1990’lı yılların meşhur dolandırıcısı Selçuk Parsadan’ın oğlu geçen hafta herkesi hayrete düşürdü, evsizlerle aynı yerde, beş parasız soğuktan korunmaya çalışıyordu. Hakan Parsadan, milyon dolarlık hayattan belediyeye sığındığı günlere nasıl geldiğini anlattı. Babasını suçlar sanıyordum, öyle olmadı, onunla gurur duyduğunu söyledi.

Kimi el radyosundan şarkı açmış horon tepiyor, kimi sandalyesini DVD alanına çekmiş ‘Yahşi Batı’yı izliyor. Uyuyan da var, uzandığı yatağında öylece durup tavanı izleyen de... Harıl harıl çalışan havalandırmaya rağmen havada ağır bir kir kokusu... Ellerinden paspası düşürmeyen temizlik görevlileri bir tur daha atmak üzere. Tam o esnada hemen arkalarında boylu poslu bir adam beliriyor. Ayağında sabo terlikleri. İçinde beyaz bir kazak, üzerinde koyu renk hırka. Çok yakışıklı, çok şık, çok temiz. Hatta o kadar ki fotomuhabiri arkadaşım Selçuk Şamiloğlu, “O olduğuna emin misin, bu adam evsiz olamaz” diyor. O ise elini uzatıyor: “Hoş geldiniz, ben Hakan.

Hakan Parsadan, Türkiye’nin efsanevi dolandırıcısı Selçuk Parsadan’ın, kışlarını Zeytinburnu Spor Kompleksi’nde geçiren oğlu. Yaşı 36. Şu aralar evsiz kalmasıyla gündemde ama aslında bu, çok da yeni bir hikâye değil. Bundan iki yıl önce rahmetli Savaş Ay’a verdiği söyleşide dört yıldır sokaklarda yaşadığını zaten söylüyordu.

Dönemin başbakanı Tansu Çiller ve Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in de aralarında bulunduğu pek çok kişiyi, büründüğü sahte kimliklerle dolandıran Selçuk Parsadan, artık hayatta değil ama ününü koruyor. Oğlu Hakan Parsadan da bu ünden payına düşeni almış. Kaldığı spor kompleksinde bir popstar muamelesi gördüğünü söylemek yanlış olmaz. Kaldığı yerde yakında dizi oyuncusu olacağını düşünenler dahi var. Güvenlik görevlileriyse “Bonzai olsun, hap olsun, alkol olsun artık Allah ne verdiyse alıp gece uyumaya buraya geliyorlar. Korkuyoruz, bize ne yapacaklar kestiremiyoruz. Hakan Bey öyle değil ama... Çok efendidir, onu çok severiz” diye konuşuyor.Hakan Parsadan, babasının Türkiye’nin değil, dünyanın en büyük dolandırıcısı olduğu kanısında: “Hakkında dört kitap yazıldı. Hatta birini 1996’da Tuncay Özkan yazdı. Filmini de çekeceklerdi ama üvey annem Zühre Hanım yapımcıların teklif ettiği parayı beğenmeyince çekilemedi. Filmini çekseler çok güzel olur. Tabii siyasi engellemeler olacaktır... Dile kolay, başbakan dolandırılıyor. Sonra babam kaçakken televizyona bağlanıyor, Tansu Çiller için ‘saf bayan’ diyor. Cumhurbaşkanı, işadamları dolandırılıyor, listede 140 kişi var...”
Cansel Parsadan, para kazanmak için artık trikolara boncuk işliyor. Dört ayrı evlilik yapan Selçuk Parsadan’ın dört çocuğu var. Hakan Parsadan, kardeşlerinin de üvey annelerinin de onu aramadığını söylüyor. Annesini çok küçük yaşta bir trafik kazasında kaybetmiş, yalnızlığını anlatırken ağlayacak gibi oluyor ama kendini tutuyor: “Benim içim parçalanıyor güzel kardeşim. İçeride (spor kompleksini kastediyor) benden durumu çok daha kötü olanlar var ama ben de kötü durumdayım. Malvarlığımı kaybettim. Malvarlığını bırak, gencecik babamı kaybettim. Hayat; barlardan, diskolardan ibaret değil. Bunu ta o zamandan biliyordum ama bu kadarını da bilmiyordum.”