SCHRÖDER TURİZM KONGRESİ'NDE KONUŞTU
Uluslararası Resort Turizm Kongresi'nde konuşan Eski Almanya Başbakanı Gerhard Schröder, 2012'de ilk kez dünya tarihinde 1 milyardan fazla insanın ülke dışına çıktığını, 2030'a kadar turist sayısının 1.8 milyara çıkacağının öngörüldüğünü belirtti. Siyasi huzursuzlukların, büyük ekonomik gerilemelerin turizm için sakıncalı olduğunu vurgulayan Schröder, Mısır'ı bu konuda örnek verdi. Turizm sektörünün AB'deki krizi endişeli gözlerle takip ettiğini, hafiflemiş olmasına rağmen krizin henüz atlatılamadığını anlatan Schröder, siyasetin ağrılı, acılı da olsa reform yapması gerektiğini, AB'nin siyasi birliğini daha da büyütmesi gerektiğini ve bir federasyona ihtiyaç olduğunu söyledi.
TÜRKİYE'YE VERİLEN SÖZ YERİNE GETİRİLMELİ
Avrupa'nın çeşitli dil ve dinlerden insanların yaşadığı bir coğrafya olduğuna dikkati çeken Schröder, "AB Hıristiyanlardan oluşan bir kulüp değildir" dedi. Schröder, Türkiye'nin üyeliği konusunda da şunları kaydetti:
"20 yıl önce Türkiye'nin katılım koşulları, katılmak isteyen diğer ülkelerle birlikte aynı olarak ifade edildi. 50 yıl boyunca Türkiye'ye vaatlerde bulunuldu. AB dış politikasının tutarlılığı açısından bu söz yerine getirilmelidir. Brüksel'deki bürokratların Türkiye'ye yönelik davranışları pek hoşuma gitmiyor, işleri yokuşa sürüyor ve bu yüzden Türkiye'de bir yorgunluk, bıkkınlık oluştu."
TÜRKLER YALVARMAK ZORUNDA DEĞİL
Eski Başbakan Schröder, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Birinci sebep, Türkiye'nin AB'ye yaklaşmış olduğu gerçeği. Hükümetin akıllı ekonomik politikası sayesinde, gerek ekonomik gerek siyasi açıdan dünyanın en ilginç ülkelerinden biri haline gelmiştir. İkinci sebep, tam üyelik hem Türkiye hem AB açısından kazançtır. Türkler, AB'ye üye olmak için yalvarmak zorunda değil. Bizim, Türkiye'nin katılımı için rica etmemiz gerekiyor. Türkiye, Avrupa ile Ortadoğu arasındaki kesişim noktasıdır. Katılım kriterlerini yerine getirmek, Avrupa'daki hukuki değerlerini üstlenmek anlamında Türkiye üzerine düşeni yapmıştır."
ATILAN ADIMLAR ZARAR GÖRMESİN
Türkiye'de yaşayanların dostu olarak, bugüne kadar atılmış adımların zarar görmemesi gerektiğine dikkati çeken Schröder, "İnsanların kendi istedikleri gibi yaşayıp çalışabilecekleri bir ortam, asla geri adım atılmaması gereken bir değerdir. Türkiye, tüm aday ülkeler için konulan kriterleri yerine getirirse, bu konuda iyi yoldadır" diye konuştu.
Türkiye ekonomisinin birçok AB üyesinden büyük olduğunu dile getiren Schröder, AB'nin Türkiye'yi kapı önünde bırakma riskini alamayacağını, böyle bir lüksünün olmadığını ve üyeliğe kabulün 'Biz size iyilik yapıyoruz' değil 'Türkiye'nin AB'ye katılımı bizim faydamız içindir' ve 'Türkiye bize katılırsa memnun oluruz' şeklinde değerlendirilmesinin doğru olacağını kaydetti.
ALMANYA'NIN VETO ŞANSI KALMADI
Almanya'daki yeni hükümeti de değerlendiren Schröder, "Yeni hükümet, koşulların dayatması nedeniyle bir koalisyon oluşturdu ve artık Türkiye'nin tam üyeliğine veto koyma şansı kalmadı. Çok iyi bir gelişme de Almanya'da doğan, anne-babası Türk olan genç insanların 23 yaşına kadar birini seçmek için zorunluluğa tabi tutuluyordu. Artık iki vatandaşlığa da tabi olabilirler. Böylelikle bu kara leke de kaldırılmış oldu" dedi.
TÜRKLER İSTEKSİZ
Şu sıralar zor dönemden geçilse de AB'yi iyi bir geleceğin beklediğini, Türkiye'deyse AB'ye katılım konusunda heyecanın azaldığının görüldüğünü belirten Gerhard Schröder'e, Türkiye'nin AB'ye alınmamasının asıl sebebi soruldu. Yorgunluğun asıl sebebinin Türkiye'deki insanların hissiyatı olduğunu kaydeden Schröder, "Türkiye'deki insanlar katılmak istemiyor artık. Sebebi siyasi açıdan müzakere sürecine dinamizm kazandırılamadı. Fransa'daki seçimler dikkate alındı, Almanya'daki muhafazakar partinin siyasi tutumu dikkate alınarak Türklerin kabul edilmeyeceği izlenimi oluşturuldu ve Türklerde de 'bizimle oyun oynanıyor' diye haklı bir izlenim oluştu" dedi.
YENİ OSMANLI
Eski Almanya Başbakanı Gerhard Schröder, Türkiye ile ilgili değerlendirmelerde de bulundu. Schröder, "Türkiye, ara sıra da olsa siyasi olarak farklı bir yöne saptı. Kendini Asya gücü olarak tanımladı, bu görüşten saptı, bir yeni Osmanlı anlayışı hakim oluyor gibi oldu. Ancak şunu başarmak, toplumun 'evet biz katılıyoruz' demesi gerekiyor. Bunu her iki taraf için faydalı olduğu için istiyoruz. Türkiye aslında Batı'ya ait bir toplumdur ve kendini böyle tanımlıyor. Hem ekonomik hem beşeri katkılar her iki taraf için de sağlanacaktır" diye konuştu.