Ersin ERCAN/ZONGULDAK, () - ZONGULDAK'ta, 3 Mart 1992'de 263 işçinin öldüğü grizu patlamasında kurtarma çalışmalarına katılan maden yüksek mühendisi Şerafettin Üstünkol, maden ocaklarında trafoların beton tahkimat içinde oda şeklinde 'cep' denilen yerlerde olduğunu söyledi. Üstünkol, "Buradaki yangın direkt trafodan değil de trafonun patlamasıyla o şok nedeniyle kömür tozları havalanmış olabilir ve kömür tozları yine o şokla tutuşmuş olabilir. Tutuşma ocaktaki yangının yayılmasına sebep olmuş olabilir" dedi.
Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Kozlu maden ocağında 24 yıl önce 263 işçinin ölümüyle sonuçlanan grizu patlamasında kurum genel müdür yardımcısı olarak kurtarma çalışmalarına katılan Şerafettin Üstünkol, Soma'da özel şirkete ait ocaktaki ölümlerin de Kozlu'daki faciada olduğu gibi karbonmonoksit ve karbondioksit zehirlenmesi sonucu olduğunu söyledi. Şuanda Ankara'da Maden Yüksek Mühendisleri Derneği Başkanı olan Üstünkol, iki facia arasında önemli benzerlikler olduğunu belirtti. Üstünkol, Kozlu'daki faciada da aynı Soma'da olduğu gibi yangınlar başladığını, havalandırmanın durduğunu, temiz hava verilemeyince de içerideki gaz miktarının arttığını ve sonuçta zehirlenmelerin olduğunu söyledi.
"HER DURUMDA ÖLÜM"
Karbonmonoksit gazının çok zehirleyici olduğunu vurgulayan Üstünkol, "Havada 10 binde bir olduğunda tehlike başlıyor. Binde bire geldiği zaman çok kısa sürede zehirleyip öldürebiliyor. Havadaki gaz miktarı arttıkça öldürme süresi de kısalıyor" dedi. İçeride kalan işçilerin kendilerine bir boşluk bularak hayatta kalma şanslarının az olduğunu kaydeden Şerafettin Üstünkol, şöyle dedi:
"Nasıl ki evinizde mutfakta tüp kaçak veriyor. Sadece mutfağa yayılmaz o gaz. Kapıların altından bütün odalara yayılıyor. Yani gazı mutfakta hapsedemezsiniz. İğne deliği kadar bir delikten çıkar ve başka yerlere yayılır. Ocaktaki o boşluklarda da neticede hava var. Gaz da havanın olduğu tarafa gider. Ama oralardaki gaz biraz daha konsantrasyon olarak az olabilir. Karbonmonoksit gazı havadan hafif olduğu için daha ziyade tavan kısımlarda oluyor. İlk zamanlar işçiler yere yatmak suretiyle belli bir süre gazdan korunabilir. Ama bu süre uzarsa karbonmonoksit tabana da iner. Tabii orada karbondioksit gazı da varsa o da havadan ağırdır ve tabana çöker. Bu sefer onun boğma tehlikesi var. Yani her halükarda taze hava verilemezse neticesi insanların zehirlenerek, boğularak ölmesidir."
İşçilerin gaz maskesi kullanması durumunda en fazla 1.5 saat hayatta kalabileceklerini belirten Üstünkol, kurtarma faaliyetlerinin 1.5 saati geçmesi durumunda maskelerin bir işe yaramayacağını kaydetti.
'TRAFO KENDİ KENDİNE PATLAMAZ'
Trafodaki patlamaya elektrik hatasının yol açmış olabileceğine dikkat çeken Üstünkol, "Bu teknik bir konu ama benim görüşüm elektrikçi hatası var. Kendi kendine patlamaz çünkü. Yanlış bağlantı olabilir. Bir yağ kaçağı olabilir. Aşırı yüklenme olabilir. Gücünün çok üstünde bir akım kullanılmışsa trafo ona dayanamamış olabilir" dedi.
