İSTANBUL, () İNSAN Hakları Derneği İstanbul Şubesi'nce yapılan açıklamada, "Başbakan Tayyip Erdoğan’ın kızlı erkekli kalındığı gerekçesiyle öğrenci evlerine müdahale edecekleri yönündeki açıklamalarını, kimi hükümet yetkililerinin destekler mahiyetteki görüşlerini ve bazı kamu görevlilerinin mesaj alındı gerekeni yapacağız yönlü duyurularını şaşkınlık ve endişe ile izliyoruz" denildi. Açıklamada şu ifadelere yer verildi: "Konut dokunulmazlığı gibi en temel insan haklarından habersiz, daha da kötüsü bu hakka karşı olan bir anlayış altında yönetildiğimizi düşündüğümüzde endişelerimiz büyümektedir. Kimsenin konutuna dokunulamaz diyen 21. maddesiyle mevcut anayasa, anayasanın da üzerinde olan ve 8. maddesiyle, herkesin özel hayatına, aile hayatına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahip olduğunu belirten Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve diğer temel uluslar arası belgelerde başbakanın açıklamış olduğu müdahalenin asla mümkün olamayacağının belirtilmesi endişelerimizi ne yazık ki giderememektedir. Zira bütün hükümetler gibi mevcut hükümet de kendisini yasa ve hukukla bağlı görmemekte, her fırsatta yasalar hükümet tarafından ihlal edilebilmektedir. Özel evlere yönelik müdahale yaşam tarzına karışmanın da ötesinde temel haklardan özel hayata saygı duyulması ve konuta dokunulmama hakkının ihlalidir. Kadın, erkek ya da farklı cinsel tercihlere sahip kişiler suç işlememek, çevrelerine zarar vermemek kaydıyla evlerinde istedikleri yaşamı yaşama hakkına sahiptirler. Suç ya da kabahat, zarar verme kavramları bu hakkın ortadan kaldırılması için kötüye kullanılamaz. Evler şeffaf, müdahaleye açık kılınarak buradaki başka yaşamlara karışılamaz, yaşam tarzları dayatılamaz. Bir yandan 18 yaşını bitirmiş bireylerin milletvekili, yani, milletin temsilcisi olmasını savunur görünürken diğer yandan bu kişilerin yaşamlarına karışması, onları adeta vesayet altına alması, hükümeti hak ve özgürlüklere yaklaşım konusunda güvenilmez, tehlikeli kılmaktadır. Baskıcı, faşizan anlayış artık evlerimize el uzatmaktadır. Milliyetçilik, dinsel ya da başkaca ideolojiler alet edilerek ne ırkçı, ayrımcı antlar okumak, ne anadilimizden mahrum olmak, ne emek sömürüsüne uğramak, ne de yaşam tarzımızın sorgulanmasını, ona müdahale edilmesini istiyoruz. Burada belirtmek istiyoruz ki bu ülkenin kadınlarının ve erkeklerinin namusları korunmak isteniyorsa mahkeme kararlarıyla cinsel işkence dahil işkence yaptığı açığa çıkan kamu görevlileri görevden el çektirilmeli, gezi olayları ya da diğer vakalarda cinsel işkence ve istismarda bulunan polisler cezalandırılmalı, cezaevlerinde, karakollarda çıplak arama işkencelerine son verilmeli, özellikle 90’larda taciz, tecavüz vd. işkence yöntemlerini uygulayan, destekleyen, emir veren, yapanları koruyan, bir kısmı bugün iktidar partisinde siyasete atılan kamu görevlileri hakkında gerekli takibatlar yapılmalıdır. Ama bunlar yapılmamaktadır.

Her fırsatta insan haklarını önemsemeyen, hak ihlallerinde bulunan, en temel haklara dahi karşı olan bir anlayıştan anlayış beklememiz bekleneceği üzere ne yazık ki mümkün değildir. Bizler var olan tehdidi her zaman üzerimizde hissederek, her gün artan baskı ve yasaklara karşı durmaya çalışıp bu ülkede yaşayan haklar için endişe duyarak bir kez daha tüm yurttaşları ve bizlerle dayanışma içinde olan tüm dünya insanlarını bu baskıcı, otoriter, faşizan anlayışa karşı mücadele etmeye, hak ve özgürlüklerimizi korumaya, geliştirmeye çağırıyoruz."