle anladık. Bize göre MB piyasanın dengeye getirilmesi açısından önemli bir adımı atmıştır. Faiz kararının düzeyi, şekli, zamanlaması, bu konudaki tercihler bizim ilgi alanımız, konumuz değil. Bunlar, Merkez Bankacılığı prensipleri içerisinde alınmış en doğru kararlar olarak varsayılmalıdır, hepimiz bunu böyle varsaymalıyız. Ancak, enflasyon ve fiyat istikrarı bizim elbette yakın izlediğimiz ve sorgulamaya hakkımız olan bir konudur. Bu alanı izlemeye, sorgulamaya devam edeceğiz. Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası'nın kararlarının makro ekonomik istikrarın öneminin korunması açısından önemli bir dönüş noktası olarak gerçekleşeceğini umut ediyoruz ve bunu böyle görmek istiyoruz" diye konuştu. "2014 YILINDA, HEM DÜNYADA HEM TÜRKİYE'DE YOKUŞ DİK OLACAK"
SEDEFED Yönetim Kurulu Başkanı Sefa Targıt, gerek Dünya Ekonomik Forumu Küresel Rekabetçilik Endeksi gerekse diğer endeksler, 3 tür veri üzerinden ülkelerin rekabet gücünü ortaya koyduğunu belirterek, "Birinci tür veriler, milli gelir, ihracat rakamları, okullaşma oranları gibi ekonomik ve sosyal alanda doğrudan rakamsal veriye dayanan niceliksel göstergeler. İkinci tür veriler, PISA testleri, kredi notları gibi niteliksel özellikler taşıyan analitik veriler, üçüncü kategori ise algıya dayanan niteliksel veriler" dedi. Raporun önceki raporlardan bir farkı olduğunu dile getiren Targıt, rapora 3 ayrı ek bölüm koyduklarını kaydetti. Targıt, bunlardan bir tanesinin Dünya Ekonomik Forumu dışındaki endeksler olduğunu aktararak, yöntemler ve modeller değişse de Türkiye'nin endekslerdeki başarısının değişmediğini görme şansını yakaladıklarını ifade etti. Türkiye'nin 2008 krizinden sınırlı etkiyle çıktığını, hatta 2012 yılındaki raporda 16 sıra birden yükseldiğini hatırlatan Targıt, 2014 yılında, hem dünyada hem Türkiye'de yokuşun dik olacağının görüldüğünü, ancak Türkiye'de üretim yapanların zekası ve çalışkanlığının bu yokuşu aşacağına inandığını kaydetti.