'KÖMÜR TOZLARI PATLAMA ŞOKUYLA TUTUŞMUŞ OLABİLİR'
TTK'da Karadon Müessese Müdürü olarak görev yaptığı dönemde de maden ocağında bir trafo patlaması olduğunu ve bir mühendisin yaşamını yitirdiğini hatırlatan Üstünkol, şöyle devam etti:
"Trafonun olduğu yerler genelde beton içinde oda şeklinde 'cep' dediğimiz yerlerdir. Orada tutuşmaya müsait malzeme olmaması lazım. O nedenle bizde böyle bir yangın çıkmadı. Buradaki yangının direk trafodan değil de trafonun patlamasıyla o şok nedeniyle kömür tozları havalanmış olabilir, kömür tozları da o şok nedeniyle tutuşmuş olabilir. Tutuşma ocaktaki yangının yayılmasına sebep olmuş olabilir. Trafonun olduğu yerin betonla tahkimatının yapılması lazım. Orada yanıcı, tutuşturucu bir ağaç, bir akaryakıt o tip şeylerin olmaması lazım. Orada da olduğunu sanmıyorum. Trafo değil de trafonun tetiklediği başka bir olay yangını başlatmış olabilir."
'KÖMÜR KENDİLİĞİNDEN TUTUŞABİLİR'
Soma'da ocaklarda genelde demir veya beton tahkimat uygulandığını belirten Üstünkol, "Bu tahkimatın arasına ağaç takviye yapılabilir ama onların çok uzun süre ocağa yayılacak şekilde yanacağını sanmıyorum. Burada kömür yangınları olabilir. Oradaki kömürün yangına çok müsait olduğunu biliyoruz. Çok kolay tutuşabilir bir özelliği var. Bir de kendiliğinden yanma özelliği var. Yani ısı üreten bir reaksiyon var orada. Kömürün yapısı karbondur. Bu ısı ürettiği için bu reaksiyon eğer orada hava verilip de o ısı dağıtılmazsa, soğutulmazsa zaman içinde kömür kendiliğinden bile tutuşabilir. Kendi kendine ısınıyor ısınıyor ve tutuşup yangın çıkarabiliyor. Öyle olaylar başlamış olabilir ve en tehlikeli de odur zaten" dedi.
'ÖLEN İŞÇİLER HAYALET GÖRÜNÜMÜNDEYDİ'
Kozlu'daki faciada yangınlar ve gaz miktarının artması nedeniyle kurtarma ekiplerinin içeriye giremez duruma geldiğini ve ocağa 6 milyon metreküp su bastıklarını hatırlatan Üstünkol, o günleri ise şöyle anlattı:
"Gaz artınca ocağa giremez hale geldik. Kurtarma ekiplerinin de yapacakları sınırlı. Onlar da can taşıyor. Kendilerini çok riske atamıyorlar. Bu yüzden gidebildikleri yakın yerlere gidiyorlardı. Yangınlar kontrolden çıkınca 6 milyon metreküp su bastık ocaklara. Suya boğduk ocağı yangın tamamen sönsün diye. Sonra suyu tekrar tahliye ettik. Ocağa girince çok değişik manzaralar gördük. Dar bir galeride 'ayakbaşı' dediğimiz yerde işçiler kaçmak istemiş ve malzeme vagonlarının üstünden atlayarak geçmeye çalışmışlar. Tam o sırada ani bir karbonmonoksit zehirlenmesiyle oldukları yerde donup kalmışlar. Filmlerde ekranı donduruyorsunuz, onun gibi. Kimisi bir vagandon diğerine adımını atarken, kimisi bir vagonun içinde, kimisi eğilmiş pozisyonda kalmışlar. Tabii biz bir günde suyu boşaltıp ocağa inemedik. O da aylarca süren bir operasyon. Suyu çekince rutubet küflenmeye yol açmış. İşçiler, bir karış beyaz küf içinde kalmış ve hayalet görünümündeydi hepsi. 12-13 işçi bu durumdaydı. Onların silüetleri hala gözümünüz önünde."

EE(EE/BT) (FOTOĞRAFLI)