ULUSLARARASI sivil toplum kuruluşu CEE Bankwatch Network'un, 'Türkiye'nin Kömür Sevdasının Karadeniz'deki Yerel Ekonomiler Üzerinde Oluşturduğu Tehdit' başlıklı raporunda, Türkiye'de güneş enerjisi santrallerinin kurulu gücünün neredeyse 'sıfır' olduğu, buna karşılık toplam 37 bin megavat gücünde 50 yeni kömür santrali yapımı planlandığı belirtildi. Bu durumda Türkiye'nin, İktisadi İşbirliği ve Gelişme Teşkilatı üyesi ülkeler arasında termik santral kurulumuna en büyük yatırımı yapan ülke haline geleceği; dünyada ise Çin, Hindistan ve Rusya'dan sonra 4'üncülüğe yükseleceği kaydedildi.
CEE Bankwatch Network'un, Greenpeace Akdeniz rehberliğinde geçen nisan ayında gerçekleştirdiği saha çalışmalarına dayanarak hazırladığı, 'Üzerimizdeki Kara Bulutlar' üst başlıklı raporu açıklandı. Avrupa Birliği'nin finansal desteğinde hazırlanan, Anelia Stefanova ve Daniel Popov imzalı raporda, Türkiye'nin enerji dengesi, hükümetin kömür teşviki ile kömürlü termik santral planlarına yer verildi.
50 YENİ KÖMÜR SANTRALİ
Raporda, enerji talebi ve petrol fiyatlarındaki artış ile ülkedeki zengin kömür kaynaklarının, 2009'dan bu yana kömürlü enerji santrallerinin yapımına hız verilmesine  yol açtığı belirtildi. Türkiye, güneş enerjisinden yararlanma kapasitesi bakımından Avrupa'da 2'nci sırada yer almasına rağmen ülkedeki fotovoltaik enerji üretimi veya yer odaklı güneş enerjisi santrallerinin kurulu gücünün neredeyse sıfır olduğu vurgulandı. Hükümetin, ekonomik büyümeye ve enerji güvenliğine erişmede kömür yakıtlı enerji santrallerine öncelik tanıdığına işaret edilen raporda, şöyle denildi:
"Dünya Kaynakları Enstitüsü verilerine göre Türkiye, toplam kurulu gücü 37 bin megavat olacak 50 yeni kömür santrali inşa etmeyi planlıyor. Bu durumda Türkiye, İktisadi İşbirliği ve Gelişme Teşkilatı üyesi ülkeler arasında termik santral kurulumuna en büyük yatırımı yapan ülke haline gelecek. Dünya çapındaysa Çin, Hindistan ve Rusya'dan sonra 4'üncülüğe yükselmiş olacak. Lisans aşamasında olanlara başvuru sürecini tamamlayamayan santraller de dahil edilecek olursa, Türkiye'de 86 yeni termik santral planı olduğu görülüyor."
KÖMÜRDEN ELDE EDİLEN ELEKTRİK 2030'DA 3 KAT ARTACAK
Raporda, Türkiye'nin enerji dengesinin yüzde 31'ini kömür, yüzde 32'sini doğalgaz, yüzde 27'sini petrol, yüzde 4'ünü büyük çaplı hidroelektrik santraller, yüzde 4'nü ise odun, biyokütle ve rüzgar oluşturduğu belirtildi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın, toplam enerji kaynaklarını neredeyse ikiye katlamayı ve kömür payını yalnızca 10 yıl içinde 2.3'e katlayarak yüzde 37'ye çıkarmayı içeren 2023 yılı enerji vizyonu göz önünde bulundurulduğunda, bu dengenin değişmeyeceğine işaret edildi. 2030 yılı için elektrik üretimi tahminlerinin de benzer bir tablo sergilediği vurgulanan raporda, şu ifadelere yer verildi:
"Kömürden elde edilen elektrik 2030 planlarında neredeyse 3 katına çıkarken, mutlak verilere göre doğal gaz kullanımında da artış bekleniyor. Türkiye'nin 2023 yılı enerji stratejisinde yenilenebilir enerji kaynaklarına yüzde 30'luk bir dilim düşerken güneş enerjisi, hidrolik enerji ve rüzgar enerjisinin payında yalnızca yüzde 4'lük bir artış bekleniyor. 2023 yılı enerji planlarında kurulu güneş enerjisi gücünün yalnızca 3 bin megavata çıkarılması öngörülüyor. Bu rakam Almanya'nın mevcut kurulu güneş enerjisi gücünün yüzde 10'una tekabül ediyor. Yenilenebilir enerji kaynaklarına ait tarife garantileri Almanya, Filipinler ve Yunanistan gibi ülkelerdeki fiyatların gerisinde. Bu durumda hükümetin kasten güneş enerjisi gelişiminin önünü kestiği görülüyor."
SERA GAZI SALIMINDA ARTIŞ
Türkiye'nin, 2009'da Kyoto protokolüne katıldığı, ancak protokolün ikinci uygulama döneminde (2013-2020) herhangi bir salım azaltma hedefine uyum sağlamayı reddettiğine dikkat çekiler raporda, "Türkiye'nin mevcut sera gazı salımı, 1990 yılındaki seviyeyle karşılaştırıldığında yüzde 126'lık bir artış görülüyor" denildi.
Sadece Batı Karadeniz'de 70 kilometrelik bir kıyı şeridinde 13 yeni kömürlü termik santral kurulmasının planladığı belirtilen raporda, inşa onayı bekleyen enerji santrallerinin stratejik çevre etki değerlendirmesinden yoksun olduğu, proje sponsorları ve yetkili makamların, kamuoyu endişelerini görmezden geldiği, çevresel, sosyal ve ekonomik etkilerine dair bilgi paylaşımında bulunmadıkları bildirildi.
ÇEVRE VE İNSAN SAĞLIĞI ÜZERİNE ETKİLERİ
Zonguldak ve Bartın bölgesindeki termik santrallerin insan ve çevre sağlığı üzerindeki etkilerine de raporda yer verildi. Zonguldak Çatalağzı bölgesinde doğumların yüzde 20'sinde gelişmemiş akciğer, astım ve kronik obstrüktif akciğer hastalığı görüldüğü vurgulanan raporda, "Bölgede kanser oranı gün geçtikçe artmakta. Kömürlü termik santraller her gün 17 bin ton kömür yakmakta, insan sağlığını riske atan radyoaktif kül ve ağır metalleri havaya salmaktadır. Yeni santrallerin 2003 yılında faaliyete geçmesinden öncesinde bile bölgedeki ağır metal konsantrasyonunun demir, kobalt ve arsenik bakımından Avrupa'daki değerlerden 5 kat daha yüksek olduğu tahmin edilmekteydi. Saha ziyareti sırasında, bölgedeki nehir kolunun santralin kül atıkları, sondaj bölgesinde yer alan su dağıtım şebekesi ve kül deposu sebebiyle kirlenmesi gibi başka sorunlar da gözlemlenmiştir" denildi.
Zonguldak'ta kurulu olan 3 termik santral de dahil, denizden 80 kilometre uzaklıkta faaliyet gösterecek 13 yeni termik santralin herhangi bir etki değerlendirmesine tabi tutulmadığı savunulan raporda, "Tüm santraller soğutma sistemlerinde deniz suyundan faydalanacak ve atık barajı, kül deposu, sondaj çalışmaları ve ithal edilen kömürün taşınmasıyla su kalitesini doğrudan etkileyecektir. Bölgenin narin ekosistemi üzerinde hava kirliliğinin de büyük etkisi olacaktır. 86 yeni kömürlü termik santral kurma planı olan Türkiye, AB kanunlarına uygun kümülatif ve stratejik çevre etki değerlendirmelerinden de sınıfta kalmıştır" denildi.